Kozmik Haydutlar A. C. WEISBECKER

Sürgünde

Şu sıra çok fakirim.

Dün José’ye bir kutu Küçük Köpekler için Milk Bone Flavor Snacks getirttim. Köpeğim –High Pockets adı– elli kilonun üstünde. Onu boş yere kaygılandırmak istemedim, o yüzden José’den şehirde büyük köpeği olan kuzeninden bir avuç Büyük Köpekler için Milk Bone Flavor Snacks ödünç almasını istedim (büyük şans, çünkü Kolombiya’da hangi boy olursa olsun Milk Bone Flavor Snacks bulmak güçtür.)

High Pockets’i Büyük Köpekler için Flavor Snacks’le Köpek Beslenme Çılgınlığına sokup sonra çaktırmadan Küçük Köpekler için Flavor Snacks vermeye başladım.

High Pockets şayet Flavor Snacks’inin boyutlarının küçüldüğünü fark ettiyse hile bunu kendine sakladı, ama ben kutudan bana bakan lanet Pekin köpeğine, ya da her ne cins ise, her bakışımda içim kararıyordu.

High Pockets hayat tarzımızdaki köklü değişimi nispeten rahat karşılamıştı. Kafasını okşayınca, güzel bir sözle, hatta yukarıda sözü geçen Küçük Köpekler için Milk Bone Flavor Snacks’le morali hemen düzeliveriyordu. Şaşırtıcı bir direnme gücü ve sevecenlik gösterdi. Muhtemelen bizim mali düşüşe geçeceğimizi önceden görüp kendini buna hazırlamıştı. Bu sıkıntılı zamanlarda onun iyimser Dünya Görüşü bana sürekli bir teselli kaynağı oluşturuyor. High Pockets’in atalarından hiçbirinin öyle pek kuçulara özgü mülkiyeti olmamış diye düşünüyorum, bu da, hiç değilse kısmen, onun paraya karşı takındığı amansendeci tavrını açıklayabilir. Zengin gibi bir görünüşü de yok. Daha önce de söylediğim gibi, kocamandır ve bütün memeliler içindeki en büyük dile sahiptir. Dili daima dışarıdadır (uyurken bile), kulakları da bir hizada değildir, bu haliyle soytarı gibi görünüyor. Tüyleri orta uzunlukta (benim saçım gibi), kızıl-kahve renginde ve orasında burasında asimetrik büyük beyaz lekeler var (bu arada benim saçım koyu kahve). Özetle High Pockets Köpek Gen Havuzundaki çılgın bir barbut gecesini temsil eder.

Arada bir banyomun döşemesine uzanıp ilkel tuvaletimden sızan suyun sesini dinlemekten zevk alırım. High Pockets daima orada benimledir, Flavor Snacks nefesi ve ıslak burnu belli bir perspektif, bir dinginlik duygusu sağlar ki aksi takdirde eksikliği hissedilecektir. Akan suyun sesi, Memnun Köpek Ruhunun yoldaşlığı ve nemli muşambanın rahatlatan hissi sık sık başımı en zevkli hülyalara alır götürür.

Banyonun döşemesinde değilsek, High Pockets’le ben, deve dikeniyle kaya kaplı ön avluda gerinip benim küçük hüzünlü radyomdan ta buralara, Sierra Nevadas de Santa Marta’ya kadar uzanabilen tek istasyonu dinlemeyi severiz. Bazen radyoyu kapatırım, hiçbir şey dinlemeyiz.

Önceki gün, yağmur mevsimine üç ay kalması vesaire yüzünden High Pockets’le ben kulübe üzerinde biraz çalışma yapmaya karar verdik, bunun üzerine José’ye bir çekiçle biraz çivi getirttim. Verandadan

artanları parçalayıp çıkan keresteyi çatıyı yamamak için kullandık. Sonra ben tekrar dışarı çıkıp birkaç teneke kutu ve şişe dizerek M-16’mla atış talimi yaptım.

Her zaman olduğu gibi atış talimi başladıktan hemen sonra Legs göründü, kıvrılarak M-16’nın üstüne çıkıp öğle sonu siestası için namlunun etrafına dolandı. Legs kulübenin altında yaşayan küçük bir boa yılanı. Namlunun birkaç yüz parti atıştan sonraki sıcaklığını seviyor. Eğer José’nin doğum günümde verdiği 9mm’likle ateş ediyor olsam, onun etrafına dolanırdı. Yaklaşık bir ay kadar sonra Legs hangi silahla ateş ettiğimi anlar hale gelmişti, başlangıçta yaptığı gibi küçük pembe diliyle etrafı koklamıyor, dosdoğru o silaha gidiyordu. Yılanların sağır olması gerekir ama Legs havadan ya da bir şeyden titreşimleri hissediyor. Her neyse, 9mm’likle M-16 arasındaki farkı anlayabiliyor. Bunu fiilen gördüm.

