SUNUŞ
BU KİTAP, yaklaşık beş yıllık bir gözlem ve çalışmanın ürünüdür. İnsanlarla etkileşimde bulunduğum hemen her ortamda; insanlann hayata bakışını, birbirlerine karşı davranışlarını, geçmiş ve geleceğe ilişkin düşüncelerini gözlemledim. Kendi davranışlarımı ve insanlarda karşılık bulmak istediğim dileklerimi sorguladım.
Cevap aradığım sorular şunlardı: Genel olarak zenginlik ve konfor her geçen gün arttığı halde insanların hak ve hukuk anlayışı neden gelişmiyor? Başkalarıyla çekişmeden, çatışmadan birlikte yaşamanın yolunu bulabilir miyiz? Değersiz unsurlara niçin bu kadar fazla değer veriyoruz? Neler uğrunda kendimize ve çevremize zulmediyoruz? Hayatımızın gayesini neden unutuyoruz veya hiç keşfedebildik.
Elinizdeki kitabın amacı, yukarıda bahsi geçen türden birçok problem ve çözüm yolları hakkında insanları yeniden düşünmeye teşvik etmektir. Çağdaş insanın mutluluğu aradıkça neden açmazlara düştüğüne dair ipuçları vermektedir.
Hayat mücadelesinde yorgun düştüğünü hisseden insanlar vardır. Ya da tam aksi bir şekilde bitmek bilmeyen bir enerjiyle hayata asılıp, önüne geleni ezip geçenlere şahit oluruz. Hayata anlam veremeyip kafası karışanlar veya çok fazla anlam yükleyip içinden çıkamayanlar… Hayatı, beklentilerine bir türlü ayak uyduramayan insanlar… Başkaları tarafından anlaşılamamaktan şikâyet edenler veya insanları anlayamamaktan dert yananlar… Hep birlikte yeniden düşüneceğiz: Biz aslında neyiz?
Peşinden koştuğumuz ne varsa gözden geçireceğiz. Lüzumsuz meşgaleler ve mesnetsiz saplantılarla, hakka ve hakikate gözlerini kapayan İnsanların neden çığ gibi arttığını tartışacağız. İnsanın inançlarını bile çarpıtan, unuttu-ran sayısız kavram, olgu ve davranış şekline yeniden dikkat çekeceğiz.
Kitaptaki her alt başlık detaylı bir çalışmanın konusu olabilecek nitelikte. Burada, mümkün olduğunca çok sayıda konuyu gözönüne alabilme amacı güdülmüştür. Bir konuyu derinlemesine incelemekle, farklı farklı alanların özünü vermeye çalışmak elbette aynı değildir. Umudumuz, her bir konunun ilende daha ayrıntılı çalışmalara konu olmasıdır.
Piyasadaki sayısız kişisel gelişim kitaplarından biri değil bu. Hatta o kitapların içerdiği birçok kavramı, insanları dolap beygirine çevirdiği için reddeden ve red gerekçelerini de izah eden bölümler bulacaksınız. Yetinebilmeyi, utanabilmeyi, doğal kalabilmeyi teşvik gayreti var. Batı kültür ve medeniyetinin kutsadığı bazı terimlerin insanı değersizleştirdiğinden yakınmalar var.
Referans gösterilen kaynakların her birinin tümden benimsendiği ve tavsiye edildiği düşünülmemeli. Bazılarından sadece ilgili konuya uygun düştüğü için güncel ve etkileyici ifadeler alınmıştır
Çok sayıda konuyu kapsama gayretinde olan bir çalışmanın en zor yanlarından biri, bölümler arasında kuvvetli bağlantılar kurabilmektir Bu nedenle konular arasındaki halkaların kısmen gevşekliği peşinen kabulümüzdür. Aslında amaç da bir roman gibi olaylar arasında bağlantılar kurarak okuru heyecanlandırmak değil. Bu kitapla konu edilen alanlar dünün veya sadece bugünün meseleleri değildir. Birçoğu gündelik hayatta aksi düşünülemeyen “Eee, ne yapayım yani?” denilen türden alışkanlık duvarına çakılmış paslı çivilerdir. Bu paslı çivileri yerinden oynatma gayreti var. Mütevazı bir gayret…
Dünyayı eğlence ve saf huzur meydanı olarak algıladığımız sanılmasın. Ama “Habil ile Kabil’den beri böyle gelmiş, böyle gider” diyenlere de katılmıyoruz.
Şunu da belirtmek gerekir ki, yazarın bu kitaptaki eleştiri ve önerilerinin muhataplarından biri de, yine bizzat kendisidir.
Hüseyin TUNÇ
İstanbul, 2010
GİRİŞ
İNSANIN PROBLEM ettiği alanların başında kendi çevresi gelir. Gerekçenin haklı olup olmadığı veya konunun önem derecesi dikkate alınmaz. Yakın çevremizle (aile, akraba, is arkadaşı, komşu vb.) didişir dururuz. Çünkü dostlarımızdan ve yakınımızdakilerden beklentilerimiz yüksektir, farklıdır. Bu nedenle “Yabancının attığı taş incitmez, dostun attığı gül yaralar.” Belki de bir çelişkidir bu. Elâleme gösterdiğimiz tahammül ve hoşgörüyü en yakınımızdan esirgeriz.
Peki, en yakınımız neden affedilemeyecek bir davranışta bulunur bize karşı? Ya da başkaları umurumuzda olmaz da, biz çevremizdekilere neden haset ederiz? Saldırıya uğramaktan korkan insan, başkalarına neden saldırır’ Neden “hak, hukuk, özgürlük” diye yeri göğü inletenler, uygulamada o değerleri en çok ihmal edenlerdir? Bütün bunları biz mi hak ederiz, yoksa insanlığın girdiği yanlış yolun anonimleşmiş neticeleri midir bunlar’
Bir insanı başka bir insana ihanete ya da kötülüğe yönlendiren nedir? Daha üstün olabilme beklentisi, diğerlerinin sıkıntısından haz duyma veya yapılan bu yanlışı cezalandırma isteği olabilir. Bu istekler ve isteklerin yönlendirdiği davranışlar, bazı durumlarda aklı ve vicdanı tamamen devredışı bırakabiliyor.
…