Bir ülkenin kalkınmasında ya da gerilemesinde, yöneticilerin büyük payı vardır. Yöneticilerin nitelikleri, davranışları, görüşleri, bilgi ve birikimleri ulus açısından çok önemlidir. Doğruluğu ilke edinmiş, dürüst, ileri görüşlü, özverili, çalışkan ve tutarlı yöneticileri işbaşına getirmek her ülkenin ortak sorunudur. Bu masalda, yöneticilerin birçok sınavdan geçirildikten sonra seçilmeleri ele alınıyor. Herkesin bilgisine, çapına ve yeteneklerine uygun iş verilmesinin, kimseye ayrıcalıklı davranılmamasının, hakça bir düzen için tek koşul olduğu vurgulanıyor. Çocuklarımız, ilginç olaylarla dolu bu sınavlardan ders aldıklarında, gelecekte daha başarılı olacakları ortadadır.
***
Bir varmış bir yokmuş. Evlenecek kızları, çalınacak sazları, söylenecek sözleri olan bir ülke varmış. Gel zaman git zaman, satılacak ürünleri, görülecek düğünleri olan bu ülkeyi bir umutsuzluk sarmış.
Çünkü dağlarda sürüler dağılmış, bağlarda ürünler kavrulmuş, evlerin çatıları rüzgârdan savrulmuş. Bir günlük yere üç günde varılmış. Konu komşu, dost akraba birbirine darılmış. Başkalarına sataşmakla ülke kurtulur sanılmış.
Ülkenin okumuşları, dinamik güçleri, ileri görüşlüleri bu durumu çok yönlü ele almışlar. Duygusallıkla değil, akıl ve mantıkla sonuca varmışlar. Nerede hata görmüşlerse orada durmuşlar. Her konuyu bilenine sormuşlar. Sonunda “balık baştan kokar” diyerek, Başkanın sarayına yürümüşler.
Başkana:
– Gözlerden akan yaş değil seldir, burada yaşam zor, öteki ülkelerde neden güzeldir? diye sormuşlar.
Zorlukları aşmada, çözümleri bulmada yetersiz kalan Başkan da:
– Her şeyi yerli yerine koyalım, varsa bir çözüm birlikte bulalım, diye yanıt vermiş.
Bunun üzerine halkın temsilcileri birçok kez toplanmış, dağılmış. Olaylara değişik açılardan bakılmış. Sonunda demokrasi ateşi yakılmış. Başkanların bundan böyle seçimle işbaşına getirilmeleri yolunda karar alınmış. Yönetime herkesin katılmasıyla sorunların daha kolay aşılacağı kanısına varılmış.
Halk son gelişmelerden dolayı biraz umutlanmış. Kendi sorunlarının kendilerince çözülmesinin, en erdemli bir yönetim modeli olacağı düşünülmüş. Tek kişi yönetiminin baskı doğuracağı, kalkınmayı engelleyeceği tartışılmış. Toplumda demokrasi bilinci gelişmiş.
Gel zaman git zaman halkın kendi kendini yönetmesinde de sorunlar çıkmış. Demokrasinin beklenilen sonucu vermemesi umutları yıkmış. Çünkü seçilenlerin projeleri yokmuş. Yapamayacakları işleri seçim zamanlarında dillendirmişler. Gelişigüzel sözler vermişler. Halkı yanıltan beyanlarda bulunarak seçimlerde oy toplamışlar.
Bu yozlaşma sonucunda niteliksiz, beceriksiz, birikimsiz kişiler işbaşına gelir olmuş. Tutarlı ve bilgili kişiler, bu düzeysiz ortam yüzünden adaylıktan uzak durmuş. Sonunda meydanı boş bulan çıkarcılar, diledikleri gibi at koşturmaya başlamış. Halkın gözünü boyayarak işbaşına gelenler, ülkeyi değil kendi çıkarlarını gözetir olmuş. Halkın demokrasi isteği de amacına ulaşamamış.
Yeniden umutsuzluk yaşanmış. Eski sorunlar yeniden gündeme gelmiş. Bu duruma çok üzülen halk, yeniden çözüm üretmeye başlamış. Geniş kitleler bilinçlendirilerek, iyi bir düzen kuruluncaya kadar seçimlerin geçici bir süre dondurulması kararlaştırılmış. Güvenilir kişilerden başkan atanması uygun bulunmuş.
Ancak atanan bu başkanlar da kötü gidişi durduramamışlar. Halkın sorunlarına çözüm bulamamışlar. O yapsın denmiş olmamış, bu yapsın denmiş umulduğu gibi çıkmamış. Seçilenler koltuğa otururken kalçasına iğne batırılmış. Böylece ülkeyi yönetirken daha dikkatli olacağı düşünülmüş.
Sonuç alınamayınca çözüm toplantıları yeniden başlamış. Gece yarılarına kadar ülkenin ileri gelenleri çalışmışlar. Ancak ne köklü bir çözüm bulmuşlar ne de engelleri aşmışlar.
Bu toplantılar sürerken bir gece yarısı birden şimşekler çakmış. Gök uzun süre gümbürdemiş. Korkuyla başını dışarı çıkaranlar, gökyüzünün ortadan yarıldığını, bir yanının sarıya öteki yanının da maviye büründüğünü görmüşler.
Çok şiddetli gürültü çıkararak çakan şimşekler, gökyüzünün sarı yarısında da, mavi yarısında da aynı yazıyı yazar olmuş. Yanıp sönen “ÇÖZÜM ÖTEKİ YARIDA” yazısını okuyan herkes şaşırıyormuş. Ülke sorunlarına çözüm arayanlar, şaşkınlıkları geçince bu yazıların ne anlama geldiğini düşünmeye başlamış.
Uzun tartışmalardan sonra, olayların iki yönlü değerlendirilmesi gerektiği görüşünde birleşmişler.
Bir süre sonra yeniden dışarıyı gözetlediklerinde, az önce iki ayrı renge bürünen gökyüzünün, aynı yıldız kümeleriyle donandığını görmüşler. Bir merdiveni andıran yıldız kümeleri, yanıp yanıp sönüyormuş.
Gökyüzündeki son durumu değerlendirenler, “yükselmenin basamak basamak olabileceği” yorumunda birleşmişler. Son kez gökyüzüne bakıldığında mavi ile sarı bölümlerin karışarak yeşile dönüştüğü görülmüş.
Yerin, göğün yeşile boyanması umutları yeniden artırmış. “Başarımız için yeşil ışık yandı” diyenler daha bir yoğun çaba içine girmişler. Toplantının en coşkulu yerinde, ak sakallı bir ihtiyar kapıyı açmış. Sevecen bakışla içeridekiler selamladıktan sonra söze girmiş:
– Toprağa ekilen tohum yeşerir, sıkıntılı çalışmalar bir gün meyvesini verir, demiş.
İçeridekiler, bu bilge kişiye yanıt verene kadar o ortadan kaybolmuş. Yapılacak işlerin planlanmasına geçilirken ak sakallı bilge yeniden çıkmış ortaya.
– Başkaları için çalışmak erdemli bir iştir. Bu erdemi tadacağınız için kendinizi mutlu görebilirsiniz. Yoğun çalışmanız sizi başarıya götürecek. Ülkeniz en iyi biçimde yönetilecek. Halk esenliğe kavuşacak, demiş.