Bulimia Sokağı | Aydilge Sarp


“..şimdi anlıyorum ki, esas kazancım zayıflamam değil, herhangi bir şeye bağımlı olarak yaşamanın nelere mal olabileceğini görmemdi. Yemeklere, alkole, uyuşturucuya, hatta karşı cinse tutsaz olmaya hiç niyetim yok bugün!” İnsanın dış görünümünün, gerçekte kim olduğunun önüne geçtiği günümüz toplumunda, Aylin adlı genç kız, en büyük kusuru olarak gördüğü şişmanlığından kurtularak, içsel boşluğunu doldurmaya çalışır. Toplumun beğeni kalıplarına bedenini sığdırarak, daha önce onunla dalga geçen herkesin saygısını ve sevgisini kazancağına inanan on altı yaşındaki Aylin, kısa sürede ruhsal ve bedensel açıdan çökmeye başlar. Yediklerini kusarak, topluma ve kendine karşı duyduğu öfkeyi atmaya çalışan Aylin, hızla kilo kaybetmesi sonucunda kendini Bulimia Sokağı`nda tutsak bulur. Artık tek amacı, yemekler, uyuşturucu ilaçlar ve karşılıksız bir aşkla çıkmaza dönüşmüş bu sokaktan kurtulabilmektir.

Ey Hayat, kremanın altındaki bayat kek…
Küflü dudaklarla kusuyorum seni!

Koşuyorum.Sağ ayağım,sol ayağımla beraber benden kaçıyor.Belim gövdemden koparken terim gözüme kaçıyor;gözyaşımı yerinden edip dışarı atıyor.Yine de durmuyorum.Durmuyorum çünkü aynalara yansıyor çirkin,şişman yüzüm.Bandın üzerinde koşarken,midemi bulandırıyor sarkık göbeğim.Kendimden kurtulmaya çalışıyorum.Yağlarımı yakayım derken bir yandan da kendimi yakıyorum.Soluklarım ağırlaşıyor.Her verdiğim nefeste ruhumun bir parçası dışarı fırlıyor.Yorgunum.Sol ayağım benden önce pes ediyor;yağlarımı taşımayıp burkuluyor.Ayağımdan cesaret alan bacaklarım,bırakıyorlar kendilerini.Bedenim ve ben yere düşüyoruz.Yüzüm yere çakılıyor.Tavan üzerime yıkılıyor,yükseliyor,yıkılıyor,yükseliyor,yıkılıyor.Kalbim,göğsümden dışarı fırlayıp kulağımın dibine düşmüş sanki,orda atıyor.Birkaç kez sendeleyip doğruluyorum.Ayaklarımı sürterek spor salonunun soyunma odasına atıyorum kendimi.Çantama uzanıyor ellerim. Karnım çok aç.Bir paket diyet bisküvim var. Yok yok çok değil,yalnızca bir tane yiyeceğim.Yemesem mi yoksa?Evirip çeviriyorum paketi.Açsam mı,yoksa geri mi koysam?Açım.Çok açım.Bu paket de açılmıyor bir türlü,kahretsin!

Paketle cebelleşirken,elim göbeğime çarpıyor.Tüm karnımı söküp atmak geliyor içimden,yapamıyorum.Bisküvileri çantama geri koyuyorum.Oturduğum yerden kalkacak gücüm yok.Bir tane yesem mi acaba? Küçük bir ısırık…Bir adet bisküvi kaç kaloriydi? Eve gidince bir elma yesem daha mı iyi olur ki? Ama elmada şeker var.Ona bakarsan bisküvide de un var.Hem elmanın kalorisi az.Üstelik yemesi uzun sürüyor.İyi de ya eve gidene kadar dayanamazsam?

Soruların arasından eciş bücüş,on santim boylarında,kıpkırmızı bir yaratık fırlıyor. Adına “fenalık” deniyor;gelip içime oturuyor. Düşünmeyi bırakmaya çalışıyorum.Elim yine bisküvilere gidiyor.Paketi koparırcasına açıyorum.Bir tanesini tam ağzıma götürürken vazgeçiyorum.Ağzım açık kalıyor.Elimde de bisküvi.

Pılımı pırtımı toplayıp,evin yolunu tutuyorum.Beni ayartmak için adım başı karşıma çıkan pastanelere,kebapçılara,restoranlara takılıyor gözlerim.İçlerinden birine girdim mi oyunu kaybederim biliyorum.O yüzden de yanıma artık hiç para almıyorum.Üç aylık yaz tatili boyunca,spor salonlarında canım çıkana kadar koşturduktan sonra,o pastanelere dalıp mahvedemem şimdi kendimi.

İşte böyle başlamıştı her şey.Unutmak zor.Anımsamak daha zor.Hafızamın yetersiz olduğundan değil,anımsamak canımı acıttığından…Yine de acı macı dinlemiyor bilincim.Geçmişi sık sık gözümün önüne getiriyor:

Kapıdan içeri girdiğimde,ortalıkta kimse yoktu. Annem işteydi.Ağabeyimse neredeydi Allah bilir;hatta belki o bile bilmezdi.Eskiden olsa kendime bir sofra kurar;televizyonun karşısına kurulup güzel bir ziyafet çekerdim.  Ama artık yemek yasaktı bana.Aklımdan yemek fikrini çıkaracak,oyalanmamı sağlayacak bir şeyler bulmalıydım.Ne yazık ki gözümün önünde sürekli pastalar,börekler geçerken,bunu yapmam hiç kolay değildi.Dikkatimi bir türlü toplayamıyordum.

Ocakta duran tencerenin kapağını açtığımda,dün akşamki kuru fasulyenin bana baktığını gördüm.Ne bakıyorsun be!diye bağırmak istedim. Sanki fasulye cevap verecekmiş,cevap verse açlığım dinecekmiş gibi…Çok kaloriliydi;yenilmezdi o pis fasulye! Ondan önceki akşamda yememiştim zaten.Anneme odamda yiyeceğimi söyleyip tabağı odama götürmüştüm.Sonra da bir lokma bile almadan fasulyeyi tuvalete döküp sifonu çekmiştim.Biraz da vicdan azabı duymuştum.Aç çocuklar falan gelmişti aklıma.Ama sonra hepsini unutuvermiştim.Fasulye bedenime yağ olarak gireceğine,tuvalete girsin daha iyiydi.

Annem ikidir kuşkulanıyordu zaten.Niye onunla beraber yemediğimi sorup duruyor;üzülüyordu kadıncağız.Ama o değil miydi çok yiyorum diye beni arkadaşımın önünde rezil eden?

Daha on yaşındaydım.Arkadaşım bize yemeğe gelmişti.Bir tabak pilavı yiyip bitirivermiştim fark etmeden.Doyamayıp bir tabak daha koymuştum.Annem hemen söylenmeye başlamıştı. “Kızım neyine yetmiyor yediklerin,şiştikçe şişiyorsun zaten!” diye.

Annemin sözleri kulaklarımı döverken,ben acı yutup öfkeyle doldurmuştum aç karnımı.Yüreğim,sözlerinin şiddetiyle şangır şungur dökülmüştü.Parçalarını ellerimle tutmaya çalıştıysam da başarılı olamamıştım.Avucumda kaygan bir acı vardı.Yüreğim tutunamamıştı ellerime.

O gün elimde tencere kapağıyla dikilip dururken,bunları düşünüyordum;kapağı kapatıp yemeği buzdolabına kaldırırken de…Tam yüz yirmi dört gündür açtım.Arada dayanamayıp yeme krizlerine girmeseydim,çoktan zayıflamıştım aslında.Tabi başıma neler geleceğinden habersizdim o zamanlar.Zayıflamak için verdiğim savaşla öylesine meşguldüm ki, ileride hayatım için savaşmak zorunda kalacağım aklımın ucundan bile geçmiyordu…

Benzer İçerikler

Buzkentin En Soğuk Kızı – Holly Black – Online Kitap Oku

yakutlu

Maraz

yakutlu

Aurora’nın İncileri

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy