Bahçedeki ağaçların üzerinde kuşları görünce durdu. Bir süre, ağaçların yeşil yaprakları arasında kuyruklarını titreterek öten kuşları izledi…Onları izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadı.
Kuşları daha yakından gördüğünde, heyecanı büsbütün arttı. Bu kadar çok kuşu şarkı söylerken ilk kez görüyordu.
Kuşlar korosunun şarkıları, çok hoşuna gitmişti. Onları daha yakından görmek istiyordu. Biraz yaklaştı. Birkaç adım atar atmaz kuşlar, “pırrr…!” diye uçup bir ağacın dalına kondular…
***
EYLÜL UÇMAK İSTİYOR
Bahçedeki ağaçların üstü kuştan geçilmiyor. Ağaçların dallarına konan kuşlar, durmadan dinlenmeden ötüyor. Bu kuş sesleri Eylül’ü çok heyecanlandırıyor. Bir kuş sesi duyduğunda içi içine sığmıyor Eylül’ün.
Eylül daha beş yaşında. Kuş seslerini duyar duymaz, o gün de önce bir çığlık attı. Çığlığın ardından, sesin geldiği yöne koştu. Bahçedeki ağaçların üzerinde kuşları görünce durdu. Bir süre, ağaçların yeşil yaprakları arasında kuyruklarını titreterek öten kuşları izledi. Eylül, bu görüntüye bayıldı. Onları izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadı.
Kuşları daha yakından gördüğünde, Eylül’ün heyecanı büsbütün arttı. Eylül, bu kadar çok kuşu birlikte şarkı söylerken ilk kez görüyordu.
Kuşlar korosunun şarkıları, Eylül’ün çok hoşuna gitmişti. Ama Eylül, kuşları daha yakından görmek istiyordu.” Onlara biraz daha yaklaştı. Ancak, birkaç adım atar atmaz, olanlar oldu. Kuşlar, “pırrr!” diye uçup ta uzaktaki bir ağaca kondular.
Eylül, onların kendisinden korktuğunu anladı. Kendi kendine, “Bilseydim de onlara o kadar çok yaklaşmasaydım!” diye hayıflandı.
Eylül’ün içinden bir an, kuşlar gibi uçup sessizce onların yanına konmak geçti. Bu düşüncenin ardından hemen işe girişti. Kollarını kanat çırpar gibi sallayarak koşmaya başladı. Çok geçmeden, kuşlar gibi uçamayacağını düşündü. Uçma hevesinden istemeye istemeye vazgeçti. Üzgün, umutsuz, içinden, “Ah! Ben de kuşlar gibi uçabilseydim!” dedi.
Ancak, umutsuzluğu uzun sürmedi. “Kuşlar gibi uçamıyorum; ama ben de yürüyor, koşuyor, konuşuyorum. Kuşlar, konuşamıyor.” diye kendini avuttu.
Eylül bu düşünceler içindeyken, annesi yanına geldi. Önce özlemini, sonra da avuntusunu anlattı annesine. Annesi, önce onun özlemi üzerinde durmadı; ama sonraki düşüncesini onayladı. Sözüne şunları ekledi:
—Okula gidince okumayı, yazmayı da öğreneceksin. Büyüdükçe bilgilerini, becerilerini artıracaksın. O nedenle kuş gibi uçamadığın için yakınman gereksiz. İnsan olduğun için mutluluk duymalısın. Bırak, kuşlar gökyüzünde uçsun; kondukları dallarda ötsün. Biz de yeryüzünde dolaşalım, yürüyelim, koşalım, konuşalım, gülelim, oynayalım.
Ayrıca biz de istediğimiz zaman uçakla gökyüzünde dolaşabiliyoruz. Gemiyle denizlerde; tren, otobüs ve otomobille de karada geziyoruz. Yaptığımız ve yararlanmakta olduğumuz daha nice araç var. Kuşların ve öbür hayvanların yalnızca bir bölümü kendileri için bir yuva yapabiliyor.
Annesinin bu anlattıkları, Eylül’e o güne kadar düşünmediği pek çok şeyi düşündürdü.
Annesine:
—Anne! Hayvanlar da bizim gibi düşünebiliyor mu? diye sordu.
Annesi, gülerek:
—Hayır, dedi.
Eylül, annesinin gülmesinin nedenini merak edip sordu. O da:
—Senin bu sorun, bana Nasrettin Hoca’nın bir fıkrasını anımsattı; ona güldüm, dedi.
Eylül:
—Anlatır mısın o fıkrayı, deyince, annesi Hoca’nın fıkrasını anlattı:
—Nasrettin Hoca bir gün, kümesteki hindilerden birini satmak için pazara götürmüş. Orada bir başka kişinin, papağan denilen ve kendi hindisinin yarısı kadar bile olmayan bir kuşu, yüksek bir fiyatla sattığını görmüş. Bunun üzerine Hoca, hindinin fiyatını yükseltmeye karar vermiş.
Bir süre sonra, yanına bir alıcı yaklaşmış ve hindinin fiyatını sormuş. Hoca fiyatı söyleyince, alıcı şaşırmış:
—Hoca, demiş, hindi o kadar para eder mi?
Hoca’nın canı sıkılmış bu soruya ve:
—Niçin etmesin, demiş. Biraz önce, bunun yarısı kadar bile olmayan bir papağan, bu fiyatın iki katı bir paraya satıldı.
Alıcı:
—Hocam, demiş, o papağanın marifetleri var. O, bizler gibi konuşuyor. Senin hindinin ne marifeti var?
Hoca, önce duraksamış, sonra da:
—Baksana demiş; benim hindi de bizler gibi düşünüyor.
Nasrettin Hoca’nın alıcıya verdiği bu yanıt, konuşmayı dinleyenleri kahkahaya boğmuş.
Fıkra, Eylül’ü de güldürdü.
LASTİK TOPUM
Benim arkadaşlarımdan biri de lastik topumdur. Çok uysal bir arkadaşımdır o. Oyun içinde kimi zaman mızıkçılık etse de her an benimle oynamaya hazırdır. Onu