Psikoloji profesörü Richard Wiseman kişisel gelişim endüstrisi tarafından dayatılan günümüzün modern mitlerinin kirli çamaşırlarını ortaya seriyor ve insanların aylar değil, dakikalar içinde amaç ve tutkularında başarılı olmalarına yardım edecek yeni bir yaklaşım sunuyor. Wiseman ruhsal durumdan belleğe, iknadan sürüncemede bırakmaya ve dirençli olmaktan ilişkilere kadar pek çok konuda hızlı değişimin bu yeni bilimini destekleyen araştırmaların ana hatlarını çiziyor ve bu hızlı ve ilginç tekniklerin gündelik hayatla nasıl uyumlu hale getirilebileceğini tanımlıyor.
“Bu bir kişisel gelişim kitabıdır fakat bir farkla: Neredeyse her şey çok incelikli olarak gözden geçirilmiştir ve sıklıkla büyüleyici bir araştırmanın ürünüdür. Kitap sizin daha mutlu olmanızı, iş görüşmelerinde daha iyi performans sağlamanızı, işleri daha az sürüncemede bırakmanızı, ilişkilerinizi geliştirmenizi, stres seviyelerinizi azaltmanızı ve daha iyi birer ebeveyn olmanızı sağlayacaktır.”
-New Scientist
“Richard Wiseman insanların aylar değil, dakikalar içinde amaç ve tutkularını gerçekleştirmelerine yardımcı olacak hızlı ve alışılmadık teknikler sunmaktadır”
-Mail on Sunday
“Nihayet, doğru dürüst araştırmalara dayalı bir kişisel gelişim rehberi. İşi başından aşkın, meraklı, zeki insanlar için mükemmel bir kitap.”
-Simon Singh‘
Kişisel gelişimin yanlış yönlendiren mitleri üzerine bilimsel olarak kanıtlanmış tavsiyelerin bir zaferi. İddialı, moral verici ve geç kalmış bir kitap.’
-Derren Brown
***
Giriş
Kişisel gelişim konusunda Sophie’nin sorusu ve hızlı bir değişim elde etme olasılığı.
Hayatınızın önemli bir yönünü daha iyi bir duruma mı getirmek istiyorsunuz? Mesela kilo vermek, kendinize uygun bir eş bulmak, hayallerinizdeki işe kavuşmak ya da sadece daha mutlu olmak gibi? Şu basit egzersizi bir deneyin:
Gözlerinizi kapayın ve yeni sizi hayal edin. O daracık kot pantolonun size ne kadar yakışacağını, Brad Pitt ya da Angelina Jolie ile çıktığınızı, şirket merdiveninin en tepesinde lüks bir deri koltukta oturduğunuzu veya Karayip Denizi’nin ılık dalgaları nazikçe ayaklarınıza dokunurken “piña colada”nızı yudumladığınızı düşünün.
İyi haber şu ki, bu tür egzersizler “kişisel gelişim” sektöründe uzun yıllardır tavsiye edilmektedir. Kötü haber ise, günümüzde pek çok araştırmanın buna benzer egzersizlerin en iyi ihtimalle etkisiz, en kötü ihtimalle de zararlı olduğunu göstermesidir. Mükemmel bir durumda olduğunuzu hayal etmek size kendinizi daha iyi hissettirse de böyle bir zihinsel kaçışla fazlaca meşgul olmak, başarıya giden o engebeli yolda karşılaşabileceğiniz zorluklara karşı sizi hazırlıksız bırakma yan etkisine neden olabilir. Üstelik başarısızlığa karşı direnç göstermek yerine ilk engelde sendeleme olasılığınızı da artırır. Dünyada cenneti yaşayabileceğinize dair hayaller âlemine dalmak sizi gülümsetse de rüyalarınızı gerçeğe dönüştürmede pek bir fayda sağlamayacaktır.
Diğer araştırmalar da hayatınızı güzelleştirme iddiası taşıyan çoğu popüler kişisel gelişim tekniği için aynı durumun geçerli
olduğunu öne sürer. Olumsuz düşüncelerini bastırarak “mutlu olduğunu düşünmeye zorlamak” kişinin onu mutsuz eden şeyler üzerine takıntı geliştirmesine neden olabilir. Grup olarak beyin fırtınası yapmak, bireysel çalışmaya kıyasla daha az ve üstelik özgün olmayan fikirler üretebilir. Yastıkları yumruklamak ya da çığlık çığlığa bağırmak öfke ve stres düzeylerinizi azaltmak yerine daha da artırabilir.
Bir de şu kötü şöhretli “Yale Hedef Çalışması”ndan söz etmeliyiz. Kimi yazarlara göre, 1953 yılında bir grup araştırmacı Yale’in o yılki mezunlarından hayatta ulaşmak istedikleri belirli hedefleri yazmalarını istemiştir. Yirmi yıl sonra araştırmacılar, belirli hedefleri olan yüzde 3’lük kesimin geriye kalan yüzde 97’lik kesimin sahip olduğundan daha fazla kişisel refaha kavuştuğunu ortaya koymuştur. Bu harika bir hikâyedir ve hedef belirlemenin gücünü göstermek üzere kişisel gelişim kitaplarında ve seminerlerinde sıkça kullanılır. Öte yandan, yalnızca küçük bir sorun vardır: Anlaşılan o ki, bu deney hiç yapılmamıştır. 2007 yılında, Fast Company dergisi yazarlarından Lawrence Tabak, bu çalışma üzerine bir yazı kaleme almak istemiştir. Tabak, çalışmaya atıfta bulunan yazarlarla, Yale Üniversitesi 1953 mezunları sekreteriyle ve çalışmanın gerçekten yapılıp yapılmadığını bulmaya çalışan diğer araştırmacılarla temas kurmuştur. Ancak hiç kimse çalışmanın gerçekten yapılmış olduğuna dair herhangi bir kanıt ortaya koyamadığından, Tabak bunun bir şehir efsanesinden ibaret olduğu sonucuna varmıştır. Meğer kişisel gelişim guruları doğruluğundan emin olmadıkları bir çalışmadan yıllardır memnuniyetle yararlanmaktaymışlar.
Hem insanların geneli hem de iş dünyası modern çağın bu zihinsel efsanelerine aldandığından, hedeflerine ulaşma olasılıklarını azaltmış olabilirler. Daha da kötüsü, bu tür başarısızlıklar insanlara hayatlarının kontrolünün kendi ellerinde olmadığını hissettirmektedir. Bu gerçekten büyük bir talihsizliktir, nitekim algılanan kontrolün azıcık bir kaybı bile kişilerin özsaygısı, mutluluğu ve ömür süresi üzerinde önemli etkilere sahiptir. Harvard Üniversitesi’nde Ellen Langer tarafından yürütülmüş olan klasik bir çalışmada, bir huzurevinde yaşayan yaşlıların yarısına birer ev bitkisi verilmiş ve ona bakmaları istenmiştir. Yaşlıların diğer yarısına da aynı bitkiden verilmiş ama bitkiye görevlilerin bakacağı söylenmiştir.“ Altı ay sonra, hayatlarındaki bu denli küçük bir kontrol bile kendilerinden esirgenen grup giderek daha mutsuz, sağlıksız ve hareketsiz olmuştur. Daha da üzücü olan, kontrolü ellerinde tutmalarına izin verilen yüzde 15’lik kesime kıyasla saksı bitkilerine bakmayan sakinlerin yüzde 30’unun hayatını kaybetmiş olmasıdır. Eğitim, meslek hayatı, sağlık, ilişkiler ve diyet yapma da dâhil olmak üzere pek çok alanda benzer sonuçlar elde edilmiştir. Mesaj gayet açık ve nettir: Hayatlarının kontrolünün ellerinde olmadığını hisseden kişiler, kontrolün ellerinde olduğunu düşünenlere kıyasla daha başarısız, üstelik psikolojik ve fizyolojik yönden de daha sağlıksız olmaktadır.
Birkaç yıl önce, Sophie isimli bir arkadaşımla öğle yemeği yiyordum. Sophie otuzlu yaşlarında, zeki, başarılı bir kadındır ve yönetim danışmanlığı alanında faaliyet gösteren bir firmada yetki sahibi olduğu bir pozisyonda çalışmaktadır. Yemekte, Sophie bana mutluluğu artırmak üzerine şu meşhur kitaplardan birini aldığını söyledi ve benim konu hakkında ne düşündüğümü sordu. Ona, pazarlanmakta olan bazı tekniklerin bilimselliğiyle ilgili ciddi çekincelerim olduğunu ve değişime olan yaklaşımda herhangi bir hatanın bile ne denli mühim psikolojik zararlara neden olabileceğini açıkladım. Sophie endişeli görünüyordu ve sonra akademik psikolojinin kişilerin hayatlarını daha iyiye doğru yöneltme yolları üzerine daha bilimsel temelli teknikler üretip üretmediğini sordu. Bunun üzerine, bazı oldukça karmaşık akademik çalışmaların mutluluk üzerine değerlendirmelerini anlatmaya koyuldum. Yaklaşık on beş dakika sonra Sophie beni durdurdu. Bana kibarca tüm bunları ilginç bulduğunu ama meşgul bir insan olduğundan dolayı uygulaması bu kadar uzun sürmeyecek etkili bir tavsiyede bulunup bulunamayacağımı merak ettiğini söyledi. Ona ne kadar zamanımız kaldığını sordum. Sophie saatine baktı ve gülümseyerek “Yaklaşık bir dakika” diye cevap verdi.
Sophie’nin yorumu durup düşünmeme neden oldu. Çoğu insan kişisel gelişim ve ilerleme konularına ilgi duyar, çünkü bunlar aracılığıyla hayatındaki çeşitli meseleler üzerine hızlı ve kolay çözümlere ulaşabilir. Ne yazık ki, akademik psikoloji çalışmalarının çoğu ya bu meselelere hitap edememekte ya da çok daha zaman alıcı ve karmaşık yanıtlar sunmaktadır (tıpkı Woody Allen’ın “Uykucu” adlı filminde Allen’ın canlandırdığı karakterin 200 yıl uyuduktan sonra uyanıp iç çekerek eğer bunca zamanı terapide geçirmiş olsaydı neredeyse iyileşmiş olacağını söylemesi gibi). Bunun üzerine, akademik dergilerde deneylerle desteklenen ama aynı zamanda çabucak uygulanabilen, gizli kalmış ipucu ve tekniklerin olup olmadığını merak etmeye başladım.
Birkaç aylık bir süre içinde, psikolojinin pek çok farklı alanından araştırmalar içeren sayısız dergiyi dikkatle inceledim. Çalışmaları gözden geçirdikçe, farklı alanlardan araştırmacıların, insanların hedeflerine aylar değil dakikalar içinde ulaşmasına yardımcı olacak teknikler geliştirdiklerini gördüm ve önümde umut vadeden bir yol belirmeye başladı. Davranışsal bilimlerin farklı alanlarından özenle seçtiğim yüzlerce çalışmayı bir araya getirdim. Ruhsal durumdan belleğe ikna kabiliyetinden işleri sürüncemede bırakmaya, dirençli olmaktan ilişkilere, hepsi birlikte hızlı bir değişim elde etmekle ilgili yeni bir bilimi temsil etmektedirler.
Eğitimlerde zaman doldurmak için anlatılan çok eski bir hikâye vardır. Bir adam bozulan buhar kazanını tamir etmeye çalışmaktadır. Aylarca uğraşır durur fakat kazanı hiçbir şekilde onaramaz. Nihayet pes eder ve işin uzmanını çağırmaya karar verir. Mühendis gelir, kazanın yan tarafına hafifçe vurur ve yeniden çalışmasını sağlar. Mühendis işinin karşılığı olan ücreti istediğinde ise, adam ona çok daha azını vermesi gerektiğini, çünkü tamiratın birkaç saniyeden fazla sürmediğini söyler. Mühendis, istediği ücretin kazana vurmakla harcadığı zamanın değil, tam olarak nereye vurması gerektiğini öğrenmesi için emek verdiği onca yıllık deneyimin karşılığı olduğunu söyler. Kazana vurarak onu tamir eden mühendis gibi, bu kitapta açıklanan teknikler, etkili değişimin mutlaka uzun zaman alması gerekmediğini göstermektedir. Tam tersi, gereken süre bir dakikadan az .bile olabilir. Yeter ki tam olarak nereye vurulması gerektiği bilinsin…