Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı – İsmail Mutlu

Mezheplerin, Peygamberimizin (sallallahu aleyhi vesellem) vefatından sonra nasıl ortaya çıktığını, günümüze kadar devam etmeyen hak mezhepleri, mezheplerin oluşumunda ayetlerden, hadislerden, örf ve adetlerden kaynaklanan etkiler, dört mezhep imamının kısaca hayatları, Haricilik, Şialık, Cebriye, Mutezile, Kaderiyye, Müsebille, Vehhabilik, Bahailik mezhepleri ve ortaya çıkışları inceleniyor.

Mezheplerin ortaya çıkması Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra olmuştur. Çünkü Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) hayatta olduğu dönemlerde sahabiler herhangi bir mesele olduğunda Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’e geliyor, o hususta bilgi istiyorlardı. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) de sorulan soruyu bir vahye istinaden veya kendi bilgisi ile cevaplandırıyordu. Dolayısıyla Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) zamanında herhangi bir mezhep olması düşünülemezdi.

Mezhepler Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra ayet ve hadislerde açık olarak izah edilmeyen meselelerden kesin ve herkesin itirazsız olarak kabul edebileceği bir hüküm verebilecek bir otoritenin olmamasından ortaya çıktı. Zuhur eden bu mezhepler genel olarak ameliye ve itikadi olmak üzere iki grupta ortaya çıktı.

Ameli mezheplerin teşekkülü şu şekilde olmuştur. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra islam alemi genişlemiş, sahabilerden herbiri bir şehre dağılmıştı. Bu sahabiler gittikleri yerlerde müracaat kaynağı oldular. Yani müslüman olan veya islamiyet hakkında fazla bilgisi olmayan pekçok kimse kendilerine çeşitli meselelerde dinin hükmünü sordular. Sahabiler de muhatap oldukları soruların cevabını evvela Kur’an’ da aradılar. Onda bulamadıklarında kendi içtihatlarıyla hüküm verdiler.

Bu sahabiler aynı zamanda kendilerine TABİİN denilen pek çok talebe yetiştirdiler. Onlardan sonra talebeleri tabiin alimleri de bir yandan fetva vererek müslümanları dini konuda aydınlatırken bir yandan da talebe yetiştirdiler. Onların talebelerine Tebei Tabiin denildi. Tebei Tabiin Alimleri de Tabiin Alimlerini takip edip onların yolunda devam ettiler.

Gerek sahabe, gerek Tabiin, gerekse Tebei Tabiin’in fetvaları arasında farklı hükümler ortaya çıkmıştır. Müslümanlar kendi bölgelerinde yaşayan imamın fetvalarını biliyor, onu tercih ediyor ve ona göre amel ediyordu. İşte bu tercih ve taraftarlık zamanla yerini “Gidilen yol” manasına gelen mezheplere terk etti.

Başlangıçta Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerinden başka Servi, Evzai, Teberi, Zahiri isimleriyle birlikte birçok hak mezhep daha ortaya çıktı. Ancak bunlardan dördü dışındakiler çeşitli sebeplerden tarih sahnesinden silindiler.

İtikadi mezheplere gelince bu mezheplerin ortaya çıkmasındaki temel sebep müslümanlar arasındaki fikir ayrılıklarıdır. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra onun yerine geçecek, siyasi yönden onu temsil edecek olan Halifenin seçimi müslümanlar arasında ilk ciddi fikir ayrılığına sebep oldu. Ardından üçüncü Halife Hz. Osman’ın şehit edilmesi bu ihtilafı daha da artırdı. Müslümanlar arasında Cemel ve Sıffın savaşları yapıldı. Bu savaşlarda pek çok müslüman öldü.

Halifenin kim olacağı, sıffın ve cemel savaşlarında ölen ve öldürülenlerin durumu, gibi sebepler ve bunların dışında sayabileceğimiz pekçok sebep sonraki yıllarda itikadi sahada pekçok mezhebin ortaya çıkmasına netice verdi. Mezhep çatışmaları neticesinde on binlerce müslüman öldürüldü.

Daha sonraki yıllarda ise Babilik, Bahailik, Kadıyanilik gibi Allah ve Peygamber adına yalan uyduran mezhepler ortaya çıktı. Bu mezheplerin kurucuları kendilerini Peygamber ilan ettirler. Haşa Allah(cc)’in kendilerine hulul ettiği hezeyanında bulundular. Babiler ve Bahailer Kur’an’ın ve Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in devrinin tamamlandığını iddia ettiler. Herşeyi mübah gören ve islamiyeti yıkmaya yönelik görüşleriyle bir çok safi zihni idlal ettiler.

Kitap on bir bölümden oluşmaktadır.

Birinci Bölüm:

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) zamanında mezhep var mıydı? Alt başlığı ile başlanan bölümde mezheplerin her soruna çözüm kaynağı olan Efendimiz zamanında değildi. Onun vefatından sonra ortaya çıktığı ifade edilmiştir. Daha sonra da mezheplerin nasıl ortaya çıktığı hakkında malumat verilmiştir.

Dört hak mezhebin zuhuru mezhep imamlarının içtihadına dayandırılarak izah edilmektedir. Günümüze kadar varlığını devam ettiremeyen fıkhı hak mezhepler şunlardır:

Evzai Mezhebi

Servi Mezhebi

Leysi Mezhebi

Zahiri Mezhebi

Taberi Mezhebi

Hasan Basri’nin Mezhebi

Mezhepler arasında değişik içtihatlardan kaynaklanan bir kısım farklılıklar bulunmaktadır. Bu bölümde yine mezhepler arasındaki farklılığın sebepleri maddeler halinde izah edilmektedir.

  1. Ayetlerden kaynaklanan farklılıklar.

Hak mezhepler arasında farklılık olmakla birlikte bu fark asıl meselelerde değil, teferruat meselelerdir. Mezhep âlimlerinin aynı meselede farklı hüküm vermelerinin sebeplerinden biri ayetlerin farklı anlaşılmaya müsait olmasıdır.

  1. Hadislerden kaynaklanan farklılıklar:

İslam hükümlerinin Kur’an’dan sonra en mühim kaynağı hadislerindir. Bütün mezhep imamlarının verdikleri hükümlerde hadislerin mühim rolü vardır. İmamı Azam hadisle ilgili şöyle der: İçlerinde hadisle meşgul olanların bulunduğu sürece insanlar kurtulmuşlardır.

Hadislerin farlılıklara yol açmasında birçok sebep vardır. Bunlardan birincisi Arapçanın ince bir lisan olması ve lügatten kaynaklanan farklılıklar.

b)Hadislerin farklı kelimelerle rivayet edilmesi:

Mesela şu hadis bu meseleye örnektir.

“Kameti duyduğunuz saman namaza gidiniz. Yolda sakin ve vakar ile yürüyün. Acele etmeyin, Yetiştiğiniz rekatları kılar, yetişemediğinizi tamamlarsınız.” Aynı hadis Ahmet bin Hanbel’in Müsned’inde ise “yetişemediklerinizi kaza edersiniz. “Bu ravilerden birisinin manayı esas alarak hadisteki kelimelerden birisini değiştirmesi imama sonradan yetişen kimsenin yetişemediği rekatları kılarken nasıl davranması gerektiği hususunda farklı hükümlerin verilmesine sebep olmuştur.

c) İmamların hadisleri anlamada birbirinden farklı olması:

d) Aynı meselede farklı iki hadisin olması.

e) İmamların hadis bilgisi.

f) Peygamberimizin davranışları.

h) Hadiste kastedilen manayı anlayamamak.

i) Hadisin sahihliğini tesbitte metodun farklı olması.

j) Zayıf hadisle amel edilip edilemeyeceği hususu.

Örf ve adetlerin tesiri:

Mesela cemaatle namaz kılındığında fatihayı okuyan şafilerin durumu ile imamın okuduğu fatihaya amin diyerek imza basan hanefilerin durumu. Diğer bir misal Şafilerde az bir pislik namaza mani iken Hanefilerde mani olmamasıdır.

Mezheplerin Varlığı Rahmettir.

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bu gerçeği “Ümmetimin ihtilafı rahmettir” diyerek dile getirmiştir. Ancak burada kastedilen ihtilaf yapıcı ihtilaftır. Herkes kendi fikrinin yayılmasına çalışır. Başkasının tahribine ve ortadan kalkmasına değil. Belki tamamlanmasına ve yanlışları varsa düzeltilmesine çalışır. Birinci bölümde bu mevzulara ilaveten bir mezhebe bağlanmak şart mı? Mezhep değiştirmek caiz mi? Başka mezheplere göre amel edilebilir mi? Dört mezhep bire indirilebilir mi? Mezhepsizlik nedir? Gibi istifhamlara cevap veriliyor.

İkinci Bölüm

Dört büyük mezhep imamının hayatları, İslam fıkhı açısından ifa etmiş oldukları vazife ve mezheplerin kuruluşundaki rolleri anlatılmaktadır.

İMAMI AZAM:

Hicretin 80. yılında(miladi 699) Küfe de dünya ya gelmiştir. Asıl adı Numan Bin Sabit’tir. Doğmadan Hz. Ali’nin duasına mazhar olmuştur. İslam fıkhı içerisinde çok önemli bir fonksiyon eda etmiş olan İmamı Azam Hanefi Mezhebinin kurucusudur. Günümüzde müslümanların yaklaşık 3/2’si İmamı Azam’ın kurduğu Hanefi mezhebine mensuptur. Türkiye Balkanlar, Lehistan, Türkistan, Afganistan, Horasan, Pakistan, Kazan, Sibirya, Çin, Mançurya, Kafkasya, Dağıstan ve Arnavutluk ekseriyetle Hanefidir.

İMAMI MALİK:

Hicretin 93. yılında(Miladi 712)Medine’de ilim ve hadisle meşgul bir ailede doğdu. Peygamber, şeyh ve ilmin beşiği olan Medine de doğması sebebi ile küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Yetiştiği döneme damgasını basmış olan Malik Bin Henes ilim öğrenme uğruna çok büyük fedakarlıklara katlanmıştır.

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in hadislerine son derece saygılı idi. Ayakta hadis yazmadığı gibi ayakta hadis de dinlemezdi. Şafii mezhebinin kurucusu İmam Şafii’de ondan ders almıştır. Maliki Mezhebinin kurucusudur.

Günümüzde Trablus, Libya, Tunus, Fas, Cezayir, Sudan, Merakeş ve Afrika sahilleri çoğunlukla malikidir. Irak, Suriye, Hicaz ve yukarı Mısır’da da Maliki vardır.

İMAMI ŞAFİİ:

Hicri 150. (Miladi 767) yılında Şam’ın Gazze kasabasında dünyaya gözünü açtı. Babası ismini Muhammed koydu. Fakat o sahibi olan dördüncü kuşaktan dedesi Şafii’ye izafeten Şafii diye meşhur oldu. Genç yaşta ilim bakımından parmakla gösterilecek biri oldu. 20 yaşında fetva verecek ve hadis rivayet edebilecek mertebeye ulaştı. İmam Malik’in Muvatta isimli hadis kitabını kısa sürede bitirdi.

Şafii mezhebi günümüzde şu ülkelerde yaygındır: Mısır, Suriye, Filistin ve Hicaz’da şafiler çoktur. Sumatra, Sibirya ve Filistin’in çoğunluğu şafiidir. Yemen, Aden, Hint ve Doğu Anadolu da ve Irak’ta vardır. Orta Asya’nın Kuzeyi ve Doğu Afrika’da yaygındır.

İMAMI AHMET BİN HANBEL:

Hicri 164 (Miladi 781) tarihinde dünyaya gelmiştir. Soyu Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in soyu ile birleşmektedir. Küçük yaşta Kur’an’ı ezberledi. Diğer dini günleri öğrendi. Genç yaşta İmamı Azam’ın talebesi Ebu Yusuf’tan ders aldı. İşittiği hadisleri ezberlemekle yetinmez onları kaydederdi.

Abbasi Devletinin başında bulunan Abdullah elMemun’un Kur’an’ın yaratılmış olduğu fikrini kabul etmediği için Ahmet Bin Hanbel’i yakalattı ve ona zulüm yaptılar. Bu zulüm 28 ay devam etti. Çok güçlü talebeleri olduğu halde mezhebinin günümüzde çok fazla mensubu yoktur. Sadece Suudi Arabistan’da kuvvetli durumdadır. Irak, Suriye ve Filistin’de vardır.

Ahmet Bin Hanbel kimseye yük olmaz geçimini çalışarak el emeği ile kazanırdı. Şüpheli şeylerden kaçınırdı. Her şeyin helal olanını araştırırdı. Nefsine hakimdi. Yiğitlik nedir şeklindeki bir suale “Yiğitlik, nefsinin arzu ettiği gayrimeşru bir şeyi sırf Allah’tan korktuğu için terk etmektir.”

Dört mezhep imamından ayrı zihinlerde yer eden önemli iki isim daha vardır. Bunlardan birincisi: İmamı Azam’ın talebelerinden İmam Ebu Yusuf; İkincisi ise yine onun talebelerinden İmamı Muhammed’tir.

Üçüncü Bölüm

İtikadi mezhepler ortaya çıkış sebepleri ve mahiyetleri hakkında bilgi verilmektedir. İtikadi mezhepler ALLAH(CC)’ın sıfatları, peygamberlik müessesesi, melekler, kaza ve kader, ahiret, cennet ve cehennem gibi konularda ortaya çıkmıştır. Bu mezhepler ikiye ayrılır.

  1. Ehli Sünnet Mezhebi.
  2. Ehli Bid’at Mezhebi.

İtikadı hak mezhepler iki tanedir.

  1. Maturidi Mezhebi: Günümüzde Hanefi Mezhebine mensup olanların mezhebidir.
  2. Eşarı Mezhebi: Günümüzde Şafii Mezhebine mensup olanların mezhebidir.

İtikadi mezheplerin ortay çıkış sebepleri:

  1. İslamın bünyesinden doğan sebepler.
  2. Müslümanlar arasındaki çekişmeler.
  3. Dış sebepler.

Dördüncü Bölüm:

Haricilik, Hariciliğin ortay çıkışı ve Hz. Ali’yi derinden yaralayan Hakem olayı bütün teferruatı ile izah edilmektedir. Haricilerin Hz. Ali’ye ve müslümanları çektirdikleri sıkıntılar ve hakikatten sapmanın yol açtığı gaileler izah edilmektedir. Haricilerin kolları hakkında bilgi verilmektedir.

Beşinci Bölüm:

Şia’nın tarifi, ortaya çıkışı, ve şiiliğin doğuşu hakkındaki görüşler iki şıkta toplanmıştın.

  1. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) sağlığında ortaya çıktığını söyleyenler. Bunlar şii müelliflerdir.
  2. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra ortaya çıktığını söyleyenler. Tevvabın hareketi, Muhtar Essekafi hareketi gibi konular vardır.

Altıncı Bölüm

Şii fırkalarının zuhuru:

a) Zeydilik ve Zeydilerin kolları.

b) Batiniye İslamiye

c) Dürzilik: Şiiliğin İslamiye kolundan doğmuştur.

d) Caferiyeİmamiye: Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra Hz. Ali sırasıyla onun neslinden 11 kişiyi ALLAH’ın emri ve Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in tavsiyesi ile imam kabul ve bu 12 imama inanmayı dinin aslına dahil bir esas olarak görenlerin mezhebidir. Onların 12 imamı şunlardır

Ali b. Ebu Talip

Hasan b. Ali

Hüseyin b. Ali

Ali b. el Hüseyin(Zeynel Abidin)

Muhammed elBakir

Cafer es-Sadık

Musa el- Kazim

Ali er-Rıza

Muhammed el-Taki

Ali el-Naki

Hasan el Askeri

Muhammed el Mehdi

  1. e) Rafiziler
  2. f) Nusayriler: Muhammed Bin Nusayr tarafından kurulmuştur.

Yedinci Bölüm:

Mürcie, Cebriye, Mutezile, Kaderiye ve Müşebbile fırkaları hakkında bilgi verilmektedir. Mürcienin İslamla telif edebilecek görüşleri mesela kafire ibadet ve taatı fayda vermediği gibi mü’mine de işlediği günahları zarar vermez.

İman sahibi samimi ve dosdoğru ise bu inanç sahibi azap görmeyecektir. İman ve amel birbirlerinden ayrıdır. Halbuki dinimizde iman ve amel birbirlerini tamamlayan iki parçadır.

“İnsan kaderin mahkumu değildir.” isimli bölümde Cebriyenin ne derece yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. (Yazar. Bediüzzamanın Cebriye yaklaşımı, Mutezilerin görüşleri: 1. Tevhid 2. Adalet 3. Vaad ve vahit 4. El-Munzil beynelmunzileteyn 5. Emribil maruf Neyhi anil münker, Bediüzzamanın görüşleri ışığında izah edilmektedir.)

Sekizinci Bölüm:

Ehli sünnet akidesinin teşekkül safhası anlatılmaktadır. Ehli sünnetin itikadı görüşlerinin teşekkülünde ilk ciddi isim hiç şüphesiz İmamı Azam Ebu Hanife’dir. İmamı Azam itikadi görüşleri fıkhı ekber isimli eserinden şu başlıklar altında işlenmiştir:

  1. Tevhid
  2. Nübüvvet
  3. Büyük günah
  4. Mucize, Keramet, İstidrac
  5. Allah(cc) görüşmesi
  6. İman ve İslam

Selefiye, Halifiye, Eşarilik, Maturidilik, Eşariye ile Maturidi arasındaki farklar.

Dokuzuncu Bölüm:

Vahhabilik, ortaya çıkışı, Taif, Mekke ve Medineyi ele geçirmeleri işlenmiş Vahhabilerin iman, şefaat, Tevessül, Tarikat, Tasavvuf, Bid’at konusundaki görüşleri işlenmiş ve Bediüzzamanın yaklaşımına yer vermiştir.

Onuncu Bölüm:

Babilik ve Bahailik: Bahailiğin iç yüzü ortaya konduktan sonra şu görüşlere yer verilmektedir. Bahailik kesinlikle bir din değildir. Daha çok islamiyetin hükümlerinin değiştirilerek alındığı hrıstiyanlık ve yahudilikten hükümlerin bulunduğu sapıklık cereyanıdır.

Onbirinci Bölüm:

Kadıyanilik ve Ahmedilik

Kadıyanilik Hindistan’da ortaya çıkmış batıl bir mezheptir. 19. yy. sonlarına doğru Mirza Gulam Ahmet tarafından kuruldu. Gulam Ahmet mücedditliğini ilan etmiş ve sapık düşüncelerini ortaya atmış olan bir şahsiyettir. Ve şöyle diyor:

Allah beni bu yıl ve bu zaman için imam kıldı. Ve insanları karanlıktan aydınlığa çıkarmam için müceddid olarak gönderdi.

Gulam Ahmet İdmamül Hacci isimli eserinin üçüncü sayfasında mendi ve mesihlikle ilgili şöyle diyordu:

Rabbim bana bildirdi. Beni bu yy. müceddidi kıldı. Onların bekledikleri Mesihul Mevut ve Elmehdiyul Mevut sensin ve biz seni Mesih ibni Meryem kıldık.

Mutlu Yayıncılık

Benzer İçerikler

İlahi Dinlerde Hicret – Mahmut Topuz

yakutlu

Her Hicret Bir İnkılaptır Ali Şeriati

gul

VAHDET-İ VÜCÛD ve ESASLARI-Sadreddin Konevî

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy