Beden diliniz, alışkalıklarınız ve seçimleriniz sizi nasıl ele verir?
Yemeğinizi yeme şeklinizin karşınızdakine cinsel alışkanlıklarınızla ilgili ipuçları verdiğini biliyor muydunuz? Ya da masanızın, patronunuzun terfi ya da zam konusundaki fikrini etkilediğini? Biçim ve pazarlamanın bilinçaltımıza bazı mesajlar gönderdiğini biliyoruz peki ya sizin kendinizle ilgili gönderdiğiniz mesajlar?
Beden dili uzmanı Judi James kahve seçiminizden yediğiniz sandviçe, yüksek topuklardan yatağınıza kadar tüm alışkanlıklarınızın ve seçimlerinizin altında yatan gizli anlamları açığa çıkarıyor ve kendinizle ilgili hiç bilmediğiniz özelliklerin farkına varmanızı sağlıyor. Bu sayede insanların sizi gerçekte nasıl algıladıklarını ve bunu nasıl değiştirebileceğinizi, ayrıca arkadaşlarınız, aileniz ya da olası sevgilinizle ilgili bilmek istediğiniz her şeyi öğrenebilirsiniz. Hem de onlara tek bir soru bile sormadan!
Bağımlılık yapan bu eğlenceli kitabı okuduktan sonra, kahvenizin köpüğünü yalamadan önce veya son kalan kremalı bisküviyi almadan önce tekrar düşüneceksiniz!
“Akıllıca yazılmış ve çok eğlenceli!”
-Sunday Times-
“Judy James’in yaptığı gözlemler keskin ve zekice.”
-Telegraph-
“Beden dili gurusu!”
-Elle-
‘Herkesi, en çok da kendini gözlemle.’
— Benjamin Franklin
.. güçlü bir “marka ” insanların sizi tüm diğer markalara tercih etmesidir. ’
– Louise Mowbray (Marka Danışmanı)
‘Koşu bandında ne giyiyorsunuz? Ben düz ayakkabı giymeye dayanamıyorum. ’
– Victoria Beckham
İÇİNDEKİLER
Giriş: Beden Dili Şifreniz Nedir ve
Kendinizi Nasıl Ele Verirsiniz 7
Birinci Kısım: Alışkanlıklarınız Sizi Nasıl Ele Verir 11
Bölüm 1 Seçimler ve Tatlar Sizi Nasıl Tanımlar 13
Bölüm 2 Görüntünüzün Altında Yatan Gizli Mesajlar 18
Bölüm 3 Davranışlarınız ve Seçimleriniz Sizi Nasıl Ele Verir 57
Bölüm 4 Evinizde Yatan Gizli Mesajlar 86
Bölüm 5 İş Hayatınızın Gizli Mesajları 113
İkinci Kısım: İnsanları Nasıl Okuruz 137
Bölüm 6 İşyeri, Aile ve Arkadaşlar 139
Bölüm 7 Flört Etmek ve Evlenmek 170
Üçüncü Kısım: İstediklerimizi Elde Etmek için Alışkanlıklarımızı Nasıl Değiştirebiliriz 231
Bölüm 8 İnsanların Beğenisini Kazanmak 233
Bölüm 9 Başkalarının Sizi Görme Biçimini Değiştirmek 243
Bölüm 10 Çekim Gücü 269
Sonuç: Bu Kitabı Okumak Sizi Nasıl Ele Verir 293
GİRİŞ
BEDEN DİLİ ŞİFRENİZ NEDİR VE
KENDİNİZİ NASIL ELE VERİRSİNİZ?
İnsanların sizi değerlendirmesi ne kadar sürüyor? Bir dakika mı? Yoksa on saniye mi? Yakın zamanda yapılan bir araştırma insanların – doğru ya da yanlış – büyük yargılarda bulunması için saniyenin onda birinin yeterli olduğunu ortaya koymuştur. Saniyenin onda birinde sahip oldukları yargı ve fikirler, çekicilikten statüye ve hatta çalıştırılabildiği ve kişiliğimize kadar pek çok alanı kapsamaktadır.
Bu varsayımların tam olarak nasıl gerçekleştirildikleri karmaşık bir süreçtir. Ama kesin olan şudur ki önyargılar yüzeysel ve bilinçaltından kaynaklanan yüzlerce seçimin bir sonucudur ve bu seçimlerin hepsi sizin tarafınızdan yapılmıştır. Her gün beyniniz bu seçimlerin binlercesini gerçekleştirmekte, toplantıya götüreceğiniz kalemi, cep telefonunuza yüklediğiniz zil sesini ve kahve makinesinden aldığınız içeceği seçmektedir. Hatta bu kitabı okuma seçimini de beyniniz gerçekleştirmiştir. Bütün bu seçimler “sen” adı verilen bütünsel imgeyi oluşturmaktadır.
Bu kitabı okurken, bir kısmı bilinçli ama çoğu bilinçdışı verilen bu kararların, saçma görünmelerine karşın ne kadar önemli olduklarını ve birer anlamı olduğunu keşfedeceksiniz. Her bir seçim kişilik özellikleriniz hakkında açık mesajlar yollar ve insanların sizi algılayışını derinden etkiler.
Hayatın modern ve hızlı gidişatı nedeniyle insanları mümkün olan en kısa zamanda ve çok az veriyle değerlendirmeye çalışırız.
Bu dikkat süresi kısaldıkça ve topluluklar genişledikçe sevgili bulabilmek için hızlı-çıkma yöntemlerine ve arkadaş bulabilmek için Facebook gibi ortamlara başvururuz. Örneğin bugün kaç kişi gördünüz? Eğer büyük bir şehirde yaşıyorsanız gün boyunca binlerce insanla karşılaşmış olmalısınız. Ve eğer büyük bir şirkette çalışıyorsanız yüzlerce insan daha görmüşsünüzdür.
Hayatta kalma moduna geçen diğer hayvanlarda da olduğu gibi beyniniz bu gördüğünüz insanları değerlendirir ve yok saymak, etkilenmek, dikkatli olmak veya metroda tehlikeli gözüken bir adam gördüğünüzde hissettiğiniz gerçek korku ya da asansöre genel müdürle birlikte bindiğinizde hissettiğiniz algısal korku gibi, onlara karşı ne hissedeceğinize karar verir.
Neyse ki bu kararların çoğunu hiç düşünmeden verirsiniz, ya da en azından bilinçli olarak düşünmezsiniz. Çünkü kabul edin, herkes için ayrı ayrı düşünecek ve analiz yapacak enerjiniz ve vaktiniz yok. Siz bir an önce sandviçinizi alıp işe geç kalmamaya odaklanmışken sıradaki diğer insanları inceleyemezsiniz. Akşamlan bir restorana ya da bara gittiğinizde etrafınızdaki insanlarla ilgili bir izlenim edinirsiniz ve bunu da genellikle “hislerinizle” açıklarsınız. Kendinize bir kere olsun neden diye sormadan yanı başınızdaki insanlardan hoşlanmış, hoşlanmamış, onlara güvenmiş, güvenmemiş, onları dinlemiş ya da yok saymışsınızdır. Çünkü psikologlar tarafından bilişsel cebir adı verilen bir süreç sayesinde beynimiz bu sonuçlara doğrudan gitmektedir.
Peki bu “biçimin içeriğe üstün gelmesi durumu” sıkıcı bir biçimde kahvaltıdan politikacılara kadar bütün alanlarda geçerli olurken neden bu şekilde davrandığımızı ve kendimizi insanlara bu şekilde aktardığımızı daha derin düşünmemiz gerekmez mi? Bıraktığımız bütünsel etkide birkaç küçük değişiklik yapıp insanlara kendimizle ve düşüncelerimizle ilgili verdiğimiz mesajları daha derinden keşfedebiliriz. Çünkü siz her ne kadar “kendim olmak” tarikatının yaşam boyu üyesi olsanız da o karman çorman masanız ya da toplantıya götürdüğünüz o eski tükenmez kalem aslında patronunuza sizin güvenilmez biri olduğunuzu söylüyor olabilir. Ya da yatağınızın üzerindeki pelüş oyuncak yığını aslında sizi platonik bir kız kurusu gibi gösteriyor olabilir.
Analitik yolda yürürken ve diğer insanların özelliklerini irdelerken bir parça psikolojik uydu-navigasyon yöntemi kullanmaya ne dersiniz? Onların burçlardan ziyade dövmelerinin altında yatan anlamları keşfedebilir ya da banyolarındaki detaylardan kişilikleri-ne dair ipuçları elde edebilirsiniz. Ya da maaşınıza zam almak için patronunuzun o gün nasıl göründüğünü kollamak yerine kullandığı arabanın rengine bakabilirsiniz.
Siz hâlâ insanların sizi tamsalar çok seveceklerine mi inanıyorsunuz? Sizinle daha fazla vakit geçirseler önyargılarının kırılacağına ve adil olmayan varsayımlarını bir kenara bırakacaklarına mı inanıyorsunuz?
Ama size kötü bir haberim var: İnsanların bu fikirleri değişmiyor. En azından büyük oranda değişmiyor.
İlk izlenim bilimini araştıran bilim insanları önyargılarımızı kolay kolay değiştiremediğimizi ortaya çıkarmışlardır. Her ne kadar siz bu izlenimleri görsel yargılara ve varsayımlara bağlayıp, bilgi ve tecrübelerinize göre mantıklı bir şekilde değerlendirmeye çalışsanız da karşınıza evrimin çıktığını görürsünüz.
İnsanoğlu diğer insanlar hakkında hızlı bir biçimde karar vermeye programlanmıştır. Bu bizim hayatta kalma programımızın bir parçasıdır. İçgüdüsel olarak yaptığınız ilk değerlendirmeler bir kav-gadan, güvenlik hissinden ya da tehlike algısından kaynaklanıyor olabilir ama bu durum beyni karmaşık bilgi bombardımanına tabi tutar ve beyin bu nedenle genellikle ilk izlenimi yaşamsal olarak algılama eğilimine girer. İşin güzel tarafı bu kuralları öğrendikten sonra insanlara gönderdiğimiz mesajları, alışkanlıklarımızda ve davranışlarımızda ince ayar yaparak değiştirebilmemizdir. Bu tek-niğe “izlenim yönetimi” adı verilir. Bu durum, modem dünyada başarılı olabilmek için sözlü ve sözsüz mesajlarımızı uyarlama ve değiştirme yeteneğimizi yansıtmaktadır. Bu kitapta her gün verdiğiniz yüzlerce kararın gizli kodunu keşfedecek ve kendinizle ilgili çoğu zaman farkında olmadan gönderdiğiniz mesajların anlamını kavrayacaksınız. Gerçek görünüşünüzün özüne inecek ve kendinizle ilgili duymak bile istemediğiniz şeyleri öğreneceksiniz. Aynı zamanda çevrenizdeki insanlara dair derin bilgiler edinmiş olacaksınız. Bu durum sizi Kod Adı “Sen” adını verdiğimiz – kararlarımız ve alışkanlıklarımızın arkasındaki gizli dil – koda vakıf kılacak ve kendi özünüzü değiştirmeden gönderdiğiniz mesajı değiştirmenize yardımcı olacaktır.
Birinci bölümde korkularınız ayağa kalkabilir çünkü içsel düşüncelerinize ve zaaflarınıza, gündelik kararlarınıza mercek tutuluyor.
Ismarladığınız kahvenin sosyalliğinizle ve yaşam tarzınızla ilgili ciddi veriler sunduğunu biliyor muydunuz? Ya da öğle yemeği için ısmarladığınız yemeğin cinsel tercihlerinizi açığa çıkardığını? Dağınık masanızın sizin düşünme ve çalışma süreçlerinizle ilgili ne gibi bilgiler ifşa ettiğini hiç düşündünüz mü? Gardırobunuzun durumunun ya da yatağınızın altının bize neler ifade ettiğini?
İkinci bölümde diğer insanları analiz etmeyi öğreneceksiniz. Bu analize hayatınızda en çok değer verdiğiniz insanları, sevgilinizi, patronunuzu ve olası aşklarınızı da dahil edeceğiz. Kişisel tercihlerinin ve davranışlarının ne anlama geldiğini size göstereceğiz ve hatta size bu kişilerin banyolarını gizlice gözetlemeniz gerektiğini söyleyeceğiz.
Üçüncü bölümde size izlenim yönetimiyle ilgili her şeyi aktara-cağız ve size, insanlar üzerinde bıraktığınız etkiyi değiştirmek için ne gibi değişiklikler yapmanız gerektiğini göstereceğiz. Böylece kariyerinizde, çıkma ve evlenme oyunlarında daha başarılı olacaksınız Hadi başlayalım.
BİRİNCİ KISIM
ALIŞKANLIKLARINIZ SİZİ NASIL ELE VERİR?
1
SEÇİMLER VE TATLAR SİZİ NASIL TANIMLAR?
Gündelik kararlarınızın her birinin altında birçok faktör yatmakta-dır. Bu faktörlerin bir kısmı bilinçlidir ancak çoğu bilinçaltından kaynaklanmakta ve kişiliğinize dair sizin bile bilmediğiniz unsurları açığa çıkartmaktadır. Düzenli olarak gerçekleştirdiğiniz bir eylemi ele alalım, örneğin günlük gazete seçiminizi. Bu seçimi yaparken etkilenmiş olabileceğiniz faktörlerin bir kısmı aşağıda sıralanmıştır:
Size göre:
1. ‘En çok bu gazete hoşuma gidiyor’
2. ‘Spor haberleri için satın alıyorum’
3. ‘Siyasi fikirleri benimkilerle örtüşüyor’
4. ‘Ucuz”
5. ‘Bu, her zaman aldığım gazete’
Gerçekte:
6. Tarihsel açıdan: Ebeveynlerinizin tercihlerinden etkilendiniz ve çocukluğunuzda sürekli gördüğünüz gazeteyi alıyorsunuz.
7. Kas hafızası: Aynı gazeteyi her gün düşünme gereği duymadan alıyorsunuzdur. Alışkanlık düşünme baskısını ve çoktan seçme stresini engeller.
8. Sınıf ve Özlem: Bulvar gazetesi ya da yaygın gazete tercihiniz kendinizi sınıf olarak nereye konumlandırdığınızla da ilgilidir.
9. Küçük çaplı bir gazeteden yaygın bir gazeteye geçerken kendinizi sınıf atlamış gibi hissedebilirsiniz.
10. Göz aşinalığı: Gözünüz bu baskı tipinde ve ebadında algılamaya alışmış olabilir.
11. Dokunsal aşinalık: Bu gazetenin tuşesi ve sayfaları çevirirkenki hareketi hoşunuza gidiyor olabilir.
12. Güven: Aşinalık gazeteye ve yazarların yazdıklarına yanlış bir güven duymamıza yol açıyor olabilir.
13. Empati: Bu gazetedeki görüşlerin çoğuna ya katılıyorsunuzdur ya da beyniniz, bunlara katılacak kadar yıkanmıştır.
14. Delegasyon: Gazetenin sizin için önemli kararlar vermesine izin veriyorsunuzdur.
15. Sosyal kabul: Size göre bir düşünce birliği sağlayan gazeteyi okuyorsunuzdur.
16. Listeleme yeteneği: Gazeteniz sizin önceliklerinizi belirliyor ve sizin için bir sıralama yapıyor olabilir.
17. Grup içi kabul: Sizin dahil olduğunuz grup tarafından takdir edilen görüşler ortaya koymanıza yardımcı oluyor olabilir.
18. Mod: Okuduğunuz gazete sizin gündelik modunuzu belirliyor olabilir. Bazıları neşelendirir, bazıları kaygı uyandırır. Bazıları sağlık ve güvenlik gibi konularda endişelere yol açar. Gazeteniz, modunuzdur.
DÜZENLİ SEÇİMLERİNİZ: DOĞAL MI YOKSA SONRADAN MI?
Seçimlerimizin, hoşlandığımız ve hoşlanmadığımız şeylerin bilgisinin genlerimizde yattığını varsaymak hem kolaydır hem de tembelliktir. Bunlar kişiliğimizin yaratılıştan gelen ve dolayısıyla değiştirilemez özellikleri değildir. Yani seçimlerimizi kendimiz belirleriz! Bütün seçimler değişkendir ve değişime açıktır. Bunun ilk adımı güncel durumun analiz edilmesi ve “Sen” olarak sunduğumuz şeyin aslında sunmak istediğimiz ve insanların görmek istedikleri şey olup olmadığına karar vermektir.
Alışkanlıklar, değişim iradesine tam olarak sahipsek 12 ila 20 gün içerisinde değişebilirler. Hiç çayınızı şekersiz içmeyi denediniz mi? İlk bardağın tadı size berbat gelecektir. Hatta tüyleriniz ürperecek, yüzünüz ekşiyecektir. Tiksinme belirtileri göstereceksiniz, tıpkı zehirli maddelerle karşılaşan hayvanlar gibi. Ama eğer azimle devam ederseniz o tiksindirici tat zaman içerisinde azalacaktır. Yak-laşık yirmi bardaktan sonra genel bir kabul noktasına erişeceksiniz. Bu noktadan sonra çayınıza şeker koyduğunuz zaman benzer iğren-me tepkileri vermeye başlarsınız.
Güçlü hoşlanmalar ve hoşlanmamalar bile tahmin ettiğinizden daha kolay bir biçimde değişebilirler. Böylece siz de kişiliğinizin bilmediğiniz yönlerini keşfetmiş ve bazı yönlerinizi nasıl değiştirebildiğinizi görmüş olursunuz. Eğer birileri bir şeyden hoşlanıyorsa sizin de o şeyden hoşlanmamanız için hiçbir somut neden yoktur. Bunun tek istisnası hayatta kalma temeline dayanan içgüdüsel seçimlerdir, acıya ve yüksek sese gösterdiğimiz tepkide olduğu gibi. Geri kalan her şey değiştirilebilir, eğer inanç sisteminizi atlatırsanız.
Seçimler ve tatlar kişiliğinizi ifşa etme potansiyeline sahip oldukları için bunları değiştirmek ve yönlendirmek sizi modem hayatta daha başarılı biri haline getirecektir.
MANTIĞA KARŞI DUYGU: ÖRÜMCEKLERDEN NEFRET EDERİM
Seçiminizin konusu çıkacağınız kişi ya da giyeceğiniz giysi olsa bile bu seçimi beyninizin sayısız alternatifler arasından yaptığı mantıklı bir seçim olarak mı düşünüyorsunuz?
İnanç sistemleri bilinçaltınızda depoladığınız ve çoğunlukla mantıklı seçimlerinizi etkileyen düşünce yığınlarıdır. Örneğin eğer çocukluğunuzda annenizin örümcekten aşırı korktuğuna tanıklık et…