Kedi Olarak Hayatım | Carlie Sorosiak


Leonard bir uzaylı.

Onun hiçbir zaman bir adı olmadı.

Ya da bir vücudu. Ya da en iyi arkadaşı.

Leonard’ın galaksisinde yaşayan her uzaylı, üç yüzüncü doğum gününde ödül olarak dünyadaki bir canlının bedeninde vakit geçirmeye hak kazanır. Bu fırsat ayağına geldiği için çok heyecanlı olan Leonard, ulusal bir parkta orman koruyucusu olarak dünyaya gelmeyi beklerken kendini bir sokak kedisinin bedeninde bulur.

Neyse ki Leonard’ın yolu Olive adındaki genç bir insanla kesişir ve birlikte bir yuva bulmak için yolculuğa atılırlar.

Ben Cosmo’nun yazarından bir aile bulmanın ne demek olduğuna dair eğlenceli, dokunaklı ve sürükleyici bir hikâye.

Evimizi sevgiyle ve
kedilerle dolduran anneme

“O noktaya tekrar bakın. O nokta burası.
O nokta evimiz. O nokta biziz.”
Carl Sagan

1

İnsanlar uzaylılar hakkında çok yanılıyor. Bazen televizyonda kocaman gözlü, bahar yapraklarını andıran yeşil tenli görüntülerimize rastlıyorum ve Bunu kim uydurdu acaba? Böyle bir şeyi neden yapmış olabilirler ki? diye merak ediyorum. Olive, bu tür programları izlemememi söyler hep. “Kâbus göreceksin,” der. Bu yüzden, böyle zamanlarda, televizyonu kapatıp birlikte pencerenin yanına kıvrılır, dalgaların huzur veren yumuşak sesini dinleriz. İşin aslı, ben buraya ait değilim. Yani burada temelli, sonsuza dek kalmayacağım. Gece yarısı bu karavanla hızla karanlık yollara dalmamızın nedeni de bu zaten. Şu anda Olive’in üzerinde eski bir tulum var ve beni kucağında tutuyor. Öyle kıpır kıpır kıpırdanmıyorum. Kimseyi tırmalamıyorum. Ben o tür kedilerden değilim.

“Beni unutmayacaksın,” diyor Olive, alnını alnıma bastırarak. “Ne olur, beni unutmayacağına söz ver.” Olive, kızarmış tarçınlı ekmek ve frambuazlı şampuan kokuyor. Saçında papatya şekilli tokaları var. Bir an, ona olan sevgimden yalan söylemeyi düşünüyorum. Aklımdaki cümleler şunlar: Seni hep hatırlayacağım. Seni asla unutamam. Ama bugüne kadar ona karşı hep dürüst oldum. Ayrıca galaksiler arası yolculuğun kuralları çok nettir.

Yarın, şimdiye kadar hissettiğim her şeyi unutacağım. Olive aklımda bir veriden, işlenmemiş bir bilgiden ibaret olacak. Papatya şekilli tokalarını, cumartesileri öğleden sonra iskelede geçirdiğimiz zamanları hatırlayacağım ama plaj havlusunu paylaşmanın, birlikte kitap okumanın ya da haziran ayında, ikindi güneşinin altında uykuya dalmanın nasıl bir his olduğunu hatırlamayacağım.

Oysa Olive bunu hiç hak etmiyor. O bir bilgi yığınından çok daha fazlası. Gönülsüzce mırlıyorum. Mırıltılarım göğsümde hafifçe titriyor. “Eve gidiyorsun,” diyor Olive yüzünde soluk bir gülümsemeyle. “Eve.” Karavan gitgide hızlanıyor. Gökyüzü yıldızlarla dolu. Bu kadar küçük, fâni bir varlık olmayı özleyeceğimi söylemek istiyorum ona. Geri dönmeye hazır mıyım? Bir yanım buna hazır. Bir yandan da gözlerimi kapatıp bu karavanın duvarlarına sıkıca tutunduğumu hayal ediyorum. Olive beni tezgâha yerleştirince patilerimin altında plastiğin soğukluğunu hissediyorum. Dizüstü bilgisayarını açıp Yazmak ister misin? der gibi klavyeyi bana doğru çeviriyor. Ama ben kafamı sağa sola sallayıp tüylerimi titretiyorum. “Konuşmak istemiyor musun?” diye soruyor. Ne söyleyebilirim ki? İşleri Olive için daha da zorlaştırmak istemiyorum, bunu ona borçluyum. Bu yüzden bilgisayarı kullanmayacağım.

Ona yanımda götürmeyi istediğim tek şeyin ne olduğunu söylemeyeceğim. Belki yeteri kadar odaklanırsam Olive’in bir parçasını içimde taşıyabilirim. Böylece nasıl hissettiğimi, bir zamanlar dünyalı bir kızı tanımanın nasıl bir duygu olduğunu hatırlarım. “PEKİ,” deyip içini çekerek bilgisayarını kapatıyor.

“Hiç değilse mamanı ye.” Mamamı yiyorum. Dilimde ekşi bir tat bırakan alabalık aromalı bir mama bu. Yavaşça çiğneyip lokmaların tadını çıkarıyorum. Bu, kedi olarak yiyeceğim son yemeklerden biri. Ben hep bu bedende yaşamadım. Adım hep Leonard değildi. Mama kabımı güzelce yalarken Olive başımı okşuyor. “Kedi olmayı istememiştin, biliyorum,” diyor usulca. O kadar sessiz konuşuyor ki onu duyabilmek için kulaklarımı kaldırıyorum. “Ama sen çok, hem de çok iyi bir kedisin.” Artık bilgisayarı istiyorum.

Patilerim aklımdaki cümleyi yazmak için sabırsızlanıyor. Sen de çok, hem de çok iyi bir insansın, diye yazıyorum. Çünkü o gerçekten iyi biri. Ben gittikten sonra da öyle olmaya devam edecek. Kendinizi bırakıp bir fırsat verirseniz hikâyemiz hoşunuza gidebilir. Bizim hikâyemiz; peynirli sandviçler, bir akvaryum ve bir aileyle ilgili. İçinde neşe ve hüzün var. Ayrıca bu benim insan olmanın ne anlama geldiğini öğrenme hikâyem. Yeryüzüne gelirken insan olmam gerekiyordu. İşte hikâyeye de tam olarak bu noktadan başlayacağım.

 

Benzer İçerikler

Gökkuşağı Tuttu Ellerimizden

yakutlu

Sakız Kızın Günleri

yakutlu

Perdeli Pencereler

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy