ERKEKLER MARS’TAN KADINLAR Venüs’ten -JOHN GRAY

Karım Bonnie’ye, bu kitabı geliştirme yolculuğunu benimle paylaştığı için teşekkür ederim. Yaşadıklarımızı paylaşmama izin verdiği için ve özellikle de kadın bakış açısını onurlandırmaktan yana anlayış ve yeteneğimi geliştirdiği için teşekkür ederim. Üç kızımız Shannon, Julie ve Lauren’e, eksilmeyen sevgileri ve değerbilirlikleri için teşekkür ederim. Bir baba olmanın zorluğu, annemle babamın verdikleri savaşımı anlamama ve onları daha çok sevmeme olanak sağladı. Baba olmak, özellikle babamı anlamama ve sevmeme yardımcı oldu. Babama ve anneme yedi çocuklu bir aileyi yetiştirirken gösterdikleri sevgi dolu çaba için teşekkür ederim. En büyük ağabeyim David’e, duygularımı anladığı ve sözlerime hayranlık duyduğu için teşekkür ederim. Kardeşim William’a beni daha da büyük başarılara yönelttiği için teşekkür ederim. Kardeşim Robert’e, şafak sökünceye değin sürdürdüğümüz tüm o ilginç

söyleşiler ve her zaman yararlanageldiğim parlak düşünceleri için teşekkür ederim. Kız kardeşim Virginia’ya, bana inandığı ve seminerlerimi beğendiği için teşekkür ederim. Merhum küçük kardeşim Jimmy’ye, zor zamanlarımda beni desteklemeyi sürdüren o sevgi ve hayranlığı için teşekkür ederim. Temsilcim olan ve yardımı, parlak yaratıcılığı ve coşkusu bu kitaba, düşünce aşamasından tamamlanma aşamasına değin yön vermiş bulunan Patti Breitman’a teşekkür ederim. Carole Bidnick’6, bu tasarının başlangıcındaki zengin desteği için teşekkür ederim. Susan Mol-dow’a ve Nancy Peske’e, uzman olarak sağladıkları malzeme için teşekkür ederim. Harper Collins çalışanlarına, gereksinmelerimi kesintisiz karşıladıkları için teşekkür ederim. İlişki seminerlerime katılan, ya__-t__

sadıklarını paylaşan ve bu kitabı yazmam için beni yüreklendiren o binlerce kişiye teşekkür ederim. Onların olumlu ve sevgi dolu bilgi dağarı bana, böylesine karmaşık bir konunun bu basit sunuşunu hazırlamamda destek oldu. Verdikleri uğraşları böylesine içtenlikle benimle paylaşan ve çıktıkları

yolculuklarda benim yardımıma güvenen müşterilerime teşekkür ederim. *Steve Martineau’ya, bu kitabın her yanına serpiştirilmiş olan akılcı becerisi ve etkisi için teşekkür ederim. Bu malzemenin denendiği, sınandığı ve geliştirildiği John Gray İlişkiler Seminerlerinin yaratılmasına tüm yürekleri ve ruhlarıyla omuz veren destekleyicilerime: Santa Cruz’da Elley ve lan Coren’e; Honolulu’da Debra Mudd, Gray ve Helen Francell’e; San Francisco’da Bili ve Judy Elb-ring’e; Washington D.C.’de David Obstfeld ve Fred Kliner’e; Baltimo-re’da Elizabeth Kling’e; Seattle’da Clark ve Dottie Bartell’e; Pho-enix’de Michael Najarian’a; Los Angeles’te Gloria Manchester’e; Ho-uston’da Sandee Mac’a; Las Vegas’ta Earlene Carrillo’ya; San Di-ego’da David Farlow’a; Dallas’ta Bart ve Merrill Jacobs’a; ve Stockholm’de Ove Johhansson ve Ewa Martensson’a teşekkür ederim.

Beyond Words Yayınevinden Richard Cohen ve Cindy Black’e, bu kitabın doğmasına esin kaynağı olan son kitabım Erkekler, Kadınlar ve İlişkiler’e (Men, Women and Relationships) verdikleri sevgi dolu ve gerçek destek için teşekkür ederim.

Trianon Stüdyolarından John Vestman’a tüm seminerimi uzmanca teybe kaydettiği için ve Dave Morton ile Cassette Express çalışanlarına bu malzemeyi değerlendirmelerindeki ustalık ve nitelikli hizmetleri için teşekkür ederim. Erkekler grubumun üyelerine, öykülerini paylaştıkları için ve özellikle de Lenney Eiger,. Charles Wood, Jacques Early, David Placek ve Chris Johns’a, kitabın hazırlanmasında bana bunca değerli malzeme sağladıkları için teşekkür ederim. Sekreterim Ariana’ya, tasarı boyunca işyerinin sorumluluğunu beceriyle üstlendiği için teşekkür ederim. Avukatım (ve çocuklarımın dede yerine koydukları) Jerry Riefold’a, er zaman yanımda olduğu için teşekkür ederim. Clifford McGuire’e, yirmi yıllık kesintisiz dostluğu için teşekkür ederim. Ondan daha iyi bir dayanak ve dost bulamazdım.

Kızımız Lauren’in doğumundan bir hafta sonra karım Bonnie de, ben de yorgunluktan bitkin düşmüştük. Lauren her gece bizi uyandırıyordu. Bonnie’de doğum sırasında yırtık olduğundan ağrı kesiciler kullanıyor, zar zor yürüyebiliyordu. Beş gün evde kalıp ona yardım ettikten sonra işimin başına döndüm. Karım iyiye gidiyor gibiydi.

Bir gün ağrı kesici hapları bitmiş. Bana, işyerime telefon edecek yerde, onu görmeye gelen kardeşlerimin birinden ilacı satın almasını istemiş. Ama kardeşim ilacı alıp getirmemiş. Bunun sonucu olarak da, gün boyu sancılar içinde kıvranarak yeni doğan bebekle ilgilenmiş. Gününün böylesine berbat geçtiğini ben hiç bilmiyordum. Eve döndüğümde allak bullaktı. Bu huzursuzluğunun nedenini yanlış

anladım ve beni suçluyor sandım. “Gün boyu sancılarım dinmedi.. İlacım bitmişti. Yatakta kıvranıp durdum ve kimsenin aldırış ettiği yok!” dedi. Ben de kendimi savunurcasına, “Neden beni çağırmadın?” diye sordum. “Kardeşinden istedim, ama unuttu! Gün boyu onun dönmesini bekledim. Ne yapsaydım yani?

Zaten zar zor yürüyorum! Kendimi öylesine terkedilmiş buluyorum ki!” İşte bu noktada, patladım. Benim sigortam da o gün atmaya hazırdı zaten. Bana haber vermediği için kızmıştım ona. Sancı çektiğini bile bilmediğim halde beni suçlamasına öfkelenmiştim. Aramızda birkaç

kırıcı söz geçtikten sonra kapıya yöneldim. Yorgundum, sinirliydim ve yeterince işitmiştim işiteceklerimi. İkimiz de sabrımızın sınırına varmıştık. Sonra tüm yaşamımı değiştirecek bir şey olmaya başladı.

— 9 —

Bonnie dedi ki: “Dur, lütfen gitme. Şu an sana en çok ihtiyaç duyduğum zaman. Sancım var. Günlerdir uyumadım. Ne olur, dinle beni.”

Bir an durdum ve dinledim.

“John Gray, sen iyi gün dostusun demek! O tatlı, sevgi dolu Bonnie olduğum sürece buradasın, yanımda, ama öyle olmadığım an kapıyı çekip gidiyorsun.” Sonra sustu ve gözleri yaşlarla doldu. Değişmiş bir sesle konuştu. “Şu an acı çekiyorum. Verecek hiçbir şeyim yok.. ve sana en çok şimdi ihtiyacım var. Ne olur, yanıma gel ve kucakla beni, kollarında tut. Hiçbir şey söylemen gerekmez. Sadece kollarının arasında olmaya ihtiyacım var. Ne olursun, gitme.” Yanına gidip sessizce kucakladım karımı. Kollarımda ağladı. Birkaç dakika sonra da gitmediğim için teşekkür etti bana. Sadece onu kucakladığımı hissetmeye ihtiyaç

duyduğunu söyledi. İşte o anda aşkın, kayıtsız koşulsuz aşkın gerçek anlamını çözmeye başladım. Kendimi her zaman sevgi dolu bir kişi olarak göregelmiştim. Ama karım haklıydı. İyi gün dostu olmuştum hep. O, mutlu ve sevimli olduğu sürece ben de onu sevmiştim. Ama mutsuz veya sıkıntılı olduğunda, kendimi suçlanmış hissediyor, tartışıyor ve ondan uzaklaşıyordum.

O gün ilk kez ondan uzaklaşmadım. Yanında kaldım ve çok da iyi oldu. Gerçekten bana ihtiyaç duyduğu

zaman ona istediğini vermeyi başardım, işte gerçek aşk, bu olmalıydı. Bir başkasıyla ilgilenmek. Aşkımıza güven duymak. Onun ihtiyaç duyduğu saatte yanıbaşında bulunmak. Bana yolu gösterildiğinde, ona yardım etmenin ne kadar kolay olduğuna şaştım.

Böyle bir duyguyu nasıl olmuş da kaçırmıştım ben? Sadece yanına gidip onu kollarıma almama gereksinmesi vardı, o kadar. Benim yerimde bir kadın olsaydı, içgüdüleriyle bilirdi Bonnie’nin neye gereksinmesi olduğunu. Ama bir erkek olarak ben, dokunmanın, sarılmanın ve dinlemenin onun için bu denli önemli olduğunu bilmiyordum. Bu farkları anlayınca, karımla yeni bir iletişim kurmanın yolunu öğrenmeye başladım. Bir anlaşmazlığı bunca kolay çözebileceğimize asla inanamazdım. Önceki ilişkilerimde, zor zamanlarda sinirli ve sevgisiz olu— 10 —

yordum başka ne yapacağımı bilmediğimden. Bunun bir sonucu olarak da birinci evliliğim büyük acılar içinde ve zor geçmişti. Bonnie ile aramızdaki şu son olay, bu tutumu nasıl değiştirebileceğimi gösterdi bana.

Bu olay, kadınlarla erkeklerin duygularını geliştirmeye ve inceltmeye yardımcı olacak bir kitaba dönüştüren yedi yıllık araştırmaya esin kaynağı oldu. Çok pratik ve özel açılardan, kadınlarla erkeklerin ne bakımlardan farklı olduklarını öğrenince, birden anlamaya başladım ki, evliliğimin ille de böylesine bir savaşım, bir uğraş olması gerekmez. Aramızdaki farklılıkların bilincine varınca, Bonnie’ile ben, iletişimimizi kökten geliştirmeyi başardık ve birbirimizden daha çok zevk alır olduk. Aramızdaki farklılıkları tanımak ve araştırmayı sürdürmekle, ilişkilerimizi geliştirmenin yeni yollarını bulduk. İlişkilerimiz konusunda, ana babalarımızla hiçbir zaman bilmedikleri ve bu nedenle bize de öğ^

retmedikleri yönlerden bilgi sahibi olduk.

Bu bilgilerimi’ bana danışmaya gelen müşterilerimle paylaşmaya başlayınca, onların da ilişkileri zenginleşti. Benim hafta sonu seminerlerimi izleyenlerin binlercesi, bir gecede ilişkilerinin kökten değiştiğini gördüler. İşte, yedi yıl sonra kişiler de, çiftler de hâlâ başarılı ve yararlı sonuçlar aldıklarını

bildiriyorlar. Mutlu çiftler, çocuklarıyla birlikte resimlerini gönderiyorlar, mektuplar alıyorum, bana evliliklerini kurtardığım için teşekkür ediyorlar. Gerçi evliliklerini kurtaran, birbirlerine duydukları

aşktır ama karşı.cinsi daha derinden anlamış olmasalardı boşanırlardı belki de. Susan ile Jim dokuz yıllık evliydiler. Pek çok çift gibi, başlangıçta birbirlerini seviyorlardı ama yıllar geçtikçe birbirlerine duydukları öfke ve düşkırıklığı arttı, sonunda ayrılmaya karar verdiler. Bununla birlikte, boşanma için başvurmadan önce benim ilişkiler seminerime katıldılar. Susan dedi ki: “Bu birlikteliği sürdürmek için her şeyi denedik. Sadece birbirimizden çok farklı yaradılıştayız.” Seminer sırasında, aralarındaki farkın sadece olağan değil, aynı zamanda beklenen bir durum olduğunu öğrenince şaşırdılar. Başka çiftlerin de aynı deneyimleri yaşamış

— 11 —

olduklarını gördüler. Sadece iki gün içinde, Susan da, Jim de erkeklere ve kadınlara başka bir anlayışla yaklaştılar.

Yeniden birbirlerine sevdalandılar. İlişkileri, sanki bir mucize olmuş gibi, değişti. Artık boşanmayı filan düşünmek bir yana, ömürlerinin geri kalanını birlikte geçirmek için yola koyuldular. Jim şöyle dedi:

“Aramızdaki farklılık konusundaki bu bilgiler karımı bana geri kazandırdı. Benim alabileceğim en büyük armağandır bu. Birbirimizi yeniden sevmeye başladık.”

Altı yıl sonra, yeni evlerini ve ailelerini görmem için beni çağırdıklarında birbirlerini hâlâ seviyorlardı. Birbirlerini anlamalarına ve evli kalmalarına yardımcı olduğum için bana teşekkürlerini yineliyorlardı. Gerçi erkeklerle kadjnların ayrı yaradılışta olduğu konusunda hemen hemen herkes görüş birliğindedir ama ne yönden farklı olduklarını çok kimse belirleyemez. Son on yıl boyunca pek çok kitap, bu farkları

tanımlama işine girişmiştir. Önemli adımlar atılmış, ilerlemeler kaydedilmişse de, kitapların çoğu tek yanlıdır ve ne yazık ki, karşı cinse duyulan güvensizliği ve gocunmayı pekiştirmekten öte bir işe yaramamıştır. Genel olarak bir cins, öteki tarafından kurban edilmiş, baskı görüyormuş gibi gösterilir. Sağlıklı erkeklerin ve kadınların birbirlerinden nasıl farklı oldukjarı konusunda kesin bir yolgöstericiye gereksinim vardı. Erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkileri geliştirmek için farklılıklarımızı, bir yandan özsaygıyı ve kişisel sorumluluğu yücelterek, karşılıklı güveni, kişisel sorumluluğu, artan işbirliğini ve daha büyük bir sevgiyi de unutmadan, anlamak ve anlatmak gerekir.

Karşılıklı ilişkiler seminerlerime katılan 25.000’i aşkın kişiyi sorgulama sonucunda, erkeklerle kadınların nasıl farklı olduklarını nesnel terimlerle tanımlama olanağına erişmiş bulunuyorum. Bu farklılıkları

inceledikçe, sizler de gocunma ve öfke duvarlarının çöktüğüne, yıkıldığına tanık olacaksınız. Yüreği açmak, insanı daha büyük bir bağışlama duygusuna, aşk ve destek verip almak yönünde artan güdülere götürür. Bu yeni bilinçlenmeyle, umarım sizler, bu kitaptaki önerilerin de ötesine geçer ve karşı cinsle sevgi dolu ilişkiler kurabileceğiniz yeni yollar, yöntemler geliştirmeyi sürdürürsünüz. __ -ip__

Bu kitaptaki ilkelerin tümü de denenmiş ve sınanmıştır. 25.000’i aşkın bireyin en azından yüzde 9O’ı, bu tanımlamalarda kendilerini istekle, coşkuyla tanımışlardır. Eğer bu kitabı okurken, başınızla onaylayarak,

“Evet, evet, bu sözünü ettiğiniz işte ben’im ta kendim,” dediğinizi farkederseniz, demek ki kesinlikle yalnız değilsiniz. Ve başkaları nasıl bu kitaptaki önerileri uygulayarak yararlanmışlarsa, siz de aynı şeyi yapabilir, yararlanabilirsiniz. Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten kitabı, ilişkilerdeki gerginliği azaltmak için ve en başta erkeklerle kadınların nasıl farklı olduklarını ayrıntılarıyla kabul ederek, daha çok sevgi yaratmak için yeni stratejiler ortaya koyar. Sonra da kırgınlıklarla düş-kırıklıklarını azaltmak, giderek artan bir mutluluk ve içlidışlıfık, yakınlık yaratmak için pratik, kolay uygulanabilir öneriler getirir. Karşılıklı ilişkiler, böylesine bir uğraş, bir savaşım olmak zorunda değildir. Ancak ve ancak birbirimizi anlamadığımız zaman gerginlik, gocunma veya anlaşmazlık çıkar ortaya. Ö kadar çok kişi duygusal ilişkilerinde üzülür ki.. Eşlerini severler ama bir gerginlik olduğunda durumu düzeltmek için ne yapmak gerektiğini bilemezler. Erkeklerle kadınların birbirlerinden ne derece farklı

olduklarını anlamak sayesinde, karşı cinsi dinlemek ve desteklemek yoluyla başarılı iletişim kurmak için yeni çareler öğreneceksiniz. Hak ettiğiniz aşkı nasıl yaratacağınızı öğreneceksiniz. Bu kitabı okurken, başarılı ilişki kurmanın nasıl mümkün ve kolay olabileceğine şaşacaksınız. Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten 1990’larda sevgi dolu ilişkiler kurmayı öğreten bir elkitabıdır. Erkeklerle kadınların, yaşamlarının her alanında birbirlerinden nasıl farklı olduklarını açıklar. Erkekler ve kadınlar iletişim konusunda farklı olmakla kalmazlar, ayrıca farklı düşünür, hisseder, algılar, tepki verir, yanıtlar, sever, gereksinme duyar ve değerlendirirler. Neredeyse ayrı gezegenlerden gelmiş, ayrı

dilleri konuşan ve ayrı besinlere gereksinme duyan yaratıklar gibi görünürler. Aramızdaki farkların böyle kapsamlı anlaşılması, karşı cinsle iletişim kurup onu anlamaya çalışırken meydana gelen sürtüşmeleri çö— 13 —

zümlemekte geniş ölçüde yardımcı olur. O zaman, yanlış anlamalar giderilebilir veya bunlardan kaçınılabilir. Doğru olmayan beklentiler kolayca düzeltilebilir. Eşinizin sizden, başka bir gezegenden gelmiş biri kadar farklı olduğunu hatırladığınız zaman, bu farklılıklara direnecek veya onları

değiştirmeye uğraşacak yerde, durumu oluruna bırakabilir ve bu farklarla bağdaşabilirsiniz. En önemlisi de, bu kitabı okurken, farklarımızdan doğan sorunları çözmek için pratik teknikler öğreneceksiniz. Bu kitap sadece psikolojik farklılıkların kuramsal bir analizi değil, aynı zamanda sevgi dolu ilişkiler yaratmakta başarıya ulaşmanın yollarını gösteren pratik bir elkitabıdır. Bu ilkelerin doğruluğu kendini kanıtlar niteliktedir ve sağduyuyla olduğu kadar sizin kendi deneyiminizle de geçerli kılınabilir. Birçok örnek, öteden beri sezgilerinizle bilegel-diğinlz şeyleri basit ve belirli olarak dile getirecektir. Bu değerlendirme size, siz olmanızda ve ilişkilerinizde kendinizi yitirmemenizde yardım edecektir. Bu önerilere yanıt olarak erkekler sık sık şöyle derler: “İşte ben, tamı tamına böyleyim. Yoksa beni mi izlediniz siz? Artık kendimde yanlış bir yan göremiyorum.” Kadınlar sık sık şöyle derler: “Sonunda kocam beni dinliyor. Sözümü geçirmek için savaşmak zorunda değilim. Aramızdaki farkları

açıkladığınızda kocam anlıyor. Teşekkür ederim!” Bunlar, insanların, erkeklerin Mars’tan ve kadınların Venüs’ ten geldiğini anladıktan sonra ileri sürdükleri binlerce anlamlı yorumdan sadece birkaçı. Bu yeni, karşı cinsi anlama programının sonuçları sadece köklü ve hemen alınır türden değil, aynı

zamanda kalıcıdır. Hiç kuşkusuz, sevgi dolu bir ilişki kurmaya giden yol zaman zaman kayalıktır. Sorunlar kaçınılmazdır. Ama bu sorunlar ya kızgınlık ve dargınlık kaynağı olur ya da daha derinleşen içlidışlılığa ve artan sevgiye, ilgiye, güvene fırsat yaratır. Bu kitabın içeriği, tüm sorunları uzaklaştırmanın ‘kolay bir yolu’ değildir. Yaşamın sorunlarıyla karşılaştıkça, ilişkilerinizde, onları başarıyla çözmenize yardımcı

olabilecek yeni bir yaklaşım sağlamayı öngörür. Bu yeni kazanımla, hak ettiğiniz sevgiyi elde etmek, eşinize

__-J4__

de layık olduğu sevgi ve desteği vermek için gereken araçlara kavuşmuş olursunuz. Bu kitapta erkekler ve kadınlar konusunda pek çok genelleme yapıyorum. Herhalde kimi yorumları

başkalarına oranla daha doğru bulacaksınız. . Ne de olsa hepimiz, kendimize özgü deneyimlerle, kendimize özgü, benzeri bulunmayan bireyleriz. Kimi zaman seminerlerimde çiftler ve bireyler, erkeklerle kadınların örneklerine uyduklarını ama tam karşıt yönde uyduklarını kabul ederler. Erkek benim kadınlar konusundaki tanımlamalarıma uyar, kadın da erkekler konusundaki tanımlamalarıma. Ben buna ‘tersyüz rol’ adı veriyorum.

Eğer siz de tersyüz rol oynadığınızı görürseniz, şunu iyi bilmenizi isterim ki, her şey yolundadır. Bence eğer bu kitaptaki bir şey size hiç uymuyorsa ya onu görmezlikten gelin (uyduğunuz bir şeye geçin) ya da kendi içinize daha derine inerek bakın. Pek çok erkek, daha sevecen ve ilgili olabifmek için, erkeklik özelliklerinin kimini yadsırlar. Bunun gibi pek çok kadın da, erkeklik niteliklerini ödüllendiren bir iş

kolunda geçimlerini sağlamak amacıyla kadınlık niteliklerinin bir kısmından vazgeçmişlerdir. Eğer durum böyleyse, o zaman da bu kitaptaki önerileri, teknikleri ve stratejileri uygulayarak, sadece ilişkilerinizde daha büyük coşku yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda da erkeklik ve kadınlık nitelikleriniz arasında giderek daha iyi bir denge kuracaksınız. Bu kitapta erkeklerle kadınların ‘niçin farklı oldukları sorusunu doğrudan doğruya yöneltmiyorum. Bu, pek çok yanıtı olan karmaşık bir sorudur; bu yanıtlar da biyolojik farklılıklardan ailesel etkiye, eğitime, doğum sırasına, toplum, medya, tarih tarafından kültürel koşullandırmaya değin gidebilir. (Bu konular Erkekler, Kadınlar ve ilişkiler: Karşı Cinsle Barış Yapma

[Men, Women and Relationships: Making Peace with the Opposite Sex] adlı kitabımda araştırılmıştır.) Her ne kadar bu kitaptaki önerileri uygulamak hemen yarar sağlayacaksa da, bozuk ilişkiler ve işlevini yitirmiş bir ailenin bireyleri için gereken danışma ve tedavinin yerini tutamaz. Sağlıklı bireyler bile kimi çetin zamanlarda tedavi ve danışma gereksinmesi duyarlar.

15 —

Tedavide, evlilik danışmanlığında ve on iki adımlık tedavi gruplarında gerçekleştirilen dereceli ve güçlü

değişime yürekten inanmaktayım. Yine de kaç kez insanların ilişkilere yeni bir anlayışla bakma yönteminden, yıllar süren tedaviye oranla çok daha fazla yararlandıklarını söylediklerini duymuşluğum vardır. Bununla birlikte, inanıyorum ki, onların yıllar süren tedavi veya iyileştirme çalışmaları, bu önerileri ilişkiler alanına başarıyla uygulamaları için elverişli ortamı hazırlamıştır. Eğer geçmişimizde bir bozukluk var idiyse, o zaman yıllar süren tedaviden veya iyileşme gruplarına katıldıktan sonra bile, yine de sağlıklı ilişkilerin olumlu bir görüntüsüne gereksinme duyarız. Bu kitap işte bu görüntüyü sağlıyor. Öte yandan, geçmişimiz sevgi dolu ve doyum sağlayıcı olmuş olsa bile, zaman değişmiştir ve iki cins arasındaki ilişkilere yeni bir yaklaşımı gereksinirsiniz.

İlişki ve iletişim kurmanın yeni ve sağlıklı yollarını öğrenmek, birinci derecede önem taşır. Herkesin bu kitaptaki önerilerden yararlanabileceğine inanıyorum. Seminerlerime katılanlardan ve aldığım

mektuplardan edindiğim tek olumsuz tepki, “Keşke bunu biri bana daha önce söyleseymiş,” oldu. Yaşamınızda sevgiyi artırmak için hiçbir zaman geç kalmış sayılmazsınız. Sadece bunun yeni bir yolunu bulmaya gereksinmeniz vardır. Tedavide olsanız da, olmasanız da eğer karşı cinsle daha doyurucu ilişkiler kurmak istiyorsanız, bu kitap size göredir. Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten’l sizinle paylaşmak bir zevktir. Dilerim her zaman akıl ve sevgide ilerleme kaydedersiniz. Boşanmalar azalsın ve evlilikler çoğalsın. Çocuklarımız daha iyi bir dünyayı hak ettiler.

John Gray

15 Kasım 1991 Mill Valley, California

— 16 —

Birinci Bölüm

ERKEKLER MARSTAN, KADINLAR VENÜS’TEN

Erkeklerin Mars’tan, kadınların da Venüs’ten geldiklerini hayal edin. Yıllar önce bir gün Marslılar teleskoplarından bakarak Venüslüle-ri keşfettiler. Venüslüleri şöyle bir görmek bile içlerinde daha önce hiç bilmedikleri duygular uyandırdı. Âşık olup çabucak uzay gemileri yaptılar ve Venüs’e uçtular. Venüsiüler Marslıları çok iyi karşıladılar. Onlar da içgüdüsel olarak bu günün geleceğini biliyorlardı. Yüreklerini daha önceden hiç tanımadıkları bir sevgiye açtılar.

Venüslülerle Marslılar arasındaki aşk sihirli bir aşktı. Birlikte olmaktan, birlikte bir şeyler yapmaktan ve paylaşmaktan zevk alıyorlardı. Ayrı dünyalardan olsalar da, bu farklılıklarını seviyorlardı. Aylar boyu birbirlerini tanıdılar; farklı gereksinimlerini, tercihlerini, davranış biçimlerini inceleyip takdir ettiler. Yıllar boyu sevgi ve huzur içinde bira-rada yaşadılar. Sonra birlikte dünyaya uçmaya karar verdiler. İlk başlarda her şey çok güzeldi. Ancak, dünya atmosferi yavaş yavaş etkisini göstermeye başladı ve bir sabah herkes çok garip bir bellek kaybıyla uyandı! Hem Marslılar, hem de Venüsiüler ayrı gezegenlerden geldiklerini ve farklı olmaları gerektiğini unuttular. Bir sabah içinde, farklılıklarıyla ilgili öğrendikleri her şey belleklerinden uçup gi-divermişti. O günden beri de kadınlarla erkekler çatışmalar yaşamaktadırlar.

FARKLILIKLARIMIZI ANIMSAMAK

Farklı olmaları gerektiğinin bilincine varmadan kadınlarla erkekler birbirleriyle geçinemezler. Genelde karşı cinse kızmamızın ya da sinirlenmemizin nedeni, bu önemli gerçeği unutmuş olmamızdır. Karşı cinsin bize benzemesini bekleriz. Onların da “bizim istediklerimizi istemesini” ve “bizim hissettiğimiz gibi hissetmesini” arzularız. Yanlış da olsa, eğer eşlerimiz bizleri seviyorlarsa, biz birini sevdiğimizde nasıl davra-nıyorsak onların da aynı şekilde davranacaklarını varsayarız. Bu yaklaşım bizi sürekli düşkırıklığına uğratıp, farklılıklarımızdan sevgiyle söz edebileceğimiz bir iletişimin kurulması için gereken zamanı kazanmamızı engeller.

Yanlış da olsa, eğer eşlerimiz bizleri seviyorlarsa, biz birini

sevdiğimizde nasıl davranıyorsak onların da aynı şekilde

davranacaklarını varsayarız.

Erkekler kadınların kendileri gibi düşünüp, konuşup tepki vermelerini; kadınlar da erkeklerin kendileri gibi düşünüp, konuşup tepki vermelerini beklerler. Erkeklerle kadınların farklı olmaları gerektiğini unutmuşuzdur. Sonuçta, ilişkilerimiz gereksiz sürtüşme ve çatışmalarla dolar. Bu farkları açıkça tanıyıp saygı göstermek, karşı cinsle olan. ilişkilerimizdeki karışıklıkları önemli ölçüde azaltacaktır. Erkeklerin Mars’tan, kadınlarınsa Venüs’ten geldiklerini anımsayınca her şey çözümlenir. FARKLARIMIZA GENEL BİR BAKIŞ

Bu kitapta aramızdaki farkları ayrıntılarıyla ele alacağım. Her bölüm sizlere yepyeni ve çok önemli bakış

açıları sağlayacaktır. Ele alacağımız belli başlı farklılıklar şunlardır: 2. bölümde erkeklerle kadınların değerlerinin birbirlerinden ne kadar farklı olduğunu ve karşı cinsle ilişkilerimizde yaptığımız en büyük

iki hatayı anlamaya çalışacağız: Kadınlar kendilerine sorulmadan akıl verip yönlendirmeye kalkarlarken, erkekler de çözümler önerip duyguları önemsemezler. Marslı/Venüslü geçmişimizi anlayarak erkeklerle kadınların bilmeden niçin bu hataları yaptıklarını görmek çok kolaydır. Bu farkları anımsayarak kendi hatalarımızı düzeltebilir ve birbirimize hemen, daha verimli biçimlerde karşılık verebiliriz. 3. bölümde kadınlarla erkeklerin stresle başa çıkma konusundaki farklı yöntemlerini ele alacağız. Marslılar kendilerini geri çekip sorunlarını sessizce düşünmeyi yeğlerlerken, Venüslüler içgüdüsel olarak kendilerini rahatsız eden şeyler hakkında konuşmayı isterler. Böyle çelişkili zamanlarda istediklerinizi elde edebilmek için yeni stratejiler öğreneceksiniz,

4. bölümde karşı cinsi teşvik etme konusunu inceleyeceğiz. Erkekler kendilerine ihtiyaç duyulduğunda, kadınlarsa sevildiklerini hissettiklerinde gayrete gelirler. İlişkileri geliştirmek için gerekli üç adımı

tartışıp, önümüzdeki en büyük engelleri nasıl altedebileceğimize bakacağız: Erkeklerin sevgi göstermeye karşı olan dirençlerini altetmele-ri, kadınlarınsa bunu almaya olan dirençlerini kırmaları

gerekmektedir.

5. bölümde erkeklerle kadınların farklı dilde konuştukları için nasıl sıkça birbirlerini yanlış anladıklarını

öğreneceksiniz. Bu bölümde ayrıca sıkça yaşanan yanlış anlamaları yorumlamak için bir de MarşIı/Venüslü Tenmler Sözlüğü’ne yer verilmiştir. Erkeklerle kadınların nasıl farklı nedenlerle konuştuklarını ya da sustuklarını göreceksiniz. Kadınlar bir erkek susunca nasıl davranmaları gerektiğini öğrenirlerken, erkekler de çileden çıkmadan daha iyi bir dinleyici olmanın yollarını göreceklerdir. 6. bölümde erkeklerle kadınların mahremiyet konusundaki farklı gereksinmelerini ele alacağız. Erkek yakınlaşsa da eninde sonunda mesafe koymak ihtiyacı içersindedir. Kadınlar, erkeğin tıpkı bir lastik şerit gibi esnemesi için bu geri çekilmeyi gereksindiğini öğreneceklerdir. Buna ek olarak, bir erkekle özel konuşmalar yapmanın en iyi zamanını da ele alacağız.

— 19

7. bölümde bir kadının sevgi dolu davranış biçimlerinin tıpkı bir dalga hareketi gibi nasıl yükselip indiğini göreceğiz. Erkekler zaman zaman ani olan bu duygu değişimlerini yorumlamayı öğreneceklerdir. Ayrıca yine erkekler kendilerine en çok ne zaman ihtiyaç duyulduğunu ve böyle zamanlarda özveride bulunmadan nasıl destek verebileceklerini de göreceklerdir.

8. bölümde erkeklerle kadınların karşı cinsin değil, kendilerinin gereksinme duydukları türden bir sevgiyi verdiklerini göreceğiz. Erkekler özellikle güven, benimseme ve beğeni dolu bir sevgiye gereksinme duyarlar. Kadınlarsa şefkat, anlayış ve saygı ararlar. Eşinizi soğutmakta en sık rastlanan altı

hatayı da göreceksiniz.

9. bölümde acı veren tartışmalardan kaçınmayı öğreneceğiz. Erkekler her zaman kendileri haklıymış

gibi davranarak kadınların duygularını nasıl hiçe saydıklarını görecekler. Kadınlarsa bilmeden, görüşlere katılmama yerine onaylamama mesajları verdiklerini ve böylelikle de erkeklerin savunma içgüdülerini uyardıklarını öğrenecekler. Yine bu bölümde etkili iletişim için önerilerin yanısıra, bir tartışmanın anatomisi de incelenecektir.

10. bölümde erkeklerle kadınların olayları nasıl farklı açılardan değerlendirdikleri ele alınacak. Erkekler, Venüslülerin tüm sevgi armağanlarını ölçüsüne bakmadan diğer armağanlarla eşit değerlendirdiklerini görecekler. Tek bir büyük armağanı dikkate almak yerine, küçük küçük sevgi ifadelerinin de aynı derecede önemli olduğu öğrenilirken; kadınları etkilemenin 101 yolu sıralanacak. Öte yandan, kadınlar erkeklere istediklerini vererek enerjilerini erkeklerin gözünde değer kazanmak için kullanmayı öğrenecekler.

11. bölümde

güç zamanlarda birbirinizle iletişim kurmayı öğreneceksiniz. Duygulan paylaşmanın öneminin yanısıra, kadınlarla erkeklerin duygularını saklamakta kullandıkları farklı yöntemler ele alınacak. Daha fazla sevgi ve bağışlanma amacıyla, eşinize karşı olumsuz duygularınızı iletmek için Aşk Mektubu Tekniği önerilecek.

 

12. bölümde Venüslülerin neden destek istemekte daha çok zorlandıklarını ve Marslıların neden bu taleplere genelde karşı koyduklarını anlayacaksınız. “Yapabilir misin?” sözcüklerinin erkekleri nasıl ittiğini ve bunun yerine neler söylenmesi gerektiğini öğreneceksiniz. Bir erkeği daha fazla verici olmaya teşvik etmenin sırlarını ve kısa, dolaysız, doğru sözcükleri kullanmanın gücünü keşfedeceksiniz. 13. bölümde aşkın dört mevsimini göreceksiniz. Aşkın büyüyüp gelişmesine bu gerçekçi bakış açısı, herhangi bir ilişkide karşınıza çıkan engelleri yenmenizde yardımcı olacaktır. Sizin ve eşinizin geçmişinin şimdiki zamandaki ilişkinizi nasıl etkileyebileceğini öğrenecek, aşkın büyüsünü canlı tutmanın diğer sihirli yollarını keşfedeceksiniz.

Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten Gelir’in her bölümünde sevgi dolu ve kalıcı ilişkiler geliştirmenin sırlarını bulacaksınız. Her yeni buluş, tatmin edici ilişkiler kurma yeteneğinizi güçlendirecektir. İYİ NİYET YETMEZ

Âşık olmak her zaman sihirli bir duygudur. Sanki aşk sonsuza dek sürecekmiş gibi gelir. Safça kendimizi, ana babamızın yaşadığı sorunlardan uzak olacağımıza, aşkın ölmesi olasılığının bulunmadığına, sonsuza dek mutlu yaşayacağımıza inandırırız. Ancak, sihir geçip günlük yaşam kendini gösterince, erkeklerin, kadınların tıpkı kendileri gibi düşünüp davranmalarını bekledikleri ve kadınların da erkeklerin kendileri gibi olmalarını umdukları ortaya çıkar.

Aramızdaki farkların bilincine varıp, birbirimizi anlamak ve saygı göstermek için gereken zamanı

ayırmalıyız. Aksi halde zorlayıcı, bağışlamaz, yargılayıcı ve hoşgörüsüz tipler olup çıkarız. En iyi ve en sevgi dolu niyetlerle bile aşk solmaya mahkûmdur. Sorunlar bir biçimde başgösterir. İletişim kopar. Güvensizlik artar. Reddedilme ve bastırılma başlar. Aşkın büyüsü yitirilir. Kendi kendimize şunları sorarız:

Bu nasıl oluyor?

Bu neden oluyor?

 

Bu neden bize oluyor?

Bu soruları yanıtlamak için karmaşık felsefi ve psikolojik modeller geliştirilmiştir. Yine de, eski düzenler devam eder. Aşk ölür. Bu, hemen herkesin başına gelir.

Her gün milyonlarca birey o özel aşk duygusunu yaşayacak bir eş arayışı içindedir. Her yıl milyonlarca çift, aşk içinde birleşip sonradan o sevgiyi yitirdiklerinde acı çekerek koparlar. Aşkı evlenecek kadar uzun sürdürebilenlerin ancak yarısı evli kalmaktadır. Bu birarada kalanların yüzde ellisi de evliliklerini doyurucu bulmamaktadırlar. Sadakat duygusuyla ya da zorunluluktan veya yeniden başlamaktan korktukları için birarada kalırlar.

Gerçekten de pek az insan sevgiyle büyür. Yine de, bu hiç olmuyor değildir. Erkeklerle kadınlar farklarına saygı gösterip kabul edebildiklerinde, aşkın büyümesine de şans vermiş olurlar. Erkeklerle kadınlar farklarına saygı gösterip kabul edebildiklerinde, aşkın büyümesine de şans vermiş

olurlar.

Karşı cinsin gizli farklarını anlayarak yüreklerimizdeki aşkı daha başarılı bir biçimde verebilir ve alabiliriz. Farklarımızı kabul ederek, isteklerimizi gerçekleştirme yolunda yaratıcı çözümler keşfedebiliriz. Daha da önemlisi, bizim için önemli olan insanları sevip desteklemenin en iyi yollarını

öğreniriz.

Aşk sihirlidir ve eğer farklılıklarımızı unutmazsak, kalıcı da olabilir. 1

İkinci Bölüm

BAYTAMİRCİVE EV KALKINDIRMA KOMİTESİ

Kadınların erkekJer hakkında en sık dile getirdikleri yakınma, erkeklerin dinlemediğidir. Erkek ya kendisine söylenenleri tümüyle ku-lakarkası eder ya da biraz dinler, kadını nelerin rahatsız ettiğini değerlendirir ve sonra büyük bir gururla Bay Tamirci şapkasını giyip ona kendisini daha İyi hissetmesini sağlayacak bir çözüm önerir. Kadın bu sevgi ifadesini takdir etmeyince de buna bir anlam veremez. Kadın ona kendisini dinlemediğini ne kadar çok söylerse söylesin, bunu anlamaz ve aynı şeyi yapmaya devam eder. Kadın yakınlık istemektedir; erkekse onun çözüm aradığını sanır. Erkeklerin kadınlar hakkında en sık dile getirdikleri yakınma ise kadınların sürekli onları değiştirmeye çalışmalarıdır. Bir kadın bir erkeği sevdiğinde onun gelişmesine yardımcı olmayı görev bilir ve erkeğin davranışlarını düzeltmeye çalışır. Bir ev geliştirme komitesi kurar ve erkek başlıca odak noktası haline gelir. Erkek kadının yardımına ne kadar direnirse dirensin, kadın vazgeçmez; erkeğe yardım etmenin ve neler yapması gerektiğini söylemenin fırsatlarını kollar. Kadın onu koruduğunu sanmaktadır, erkekse kendisinin yönetildiğini düşünür. O, bunun yerine yalnızca kadının onu olduğu gibi kabullenmesini istemektedir.

Bu iki sorun önce, neden erkeklerin çözüm önerdiklerinin, kadınların da neden onları geliştirmeye çalıştıklarının anlaşılmasıyla çözümlenebilir. Bir an için zamanda geri gittiğimizi varsayalım ve birbirlerini keşfedip birlikte dünyaya gelmeden önce Mars ile Venüs gezegenle-rindeki yaşama bir göz atalım. Bu şekilde kadınlar ve erkekler hakkında bazı şeyleri anlayabiliriz. MARS’TA YAŞAM

Marslılar yetenekli ve yeterli olmaya, başarı ve güce değer verirler. Her zaman kendilerini kanıtlama, güç ve becerilerini geliştirme uğ-raşındadırlar. Benlik bilinçleri sonuç alma becerileriyle ölçülür. Doyumu özellikle başarıda bulurlar.

Bir erkeğin benlik bilinci sonuç alma becerisiyle tanımlanır.

Mars’taki her şey bu değerlerin yansımasıdır. Giysileri bile beceri ve iddialarını yansıtmaktadır. Polis memurları, askerler, işadamları, bilim adamları, taksi sürücüleri, teknisyenler ve aşçılar kendi beceri ve güçlerini yansıtmak amacıyla birer üniforma ya da en azından birer şapka giyerler. Psychology Today (Çağdaş Psikoloji), Self (Benlik) ya da People (İnsanlar) gibi dergileri okumazlar. Avlanmak, balık tutmak, araba yarıştırmak gibi açık hava etkinliklerine daha çok ilgi gösterirler. Haberler, hava durumu ve sporla ilgilenir, romantik eserlere ya da kendi kendini geliştirme kitaplarına hiç aldırış etmezler, İnsanlar ve duygulardan çok “nesneler” ve “şeylerle” ilgilidirler. Bugün bile dünyada kadınlar romantik düşler kurarlarken, erkekler güçlü arabaların, daha hızlı bilgisayarların, araç gerecin ve yeni, güçlü

teknolojilerin düşlerini kurarlar.

Erkekler sonuç alarak ve hedeflerine ulaşarak kendi güçlerini ifade etmeleririe yardımcı olacak

“şeylerle” ilgilidirler. Bir Marslı için hedeflere ulaşmak çok önemlidir, çünkü bu onun kendini yeterli ve iyi

 

hissetmesinin bir yoludur. Böyle hissedebilmesi için bu hedeflere kendi başına ulaşması gerekir. Bunları

onun adına bir başkası elde edemez. Marslılar her şeyi kendileri yapmış olmakla gururlanırlar. Özerklik, yeterli ve güçlü olmanın simgesidir. Marslıların bu özelliğini anlamak, kadınlar kendilerine neler yapmaları gerektiğini söylediklerinde erkeklerin gösterdikleri tepkiyi de açıklayabilir. Bir erkeğe o istemeden öneride bulunmak, onun ne yapacağını bilmediğini ya da bunu kendi başına yapamayacağını ima etmek demektir. Erkekler bu konuda çok duyarlıdırlar, çünkü yeterlilik onlar için çok önemlidir. Bir erkeğe o istemeden öneride bulunmak,

onun ne yapacağını bilmediğini ya da bunu

kendi başına yapamayacağını ima etmek demektir.

Bir Marslı kendi sorunlarını kendi başına hallettiği için, uzmanların önerilerine gereksinme duyduğu zamanlar dışında, bunlar hakkında pek konuşmaz. Nedenleri de şöyledir: “Kendi başıma yapabilecekken neden bir başkasını işime karıştırayım?” Çözüm bulmak için bir başkasının yardımına ihtiyaç duymadıkça sorunlarını kendine saklar. Kendi başınıza yapabileceğiniz bir iş için yardım istemek bir zayıflık belirtisi olarak algılanır.

Öte yandan, gerçekten yardıma gereksinmesi varsa, bunu almak bir bilgelik belirtisidir. Mars’ta bir sorundan söz etmek fikir danışmak anlamına gelir. Bir başka Marslı bu fırsattan gurur duyar. Otomatik olarak kendi Bay Tamirci şapkasını takar, bir süre dinler, sonra da cevher gibi önerilerde bulunur. Marslıların bu geleneği, kadınların sorunları hakkında konuştukları zaman erkeklerin içgüdüsel olarak çözüm önermelerinin nedenlerinden biridir. Bir kadın masum bir biçimde üzüntülerini paylaşır ya da o günkü sorunlarını yüksek sesle tartışırken, erkek onun fikir danıştığı yanılgısına düşer. Hemen Bay Tamirci şapkasını takıp fikir vermeye başlar; bu onun sevgisini gösterme ve yardımcı olmaya çalışma yoludur. Erkek, eşine yardım etmeyi ve onun sorunlarını çözerek kendisini ___ OK ___

daha iyi hissetmesini sağlamayı istemektedir. Yetenekleri eşinin sorunlarının çözümünde işe yaradığında, kendini değerli ve onun sevgisine layık hisseder. Ancak, erkek bir kez çözüm önerdikten sonra kadın hâlâ huzursuzluğunu sürdürürse, erkek için kadını dinlemeyi sürdürmek giderek zorlaşır, çünkü çözüm önerisi kabul edilmemiştir ve kendini yararsız bulmaktadır. Öte yandan, yalnızca dinleyip paylaşarak da destek verebileceği konusunda hiçbir fikri yoktur. Venüs’te sorunlar hakkında konuşmanın çözüm aramak demek olmadığından da haberi yoktur.

VENÜS’TE YAŞAM

Venüslüler farklı değerlere sahiptirler. Sevgiye, iletişime, güzelliğe ve ilişkilere değer verirler. Birbirlerini desteklemeye, yardımcı olmaya ve korumaya çok zaman ayırırlar. Benlik bilinçleri, duygularının ve ilişkilerinin niteliğiyle tanımlanır. Doyumu paylaşmakta ve ilişki kurmakta bulurlar. Bir İcadının benlik bilinci, duygularının ve ilişkilerinin niteliğiyle tanımlanır. Venüs’te her şey bu değerleri yansıtır. Venüslüler otoyollar ve gökdelenler yapmaktansa, birlikte uyum ve sevgi dolu bir işbirliği içinde yaşamaya değer verirler, İlişkiler işten ve teknolojiden daha önemlidir. Çoğu bakımdan dünyaları Mars’ınkinin tam tersidir.

Venüslüler, Marslılar gibi üniforma giymezler (ve rekabetten zevk almazlar). Aksine, her gün ruh hallerine uygun başka bir giysi giymekten zevk alırlar. Özellikle duyguların kişisel ifadesi çok önemlidir. Ruh halleri değiştikçe, tek bir gün içinde bile birkaç kez giysi değiştirebilirler. İletişim son derece önemlidir. Kişisel duyguların paylaşılması hedeflere ulaşmaktan ve başarılı olmaktan çok daha önemlidir. Birbirleriyle konuşmak ve ilişki kurmak bir başka doyum kaynağıdır. Erkeklerin bunu anlaması kolay değildir. Kadının paylaşma duygusunu, an26—.

cak kendisi bir yarışı kazandığında, bir hedefe ulaştığında ya da bir sorunu çözdüğünde hissettiği zevkle karşılaştırırsa biraz olsun anlayabilir.

Kadınları hedefe ulaşmak yerine ilişkiler yönlendirir; iyiliklerini, sevgi ve şefkatlerini ifade etmeye daha çok önem verirler. İki Marslı bir projeyi ya da bir iş konusunu görüşmek için yemeğe çıkarlar; çözmeleri gereken bir sorun vardır. Üstelik Marslılar lokantaya gitmeyi beslenme konusuna son derece verimli bir yaklaşım olarak da görürler; alışveriş yok, pişirme yok, bulaşık yok. Venüslüler içinse yemeğe çıkmak bir ilişkiyi güçlendirme fırsatı; bir dosttan hem destek görmek, hem de destek vermek zamanıdır. Kadınların lokantalardaki konuşmaları son derece açıksözlü ve mahrem, neredeyse bir terapistle hastası

arasındaki konuşmalar gibi olabilir. Venüs’te herkes psikoloji okur ve danışmanlıkta en azından bir doktora sahibidir. Kişisel gelişme, maneviyat ve yaşamı iyileşmeyi, gelişmeyi destekleyecek her konuyla ilgilidirler. Venüs parklar, organik bahçeler, alışveriş merkezleri ve lokantalarla kaplıdır. Venüslüler sezgilerine göre davranmayı severler. Bu yeteneği yüzyıllar boyunca başkalarının gereksinmelerini tahmin ede ede geliştirmişlerdir. İstenmeden bir başka Venüslüye yardım etmeyi önermek, büyük bir sevgi belirtisidir.

Bir Venüslü için yeterli olduğunu kanıtlamak pek önemli olmadığından, yardım önermek saldırganlık olarak, bunu kabul etmek de zayıflık olarak algılanmaz. Öte yandan bir erkek, kadının önerileri karşısında rahatsız olabilir, çünkü kadının sözkonusu işi onun kendi başına yapabilme becerisine güvenmediğini düşünmektedir.

Kadınlar için birinin kendilerine yardım etmeyi önermesi son derece doğal olduğundan, erkeklerin bu konudaki duyarlılıklarını anlayamazlar. Yardım önerileri kadının sevildiğini ve değer verildiğini hissetmesini sağlar. Buna karşılık, bir erkeğe yardım önermek onun kendini beceriksiz, zayıf, hatta sevilmeyen biri gibi görmesine yol açabilir.

Venüs’te öğüt vermek ve önerilerde bulunmak sevgi belirtisidir. Venüslüler işleyen bir şeyin her zaman daha da iyi işleyebileceğine

__27__

inanırlar. Varolanın gelişmesi doğada vardır. Birine değer verdiklerinde, rahatlıkla nelerin düzeltilebileceğine dikkat çeker ve bunun nasıl yapılacağı yolunda fikir verirler. Önerilerde ve yapıcı

eleştirilerde bulunmak bir sevgi göstergesidir.

Mars ise çok farklıdır. Marslılar daha çok çözümlere önem verirler. Eğer bir şey işliyorsa, ona dokunmazlar. İçgüdüsel olarak, yolunda giden bir şeyi rahat bırakırlar. “Bozulmadıysa onarma,” sık duyulan bir deyiştir. Bir kadın bir erkeği geliştirmeye kalktığında, erkek kendisinin bozuk olduğu mesajını alır ve kadının onu onarmaya kalktığını düşünür. Kadın erkeğe yardım etmek için gösterdiği sevgi dolu çabaların onun açısından aşağılayıcı olabileceğini anlayamaz. O yalnızca erkeğin gelişmesine yardımcı olduğunu düşünme yanılgısı içindedir.

ÖĞÜT VERMEKTEN VAZGEÇİN

Erkeklerin yapısının bu yönü anlaşılmadan, bir kadının bilmeden ve istemeden, en çok sevdiği erkeği incitip rahatsız etmesi olasıdır. Örneğin, Tom ile Mary bir partiye gideceklerdi. Arabayı Tom kullanıyordu. Yirmi dakika kadar sürekli aşağı yukarı aynı sokakta gidip geldikten sonra, Tom’un kaybolduğu açıkça belli olmuştu. Mary sonunda birine yol sormayı önerdi. Tom hiçbir şey söylemedi. Sonunda partiye vardılar, ama o anın gerilimi bütün gece sürdü.

Tom’un neden bu kadar rahatsız olduğu konusunda Mary’nin hiçbir fikri yoktu. Kendi açısından, “Seni seviyor ve sana değer veriyorum,” diyordu. “Bu nedenle sana yardım etmeyi öneriyorum.” Tom ise kendi açısından incinmişti. Onun algıladığı mesaj şuydu: “Bizi oraya götüreceğine güvenmiyorum. Sen beceriksizin birisin!” Mary, Mars’taki yaşamı bilmeden, Tom için hedefine kimsenin yardımı olmadan varmanın ne kadar önemli olduğunu anlayamazdı. Öğüt vermek hakaretlerin en büyüğüydü. Daha önce de gördüğümüz gibi, Marslılar kendilerinden istenmeden asla öğüt vermezle/. Bir başka Marslıyı onurlandırmanın yolların_28 —

dan biri de, yardım istediği zamanlar dışında, onun kendi sorunlarını çözmeye gücünün her zaman yetebileceğine güvenmektir. Tom yolunu kaybettiğinde, Mary’nin bunun onu sevip desteklemek için çok özel bir fırsat olduğundan haberi yoktu. Tom o sırada özellikle zayıf bir anındaydı ve fazladan sevgiye gereksinmesi vardı. Hiçbir fikir vermeyerek onu onurlandırmak, onun eşine bir aşk mektubunun yanısıra bir buket çiçek yollamasına eşdeğer bir davranış olacaktı. Marslılar ve Ve-nüslüler konusunda bilgi sahibi olduktan sonra, Mary güç zamanlarda Tom’u nasıl destekleyebileceğini öğrendi. Bir dahaki kayboluşunda “yardım” önermek yerine kendini tuttu, derin bir nefes aldı ve içinden Tom’un onun için neler yaptığını düşündü. Tom onun bu içten kabul ve güvenine bayıldı. Genelde, bir kadın bir erkeğe istenmeden öğüt verir ya da “yardımcı” olmaya çalışırsa, bunun ona ne kadar tenkit edici ve sevgiden uzak gelebileceğini bilmemektedir. Aslında niyeti sevgi dolu olsa da, önerileri karşı tarafa rahatsızlık verir ve incitir. Erkek, özellikle çocukluğunda çok eleştirilmiş ya da babasının annesi tarafından eleştirilmesine tanık olmuş biriyse, tepkisi çok güçlü olabilir. Genelde, bir kadın bir erkeğe istenmeden öğüt verir ya da

“yardımcı” olmaya çalışırsa, bunun ona ne kadar tenkit edici ve sevgiden uzak gelebileceğini bilmemektedir.

Çoğu erkek için, bir lokantaya ya da partiye gidebilmek gibi basit bir şey de olsa, hedeflerine ulaşabileceklerini kanıtlamak çok önemlidir. Aslında küçük şeyler konusunda büyüklerden bile daha fazla duyarlı olabilirler. Duyguları şöyledir: “Eğer bir partiye gitmek kadar küçük bir konuda bana güvenemeyecekse, büyük şeylerde bana nasıl güvenebilir?”

Marslı ataları gibi, erkekler özellikle mekanik araçları onarmada, bir yere gitmede ve sorunları çözmede uzman olmakla övünürler. Bunlar onların, kadınların önerileri ya da eleştirilerine değil; sevgi dolu kabullerine en çok gereksinme duydukları zamanlardır.

DİNLEMEYİ ÖĞRENMEK

Benzer biçimde, eğer bir erkek kadınların hangi açılardan farklı olduklarını anlamazsa, yardım etmeye çalışırken işleri daha da bozabilir. Erkeklerin, kadınların mutlaka çözüm bulmak amacıyla değil de, yakınlaşmak amacıyla da sorunlarından söz ettiklerini anlamaları gerekir. Çoğu zaman kadın yalnızca o günkü duygularını paylaşmak isterken, eşi yardım ettiğini sanarak sürekli sorunlarına çözümler önerip onun sözünü keser. Kadının bundan neden memnun kalmadığını da anlamaz. Çoğu zaman İcadın yalnızca o günkü duygularını

paylaşmak isterken, eşi yardım ettiğini sanarak

sürekli sorunlarına çözümler önerip onun sözünü keser.

Örneğin, Mary yorucu bir günün ardından eve döner. O günkü duygularını paylaşmak istemektedir.

“Yapacak o kadar çok şey var ki,” der. “Kendime ayıracak hiç zaman bulamıyorum.” Tom, “O işten ayrılmalısın,” der. “Bu kadar çok çalışmana gerek yok. Yapmaktan zevk alacağın bir şey bul.” Mary: “Ama ben işimi seviyorum. Yalnızca bir dakika içinde her şeyi değiştirivermemi bekliyorlar.” Tom: “Onlara kulak asma. Yalnızca elinden geleni yap.” Mary: “Öyle yapıyorum! Bugün halamı aramayı tamamen unuttuğuma inanamıyorum.” Tom: “Dert etme, anlayış gösterecektir.” Mary: “Onun şu günlerde neler yaşadığını biliyor musun? Bana ihtiyacı var.” Tom: “Her şeyi çok fazla dert ediniyorsun. Mutsuzluğunun nedeni de bu.” Mary öfkeyle, “Her zaman mutsuz değilim,” der, “Beni birazcık olsun dinleyemez misin?” Tom: “Ama dinliyorum.” Mary: “Neden uğraşıyorum ki?” Bu konuşmadan sonra, Mary kendini içtenlik ve dostluk arayışı içinde eve geldiği zamankinden daha yalnız hissetmektedir. Tom da nerede hata yaptığını bilmemekte, çok sıkılmaktadır. Yardım etmek istemiş, ama sorun çözme taktikleri bir işe yaramamıştır.

Tom, Venüs’teki yaşamı bilmediği için, çözüm önermeden yalnızca dinlemenin ne kadar önemli olduğunu anlamamıştır. Çözüm önermesi işleri daha da bozmuştur. Venüslüler birisi bir şey anlatırken asla çözüm onermezler. Bir diğer Venüsiüyü onurlandırmanın bir yolu da sabır ve anlayışla dinlemek, karşısındakinin duygularını gerçekten anlamaya çalışmaktır. Tom yalnızca Mary’nin duygularını paylaşarak onu rahatlatabileceğini hiç bilmiyordu. Venüslüleri ve konuşmaya ne kadar ihtiyaçları olduğunu öğrenince, yavaş yavaş dinlemeyi öğrendi. Artık Mary yorgun argın eve döndüğünde konuşmaları oldukça farklı

geçiyor. Mary, “Yapacak o kadar çok iş var ki, kendime ayıracak hiç zamanım olmuyor,” deyince, Tom derin bir nefes alıp gevşer ve, “Zor bir gün geçirdin galiba,” der. Mary: “Bir anda her şeyi değiştirivermemi bekliyorlar. Ne yapacağımı bilemiyorum.” Tom: “Hmm.” Mary: “Halamı aramayı bile unuttum.” Tom hafifçe kaşlarını çatarak, “Sahi mi?” der. Mary: “Bugünlerde bana o kadar ihtiyacı var ki. Kendimi çok kötü hissediyorum.” Tom: “Sen çok sevgi dolu bir insansın. Buraya gel, sana sarılmak istiyorum.” Tom, Mary’ye sarılır, o da eşinin kollarında gevşer ve içi rahatlar. Sonra, “Seninle konuşmaya bayılıyorum,” der. “Beni gerçekten mutlu ediyorsun. Dinlediğin için teşekkürler. Şimdi kendimi çok daha iyi hissediyorum.” Yalnızca Mary değil, Tom da kendini iyi hissetmektedir. Sonunda dinlemeyi öğrendiğinde, eşinin ne kadar daha mutlu olduğuna şaşırmaktadır. Aralarındaki farklılığın bu yeni bilinciyle Tom çözüm önermeden dinlemenin akıllılığını, Maiy de istenmeyen önerilerde ve eleştirilerde bulunmadan işleri oluruna bırakıp kabullenmenin akıllılığını

öğrenmiştir. İlişkilerde en sık yaptığımız iki hatayı özetlemek gerekirse: 1. Kadın bir şeye üzüldüğünde, erkek Tamirci şapkasını takıp onun duygularını dikkate almayan çözümler önererek ruh halini değiştirmeye çalışır.

2. Erkek bir hata yaptığında, kadın ev geliştirme komitesi haline dönüşüp, istenmeyen önerilerde ya da eleştirilerde bulunarak onun davranışlarını değiştirmeye çalışır.

Jr

BAY TAMİRCİ VE EV GELİŞTİRME KOMİTESİNİN SAVUNMASI

Bu iki önemli hataya dikkat çekerken, Tamirci ya da Ev Geliştirme Komitesiyle ilgili her şeyin yanlış

olduğunu söylemek istemiyorum. Bunlar Marslıların ve Venüslülerin son derece olumlu özellikleridir. Hatalar, yalnızca zamanlama ve yaklaşımlarda yer almaktadır. Kadınlar, en üzüntülü zamanlarında çıkıp gelmedikçe, Tamirci’yi pek beğenirler. Erkeklerin de kadınların üzgün görünüp sorunlarından söz ettiklerinde çözüm önermenin sırası olmadığını öğrenmeleri gerekir. Kadın yalnızca birinin kendisini dinlemesini istemektedir ve yavaş yavaş kendini daha iyi hissetmeye başlayacaktır. Tamir edilmeye ihtiyacı yoktur.

Erkekler de ihtiyaç duyulduğu sürece ev geliştirme komitesini takdir ederler. Kadınların özellikle erkek bir hata yaptığında yersiz öneri ve eleştirileriyle onun kendisini istenmeyen kişi gibi göreceğini anlamaları gerekir. Erkek hatalarından ders alabilmek için kadının akıl vermesini değil, sadece kabullenmesini istemektedir. Bir erkek bir kadının kendisini geliştirmeye çalışmadığını hissettiğinde ona daha fazla akıl danışmaya başlar.

Eşimiz bize direndiğinde büyük olasılıkla zamanlama ya da yaklaşımımızda bir hata yapmışız demektir. Bu farkları anlamak, eşimizin duyarlı olduğu konuları öğrenip daha fazla destek vermemizi sağlar. Eşimiz bize direndiğinde büyük olasılıkla zamanlama ya da yaklaşımımızda bir hata yapmışız demektir. Bunu daha ayrıntılı biçimde ele alalım.

KADİN ERKEĞİN ÇÖZÜMLERİNE DİRENDİĞİNDE

Kadın erkeğin çözümlerine direndiğinde, erkek becerisinin sorgulandığını düşünür. Sonuç olarak kendini, güven duyulmayan, takdir edilmeyen biri gibi hisseder ve o da aldırış etmeyi bırakır. Dinleme arzusu zayıflar. Erkek böyle zamanlarda kadınların Venüs’ten geldiklerini hatırlayarak onun neden kendisine

direnç gösterdiğini anlayabilir. Biraz düşünürse büyük olasılıkla eşinin anlayış ve şefkate gereksinme duyduğu bir zamanda çözüm önermekte olduğunu görebilir.

Aşağıda bir erkeğin hatalı olarak, kadının algı ve duygularını dikkate almadığı ya da istenmeyen çözümler önerdiği durumlardan örnekler bulunmaktadır. Kadının neden bunlara direnç gösterebileceğini anlamaya çalışın:

1. “O kadar kafana takmamalısın.”

2. “Ama ben böyle söylememiştim.”

3. “O kadar da büyük bir mesele değil.”

4. “Pekâlâ, özür dilerim. Şimdi bunu unutalım gitsin.”

5. “Neden yapmıyorsun?”

6. “Ama konuşuyoruz işte.”

7. “Alınmamalısın, ben bunu demek istememiştim.”

8. “Peki ne demek istiyorsun?”

9. “Ama öyle hissetmemelisin.”

10. “Bunu nasıl söyleyebilirsin? Geçen hafta bütün bir gün seninle birlikteydim. Çok iyi vakit geçirdik.” 11. “Tamam, unut öyleyse.”

12. “Peki, arka bahçeyi düzenleyeceğim. Bu seni mutlu edecek mi?” . 13. “Anladım. Şimdi yapman gereken şu.. ”

14. “Bak, bu konuda yapabileceğimiz bir şey var.”

15. “Bunu yapmaktan yakınacaksan, yapma.”

16. “Neden insanların sana böyle davranmalarına izin veriyorsun? Boşver onlara.” 17. “Mutlu değilsen, boşanalım.”

18. “Pekâlâ, o halde artık böyle yapabilirsin.”

19. “Artık bu işe ben el koyuyorum.”

20. “Tabii ki sana önem veriyorum. Bu çok saçma.”

¦33

R/3

21. “Konuya gelir misin?”

22. “Hiç de öyle olmadı.”

Bu tümcelerin her biri ya olumsuz duyguları geçersiz kılmakta ya da bir anda olumsuz duyguları olumluya donuştürüverecek çözümler önermektedir. Bir erkeğin bu düzeni değiştirme yolunda atacağı ilk “adım yukardaki ifadelerden uzak durmaktır (bu konuyu 5. bölümde daha ayrıntılı olarak ele alacağız). Duyguları geçersiz kılmadan ya da çözümler önermeden yalnızca dinlemeyi öğrenmek çok büyük bir adımdır. Erkek önerilen çözümlere değil, zamanlama ve söyleniş tarzına karşı çıkıldığını anlayarak kadının direnişini daha iyi değerlendirebilir. Her şeyi üzerine alınmaz. Dinlemeyi öğrenerek yavaş yavaş

kadının ona kızdığında bile onu daha fazla takdir ettiğini görecektir. ERKEK EV GELİŞTİRME KOMİTESİNE DİRENDİĞİNDE

Erkek kadının önerilerine karşı direndiğinde kadın onun kendisine aldırmadığını, gereksinmelerine hiç

saygı göstermediğini düşünür. Sonuç olarak kendisinin desteklenmediği duygusuna kapılır ve erkeğe güvenmekten vazgeçer. Böyle zamanlarda kadın erkeklerin Mars’tan geldiklerini hatırlayarak onun neden kendisine direndiğini anlayabilir. Biraz düşününce de kendisinin yalnızca gereksinmelerini paylaşmaktan öte, istenmeyen tavsiye ve önerilerde bulunduğunu, bilgi verdiğini ya da bir şeyler istediğini görecektir.

Aşağıda kadınların durup dururken öneri ya da eleştirileriyle istemeyerek de olsa erkekleri rahatsız ettikleri durumlardan örnekler bulacaksınız. Listeyi incelerken, bu küçük şeylerin birikip kocaman direnç ve öfke duvarları haline dönüşebileceğini unutmayın. Erkeğin neden kendini kontrol altına alınmış

gibi hissettiğini anlamaya çalışın:

1. “Bunu satın almayı nasıl düşünebilirsin? Bir tane var zaten.” 2. “Bu tabaklar hâlâ ıslak. Lekeli kuruyacaklar.”

34 —

3. “Saçın biraz uzadı, değil mi?”

4. “Orada bir park yeri var. Geri dön.”

5. “Sen biraz arkadaşlarınla beraber olmak

istiyorsun. Ya ben ne olacağım?”

6. “Bu kadar çok çalışmamalısın. Bir gün tatil yap.”

7. “Onu oraya koyma. Kaybolur.”

8. “Bir muslukçu çağırmâlısın. O ne yapılacağını bilir.”

9. “Neden masa bekliyoruz? Yer ayırtmamış miydin?”

10. “Çocuklara daha fazla zaman ayırmalısın. Seni özlüyorlar.” 11. “Ofisin darmadağınık. Burada nasıl kafanı toplayabiliyorsun? Burayı ne zaman temizleteceksin?” 12. “Eve getirmeyi yine unuttun. Hatırlamak için özel bir yere koyabilirsin belki.” 13. “Çok hızlı gidiyorsun. Yavaşla, yoksa ceza yiyeceksin.” 14. “Bir dahaki sefere film eleştirilerini okumak gerekir.” 15. “Nerede olduğunu bilmiyordum.” (Araman gerekirdi.)

16. “Biri meyve suyu şişesinden içmiş.”

17. “Ellerinle yeme. Kötü örnek oluyorsun.”

18. “Bu cipsler çok yağlı. Kalbin için iyi değil.”

19. “Kendine yeterince zaman ayırmıyorsun.”

20. “Bana önceden haber vermelisin. Her şeyi öylece bırakıp seninle yemeğe çıkamam.” 21. “Gömleğin pantolonuna uymamış.”

22. “Bili üçtür arıyor. Sen onu ne zaman arayacaksın?”

23. “Alet kutun darmadağın. Hiçbir şeyi bulamıyorum. Bunu bir düzenlemen gerekir.” Kadın bir erkeğin desteğini nasıl doğrudan isteyeceğini ya da farklı bir görüşü nasıi yapıcı olarak paylaşacağını bilmediği zaman, tavsiye veya eleştirilerde bulunmadan istediklerini elde edemeyeceğini düşünebilir (bu konu ilerde daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır).

Ancak, tavsiye ve eleştiri yerine yalnızca kabul etme alışkanlığını geliştirmek büyük bir adımdır. Erkeğin onun isteklerini değil de, yakla— 35 —

şım biçimini reddettiğini anlayan kadın, bu ihtiyaçiarını iietmenin daha yapıcı yollarını araştırmaya yönelebilir. Yavaş yavaş bir erkeğe sorunun kendisi olarak değil de, bir sorunun çözümü olarak yaklaşıldığında, onun gelişmeye daha yatkın olduğunu görecektir.

Bir erkeğe sorunun kendisi olarak değil de, bir sorunun çözümü olarak yaklaşıldığında, gelişmeye daha yatkın olacaktır.

Eğer siz bir kadınsanız, önümüzdeki hafta herhangi bir istenmeyen öneri ya da eleştiriden uzak durmayı

denemenizi öneririm. Yaşa-mınızdaki erkekler yalnızca bunu takdir etmekle kalmayacak, aynı zamanda size karşı daha ilgili ve açık olacaklardır.

Eğer siz bir erkekseniz, önümüzdeki hafta kadınların konuşmalarını yalnızca duygularını anlama amacıyla baştan sona dinlemenizi öneririm, içinizden bir çözüm önermek ya da eşinizin duygularını değiştirmek geldiğinde dilinizi ısırın. Onun sizi ne kadar takdir ettiğini görünce şaşıracaksınız. Üçüncü Bölüm

ERKEKLER MAĞARALARINA

ÇEKİLİRLER, KADINLAR KONUŞURLAR

Erkeklerle kadınlar arasındaki en büyük farklardan biri de stresle başa çıkma yöntemleridir. Erkek giderek içine kapanır ve dikkatini soruna odaklar; kadın duyguları üzerinde yoğunlaşır ve kendini ilişkilere açar. Böyle zamanlarda kendini iyi hissetmek için bir erkeğin gereksindiği koşullar, kadınınkinden farklıdır. Erkek sorunları çözerek kendini iyi hissederken, kadına sorunları hakkında konuşmak iyi gelir. Bu farklılıkları anlayıp kabullenmemek, ilişkilerimizde gereksiz sürtüşmelere neden olmaktadır. Sık rastlanan bir örneği ele alalım:

Tom eve geldiğinde sakin bir şekilde gazete okuyarak gevşemek istemektedir. Bütün gün çözümlenmemiş sorunlar nedeniyle stres altındadır ve şimdi onları kafasından atarak rahatlamaktadır. Eşi Mary de geçirdiği stresli günden sonra gevşemek istemektedir. Ancak o, günün sorunlarından söz ederek rahatlayabilecektir. Aralarında yavaş yavaş artan gerilim, sonunda öfkeye dönüşür. Tom gizliden gizliye Mary’nin çok fazla konuştuğunu düşünmekte, Mary de ihmâl edildiğine inanmaktadır. Aralarındaki farklılığı anlamadan gitgide birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Büyük olasılıkla bu durum size yabancı gelmeyecektir, çünkü bu, kadınlarla erkeklerin çelişkiye düştükleri pek çok konudan biridir. Bu sorun yalnızca Tom ile Mary’ye özgü değildir, hemen her evde görülmektedir. Tom ile Mary için bu sorunun çözümü birbirlerini ne kadar sevdiklerinde değil, karşı cinsi ne kadar tanıdıklarında yatmaktadır. Tom kadınların kendilerini iyi hissetmeleri için sorunlarından söz etmeleri gerektiğini bilmeden, Mary’nin fazla konuştuğunu düşünecek ve onu dinlememekte direnecektir. Mary de Tom’un gazetesini okumadan toparlanamayacağını bilirse, kendini ihmal edilmiş hissetmeyecektir. Onu istemediği bir zamanda kendisiyle konuşmaya zorlamayacaktır.

Bu farklılığın çözümü öncelikle kadınların ve erkeklerin stresle nasıl başa çıktıklarının ayrıntılarıyla ele alınmasını gerektirir. Şimdi yine Mars ile Venüs’teki yaşama bir bakıp kadınlar ve erkekler hakkında bazı bilgiler edinelim.

MARS’TA VE VENÜS’TE STRESLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI

Bir Marslı üzüldüğünde asla kendini rahatsız eden şey hakkında konuşmaz. Bu sorunu çözmek için bir arkadaşının fikrini almak gerekmedikçe, bir başka Marslıyı da kendi sorunlarıyla hiçbir zaman rahatsız etmez. Bunun yerine sessizleşir ve bu sorunu düşünmek için mağarasına çekilir. Bir çözüm bulduğunda kendini çok daha iyi hissederek mağaradan çıkar. . Eğer çözüm bulamazsa, gazete okumak ya da bir oyun oynamak gibi, kafasını sorunundan uzaklaştıracak bir yönteme başvurur. Aklını günlük sorunlardan uzaklaştırarak yavaş yavaş gevşeyebilir. Yaşadığı stres gerçekten büyükse, araba yarışı veya farklı bir yarışmaya girmek ya da bir dağa tırmanmak gibi gerçekten büyük bir işe kalkışması gerekebilir.

Marslılar kendilerini İyi hissetmek İçin sorunlarını kendi başlarına çözmek arnaciY’a !5.?.ğ?r.?!?I! !*! Ç.?

kil.ir.leı>

___ OQ ___

3ir Venüslü üzülüp strese girdiğinde rahatlamak için güvendiği birini arar ve günün sorunlarını

ayrıntılarıyla konuşmaya başlar. Venüs-lüler onları heyecanlandıran duyguları paylaştıklarında kendilerini çok daha iyi hissederler. Onların yöntemi de budur.

Venüslüler kendilerini iyi hissetmek için biraraya toplanıp sorunlarını açıkça konuşurlar. Venüs’te sorunlarınızı bir başkasıyla paylaşmak bir yük değil, sevgi ve güven belirtisi olarak görülmektedir. Venüslüler sorunları olmasından utanmazlar. Egoları “iddialı” görünmekten çok, sevgi dolu ilişkiler içinde olmaya dayanmaktadır. Heyecan, karmaşa, umutsuzluk ve bitkinlik duygularını açıkça paylaşırlar. Venüslü sorunlarını ve duygularını paylaşacak, onu seven dostları olduğunda kendini iyi hisseder. Marslı ise sorunlarını kendi mağarasında yalnız başına çözdüğünde iyi olacaktır. Bu sırlar bugün hâlâ geçerlidir.

MAĞARADA RAHATLAMAK

Erkek stresli olduğunda kafasının içindeki mağarasına kapanıp sorunun çözümü üzerinde yoğunlaşacaktır. Genelde en ivedi ya da en güç sorunu ele alır. Bütün düşüncelerini o sorunun çözümü

üzerinde yoğunlaştırır ve geçici olarak başka her şeyle ilgisini keser. Diğer sorunlarla sorumluluklar geri planda kalır. Böyle zamanlarda ilişkilerinde gitgide daha uzak, unutkan ve tepkisiz bir hal alır. Örneğin, evde kendisiyle konuşulurken, sanki aklının yalnızca yüzde 5’i bu ilişkiye ayrılmış, kalan yüzde 95’i işde kalmış gibidir. Aklında sorunuyla uğraştığından, dikkati başka yerdedir. Ne kadar çok baskı altındaysa, sorunuyla o kadar meşguldür.

Böyle zamanlarda bir kadına normalde alıştığı ve kuşkusuz hak ettiği dikkat ve ilgiyi göstermesi olanaksızdır. Kafası meşguldür ve onu boşaltmak da elinde değildir. Ancak bir çözüm buiabilirse, anında kendini çok daha iyi hissederek mağarasından çıkacak ve yeniden bir

 

iiişkiye girmeye açik olacaktır. Buna karşılık, sorununun çözümünü bulamazsa, mağarada kısılıp kalır. Buradan çıkmak için gazete okumak, TV seyretmek, araba kullanmak, spor yapmak, futbol maçı

seyretmek, basketbol oynamak vb. gibi uğraşlarla aklını oyalar ve küçük sorunlarla başa çıkarak bir tür zihinsel antrenman yapar.

Başlangıçta aklının yalnızca yüzde 5’ini kullanmasını gerektiren herhangi bir meydan okuyucu etkinlik, onun sorunlarını unutup mağarasından çıkmasına yardımcı olacaktır. Sonra, ertesi gün dikkatini yeniden, daha başarılı bir biçimde sorununa odaklayabilir. Birkaç örneği daha ayrıntılı biçimde ele alalım. jim genelde sorunlarını unutmak için gazeteye sığınmaktadır. Gazete okurken günlük sorunlarından uzaklaşmaktadır. Aklının işindeki sorunlara ayrılmamış yüzde 5’iyle dünya sorunları hakkında görüş

sahibi olmaya ve çözüm üretmeye başlar. Yavaş yavaş dünya sorunlarına daha fazla kapılır ve kendininkileri unutur. Böylece işteki sorunlarına yoğunlaşmaktan dünyanın (kendisinin sorumlu olmadığı) pek çok sorununa yoğunlaşmaya geçer. Bu süreçte işindeki sorunları kafasından silip yeniden eşine ve ailesine ilgi gösterebilir.

Tom stres atıp gevşemek için futbol maçı seyretmektedir. Tuttuğu takımın sorunlarını düşünerek kendi, sorunlarını kafasından atmaktadır. Maç seyrederken, her seferinde bir sorunu çözdüğünü

hissetmektedir. Takımı gol atıp maç kazandıkça kendisi de başarılı olduğu duygusuna kapılır. Eğer takımı

kaybederse, bu kaybı kendisininmiş gibi hisseder. Her durumda, aklı gerçek sorunlarından uzaklaşmaktadır.

Tom ve başka pek çok erkek için herhangi bir spor karşılaşmasının, haber olayının ya da filmin sonundaki kaçınılmaz gerilim boşaltımı, kendi yaşamlarındaki gerilimden bir kurtuluştur. Erkeklerin Mağaraya Kapanmasına Kadınların Tepkisi

Bir erkek mağarasına tıkılıp kaldığında, eşine gereken ilgiyi göstermekten acizdir. Böyle zamanlarda eşi onun ne kadar baskı altında olduğunu bilmediğinden, bu halini kabullenmesi pek zordur. Eğer ge___ A fi ___

lip sorunları hakkında konuşacak olsa, daha fazla şefkat ve anlayış gösterebilir. Ancak erkek konuşmayacak, kadın da onun kendisini ihmal ettiği duygusuna kapılacaktır. Erkeğin huzursuz olduğunu hissetmekle birlikte, onunla konuşmadığı için, artık kendisine aldırmadığını düşünür. Kadınlar genelde Marslıların stresle başa çıkma biçimlerini anlamazlar. Erkeklerin de tıpkı Venüslüler gibi açılıp sorunları hakkında konuşmalarını beklerler. Bir erkek gidip mağarasına kapandığında kadın onun daha fazla açık olmamasına öfkelenir. Haberleri açtığında ya da onu ihmal edip basketbol oynamaya çıktığında ise incinir.

Mağarasına çekilmiş bir erkeğin birdenbire açık, tepki veren, sevgi dolu bir hale gelmesini beklemek,

tıpkı huzursuz bir kadının hemen sakinleşivermesini beklemek kadar gerçeklerden uzaktır. Bir erkeğin her zaman sevecen duygularını ön planda tutmasını beklemek de, bir kadının duygularının her zaman mantıklı ve akılcı olmasını beklemek gibi bir hatadır.

Marslılar mağaralarına çekildiklerinde arkadaşlarının da sorunları olabileceğini unutma eğilimindedirler, içgüdüleri baskın çıkıp başkasına bakmadan önce kendilerine bakmalarını söyler. Kadın erkeğin bu biçimde tepki verdiğini gördüğünde, genelde buna direniş gösterir ve olayı üstüne alınır. Sanki bu ilgisiz adamın karşısında hakları için mücadele vermesi gerekiyormuş gibi, sert bir tonda ondan destek ister. Kadınlar, erkeklerin Mars’tan geldiklerini hatırlayarak, onların stres karşısındaki tepkilerini, kendilerine karşı duyguların ifadesi olarak almak yerine, yalnızca bir bafa çıkma mekanizması olarak algılayabilirler. Onlara direnmek yerine gereksinmelerini karşılayabilmek amacıyla onlarla işbirliği yapabilirler.

Öte yandan erkekler genellikle mağaralarına çekildiklerinde ne kadar uzaklaştıklarının bilincinde değillerdir. Erkek mağarasına çekilmesinin kadınlar üzerinde bıraktığı etkiyi anlayacak olursa, eşi kendini ihmal edilmiş ve önemsiz hissettiğinde daha şefkatli davranabilir. Kadınların Venüs’ten geldiklerini hatırlaması, eşinin tepki ve duygularına

 

karşı anlayışlı ve saygılı oimasını sağlayacaktır. Onun tepkilerinin gerekçelerini anlamadan erkek genelde kendini savunur ve tartışma başlar. Bu konuda en sık rastlanan yanlış anlamalar şunlardır: 1. Kadın, “Beni dinlemiyorsun,” dediğinde erkek, “Ne demek beni dinlemiyorsun? Sana söylediğin her şeyi tekrarlayabilirim,” der. Bir erkek mağarasındayken aklının dinleyen yüzde 5’iyle kadının söylediği her şeyi kaydedebilir. Erkek, yüzde 5 dinliyorsam, dinliyorum demektir, diye düşünür. Öte yandan kadın, onun tüm ilgisini beklemektedir.

2. Kadın, “Sanki burada değilmişsin gibi hissediyorum,” dediğinde erkek, “Burada değilmişim de ne demek? Tabii ki buradayım. Beni görmüyor musun?” der. Eğer bedeni oradaysa, kadının böyle dememesi gerektiğini düşünmektedir. Ancak, erkeğin bedeni orada olmakla birlikte, kadın onun varlığını tam olarak hissetmemekte ve bunu söylemeye çalışmaktadır.

3. Kadın, “Bana hiç önem vermiyorsun,” dediğinde erkek, “Tabii ki sana önem veriyorum. Neden bu işi çözmeye çalışıyorum sanıyorsun?” der. Bir biçimde kadına da yararı dokunacak bir sorunun çözümüyle uğraştığından, kadının onun kendisine önem verdiğini bilmesi gerektiğini düşünmektedir. Öte yandan, kadın onun doğrudan ilgi ve şefkatini beklemekte ve bunu aramaktadır. 4. Kadın, “Sanki senin için hiç önemli değilmişim gibi hissediyorum,” dediğinde erkek, “Bu çok saçma. Tabii ki önemlisin,” der. Sorunları çözmesinin kadına da yararı olacağından, onun duygularının geçersiz olduğunu düşünmektedir. Dikkatini bir sorun üzerinde toplayıp kadını rahatsız eden sorunları gözardı

ettiğinde, hemen hemen her kadının aynı tepkiyi göstererek bunu üstüne alınacağını ve kendini önemsiz hissedeceğini bilmemektedir.

5. Kadın, “Sen duygusuzsun. Kendi dünyanda yaşıyorsun,” dediğinde erkek, “Bunun nesi yanlış? Bu sorunu başka nasıl çözmemi bekliyorsun?” der. Erkek sorun çözmek için kendi açısından son derece gerekli bir şey yaptığından, kadının aşırı eleştirici ve talep edici

 

davrandığını düşünmektedir. Takdir edilmediğini sanır. Kadının duygularının gerekçelerini farketmez bile. Erkekler genelde, sıcak ve duygulu olmaktan tepkisiz ve uzak olmaya ne kadar çabuk geçiverdiklerini farketmezler. Erkek mağarasında sorunuyla uğraşmakta ve bu ilgisiz tavırlarının başkaları

tarafından nasıl yorumlanacağını düşünmemektedir.

Erkeklerle kadınların aralarındaki işbirliğinin artması için her iki tarafın da birbirlerini daha iyi anlamaları gerekir. Erkek karısını ihmal etmeye başladığında kadın bunu üzerine alınır. Onun kendi yöntemlerini kullanarak stresiyle başa çıkmaya çalıştığını bilmek yardımcı olacaktır, ama bu her zaman acıyı azaltmaz. Böyle zamanlarda kadın bu duyguları hakkında konuşmak ister. Bu, özellikle duygularını

erkeğin de doğrulamasını istediğinde önem kazanır. Erkek tıpkı kendisinin mağarasına çekilip konuşmama hakkı olduğu gibi, kadının da ihmal edilme ve desteklenmeme duyguları konusunda konuşma hakkının olduğunu kabullenmelidir. Eğer kadın anlaşılmadığı duygusuna kapılmışsa, içindeki acıyı dışarı vurması

güçleşecektir.

KONUŞARAK AÇILMAK

Kadın stres altına girdiğinde içgüdüsel olarak duyguları ve onlarla bağlantılı tüm sorunları hakkında konuşmak ister. Konuşmaya başladığında herhangi bir sorununa öncelik tanımaz. Eğer huzursuzsa, büyük küçük her şey onu rahatsız etmektedir. Sorunlarına ivedi çözümler bulmaktan çok, kendini ifade ederek ve anlayış görerek rahatlama arayışındadır. Sorunlarını gelişigüzel dile getirerek üzüntüsünü hafifletir. Baskı altındaki, kadın sorunlarına ivedi çözümler bulmaktan çok, kendini ifade ederek ve anlayış görerek rahatlama arayışındadır.

 

Baskı altındaki erkeğin dikkatini tek bir soruna toplayıp diğerlerini unutması gibi, baskı altındaki kadın da tüm sorunları büyütüp bunların altında ezilmiş gibi hissetme eğilimindedir. Dikkatini sorunun çözümüne toplamadan, olası tüm sorunlar hakkında konuşarak kendini daha iyi hisseder. Bu süreç

sırasında duygularını inceleyerek onu gerçekte neyin rahatsız ettiğinin bilincine varır ve birdenbire, artık sorunun altında ezilmediğini görür.

Kadınlar kendilerini daha iyi hissetmek için, geçmişte kalan ya da gelecekteki olası sorunlardan, hatta hiç çözümü olmayan sorunlardan bile söz ederler. Kadınların yaradılışı budur. Aksini ummak, kadının benliğini inkâr etmektir. Kadın bunalmaya başladığında, çeşitli sorunlarından ayrıntılarıyla bahsederek rahatlar. Kendisine kulak verildiğini hissederse, üzerindeki stres yavaş yavaş kalkar. Bir konu hakkında konuştuktan sonra biraz duracak ve sonra bir diğerine geçecektir. Bu şekilde sorunları, kaygıları, düşkırıklıkları ve isteyip de elde edemedik-leriyle ilgili konuları didik didik eder. Bu konuların herhangi bir düzen içinde olmaları ya da mantıksal açıdan bağlantılı olmaları gerekmez. Eğer kadın anlaşılmadığını hissederse, konular daha da genişleyecek ve daha fazla sorun için kaygılanacaktır. Tıpkı mağaraya kapanmış bir erkeğin dikkatini dağıtmak için küçük küçük sorunlara gerek duyması gibi, sesini duyuramadığını hisseden bir kadın da içini rahatlatmak için daha az ivedi sorunlar hakkında konuşmaya başlayacaktır. Kendi acılarını unutmak için başkalarının sorunlarına üzülebilir. Ayrıca, dostlarının, akrabalarının, iş arkadaşlarının sorunlarını tartışarak da rahatlayabilir. İster kendi, ister başkalarının sorunları hakkında olsun, konuşmak son derece doğal ve sağlıklı bir Venüslü işlevidir.

Kadın kendi acılarını unutmak için başkalarının sorunlarına üzülebilir. Kadıniarın Konuşma İhtiyacına Erkeklerin Tepkisi

Kadınlar sorunları hakkında konuşmaya başladıklarında erkekler genellikle dinlemezler, dinlemek istemezler. Erkek, kadının konuşmasını kendisini sorumlu tutması olarak algılar. Sorunlar ne kadar çoksa, erkek o kadar suçlandığını hisseder. Kadının yalnızca ona içini dökmek için konuşmakta olduğunu farketmez. Erkek susup dinlese, bu davranışının kadın tarafından ne kadar takdir edileceğini bilmemektedir.

Marslıların sorunlarını dile getirmelerinin yalnızca iki nedeni vardır: Ya birini suçluyor ya da akıl danışıyorlardı. Kadın gerçekten çok üzgünse erkek onun kendisini suçladığını sanır. Eğer pek fazla üzgün görünmüyorsa, onun akıl danışmak istediğini varsayar. Erkek kadının akıl danışmak istediğini varsaydığındaysa, hemen onun sorunlarını çözmek için Bay Tamirci şapkasını takar. Eğer kendisini suçladığını düşünürse, kılıcını çekip savunmaya geçer. Her iki durumda da, dinlemesi gittikçe güçleşir. Erkek kadının sorunlarına çözüm önerdiği zaman kadın daha başka sorunlar hakkında konuşmayı

sürdürecektir. İki ya da üç çözüm önerdikten sonra erkek, onun kendini daha iyi hissetmesini bekler. Çünkü Marslılar isteyerek akıl danışıp çözümler elde ettiklerinde kendilerini daha iyi hissederler. Kadın rahatlamayınca erkek çözümlerinin reddedildiğini sanır ve yeterince takdir edilmediğini düşünür. Öte yandan, saldırıya uğradığını düşünüyorsa, kendini savunmaya başlar. Açıklama yaparsa kadının onu suçlamaktan vazgeçeceğini düşünür. Ne var ki, kendini ne kadar fazla savunursa, kadın da o kadar rahatsız olur.

Erkek, kadının ihtiyaç duyduğu şeyin açıklamalar olmadığını anlamaz. Kadın onun duygularını anlamasını

ve başka sorunlardan söz etmesine izin vermesini beklemektedir. Eğer erkek akıllı davranıp yalnızca dinlemekle yetinirse, kadın ondan yakındıktan birkaç dakika sonra konuyu değiştirecek ve başka sorunlardan söz etmeye başlayacaktır.

44

¦45Erkekler kadınlann, çözüm öneremeyecekleri soruıiiardan söz etmelerinden de sıkılırlar. Örneğin, baskı

altındaki bir kadın şunlardan yakınabilir:

1. “İşte bana iyi para vermiyorlar.”

2. “Halam Louise’in sağlığı gittikçe bozuluyor. Her geçen yıl hastalığı artıyor.” 3. “Evimiz yeterince büyük değil.”

4. “O kadar kurak bir mevsim ki. Yağmur ne zaman yağacak?”

5. “Banka hesabımız sıfırlanmak üzere?1

Kadın yukarıdaki cümleleri kendi üzüntü, kaygı ve düşkırıklıklarını ifade etmenin bir yolu olarak kullanabilir. Bu sorunların çözümü için elden hiçbir şey gelmediğini bilse de, içini dökmek için bunlar hakkında konuşmak zorundadır. Eğer karşısındaki onun düşkırıklığına ve çaresizliğine kulak verirse, desteklendiğini hisseder. Öte yandan, erkek kadının bu konular hakkında yalnızca konuşmak istediğini anlamazsa, – sinirlenebilir ve çaresizliğe düşebilir. Tüm bunlara ek olarak, kadın bir sorundan diğerine gelişigüzel atlarken, erkek yanlışlıkla konular arasında mantıklı bir bağlantı olması gerektiğini düşündüğünden, dinlemesi de kolay değildir. Kadın üç ya da dört sorunu ortaya döktüğünde artık erkeğin sinirleri bozulmuş ve bu sorunlar arasında mantıklı bir bağlantı kurmaya çalışırken kafası karışmıştır. Erkeğin dinlemek istememesinin bir başka nedeni de., bir sonuç aramasıdır. Olayların nereye vardığını

görmeden çözüm arayışına giremez. Kadın daha fazla ayrıntı verdikçe, erkek dinlerken daha çok sinirlenir. Ancak kadının bu ayrıntılardan söz etmekle içini döktüğünü bilirse, bu siniri biraz azalacaktır. Eğer eşinin ayrıntıya girmesinin kendisini iyi hissetmesini sağladığını bilirse, biraz gevşeyebilir. Tıpkı

erkeğin bir sorunun çözümündeki karmaşık ayrıntıları hesaplayarak rahatlaması gibi, kadın da sorunlarının ayrıntılarından söz ederek rahatlar.

Tıpki erkeğin bir sorunun çözümündeki karmaşık ayrıntıları

hesaplayarak rahatlaması gibi, kadın da sorunlarının

ayrıntılarından söz ederek rahatlar.

Kadın erkeğin işini kolaylaştırmak için önceden hikâyenin nereye varacağını söyleyip ayrıntılara daha

sonra girebilir. Onu beklentide bırakmaktan kaçınmalıdır. Kadınlar genelde anlattıklarını daha etkili hale getirdiği için gerilimi artırmaktan hoşlanırlar. Bir başka kadın bu gerilimi anlarken, erkekler sinirlenebilir.

Bir erkeğin kadını ne derece anlayıp anlamadığı, kadın sorunlarını dile getirirken onu dinleyip dinlememesiyle ölçülür. Erkek, kadını rahatlatıp ona duygusal destek vermeyi öğrenirken, dinlemenin de o kadar güç olmadığını keşfeder. Daha da önemlisi, eğer kadın erkeğe yalnızca sorunlarından söz etmek istediğini ve onlardan hiçbirini çözmesini beklemediğini söylerse, bu erkeğin gevşeyip dinlemesine yardımcı olabilir.

MARSLILARLA VENÜSLÜLER NASIL HUZUR BULDULAR

Marslılarla Venuslülerin birarada yaşayabilmelerinin nedeni, aralarındaki farklara saygı göstermeleri oldu. Marslılar Venuslülerin kendilerini daha iyi hissetmek için konuşmaları gerektiğini öğrendiler. Erkek söyleyecek bir şeyi olmasa da, yalnızca dinleyerek bile destek verebileceğini anladı. Venüslüler de Marslıların stresle başa çıkabilmek için kendi içlerine kapanma gereksinimlerine saygı duymayı

öğrendiler. Mağara artık büyük bir gizem ya da endişe kaynağı olmaktan çıktı. Marslılar Ne Öğrendiler

Marslılar Venuslülerin saldırısına uğrayıp suçlansalar bile bunun geçici olduğunu; çok geçmeden Venuslülerin son derece sevecen ve

yumuşak başlı olacaklarını anladılar. Dinlemeyi öğrenerek, sorunlar hakkında konuşmanın gerçekte Venüslüler için ne kadar önemli olduğunu takdir ettiler. Her Marslı sonunda Venüslünün sorunları

hakkında konuşma ihtiyacının kendisinin herhangi bir eksikliğinden kaynaklanmadığını görüp huzur buldu. Ayrıca, Venüslünün bir kez sesini duyurduğunu gördükten sonra, sorunlarını kurcalamaktan vazgeçip son derece olumlu bir havaya büründüğüne de tanık oldu. Bu bilinçle Marslı, eşinin tüm sorunlarını çözme sorumluluğunu hissetmeden dinlemeyi

başardı.

Çoğu erkek ve hatta kadın, sorunlarından söz etme konusunda önyargılıdır, çünkü bunun aslında ne kadar iyileştirici olduğunu asla yaşamamışlardır. Sesini duyuran bir kadının nasıl birdenbire değişip kendini çok daha iyi hissettiğini ve olumlu bir tavır takındığını hiç görmemişlerdir. Genelde sesini duyuramayan bir kadının (büyük olasılıkla annelerinin) sorunlarını nasıl büyüttüğünü izlemişlerdir. Bu, uzun süre boyunca seslerini duyuramadıklarına ve sevilmediklerine inanan kadınlarda olur. Ancak asıl sorun, kadının sorunlarından söz etmesi değil, sevilmediğini düşünmesidir.

Marslılar dinlemeyi öğrendiklerinde çok şaşırtıcı bir şey buldular. Venüslünün sorunlarından bahsetmesini dinlemenin aslında kendilerine de, tıpkı TV seyretmek ya da gazete okumak gibi, mağaralarından çıkmalarında yardımcı olduğunu gördüler. Benzer biçimde, erkekler kendilerini suçlanmış

veya sorumlu hissetmeden dinlenceyi öğrenirlerken, bunun gittikçe kolay olduğunu gördüler. Erkek dinlemekte ustalaştıkça, bunun kendi günlük sorunlarını unutmanın harika bir yolu olmasının yanısıra, eşini de tatmin ettiğini gördü. Ancak, gerçekten büyük baskı altında olduğu günlerde yine de mağarasına kapanıp haberler ya da spor yarışmaları gibi başka bir şeyle oyalanmaya gereksinim duymayı sürdürdü. Venüslüler Ne Öğrendiler

Venüslüler de sonunda Marslıların mağaralarına çekilmelerinin onların kendilerini sevmedikleri anlamına gelmediğini anlayınca rahat48 —

iadılar. Böyie zamanlarda erkek büyük baskı altında olduğundan, bu davranışını kabullenmeyi öğrendiler. Marslıların dikkatleri kolayca dağıldığında Venüslüler buna alınmadılar. Bir Venüslü konuşurken bir Marslının dikkati dağıldığında, kibarca susup, orada öylece durarak erkeğin kendisini farketmesini beklemeye başladı. Sonra konuşmasını sürdürdü. Zaman zaman erkeğin bütün dikkatini onun üzerinde yoğunlaştırmasının çok zor olduğunu gördü.

Venüslüler Marslıların ilgisini rahat ve olumlu bir havada istediklerinde, onların da bunu seve seve verdiklerini gördüler. Marslılar kendilerini tümüyle mağaralarına kapattıklarında da Venüslüler bunu üstlerine alınmadılar. Bunun özel sohbetler yapmanın değil, sorunlarını arkadaşlarıyla paylaşmanın ya da alışverişe çıkmanın zamanı olduğunu öğrendiler. Marslılar da böylece sevildiklerini ve kabul edildiklerini görüp, mağaralarından daha çabuk çıktılar.

 

Dördüncü Bölüm KARŞI CİNS NASIL İSTEKLENDİRİLER

Marslılarla Venüslüler biraraya gelmeden yüzyıllar önce kendi ayrı dünyalarında pek mutlu yaşıyorlardı. Sonra bir gün her şey değişti. Marslılarla Venüslüler ayrı ayrı gezegenlerinde birden kendilerini kötü

hissetmeye başladılar. Bu duygu onları harekete geçirip biraraya gelmelerini sağladı. Onlardaki bu dönüşümün sırlarını anlamak, bugün de kadınlarla erkeklerin nasıl başka başka biçimlerde isteklendirilip harekete geçirildiklerini görmemize yardımcı olacaktır. Bu yeni bilinçle hem eşinizi daha iyi destekleyebilecek, hem de güç zamanlarda gereksinme duyduğunuz desteği bulabileceksiniz. Şimdi geçmişe dönelim ve olanlara tanık olduğumuzu varsayalım.

Marslılar kendilerini kötü hissettiklerinde, gezegendeki herkes uzun bir süre için kentlerden ayrılıp

Benzer İçerikler

AGATHA CHRISTIE 16.50 Treni

gul

Gen Bencildir -Richard Dawkins

yakutlu

Zeytindağı – Falih Rıfkı Atay

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy