Hayatta doğru kararlar alabilmek için bu kitabı okumalısınız!
İnsanları, onların daha sağlıklı, daha zengin ve daha özgür olmalarını sağlayarak, hayatlarını geliştirecek kararlara doğru dürtmek üzerine yeni bir bilim dalı olan seçim mimarisini nasıl uygulayabileceğimiz hakkında çığır açan bir tartışma.
Her gün, bireysel yatırımlardan, çocuklarımızın okullarına, yediğimiz öğünlerden, savunduğumuz davalara kadar değişen çeşitli konularda kararlar alıyoruz. Ne yazık ki, çoğu zaman beceriksizce seçimler yapıyoruz. Bunun sebebi, yazarların da açıkladığı gibi, insan olarak hepimizin, hata yapmamıza sebep olan çeşitli önyargılara teslim olması. Hatalarımız bizi, daha yoksul, daha az sağlıklı hale getiriyor; çoğu kez, eğitim, kişisel finansman, sağlık hizmetleri, ipotekli konut finansmanı, kredi kartları, aile ve hatta dünyayı kapsayan konularda kötü kararlar alıyoruz.
Thaler ve Sunstein, bizi farklı bir dünyaya davet ediyor. İnsanların nasıl düşündüklerini bilerek, kendileri için, aileleri ve toplumları için en iyisini seçmelerini kolaylaştıran seçim ortamları tasarlayabileceğimizi gösteriyorlar.
Thaler ve Sunstein hayatın en önemli kesitlerinden verdikleri birbirinden renkli örneklerle bizi daha kazançlı yönlere dürtecek, özenli bir “seçim mimarisi”nin, seçim özgürlüğünü kısıtlamadan, nasıl oluşturulabileceğini ispatlıyor. Dürtme, hem bireylere hem de devletlere, bamteli haline gelmiş birçok konuda -ne sağ kanattan ne de sol kanattan- benzersiz yeni bir bakış açısı öneriyor. Bu, yıllardır çıkan kitaplar arasında en merak uyandırıcı ve kışkırtıcı kitaplardan biri.
“Zihinlerimizin ve toplumun birlikte daha iyi işlemesi için neler yapılması gerektiğini görmek isteyen kişilerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Bu kitap sizin doğru karar verme gücünüzü geliştirecek ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek.” -Daniel Kahneman-
“Dürtme sizi yalnızca dürtmeyecek ayaklarınızı yerden kesecek.” -Daniel Gilbert-
“Olağanüstü bir kitap. Sadece dünya ve onun büyük problemleriyle ilgili değil, aynı zamanda kendinizle ilgili düşünme tarzınızı değiştirecek.” -Michael Lewis-
“Merak uyandırıcı, bilgilendirici ve baştan aşağı enfes bir kitap.
Thaler ve Sunstein insanların, nazikçe dürtülerek kendileri için en iyi olanı seçerken dahi davranışlarında tamamen özgür olmalarını sağlayan sosyal politikaların şekillendirilmesi üzerine önemli dersler veriyorlar. Bravo.” -Don Norman-
“Ben bu kitabı sevdim. Son zamanlarda okuduğum, temel değişiklikler yaratacak en iyi kitaplardan birisi.” -Steven Levitt-“En yeni çılgınlık Dürtme’dir . . . İnsan davranışları ölçülüp modelleme yapılamayacak kadar gizemli ve öngörülemezdir.” -Simon Jenkins, Guardian-
***
Hayatta her şeyi ve hatta bu kitabı bile daha iyi yapan France için —RHT
Babasını ne zaman dürteceğini bilen Ellyn için —CRS
İÇİNDEKİLER
Teşekkür…9
Önsöz…11
KISIM I – İnsanlar ve Econ’lar…29
Eğilimler ve Aptalca Hatalar…31
Yoldan Çıkmaya Karşı Direnmek…59
Sürüyü İzlemek…75
Dürtülmeye Ne Zaman İhtiyaç Duyanz?…99
Seçme Mimarisi…111
KISIM II – Para…135
Yarın Daha Çok Tasarruf Et…137
Safça Yatırım…155
Kredi Piyasaları…173
Sosyal Güvenliği Özelleştirme:
Smorgasbord Tarzı…191
KISIM III – Sağlık…205
Reçeteli İlaçlar: Göz Korkutmak için Part D…207
Organ Bağışlan Nasıl Artırılır…227
Dünyayı Kurtarmak…237
KISIM IV – Özgürlük…253
Okul Seçeneklerini Geliştirmek…255
Hastalar Piyango Bileti Almak için Zorlanmalı mı?…265
Evliliği Özelleştirme…275
KISIM V – Uzatmalar ve itirazlar…291
Bir Düzine Dürtü…293
İtirazlar…303
Gerçek Üçüncü Yol…323
Notlar…325
TEŞEKKÜR
Chicago Üniversitesi İşletme ve Hukuk fakültelerinin finansal desteği olmasaydı bu kitap için araştırma yapmak da mümkün olmayacaktı. Aynca John Templeton Vakfı’ndan da Karar Araştırma Merkezi’ne bağış yoluyla cömertçe destek aldık.
Bu kitabın yazılması sırasında çok sayıda kişiden yardım aldık. Temsilcimiz Sydelle Kramer harika bir danışmandı. Editörümüz Michael O’Malley metinler konusunda değerli önerilerde bulundu. Editörümüz Dan Heaton yazılarımızı büyük bir ustalıkla ve severek düzenledi. İki yaz mevsimi boyunca araştırma asistanı olarak çalışan eğlence ve yıldız izleme ekiplerimize özel teşekkürlerimizi sunuyoruz ki, bunlann arasında John Balz (iki yaz boyunca bizimle beraber çalıştığı için ona minnettarız), Rachael Dizard, Casey Fronk, Matthew Johnson, Heihi Liu, Brett Reynolds, Matthew Tokson ve Adam Wells de var. Kim Bartko’nun kitap içindeki düzenlemeler ve kapak tasarımı konusunda büyük yardımı oldu.
Birçok meslektaş ve çalışma arkadaşı sayesinde bu kitap daha iyi oldu. Bunlar arasında özellikle konulara vakıf olmaları, imaları ve hatta arkadaşlık ve görev duygusunun ötesinde bizi bazen dürttükleri için şu dostları burada özellikle belirtmek isteriz: Shlomo Benartzi, Elizabeth Emens, Nick Epley, Dan Gilbert, Tom Gilovich, Jonathan Guıyan, Justine Hastings, Christine Jolls, Daniel Kahneman, Emir Kamenica, Dean Karlan, David Leonhardt, Michael Lewis, Brigitte Madrian, Cade Massey, Phil Maymin, Sendhill Mullainathan, Don Norman, Eric Posner, Richard Posner, Raghu Rajan, Dennis Regan, Tom Russell, Jesse Shapiro, Jennifer Tesher, Edna Ullmann Margalit, Adrian Vermeule, Eric Wanner, Roman Weil, Susan Woodward ve Marion Wrobel. En sert ve akıl dolu öğütler her zamanki gibi France Leclerc ve Martha Nussbaum’dan geldi. Vicki Drozd her zaman yaptığı gibi, her konuda bize yardımcı oldu, asistan ücretlerinin ödenmesini sağladı ve tabii onlar da bunu takdir ettiler. Davranış ekonomileri konusunda hem duygusal ve hem de eğlenceli yardımcı tartışmaları, sabır ve teşvikleri için Ellyn Ruddick Sunstein’e çok teşekkürler.
Ayrıca 57’nci Caddedeki Noodles Restoran çalışanlarına da teşekkür ederiz. Birkaç yıl boyunca başka yardımları dışında bu kitabın planlanması ve tartışmaları sırasında bizleri beslediler ve dinlediler. Haftaya döneceğiz.
ÖNSÖZ
Kafeterya
Bir arkadaşınız olan Carolyn, bir şehirde okullara hizmet veren büyük bir gıda servisi şirketi müdürüdür. Bu yemek şirketi yüzlerce okula hizmet verir ve onun okul kafeteryalarında her gün yüz binlerce öğrenci yemek yer. Carolyn beslenme uzmanlığı eğitimi almıştır (eyalet üniversitesinden lisansüstü derecesi vardır) ve geleneksel yolların dışına çıkmaktan hoşlanan yaratıcı bir insandır.
Bir akşam süpermarket zincirlerinde istatistik temelli yönetim danışmanlığı yapmış olan erkek arkadaşı Adam ile şaraplarını yudumlayıp sohbet ederlerken ilginç bir fikir geliştirdiler. Okullarda mönüleri değiştirmeden, yemeklerin hazırlanış ve sunum şekillerinin çocukların yemek seçimi üzerindeki etkilerini araştırabilirlerdi. Carolyn çok sayıda okul kafeteryası müdürüne yemek çeşitlerini nasıl sunacakları konusunda bazı talimatlar verdi. Tatlılar ve meyveler bazı okullarda öne, bazılarında arkaya ve bazılarında da ayrı bir yere kondu. Çeşitli yemekler okullara göre farklı yerlere kondu. Bazı okullarda kızarmış patatesler bazılarında da havuç çubukları göz hizasına yerleştirildi.
Süpermarket kat planlan tasarımı konusunda deneyimli olan Adam, sonucun büyük ölçekli olabileceğini tahmin etti ve sonunda haklı da çıktı. Carolyn kafeterya raflarında yapılan yeni düzenlemelerle birçok yemek çeşidi tüketiminde yüzde 25 e kadar artış ya da düşüş olduğunu gördü. Carolyn bu denemeyle yeni bir şey öğrenmiş oldu: Yetişkinler gibi, okul çocukları da bazı küçük görünüş değişikliklerinden ile büyük oranda etkilenebiliyorlardı. Bu etki olumlu ya da olumsuz yönde olabiliyor. Örneğin, Carolyn şimdi sağlıklı gıdaların tüketimini artırıp, sağlıksız olanların tüketimini azaltabileceğini biliyor.
Yiyecek içecek servisi yaptığı yüzlerce okulu ve bilgi toplama ve analizi konusunda gönüllü çalışan üniversiteli yardımcıları bulunan Carolyn, artık çocukların beslenmelerini etkileyebilecek güce sahip olduğuna inanıyor ve bu yeni gücünü nasıl kullanabileceğini düşünüyor. Aşağıda onun genelde samimi ama bazen yaramaz da olabilen bazı dostlarından ve çalışma arkadaşlarından gelen bazı tavsiyeleri bulacaksınız:
1-Her şeyi düşün ve yiyecekleri öğrencilerin en çok hoşlanacağı şekilde düzenle.
2-Yemek sırasını rastgele seç.
3-Yemeklerin sırasını, çocukların sevdikleri aynı yemekleri kendi başlarına seçecekleri şekilde ayarlamaya çalış.
4-En büyük rüşvetleri vermeye hazır olan tedarikçilerden gelen gıdaların satışlarım azami derecede artır.
5-Kân azamiye çıkar, hepsi bu kadar.
Seçenek 1 açık bir tavsiye, ama biraz zorlama, hatta babacan öğüt kokuyor. Ama diğer seçenekler daha da kötü! Tavsiye 2, yemekleri rastgele düzenlemek mantıklı ve üke dâhilinde düşünülebilir ve bir anlamda tarafsız sayılabilir. Fakat siparişler okullara rastgele dağıtılırsa, bazı okullann öğrencileri diğer okul öğrencilerinden daha az sağlıklı gıdalar alabilecekler. Arzu edilen bir şey mi bu? Carolyn eğer çocukların sağlıklarını düşünerek çoğunu iyi beslemek istiyorsa bu tür bir tarafsızlığı seçebilir mi?
2. numaralı tavsiye çocukların işine karışmama gibi onurlu bir tavsiyeye benziyor: Çocukların kendileri için neler seçeceklerini taklit etmeye çalış. Bu belki de tarafsız bir seçim ve Carolyn insanların arzularını tarafsız olarak takip etmeli (en azından yaşlan biraz büyük olan öğrencilerle ilgili olarak). Ama insan biraz düşününce bunun uygulanması zor bir seçenek olduğunu görüyor. Adam’ın deneylerine göre, çocuklar yemeklerini onların sıralanış düzenine göre seçiyorlar. O halde çocuklann gerçek tercihi ne olabilir? Carolyn m çocuklan kendi tercihlerine göre seçim yapmasını öğrenmeli demenin anlamı nedir? Bir kafeteryada yemekleri bir şekilde organize etmekten sakınmak mümkün değildir.
4. tavsiye Carolyn m işinde yolsuzluk yapan bir insana çekici gelebilir ve gıda maddelerinin düzenine hile karıştırmak bunu yapan kişiye yeni bir güç sağlayabilir. Fakat Carolyn dürüst bir kadındır ve bu tavsiyeyi bir kenara iter. Carolyn eğer en iyi kafeteryanın en çok kazanç sağlayan yer olduğunu düşünüyorsa, 2 ve 3 numaralı tavsiyeler gibi 5. tavsiye de ona çekici gelebilir. Fakat Carolyn okullarla çalıştığından, sonuçta çocuklann sağlıklan olumsuz olarak etkilenecekse, kazancı artırmaya çalışmalı mıdır?
Carolyn bizim seçilmiş mimar diyeceğimiz türden bir insandır. Seçilmiş mimar, insanlann karar verdikleri konuda organize etme sorumluluğunu yüklenmiş kişi demektir. Gerçi Carolyn bizim hayal gücümüzün bir ürünüdür ama birçok gerçek insan, çoğu da farkında bile olmadan, seçilmiş mimar olarak ortaya çıkar. Eğer bir seçimde adayları seçmek için oy verenleri belirlerseniz, siz de bir seçilmiş mimar olursunuz. Bir hasta için alternatif tedavi yöntemleri ve ilaçlar tavsiye eden doktor bir seçilmiş mimardır. Şirket sağlık planına dâhil olacak olan yeni elemanların dolduracakları formun tasarımmı yapan kişi seçilmiş mimar olur. Çocukları için muhtemel eğitim seçenekleri ortaya koyan ebeveyn seçilmiş mimardır. Eğer bir satış temsilcisiyseniz siz de bir seçilmiş mimarsınız (ama bunu zaten biliyorsunuz).
Seçilmiş mimari ya da yapı ile daha geleneksel mimari tarzları arasında birçok paralellik vardır. En önemli paralellik, “tarafsız” tasarım diye bir şeyin olmadığıdır. Yeni bir akademik bina tasarımı yapma işini düşünün. Bu planlamada mimara bazı gereksinmeler bildirilir. Örneğin binada 120 ofis, 8 dershane, 12 öğrenci toplantı odası ve benzeri yerler olması istenir. Bina önceden belirlenen bir arsaya inşa edilecektir. Bazıları yasal, bazıları estetik, bazıları pratik olmak üzere yüzlerce sınırlama getirilir. Sonuçta mimar kapıları, merdivenleri, pencereleri ve koridorlarıyla bir bina planı yapmak durumundadır. İyi mimarların bileceği gibi, tuvaletlerin nerede olması gerektiği gibi bazı ihtiyari kararlar binayı kullanacak olan insanların etkileşimlerine bağlıdır. Tuvalete giden insanlar oralarda çoğu zaman hoşlandığı ya da hoşlanmadığı kişilerle karşılaşabilirler. İyi bir bina sadece çekici, alımlı değildir; o aynı zamanda “çalışır.”
Göreceğimiz gibi, küçük ve önemsiz gibi görünen ayrıntılar insanların davranışlarını büyük ölçüde etkileyebilirler. Yaklaşık bir hesaba göre, “Her şey önemlidir” diye düşünmek, öyle varsaymak gerekir. Pek çok durumda bu küçük ayrıntıların gücü, kullanıcıların dikkatlerini belirli bir noktaya odaklamalarından doğar. Amsterdam, Schiphol havaalanındaki erkek tuvaletleri bu ilke konusunda güzel bir örnektir. O tuvaletlerde her klozetin içine kabartma bir karasinek resmi koymuşlardır. Yetkililere göre, erkekler işerken çoğu zaman dikkatsiz davranmakta ve klozetin dışım kirletmektedir, ama klozet içinde kabartma bir sinek resmi onların o noktaya odaklanmasını sağlamakta ve çevre temiz kalmaktadır. Bu fikri ortaya atanlara göre fikir çok işe yaramıştır. Aad Kieboom, “İşini gören adam sineği görünce ona nişan alıyor” demiştir. Schiphol havaalanı terminal binalarının genişletilmesi çalışmalarını yürüten ekonomist Kieboom’un elemanları erkek tuvaletlerindeki klozet sinek resimlerinin etrafa idrar sıçratma oranını yüzde 80 azalttığım görmüşlerdir.
“Her şey önemlidir” anlayışı hem felç edici, hem de güçlendirici olabilir. İyi mimarlar, mükemmel binayı inşa edememelerine rağmen, yararlı etkileri olacak bazı tasarım seçenekleri yapabileceklerini anlarlar. Örneğin açık merdiven boşlukları daha çok çalışma ve daha geniş yürüme alanı sağlayabilir ve bunlar muhtemelen istenen özelliklerdir. Bir bina mimarının sonuçta belirli bir binayı inşa etmesi gibi, Carolyn gibi bir seçilmiş bir mimar da öğle yemeği için belirli gıda maddeleri seçmek zorundadır ve bunu yaparak insanları ne yiyecekleri konusunda etkileyebilir. Yani onlara dürtme (nudge) yapabilir.
Serbestlik Yanlısı Ataerkil Yönetim
Her şeyi anlayarak, Carolyn m fırsattan yararlanıp çocuklan kendileri için iyi gelecek gıdalara doğru dürtmesi gerektiğini düşünüyorsanız, Tavsiye 1, o zaman size yeni hareketimiz Serbestçe Ataerkil Yönetim tarzına hoş geldiniz diyoruz. Bazı okurlann bu deyimden hemen hoşlanmayacaklarını biliyoruz. Bu kelimeler pek çok insana popüler kültür ve politikalardan uzak, sevimsiz ve itici gelecektir. Daha da kötüsü kavramlar birbiriyle çelişkili görünmektedir. O zaman bu zıt anlamlı ve çelişkili sözcükleri neden bir arada kullandık diye sorabilirsiniz tabii. Bize göre, eğer bu deyimler iyi anlaşılırlarsa kavramlarda sağduyu yansıması olduğu görülecektir—ve bu kelimeler birlikte kullanıldığında, yalnız oldukları zamandan çok daha çekici gelirler kulağa. Bu sözcüklerin sorunu, dogmacıların esiri olmuş olmalarıdır.
Bizim stratejilerimizin serbestlik yanlısı olma özelliğine göre, genelde insanlar istediklerini yapabilme konusunda özgür -ve istedikleri anda arzu etmedikleri düzenlerden vazgeçme hakkına sahip olmalıdırlar. Müteveffa Milton Friedman’dan alıntı yaparsak, serbestlik yanlısı ataerkil yönetim yandaşlarına göre, insanlar “seçme konusunda özgür” olmalıdırlar. Biz seçme hakkını ya da özgürlüğünü koruyacak veya artıracak politikalar geliştirme çabasındayız. Burada ataerkil sözcüğünü yumuşatmak için serbestlik yanlısı ifadesini kullanırken sadece özgürlüğü-koruma demek istiyor ve bunu gerçek anlamda söylüyoruz. Serbestçi ataerkil yönetim yandaşlan insanların kendi yollarına gidişini kolaylaştırmak isterler; özgürlüklerini kullanmak isteyenleri engellemeye kalkmazlar.
Seçme mimarlarının insanların yaşantılarını uzatmak, onları daha sağlıklı ve daha iyi bir hayata kavuşturmak için davranışlarını etkilemeye çalışmalan yasaldır ve bu da Ataerkil yönetim arzusunun bir parçası olarak görülür. Diğer bir deyişle, insanlann seçimlerini yaşam tarzlarım iyileştirecek şekilde yönlendirmek için devlet ve özel sektördeki çekingen çabalardan söz ediyoruz. Bizim anlayışımıza göre, seçicileri kendileri tarafından anlaşıldığı gibi, daha iyi bir duruma getirecek şekilde etkilemeye çalışıyorsa, o politika “ataerkiledir. Sosyal bilimlerde bazı temel bulgulara bakıldığında, birçok durumda bireylerin oldukça kötü kararlar aldıklarını görüyoruz—dikkatli ve bilgi sahibi, limitsiz kavrama yeteneğine ve komple öz-kontrole sahip olsalar bu kararlan almazlar diyoruz.
Serbestçi ataerkil yönetimler, seçimle bloke edilmemiş, kapatılmamış ya da büyük ölçüde sorumluluktan kaçınmış olduklanndan, ataerkil yönetimin oldukça zayıf, yumuşak ya da fazla müdahaleci olmayan bir şeklidir. İnsanlar sigara içmek, çok tatlı yemek ister, sağlıklarıyla ilgilenmez ya da emeklilik için ekonomi yapmak istemezse, serbestçi ataerkil yönetimler onlardan bunların tersini yapmalarını istemeyecek, onları zorlamayacaktır. Yine de bizim tavsiye ettiğimiz yaklaşım ataerkil sayılır, çünkü özel sektör ve devletin seçümiş mimarları sadece insanların beklentisi olan seçimleri izlemek ya da yürütmek çabasında değildirler. Onlar daha ziyade sıkılgan bir tavırla, insanları daha iyi bir yaşam düzeyine doğru hareket ettirme gayreti içindedirler. Yani onları hafifçe dürterler.
İnsan davranışlarını tahmin edilecek bir şekilde, seçenekleri yasaklamadan ya da insanın ekonomik teşviklerini fazla değiştirmeden yönlendiren seçim mimarisine biz dürtü diyoruz. Bir müdahaleye dürtü diyebilmek için onun kolay ve kaçınılmasının ucuz olması gerekir. Dürtüler emir değildir. Meyveyi göz hizasına koymak bir dürtme olarak kabul edilir. Ama hazır gıda ya da abur cubur yiyeceklerin yasaklanması dürtü sayılmaz.
Tavsiye ettiğimiz politikaların çoğu özel sektör tarafından (hükümetin dürtüsü ile ya da o olmadan) uygulanabilir ve uygulanmıştır. Örneğin işverenler, bu kitapta tartıştığımız birçok örnekte önem seçilmiş mimarlardır. İşverenler sağlık ve emeklilik planlan konularında çalışanlarına yardımcı olacak dürtülerde bulunabilirler diye düşünüyoruz. Para kazanmak ve iyi işler yapmak isteyen özel şirketler çevreyle ilgili dürtülerden, uyanlardan yararlanarak hava kirliliği ve sera gazlan emisyonunun azaltılmasına katkıda bulunabilirler. Ama göstereceğimiz gibi, özel sektör için geçerli olan serbestçi ataerkil yönetim tarzı aynı zamanda devlet sektörüne de uygulanabilir.
İnsanlar ve Econ’lar: Dürtüler Neden Yardımcı Olabilir
Ataerkili kabul etmeyenler çoğu zaman, insanoğlunun seçim konusunda çok iyi şeyler yaptığım, en azından devlet memurlarının yaptığından daha iyisini yaptığını söylerler. Ekonomi eğitimi alsa da, almasa da, pek çok insan homo economicus, ya da ekonomik insan konusunda bir fikir sahibidir—hepimiz düşünür ve hatasız seçim yaparız fikridir bu ve ekonomistlerin kitaplarındaki insanoğlu resmine uygundur.
Ekonomi kitaplarına bakarsanız, homo economicus’un Albert Einstein gibi düşündüğünü, IBM m Büyük Mavisi kadar büyük bir hafızaya ve Mahatma Gandhi iradesine sahip olduğunu görürsünüz. Fakat bizim tanıdığımız insanlar hiç de böyle değildir. Gerçek insanlar hesap makinesi olmadan uzun bölmeleri yapamaz, bazen eşlerinin doğum gününü unutur ve Yılbaşında fazla içince baş ağrısı çekerler. Onlar homo economicus değil, homo sapiens’dir (sadece insan). Bundan sonra Latince kullanımını azaltmak için bu hayali ve gerçek örneklere Econ’lar ve İnsanlar diyeceğiz.
Aşın şişmanlık konusunu düşünün. ABD’de aşın şişmanlık oranı yüzde 20 ye yaklaşıyor ve Amerikalıların yüzde 6o’tan fazlası ya çok şişman, ya da aşın kilolu kabul ediliyor. Aşın şişmanlığın kalp ve şeker hastalığı riskini artırdığı ve erken ölüme neden olduğu biliniyor. Herkesin doğru beslendiğini ya da birkaç dürtüyle doğru beslenmeye başladığım söyleyebilmek harika oldurdu elbette.
Hiç kuşkusuz hassas insanlar sağlıklarından ziyade damak tadına önem verir ve onlar için yemek kendi başına bir zevk kaynağıdır. Aşın kilolu olan herkesin mantıksız davrandığını söylemiyoruz elbette, ama tüm ya da hemen hemen tüm Amerikalıların sağlıklı beslendiğini de kimse iddia edemez. Beslenme için doğru olan söylem sigara ve alkol gibi diğer riskli tüketimler için de geçerlidir ki, sigara ve alkol her yıl beş yüz binden fazla insanın erken ölümüne…