Denizde Macera

Dünyanın en popüler gençlik edebiyatı yazarlarından Enid Blyton’dan heyecanla dolu, hepimizi ele geçirecek muhteşem bir seri!
Issız Kuzey Adaları’na doğru yapılan gizemli yolculuk çok geçmeden dehşet dolu bir maceraya dönüşüyor.
Neden mi? Çünkü Bill kaçırılıyor!

Anakaradan çok uzaktaki, terkedilmiş bir adaya tatile gelen Philip, Dunah, Lucy-Ann ve Jack, hiç tanımadıkları bir düşmanla son derece tehlikeli bir oyun oynamaya başlıyor.
Acaba Bill’i düşmanın elinden kurtarabilecekler mi?
Eski yaşamlarına geri dönebilecekler mi?

1

Öğretmene Gerek Yok, Teşekkürler!

Biliyor musunuz, mayısın on beşi oldu bile!” dedi Jack, çok kasvetli bir sesle. “Bugün bütün arkadaşlarımız okula dönecek.”  . “Ne kadar yazık, ne kadar yazık!” dedi papağan Kiki, Jack’in kasvetli sesini aynen taklit etmişti.

“Şu korkunç kızamık!” dedi Lucy Ann. “Tatil için eve gelir gelmez Önce Philip hastalandı, sonra Dinah, ondan sonra ben ve en sonunda da sen!”

“Artık hepimiz karantinadan çıktık,” dedi Dinah kendi köşesinden. “Doktorun bize okula dönmeden önce hava değişikliği önermesi ne kadar aptalca! Okula dönmek zaten değişiklik değil mi? Yaz dönemini o kadar çok seviyorum ki.”

“Evet  bahse girerim ben de ilk on birin içine girdim,” dedi Philip, alnına düşen saçını geriye iterken. “Tanrım, tekrar saçlarımı kestirebilirsem çok sevineceğim. O kadar U2adılar ki, kendimi koca bir yumak gibi hissediyorum!”

Tatil döneminde dört çocuk da feci bir şekilde kızamığa yakalandı. Özellikle Jack çok kötü zamanlar geçirdi ve Dinah’nın gözleri de kendisine çok sorun yarattı. Aslında biraz da kendi halasıydı, doktor okumasını yasakladığı halde onun sözünü dinlemedi. Şimdiyse gözleri sürekli akıyor ve ışığa bakamıyordu.

Doktor çok kesin bir dille, “Dinah için okulla ilgili herhangi bir çalışma yasak,” demişti. “Anlaşılan benden daha iyi bildiğinizi düşündünüz, genç bayan ve söylediklerimi dinlemediniz. Eğer bir süre sonra gözlük takmak zorunda kalmazsanız kendinizi şanslı sayın!”

“Umarım annem bizi deniz kıyısında korkunç bir pansiyona falan göndermez,” dedi Dinah. “Bu yaz için önemli bir iş aldığından kendisi bizimle gelemeyecek. Umarım bizi götürmesi için bir öğretmen falan ayarlamaz.”

“Öğretmen mi?” dedi Philip hayretle. “Hiç gitmemeyi tercih ederim. Bu aralar yavru fareleri eğittiğim için çok uzun süre kalmaz zaten.”

Kız kardeşi Dinah hoşnutsuz bir ifadeyle ona baktı. Philip hayvanlara karşı çok büyük bir sevgi beslediği için etrafında sürekli birtakım canlılar olurdu Onlara istediğini yaptırabilirdi. Ve Lucy Ann gizliden gizliye, onun ormanda kükreyen bir kaplan görmesi durumunda, basit bir şekilde Philip’in elini tutacağını ve kaplanın da tıpkı bir köpek gibi onun elini yalayıp kedi gibi mırıldanacağını düşünüyordu.

“Sana söyledim Philip, eğer o yavru farelerden bîr tanesini bile görürsem, çığlığı basarım,” dedi Dinah.

“Tamam, bağır o zaman,” dedi Philip lütfeder gibi. “Hey Gıcırtı, neredesin?”

Gıcırtı, Philip’in kazağının boyundan gözüktü ve tıpkı adı gibi yüksek sesle gıcırdadı. Ve Dinah bağırdı.

“Seni adi! Boynunun aşağısında o şeylerden kaç tane var? Eğer bir kedimiz olsaydı, hepsini ona verirdim.”

“Kedimiz yok,” dedi Philip ve Gıcırtı’nın kafasını yakasından İçeri soktu.

“Üç kör fare,” dedi papağan Kiki, büyük bir ilgiyle kafasını sallarken bir yandan Gıcırtı’nın tekrar ortaya çıkmasını bekliyordu.

“Yaşlı Kiki, yaşlı kuş,” dedi jack, aynı anda da tembel bir şekilde elini uzatıp papağanının tüylerini çekti. “Söylesene Kiki, sana neden bizim kızamık bulaşmadı?” Kiki, Jack ile sohbet etmeye hazırlandı. Yüksek sesle bağırdı ve başını okşaması için Jack’e uzattı. “Sana kaç defa kapıyı kapatmanı söyledim?.. Sana kaç defa ayaklarını silmeni söyledim? Kapıyı sil, ayaklarını kapa, sil…”

“Hey, kafan karışıyor!” dedi Jack ve diğerleri güldü. Kiki’nin söylemeyi sevdiği şeyleri karıştırması her zaman çok komik oluyordu. Papağan, insanları güldürmekten hoşlanıyordu. Kafasını kaldırdı, göğsünü kabarttı ve bahçede çalışan bir çim biçme makinesi gibi ses çıkardı.

“Bu kadar yeter,” dedi Jack gagasına vurarak. “Dur artık Kiki!”

Ama Kiki çıkardığı sesten hoşnut bir halde perdenin tepesine uçup yağlanmaya ihtiyacı olan bir çim biçme makinesi taklidini sürdürdü.

Bayan Mannering kafasını kapıdan uzattı. “Çocuklar! Kiki’nin böyle gürültü yapmasına engel olun. Biriyle görüşüyorum ve bu ses beni çok rahatsız ediyor.”

Philip bir anda, “Kimle görüşüyorsun?” dedi. “Anne, bizi değişiklik olsun diye bir yere götürmesi için bir öğretmen ya da onun gibi korkunç bir şey ayarlamadın, değil mi? O mu burada?”

“Evet, aynen öyle,” dedi Bayan Mannering. Dört çocuk da homurdandı. “Sevgili çocuklar, sizi kendi tarafıma çekmek için vakit harcayamam,” dedi. “Bu yeni işi aldığımda,

“Tam tersi, Kiki,” dedi Jack. Bayan Mannering kulaklarını elleriyle kapanı.

“Ah şu kuş! Sanının hepinize birden bakmaktan yoruldum ve dürüst olmam gerekirse, Kiki şu an sinirlerime çok dokunuyor. O da sizinle birlikte gittiğinde çok mutlu olacağım.”

“Bahse girerim hiçbir öğretmen Kiki’den hoşlanmaz,” dedi Jack. “Allie Teyze, ona Kiki’den bahsettiniz mi?”

“Henüz değil,” diye itiraf etti Bayan Mannering. “Ama sanırım onu buraya getirip hepinizle tanıştırmam daha iyi olacak.”

Dışarı çıktı Çocuklar birbirlerine bağrıştılar. “Böyle olacağını biliyordum. Okulda eğlenmek varken, katlanamayacağımız biriyle keyifsizce vakit geçireceğiz,” dedi Dinah asık bir suratla. “Philip, kadın içeri girdiğinde o korkunç farelerinden biriyle bir şeyler yapamaz mısın? Senin sıçanları, fareleri seven, boynunda böcekler, kertenkeleler besleyen bir çocuk olduğunu bilseydi, muhtemelen buradan koşarak uzaklaşırdı.”

Herkes bir anda, “Çok süper bir fikir, Dinah!” diye atıldı. Philip de gülerek ona baktı. “Aslında beynin sık sık çalışmıyor,” dedi, “ama bu seferki fikrin iyi. Hey, Gıcırtı! Buraya gel. Woffle neredesin? Nosey, cebimden dışarı çık hadi!”

Dinah beyaz yavru farelere dehşet içinde bakarken odanın en uzak köşesine çekildi. Philip’te bunlardan kaç tane vardı acaba? Onun yanına yaklaşmamaya kararlıydı.

“Sanırım Kiki de iyi bir performans sergileyebilir,” dedi Jack sırıtarak. “Kiki, çuf çuf çuf!”

Bu Kiki’nin ünlü tünelden geçen lokomotif taklidine başlaması için bir işaretti. Gagasını açıp keyifle boğazını temizledi. O korkunç sesi çıkarması ondan pek sık istenmezdi. Lucy Ann elleriyle kulaklarını kapattı.

Kapı açıldı ve Bayan Mannering uzun boylu, oldukça sert görünüşlü bir kadınla içeri girdi. Bayan Lawson’ın yakınında hiç macera olmayacağı, olağanüstü eğlenceli hiçbir şey yapılamayacağı çok belliydi. Kadının resmen alnında Tamamen güvenli” yazıyordu.

Bayan Mannering, “Çocuklar, bu Bayan Lawson,” diye başladı ve tam o anda sesi Kiki’nin tren sesi taklidiyle kesildi. Her zamankinden daha başarılı ve daha uzun bir taklit olmuştu. Kiki gerçekten de kendini kaptırmıştı.

Bayan Lawson kötü bir bakış attı ve bir adım geri çekildi. İlk başta Kiki’yi görmemiş, çocuklardan birinin bu korkunç sesi çıkardığını zannederek onlara bakmıştı.

Bayan Mannering, “Kiki!” diye gürledi, gerçekten çok kızgındı. “Çocuklar, buna nasıl izin verirsiniz? Sizden utanıyorum!” Kiki durdu. Kafasını bir tarafa yatırıp küstah bir İfadeyle Bayan Lawson’a baktı. “Ayaklarını sil!” diye emretti. “Kapıyı kapat! Mendilin nerede? Sana kaç defa…”

“Kiki yi dışarı çıkart, Jack!” dedi Bayan Mannering, sinirden kıpkırmızı olmuştu. “Üzgünüm Bayan Lawson. Kiki, Jack’in papağanı ve hep böyle korkunç davranmaz.”

“Anlıyorum,” dedi Bayan Lawson, gözleri şüpheyle bakıyordu. “Papağanlara pek alışkın değilim, Bayan Mannering. Herhalde bu kuş da bizimle gelmiyor değil mi? Bu tür evcil hayvanlardan sorumlu olamam ve pansiyonun da onları kabul ettiğini…”

“Tamam, bunu daha sonra tanışırız,” dedi Bayan Mannering alelacele. “Jack, söylediğimi duydun mu? Kiki’yî dışarı çıkart.”

Kiki kendisine hiç dikkat etmeyen Bayan Lawson’a, “Polly, ısıtıcıyı çalıştır,” dedi. Sonra vahşi bir köpek gibi havlamaya başlayıp Bayan Lawson’ı ürküttü. Jack papağanını yakaladı, diğerlerine göz kırptı ve Kiki’yi odadan dışarı çıkardı.

Kiki, kapı arkasından kapanırken, “Ne kadar yazık, ne kadar yazık!” diye bağırıyordu. Bayan Mannering onların dışarı çıkmasıyla rahat bir oh çekti.

“Jack ve LucyAnn Trent benim öz çocuklarım değiller,” dedi Bayan Lawson’a. “LucyAnn ve abisi benim ço…

Benzer İçerikler

Bach Yürürken | Göknil Özkök

yakutlu

Yavru Serçeler

yakutlu

Mau Krallığı ve Kedi Felsefesi

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy