Beş Sevgi Dili- Sevdiğiniz İnsana Yürekten Bağlılığınızı Nasıl İfade Edersiniz | Gary Chapman


Siz eşiniz ile oturup konuşmak istiyorsunuz, ama o size çiçek gönderiyor. Siz ev yemeği yemek istiyorsunuz, ama o size sarılarak doyuyor. Sorun sevginizde değil, sevgi dilinizde!

Dünyaca ünlü Dr. Gary Chapman, farklı insanların sevgilerini nasıl farklı şekillerde ifade ettiklerini ortaya koyuyor ve bunları şöyle sıralıyor:

Kaliteli Zaman, Onay Sözleri, Hediye Alma, Hizmet Eylemleri, Fiziksel Temas

Sizin için çok önemli bir şey karşınızdaki için hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ya da sizin gerekli bulduğunuz bir şeyi karşı taraf hiç umursamayabilir. İşte bu kitap sizin ve karşınızdaki kişinin ihtiyaçlarını anlamanız ve ona göre hareket etmeniz için bir kılavuz. Doğru adımları uygulayın ve doğru dili kullanın, kısa sürede sevginizi ifade etmenin ve karşılığında gerçek sevgiyi bulmanın mutluluğunu paylaşacaksınız.

Dr. Chapman, insanın duygusal sağlığına yön veren ve sonsuz sevgi iletişimini belirleyen kilit noktaları, her insanın sevgi deposu olduğunu ve bu büyük kaynağı canlı tutmak için küçük sevgi dolu bir adımın bile yetebileceğini anlatıyor. Anahtar sizin elinizde Hangi yoldan gitmeniz gerektiğine siz karar verin.

————

İÇİNDEKİLER
Teşekkür
1.    Evlendikten Sonra Sevgiye Ne Oluyor?
2.    Sevgi Deposunu Dolu Tutun
3.    Aşık Olmak
4.    1. Baskın Sevgi Dili: Onaylayıcı Kelimeler
5.    2. Baskın Sevgi Dili: Kaliteli Zaman
6.    3. Baskın Sevgi Dili: Hediye Alma
7.    4. Baskın Sevgi Dili: Hizmet Eylemleri.
8.    5. Baskın Sevgi Dili: Fiziksel Temas
9.    Baskın Sevgi Dilinizi Öğrenmek
10.  Sevgi Bir Tercihtir .
11.  Sevgi Fark Yaratır
12.  Sevilmeyeni Sevmek.
13.  Çocuklar ve Sevgi Dilleri     .
14.  Kişisel Bir Net
Beş Sevgi Dili. Baylar için Profil
Beş Sevgi Dili, Bayanlar İçin Profil

EVLENDİKTEN SONRA SEVGİYE NE OLUYOR?

Buffalo ile Dallas arasında 30,000 fit yükseklikte uçarken,  dergisini  önündeki koltuğun  cebine koydu ve bana dönerek “Ne iş yapıyorsunuz?” diye sordu.
“Evlilik danışmanıyım ve evliliği geliştirip güçlendirmek konusunda seminerler veriyorum,” diye cevap verdim, doğal bir tavırla.
“Uzun zamandır bu soruyu birine sormak istiyordum,” dedi. “Evlendikten sonra sevgiye ne oluyor?” Uçuş sırasında biraz uyumayı
düşünmüştüm   ama   anlaşılan buna  fırsatım  olmayacaktı. “Ne demek istediğinizi anlayamadım’:’” diye sordum.
“Şey,” dedi, sıkıntılı bir tavırla. “Şimdiye dek üç kez evlenip boşandım. Her seferinde, evlenene kadar her şey harikaydı ama her nedense, evlendikten sonra her şey tersine döndü. Birlikte olduğum kadına hissettiğimi sandığım ve onun da bana hissediyor gibi yüründüğü sevgi yok oldu. Açıkçası, ben oldukça akıllı bir insanım. öncelik olarak işimde çok başarılıyım ama bu konuda kafam çok karışık.”
“Evlilikleriniz ne kadar sürdü?” diye sordum.
“Birincisi yaklaşık on yıl sürdü. İkincisi üç yıl, üçüncüsü ise altı yıl kadar devam etti.”
“Sevginiz evlendikten hemen sonra mı yok oldu, yoksa zaman içinde oluşan bir durum muydu?” diye sordum.
“Açıkçası, ikincisi daha en başından berbattı. Ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Karımla aramızda gerçekten sevgi olduğuna inanıyordum ama halayımız bile felaketti. Sonrasında da ilişkimiz bir türlü yoluna girmedi. Flört dönemimiz sadece altı ay sürmüştü. İnanılmaz, insanın ayaklarını yerden kesen bir aşktı. Çok heyecanlıydı! Ama evlendikten sonra, daha en başından bir savaş haline geldi.
“Birinci evliliğimde, bebeğimiz olmadan önceki ikiüç yılımız iyiydi. Bebeğimiz olduktan sonra karım bütün ilgisini ona odaklıyormuş, beni artık umursamıyormuş gibi geldi. Sanki istediği tek şey çocuk sahibi olmaktı ve bebeğine kavuştuktan sonra bana ihtiyacı kalmamış gibiydi.”
“Bu düşüncelerinizi ona açıkladınız mı?” diye sordum. “Ah, elbette açıkladım. Delirdiğimi ve haftanın her günü yirmi dürt saat çocuk bakmanın ne kadar zor bir şey olduğunu anlamadığımı söyledi. Daha anlayışlı olmalı ve ona daha çok yardım etmeliymişim. Doğrusunu söylemek gerekirse, elimden geleni yaptım ama olmadı. Zaman içinde aramız açıldı. Sonunda evliliğimizde sevgiden eser kalmamıştı; sadece soğuk bir savaş vardı. Ve bir gün artık evliliğimizin yürümediğini anladık.
“Sonuncusuna gelince; bu kez öncekilerden farklı olduğunu sanmıştım. Boşanalı üç yıl oluyordu ve flört dönemimiz iki yıl sürmüştü. Yaptığımız şeyin bilincinde olduğumuzu düşünüyordum ve hayatımda ilk kez, birini gerçekten sevmenin ne anlama geldiğini bulduğuma inanıyordum. Dahası, onun da beni sevdiğinden şüphem yoktu.
“Evlendikten sonra değiştiğime inanmıyorum. Evlenmeden önce olduğu gibi, aşkımı ifade etmeyi yine sürdürdüm. Sık sık karıma güzelliğiyle İlgili iltifat ediyor, onu çok sevdiğimi, kocası olmakla gurur duyduğumu söylüyordum. Ama birkaç ay geçtikten sonra, çöpü dışarı çıkarıp çıkarmadığım, giysilerimi astığım asmadığım gibi küçük şeyleri mesele yapmaya başladı. Sonra saldırılar kişiliğime yöneldi. Ona göre ben sadık bir erkek değildim ve bana güvenebileceğini sanmıyordu. Bu kadar olumsuz biriyle evlendiğime inanamıyordum, sanki evlenmeden önce tanıdığım kadın değildi. Tam aksine, tanıdığım en olumlu, en neşeli insanlardan biriydi ve beni en çok etkileyen de bu yönüydü. Asla bir şeyden sızlandığını duymazdım. Ne yapsam beğenirdi. Ama evlendikten sonra ne yapsam onun gözünde yaranamaz oldum. Sonunda sevgim köreldi ve içten içe öfkelenmeye başladım. Beni sevmediğini açıkça görebiliyordum. Zaman içinde birlikte yapamayacağımızı anladık ve ayrılmaya karar verdik.
“Bunlar bir yıl önce oldu. Şimdi size sormak istiyorum: Evlendikten sonra sevgiye ne oluyor? Benim yaşadıklarımı çoğu insan yaşıyor mu? Boşanma oranlarının bu kadar yüksek olmasının nedeni bu mu? Bunu üç kez yaşadığıma inanamıyorum. Peki, ya boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen devam etmeyi mi seçiyorlar, yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Bunu nasıl yapıyorlar?”
Aslında bu beyin sorduğu sorular, bugün evlenip boşanan binlerce insanın uğraştığı sorular. Kimi dostlarına, kimi danışmanlarına, kimi de din adamlarına bu sorulan sorarken, geri kalanları da kendi başlarına çözmeye çalışıyorlar. Aldıkları cevaplar bazen karmaşık psikoloji terimleriyle dolu oluyor, bazen komik hikayelerle ve metaforlarla açıklanıyor. Fıkralar ve atasözleri gerçek temellere dayanır ama böyle çözümler, söz konusu sorunun kapsamı düşünüldüğünde, kanserli birine ağrıkesici vermekten daha farklı bir etki yapmaz.
Evlilikte romantizme duyulan ihtiyaç, psikolojimize derinden kök salmış durumda. Popüler dergilerin neredeyse her sayısında, evlilikle «evginin nasıl canlı tutulabileceği konusunda bir sürü öneri yayınlanıyor. Bu konu üzerine bir sürü kitap yazılıyor. Televizyon ve radyo programlarında yine aynı konu sık sık gündeme geliyor. Gerçek şu ki evliliklerde sevgiyi korumak çok önemlidir. Ama onca kitap, dergi ve uygulamalı destek programlarına rağmen, evlendikten sonra sevgilerini korumayı başaran çiftlerin sayısı neden hâlâ bu kadar az? Aralarında iletişim kurmak veya artırmak konusunda atölye çalışmalarına, seminerlere katıldıkları, onca güzel fikir buldukları halde, neden eve dönünce çiftler yine eski tarzlarına geri dönüyorlar? Bir dergide “Eşinize Sevginizi Göstermenin 101 Yolu” başlıklı bir makale okuyor, aralarından kişisel tercihlerine güre en iyi görünen birikisini seçiyor, bunları deniyorlar ama sonra eşleri harcanan çabaların bile farkına varmıyor ve geri kalan tek şey, her zamanki yaşamaya devam etmek oluyor. Neden?
Kitabımızın amacı, bu soruları cevaplamaktır. Elbette ki bugüne kadar konuyla ilgili yayımlanan diğer kitapların ve makalelerin bir işe yaramadığını söylemiyoruz. Ama temel bir gerçeği göz ardı edemeyiz: İnsanların sevgi dilleri birbirinden farklıdır!
Dilbilimi  alanında temel dil grupları vardır: Japonca, Çince, İspanyolca, İngilizce, Portekizce, Yunanca, Almanca, Fransızca vs. Adım siz koyun. Hepimiz ebeveynlerimizin ve bizden büyük kardeşlerimizin dilini öğrenerek büyür, anadilimizi yapılandırırız, İlerleyen zamanlarda, daha fazla çaba harcamak gerekse de, başka  diller de öğrenebiliriz ve bunlara yabancı dil deriz. Ama en iyi iletişim kurduğumuz dil, kendi anadilimizdir. Anadilimizi konuşurken son derece rahatızdır ve hiç düşünmeden konuşabiliriz. Öğrendiğimiz bir yabancı dilde ustalaşmamız ve  rahat  etmemiz ise, o dili ne kadar kullandığımıza bağlıdır. Sadece anadilimizi konuşursak, anadilleri farklı olan insanlarla karşılaştığımızda iletişim kurmakta zorlanırız. Dolayısıyla beden dilini kullanmak, homurdanıp tuhaf sesler çıkarmak, resimler çizmek veya karşımızdakine saçma sapan görünebilecek pantomim çabalarıyla bir şeyler anlatmak zorunda kalırız. Belki iletişim kuram ama çok zorlanırız. Dil farkı, insan uygarlığının bir gerçeğidir. Kültürler arasında etkili iletişim kurmak için başka diller bilmemiz şarttır.
Aynı şekilde, konu sevgiye geldiğinde de benzer bir prensipten hareket etmeliyiz. Kendi sevgi diliniz ve eşinizin sevgi dili arasındaki benzerlik, Çince ile İngilizce arasındaki benzerlik gibi olabilir. Sevginizi İngilizce ne kadar anlatsanız da, eşiniz sadece Çince biliyorsa, birbirinize sevginizi asla anlatamayabilirsiniz. Uçakta karşılaştığım beyefendi, “Sık sık karıma güzelliğiyle ilgili iltifat ediyor, onu çok sevdiğimi, kocası olmakla gurur duyduğumu söylüyordum,” diyordu ve böylece, üçüncü karısıyla “Onaylayın Kelimeler” dilinde iletişim kuruyordu. Sevgisini ifade ederken içten olduğu şüphesizdi ama ne var ki karısı bu dili bilmiyordu. Belki sevgiyi kocasının hareketlerinde arıyor ve göremiyordu. içten olmak yetmez. Eğer sevgi iletişiminde etkili olmak İstiyorsak, öncelikle eşimizin baskın sevgi dilini keşfetmek ve Öğrenmek zorundayız.
….
Eğer sevgi iletişiminde etkili olmak
istiyorsak,
öncelikle
eşimizin baskın
sevgi dilini
keşfetmek ve
Öğrenmek zorundayız.

Benzer İçerikler

7 Çeşit Evet | Nermin Berrak Yurdakul

yakutlu

Yerim Seni ÖSS | Erdal Demirkıran

yakutlu

Umudunu Kaybetme | Murat Tunalı

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy