— Bu çakıyı babam bana armağan etti. Bunu iyi sakla ve beni özlediğin zaman yüzüne sür. Böylece benim tarafımdan okşandığını anlayacaksın…
Rasim, babasının bu sözlerinden öylesine etkilenmişti ki, çakıyı her öptüğünde babasının ellerini yüzünde duyumsardı. Onun tarafından okşandığını sanırdı. Uzun zamandır babasını görmeyen Rasim, ders aralarında bile koynundan çakısını çıkartıp gizlice yüzüne sürmeye başladı. Her fırsatta çakıyı öpüyor sonra da koynuna koyuyordu.
***
İÇİNDEKİ ÖYKÜLER
Sporcu Ali 5
Tuzak 16
Eskici Baba 24
Karabaş’ın Verdiği Ders 31
İki Yolcu 38
Sihirli Çakı 43
Boksör İle Atlet 55
Zehirli Kaymak 59
Sandıktaki Mektup 70
SPORCU ALİ
Ballıca Köyü, öğretmenlerden yana çok şanslıydı. Buraya atanan her öğretmen, eğitimin yanında köyün sorunlarıyla da ilgilenmekteydi. Kemal öğretmen, üç yıl kaldığı Ballıca’da ağaçlandırma seferberliği başlatmış, köylüleri bu konuda bilinçlendirmişti. Derelerin kenarlarına kavaklar dikilmiş, sel taşkınlarını önlemek için orman fidanlıkları kurulmuştu. Bunun dışında İlçe Tarım Müdürlüğünden köyün iklimi ve rakımına uygun meyve fidanları getirtilmişti. Kemal öğretmenden sonra Ballıca’daki ağaç sayısı ikiye üçe katlandı.
Ballıca için ağaç çok önemliydi. Çünkü hiç beklenmedik anda seller oluşmakta ve köyde tehlikeler yaratmaktaydı. Kemal Öğretmen ayrılırken:
— Ağaçlandırma çalışmalarına sakın ara vermeyin, diye uyarmış, bu konuda neler yapılması gerektiğini anlatmıştı.
Kemal Öğretmenden sonra gelen Yusuf Öğretmen ise el sanatlarına çok meraklıydı. Okul dışındaki zamanlarını köylüler arasında geçirmekte ve onları bu konuda bilinçlendirmekteydi. Köyün tek gelir kaynağı baldı. Bal dışında üretilenler, köylülere ancak yettiğinden satılmazdı. Yusuf Öğretmen bir gün köylüleri toplayıp:
— Kışın dört beş ay boş duruyorsunuz. Balın dışında da bir geliriniz yok. Yazın gurbete çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Ben size el sanatlarıyla uğraşmanızı öneriyorum. Boş kaldıkça hatıra ve turistik eşyalar yaparak, aile bütçenize katkıda bulunabilirsiniz, demişti.
El sanatları konusunda bilgili ve becerili olan Yusuf Öğretmen, kısa sürede köylüleri harekete geçirdi. Bu konuda kitaplar ve aletler getirtti, üretilen turistik eşyaların satılmasına da yardımcı oldu.
Ballıcalılar, Kemal ile Yusuf öğretmenin iyiliklerini hiç unutmuyor, onları hep şükranla anıyorlardı.
Köye yeni atanan Fuat Öğretmen ise spora düşkündü. Görev yaptığı her köyde spor sevgisini yaymış, bu konuda yaşlı genç herkesi harekete geçirmişti. Fuat Öğretmen, sporu yaygınlaştırmayı esas görevi kadar önemli sayardı. Bu nedenle atandığı her köye taşınabilir spor aletlerini de götürürdü.
Ballıca’ya da iki at yükü spor aletiyle geldi. Gelir gelmez de gençleri toplayıp, onlara sporun yararlarını anlattı:
— Spor kişiyi bedenen ve ruhen daha sağlıklı yapar. İnsanın zekâsını ve gücünü artırır. Güç anlarda, en doğru davranışlarda bulunma yeteneğini geliştirir, dedi.
Daha sonra spor aletlerini yere dizerek, her birinin nasıl kullanılacağını gösterdi.
— Herkes kendine uygun aletle çalışabilir, dedi. Bunları sizler için getirdim. Belli bir disiplin içinde sporla uğraşın ve ailenizdeki yaşlılara da bu sevgiyi aşılayın. Herkes, sporu sadece gençlerin yapabileceğini sanıyor. Bu düşünce yanlıştır. Yaşlıların da spor yapması gereklidir. Sporun, kireçlenmelerden, kalp sıkıntılarına kadar birçok hastalığa yararlı olduğu kanıtlanmıştır.
Sporu önemseyen bir öğretmenin köye gelmesi, gençleri çok sevindirdi. Köydeki boş alanları değerlendirme gezisinden sonra hemen işe koyuldular. Köyün ortak alanlarına kum havuzu, voleybol sahası, basket potası, takla atma kasaları yapılırken, gençler birbiriyle adeta yarıştılar. Herkes işin bir ucundan tuttu. Kısa sürede, yaşlı genç herkesin istediği sporu yapacağı ortam yaratıldı. Sigarayı bırakanlar, köy kahvesinde oyun oynayanlar şimdi spor yapmanın mutluluğunu yaşıyorlardı.
Ballıca Köyünde spor, hem güç geliştirme, moral kazanma hem de eğlence aracı olmuştu. Düğünlerde, bayramlarda her tür toplantılarda güreşler tutuluyor, yüksek atlamadan haltere kadar her dalda yarışmalar yapılıyordu. Bu yarışmaları izlemek için yakın köylerden bile gelenler oluyordu. Fuat Öğretmen, bunu fırsat sayarak spor heyecanını çevre köylere de yaymayı başardı. Hafta sonları çevre köylere giderek, Ballıca’daki gibi spor alanlarının yapılmasına öncülük etti. Çevre köylerdeki gençleri de eğitti. Köyler arasında sportif yarışmalar düzenledi.
Çevre köylerdeki gençler de Fuat Öğretmenle kaynaştılar. Onun uyarılarına aynen uydular. Spor sevgisi gönüllerden taştı. Bu heyecan çevre köylere de ulaştı. Bağda bahçede çalıştıkları için zaten sporun içinde olan köylüler, şimdi bilinçli bir biçimde spora yöneldiler. Günlük yaşamlarını renklendirdiler.
Köyler arası spor yarışmaları, moral yükseltmenin yanında, kaymakamın bu çabaları duyup Ballıca’ya gelmesine de neden olmuştu. Köy gençlerini kutlayan kaymakam şunları söyledi:
— Yolu izi olmayan bir dağ köyünde örnek davranış sergilediniz. Spor alanı olmadan spor yapılmaz diyenlere iyi bir ders verdiniz. Gönüllü çalışmayla kendi spor alanlarınızı kendiniz yarattınız. Azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağını kanıtladınız. Fuat Öğretmen ile işbirliği yaparak bir ilki gerçekleştirdiniz. Her zaman yanınızda olacağım, bu heyecanın sürmesi için elimden geleni yapacağım. Yol, su, kanal gibi hizmetlerde Ballıca’ya öncelik vereceğim. Her fırsatta sizleri ödüllendireceğim.
Kaymakamın özel olarak gelmesi, köylülerin gözünde sporun önemini daha da arttırmıştı. Muhtar bunu dile getirmeden edemedi:
— Huzuruna her çıkışta, kaymakamımızı köye davet ettiğim halde gelmedi. Sporda şanımız yayılınca kendiliğinden kalkıp geldi. Keşke yıllar önce bu işi yapsaydık.
Köyde Sait Ağa’nın dışında sporu sevmeyen kalmamıştı. Sait Ağa’nın spora karşı olmasına kimse anlam veremiyordu. Sait Ağanın, uzun yıllar çocuğu olmamıştı. Evlendiği yıllarda çocuğu doğsaydı, şimdiki gençlerinin yaşına gelecekti. Şu anda altı aylık bir bebeği vardı. Uzun yıllar çocuğa hasret olduğu için bebeğine de çok düşkündü. Herkes Sait Ağanın, gençleri kıskanmasının nedenini, zamanında çocuk sahibi olamamasına bağlamaktaydı.
Sait Ağa, kapı komşusu Ali’nin sporla aşırı ilgilenmesine de gıcık oluyordu. Yüksek çitlerden atlayan, koşup zıplayan Ali, sanki onun inadına böyle davranıyordu. Oysa Ali’nin, Sait Ağa’yı kızdırmak gibi bir amacı yoktu. Ama Ali’nin yüksek çitten atlama denemesi yaparken, tesadüfen gölgede uyuyan Sait Ağa’nın üstüne düşmesi her şeye tuz biber ekti. Çok sinirlenen Sait Ağa:
— Deli danalar gibi zıplamaya utanmıyor musun? Her iş bitti de iş spora mı kaldı? Bu ne rezalet, diye bağırıp durdu. O günden sonra Ali ile bir daha konuşmadı. Ali’nin barışma çabalarını hep reddetti.
Sait Ağa, spor karşılaşmalarını izlemek için düğünlere katılmazken, gençler köy dışında da üstün başarılara imza attılar. 19 Mayıs nedeniyle il çapında düzenlenen yarışmalarda dereceler aldılar. Ali altın, öteki gençler de gümüş ve bronz madalyaları boyunlarına takarak köyde dolaştılar. Valinin imzasını taşıyan başarı belgeleri köy odasına asıldı. Ballıca Köyünün takım halinde birinci olmasıyla ilgili yerel gazetelerde çıkan haberler elden ele dolaştı. Gençler aldıkları ödülleri köy okuluna bağışladılar. Okulun boyası, badanası yaptırıldı. Kırık camları taktırıldı.
Sait Ağa’nın dışında tüm köylü, bu gelişmelerden kıvanç duydu, mutlu oldu. Ancak, Fuat Öğretmenin okul tatile girince başka bir köye atanması bu mutluluğu azalttı. Onun gidişi herkesi üzdü. Fuat Öğretmen, kendini uğurlamaya gelenlere moral verdi:
— Benim amacım, genç yaşlı herkesi spora yöneltmektir. Ballıca’da bunu gerçekleştirdik. Sizlerden kopmak beni de üzüyor. Ancak gözüm arkada kalmayacak. Sporcu Ali, benim yerime geçip çalışmaları aynı hızla sürdürecektir. Çok yetenekli ve istekli bu gencinize sahip çıkın, dedi.
Fuat Öğretmen de diğer öğretmenler gibi saygıyla anılacaktı Ballıca’da. Fuat Öğretmenin özel çabalarıyla bu köy çok şeyler kazanmıştı. Valilik spora ilgisi nedeniyle Ballıca’yı pilot köy seçmişti. Bazı hizmetlerde Ballıca’ya öncelik tanınacaktı. Kaymakamlık sosyal hizmet fonundan Ballıca’ya yeni arı kovanları ve kredi verilmesine, bal paketleme atölyesinin kurulmasına karar almıştı. Ballıca, sporda örnek olmanın yararlarını görmeye başlamıştı.
Sporcu Ali, Fuat Öğretmeni aratmamak, onun düşüncelerini gerçekleştirmek için yoğun çaba gösteriyordu. Gençleri yarışmalara hazırlıyor, vücudunda kireçlenme olanlara özel spor yaptırıyordu. Çevre köylerle de ilişki kurmaktan geri kalmıyordu. Köylerdeki çalışmalarına karşılık verilen hediyeleri yoksullara ve komşulara dağıtıyor, demirbaş olacak eşyaları da okula bağışlıyordu.
Sporcu Ali, küskünlüğünü sürdüren Sait Ağanın gönlünü almak için ona da bu hediyelerden verip barışmak istedi. Ancak Sait Ağa yine kaba davrandı ve:
— Sporunu da, ondan gelen hediyeni de başına çal, dedi.
Ali, sportmenliğin gereği Sait Ağa’yı hoş gördü ama:
— Bu yaptığın komşuluğa da, insanlığa da sığmaz, demekten de kendini alamadı.
Sait Ağanın Sporcu Ali’yi üzmesinden birkaç gün sonra köyü seller bastı. Herkes bağında bahçesinde ani yağmura yakalandı.
Dolu ile karışık yağmur dalları kırıyor, sert rüzgâr çatıları uçuruyordu. Ballıca’nın