High Pockets, Legs’i pek sevmiyor, Legs de High Pockets’i pek sevmiyor, ama bir tür anlaşmaya varmış gibiler. High Pockets Legs’i taciz etmemeyi kabul etti, Legs de High Pockets’in burnundan ısırıp minicik delikler açarak kanatmamayı.

Arada bir geceleyin sorun çıkıyor. Bazen Legs ormanda sürünerek yaptığı gece gezisinden geç dönüyor. Eğer kötü bir gece geçirmişse, yalnızlık falan çekiyorsa, yatağa çıkıp benimle uyumaktan hoşlanır, özellikle ayaz varsa. High Pockets de benimle uyur.

Legs küçük afacan adamın tekidir, High Pockets de köpekler ne tür tuhaf rüyalar görüyorsa ondan uyandırılmaktan hoşlanmaz, böylece belki haftada bir kere gece çekişmesi yaşanır. Çarşambaların popüler olduğunu fark ettim, ama neden böyle olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Bu konuyu José’ye danıştım, o da o civarda yılanlar ve Dünya Görüşleri

hakkında çok şey bilen bir Kızılderili’yi tanıyan bir arkadaşa soracağına söz vermişti, fakat Kızılderili bir çeşit manyakça bir oruca başladığı için José’nin dostuyla yılanlar ya da başka bir konuda konuşmak istemiyormuş.

Burada elektriğimiz olmadığı için geceler biraz kasvetli geçiyor, fakat gaz lambamız ve bir de küçük gaz sobamız var. Bazen José çıkıp gelir, kâğıt ya da domino oynarız, High Pockets de izler. Bu özel gecelerde José’yle ben genellikle uyuşturucu ve alkolün bokunu çıkarıp sızarız.

Bir gece José arkadaşlarından bazılarını getirdi hep beraber çok eğlendik –High Pockets hariç, ishal oldu ve gecenin büyük bölümünü dışarıda çayırda çömelerek geçirdi.

losé birkaç aya kadar ortalık biraz durulunca High Pockets’le benim arada bir şehre inip bilardo oynayabileceğimizi, orada ve Bandito Dostlarıyla sarhoş olabileceğimizi söylüyor.

José’yle benim çok ortak yönümüz var. İkimiz de otuz beş yaş civarındayız (José bir parça daha büyük gösteriyor) ve doğuştan lideriz. Ben José’den biraz daha uzunum. José de benden biraz daha iri, ama kesinlikle şişman değil. Hani derler ya, boğa kadar güçlü ve bir o kadar da parlamaya hazır. Son zamanlardaki sorunlarımız, zaten yakın olan dostluğumuzu kardeşlik bağı gibi pekiştirdi. Kısacası José’yle ben kan kardeşiz. Ruh kardeşiyiz. Bandito Biraderler. Hayatımı her gün José’ye emanet ediyorum, benim nerelerde olduğumu bilen tek insan o. Bandito Dostlarını ancak buraya nasıl geldiklerini hatırlamayacak kadar çok sarhoşlarken getirir. Eğer bir dostum daha olmazsa, José’yi tanımış olduğum için kendimi şanslı sayacağım. High Pockets de aynı şekilde hissediyor.

Geçen hafta José’yle birkaç arkadaşı Sanla Marta’ya gittiler (eşekle ve I.and Rover’la uzun bir gezi) ve bir Amerikalı turist aileyi havaalanında

soydular. Ganimetlerinin arasında bir fotoğraf makinesi ve bazı kitaplar vardı. José onları bana verme nezaketini gösterdi. Böylece fotoğraf (film getirmemiş ama ben yine de kompozisyon çalışması yapıyorum) ve okumaya merak sardım. José bana bir de onların kişisel eşyalarından birtakım şeyler verdi, içinde postaya verilmemiş kartpostallar da vardı (pulları çıkarmış), anlaşılan talihsiz, yolcuların Aruba’dan yaptıkları uçuşta yazılmıştı. Yapacak pek başka bir şeyim olmadığı için José’nin kurbanlarına ait bu el işlerine Sherlock Holnıesvari bir ilgi duydum.

Kimlikteki bilgilere bakılırsa Kaliforniya, Sausalito’lu dört kişilik bir aile. Baba, anne, iki de yeniyetme kız çocuğu. Kızlardan biri –adı Tina– erkek arkadaşı Tom’a yazmış. Aruba’nın güzel olduğunu ve geri dönünce birlikte olabilmeyi umduğunu söylüyor. Sonra onu sevdiğini iddia edip kartın üstünü neredeyse adresi (o da Sausalito’da) kapatacak kadar binlerce küçük X’lerle doldurmuş.

Doğrusunu söylemem gerekirse, Tina galiba boktan bir kız. Sürtük San Erancisco’daki bir herife de yazmış –çocuğun adı Gary– birkaç da kinayeli laf eklemiş, anladığım kadarıyla Gary’cik Tina evine döndüğünde bazı ciddi çalımlar görecek. Onu sevdiğini de iddia ediyor ve yine o küçük X koyma âdetini tekrarlıyor. Sırf eğlenmek için her iki karttaki X’leri saydım. Sayı bakımından Tom kazandı fakat Gary’ninkiler daha tertipli ve daha simetrik dizilmişti. O iki enayiye bu küçük yosma karşısındaki durumlarını bilsinler diye iki satır not yazsam mı diye düşünüyorum. José’ye bu konudan biraz söz ettim, o da yapmam gerektiğini düşünüyor –ayrıca dedi ki, gasp sırasında bu durumu biliyor olsaymış, Tina’yı oracıkta bıçaklarmış. José’nin o kadar tepesi attı ki Tom’la Gary’nin erkeklik onurlarının intikamını almak için Santa Marta’ya geri gitme tehdidinde bulundu, ama arkasını getireceğini sanmam.

Öteki kız Ruth yaklaşık yirmi kadar kart yazmış, hiçbiri de anlatmaya değmez. Aslına bakarsanız. Ruth’un yazdıkları içimi kararttı. Çoğunlukla akrabalara ve kız arkadaşlarına yazmış, kartların ön yüzlerindeki resim seçimlerine bakınca Ruth’un sorunlu bir genç olduğundan şüphelenmeye başladım. José onun aşırı kilolu ve içine kapanık olduğunu söyleyerek kuşkularımı doğruladı. Söylediğine göre ailenin diğer bireyleri bağırıp kaçmaya çalışırken Ruth öylece durup gözlerini yere dikmiş. José olayın en can alıcı anında bile bu marazi ve kronik uyuşuk genç kıza şefkat duyduğundan söz etti.

Annenin adı Kimberly, sadece bir kart yazmış, doktoruna. Enfeksiyonunun tamamen geçtiğine onu temin edip imzalamış.

Baba ya hiç kart yazmamış ya da José’yle çocuklar havaalanında üzerlerine çullanmadan önce postaya vermiş.

Çeşitli kişisel eşyalar Tina hakkındaki kuşkularımı pekiştirmek dışında pek bir şeye yaramadı. Reşit olmayan nemfoman, yolculukta diyaframını da yanına almış. Ona ait olduğunu biliyorum çünkü üzerinde baş harfleri olan makyaj kutusunun astarı içine özenle saklanmış. Anlaşılan küçük domuz bir gümrük görevlisinin anne babasının önünde onu çıkarıvermesini istememiş. Belli ki ailesi onu hangi ülkede başıboş bırakırsa oranın nüfusuna seksle dehşet saçmaya hazırdı. Bundan sonraki notlarımda Tom’la Gary’ye bu gerçekten de bir bir söz edeceğim.

Yalnız, José’ye saklı diyaframdan söz etmeye niyetim yok. Birden parlıyor ve sinirlenince ne yapacağı hiç belli olmuyor.

Ailenin okuduğu şeyler arasında Seventeen dergisinin yeni sayısı vardı –Tina’nm, hiç kuşku yok. Baştan sona okudum ve neredeyse her makaleyi iğrenç buldum. Son zamanlarda ABD’de pek zaman geçirmedim iğrenç buldum. Son zamanlarda ABD’de pek zaman geçirmedim (sebeplerine birazdan değineceğim, asla dönmeyebilirim) ve benim yokluğumda Amerika’nın genç insanlarının ahlâkî niteliklerinin ne ölçüde aşağılara düştüğü hakkında bir fikrim yoktu. Bir sürgün olarak bu mesele üzerinde bana ahlâkî bir yargıda bulunma hakkı veren belli bir perspektife sahip olduğumu hissediyorum. Seventeen’i esas alırsak Amerika’nın ergenlik çağındaki kızlarının tümden azıttığı sonucuna vardım.

Benzer İçerikler

FIRTINADAN ÖNCE-Jack Higgins

yakutlu

Matrix-Zehra Âzâde SOYSAL

yakutlu

KÖRLER GEZEGENİ-Stephen KUUSİSTO

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy