Süper Koşucu | Güzin Öztürk


Elif Çokkoşar’la tanışmaya… pardon, koşmaya hazır mısınız?

Ödüllü yazar Güzin Öztürk, “Tek Başıma Okuyorum!” koleksiyonuna eklenen Süper Koşucu’da azmin, tutkunun ve kararlılığın bir hortum kadar etkili olabileceğini mizahın gücüyle ve kendine has ritmik üslubuyla anlatıyor.

Küçük Elif’in büyük hayalini umut yüklü bir öyküye dönüştüren yazar, her çocuğun, yeteneklerini geliştirebilmesi için büyüklerinin yönlendirmesine ve yüreklendirmesine gereksinim duyacağını hatırlatıyor.

Duygularını ve isteklerini ifade etmekte zorlananlara cesaret aşılayan kitap, kendini gerçekleştirme yolunda çocuklara müthiş bir güdülenme sağlıyor.

Elif, gerçekten çok ama çok hızlı koşuyor. Öyle ki, babası izin vermese bile Elif kendini bu tutkusundan bir türlü alıkoyamıyor. Hatta ondan gizlice yarışmalara katılıyor ve önlenemez hızıyla kasaba sakinlerini de içine kattığı büyük hortumlar oluşturuyor. Büyüyünce olimpiyatlara katılmak arzusuyla yanıp tutuşan Elif’in hayallerinden vazgeçmeye hiç ama hiç niyeti yok. Hem de sakinliği ve üşengeçliğiyle nam salmış babası Sakin Bey’e rağmen. Ta ki bir gün…

Hedefe giden yolda irade gücünün ve kararlı duruşun önemine değinen Süper Koşucu, geleceğe dönük adımlar atan çocukların, ebeveynleri ile arasındaki uyuma ve karşılıklı saygıya dikkat çekiyor.

Hızıyla yarattığı hortumlarda leziz çay partileri düzenlenen Elif’in azim dolu öyküsü, koştura koştura okunacak kadar eğlenceli, hayallerinin peşinden koşacak çocuklara ilham verecek kadar da sevimli…

O Sabah

Sütliman kasabasının ilk çocuk koşusu o sabah yapılacaktı. Elif’in, bu yarışa hazırlanması gerekmiyordu. “On kilometre nedir ki?” dedi kendi kendine. “Çocuk oyuncağı! Hu ha ha! Hu ha ha!” Koşmadan önce hep böyle nefes alır verirdi.

Her şey güzel gidiyordu. Yerini aldı; bir bacağı önde, diğeri arkada, hafif dizlerinden bükük, yere eğildi. Herkes hazır. Birr… İkiii… Üüç! Buum!

Çita gibiydi Elif. Baştan sona birinciliği kimseye kaptırmadı. Kırmızı kurdeleyi ne zaman göğüslediğini fark etmedi. Bilmediği bir yere varmıştı. Yanakları koşmaktan al aldı. “Burası da neresi?” dedi benzin istasyonundaki adama. “Hızlı Kent’in girişi,” diye karşılık aldı. “İyi de, nasıl oldu ki bu? Sütliman kasabası nerede?” “Tam otuz kilometre geride!”

Daha önce de hızını alamadığı olmuştu. Ama en fazla, kasabanın sınırına kadar gitmişti. Derste, sıranın altında, bacaklarının koşar gibi hareket ettiğini hatırladı. Sonra, koşmayı ne kadar çok sevdiğini hatırladı. Sonra, kendisi hakkında “Bir rüzgâr esti sanki…” dediklerini hatırladı. Koşarken onu görmek zordu. Ve sonra, Kaymakam’ın, “Bu iş böyle olmaz. Hepimizi hortum gibi süpürmeye devam edemezsin,” dediğini hatırladı.

Ah, bunları hatırladı ama arka arkaya patlayan flaşlar… Bu hiç iyi olmamıştı. Küçücük bir kasabada çocukların yaptığı koşudan kime neydi? Elif’in gizlice katıldığı ilk yarış, yerel gazetenin ilk sayfa haberi oldu. O sabah, keşke babası gazeteyi okumamış olsaydı… Babasının şaşkınlıktan, öndeki iki dişi pıt diye düştü. Bilmem kaç yıl önce, futbol topu yüzünden kırılmışlardı. O gün bu gündür, heyecanlanınca, kızınca pıt diye düşerlerdi.

Gazetedeki resimde, kırmızı kurdele kopmuş görünüyordu. Fakat yarışmacıdan iz yoktu. “Sütliman kasabasının ilk çocuk koşusu tamamlandı. Yarışmayı kazanan durdurulamadı. Elif Çokkoşar’ın ödülünü belediye binasından alması bekleniyor.” Ah o sabah, o gazete! “Elif, koşuyor demek ha! Vay haylaz vay!”

Sü-per Ko-şu-cu

“Kızım, okulun fen koluna girecektin hani? Bana özenmiyor musun hiç?” “Ama baba…” “Bak, ben koşuyor muyum hiç? Doğru düzgün yürümüyorum bile.” “Ama ben…” “Geçen gün kumanda sehpanın orada kalmış. Ayağa bile kalkmadım. Sırtımı kaşıdığım aletle kumandayı kendime doğru çektim.”

“Babacığım ama ben…”
“Büyüyünce kaçırdığın otobüsü yakalamak için koşarsın he he he…”
“Ba…”

“Vapuru kaçırmamak için koşarsııın, işe geç kalmamak içiiin, köpeğinin arkasındaaan…” “Babacığım, üşendiğin için sırtını kaşıdığın aleti kullanman tembellik. Hem ben, koşucu olmak istiyorum. Sü-per ko-şu-cu! Büyüyünce olimpiyatlara katılmak istiyorum!” “…” “Duydun mu beni?” Elif’in babasının öndeki iki takma dişi, pıt diye kucağına düştü. Evin köpeği Fırfır hiç vakit kaybetmedi, onları alıp akvaryumun içine attı.

 

Benzer İçerikler

Gökten Not Yağıyor! – Rosie ve Musa’nın Maceraları

yakutlu

Elfabe – El ve Yüz Çizgilerinden Karakter Tahlili

yakutlu

Karne Sevinci

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy