Charlie’nin Büyük Cam Asansörü | Roald Dahl


Çikolata fabrikasında başlayan eğlenceli yolculuk!Charlie sonunda çikolataya kavuşur, hem de fabrikasıyla birlikte. Fabrikanın sahibi Bay Wonka, bizim küçük Charlie ile kalabalık ailesini büyük cam asansöre bindirip bir yolculuğa çıkarır. İşte, “Charlie’nin Çikolata Fabrikası”nın devamı olan bu kitapta, bu ilginç yolculuğun öyküsü anlatılıyor.

Heyecanla okuyacaksınız…

İçindekiler
Bay Wonka İşi Azıtıyor, 11
Uzay Oteli “ABD”, 23
Kenetlenme, 32
Başkan, 41
Mars’tan Gelenler, 52
Beyaz Saray’a Davet, 63
Asansörlerden Çıkan İğrenç Yaratıklar, 69
Zalim Congolozlar, 74
Bir Lokmada Yutuldular, 84
Ulaştırma Kapsülü Zor Durumda
Birinci Saldırı, 93
Congolozlar Savaşı, 100
Yeniden Çikolata Fabrikası’nda, 113
Wonka-Vita Nasıl Keşfedildi?, 119
Wonka-Vita’nın Bileşimi, 130
Elveda Georgina, 135
Vita-Wonka ve Eksiler Ülkesi, 153
Eksiler Ülkesi’nden Kurtuluş, 163
Dünyanın En Yaşlı İnsanı, 171
Bebekler Büyüyor, 184
İnsan Yataktan Nasıl Kaldırılır?, 190

Kızlarım Tessa, Ophelia, Lucy ve
vaftiz oğlum Edmund Pollinger’a

1
Bay Wonka İşi Azıtıyor

Charlie’yi son gördüğümüzde, yaşadığı kentin üstünde Büyük Cam Asansör’le uçmaktaydı. Bay Wonka, kısa bir süre önce o koskocaman, akıllara durgunluk veren Çikolata Fabrikası’nı Charlie’ye armağan ettiğini açıklamıştı. Küçük dostumuz, tüm ailesini Asansör’e bindirmiş, bir kahraman gibi fabrikaya dönmekteydi. İsterseniz Asansör’deki yolcuları bir hatırlayalım:

Kahramanımız Charlie Bucket.
Akıl sır ermez çikolatalar yapan Bay Willy Wonka.
Charlie’nin babasıyla annesi: Bay Bucket ve Bayan Bucket.
Bay Bucket’ın babasıyla annesi: Joe Dede ve Josephine Nine.
Bayan Bucket’ın babasıyla annesi: George Dede ve Georgina Nine.

Josephine Nine, Georgina Nine ve George Dede, havalanmadan hemen önce Asansör’ün içine itilen yataktan hiç çıkmamışlardı. Joe Dede’ye gelince, eminim unutmamışsınızdır, yatağından çıkmış, Charlie’yle birlikte Çikolata Fabrikası’nı gezmeye gitmişti. Şimdi Büyük Cam Asansör yeniden üç yüz metre yükselmişti, kanatlanmış uçuyordu sanki. Gökyüzü masmaviydi. Asansördekiler, bundan böyle ünlü Çi – kolata Fabrikası’nda yaşayacaklarını duyunca büyük bir heyecana kapılmışlardı.

Joe Dede şarkı söylüyordu.
Charlie zıp zıp zıplıyordu.
Bay ve Bayan Bucket yıllardır ilk kez gülüyorlardı.

Yataktaki ihtiyarlar dişsiz ağızlarıyla kahkahalar atıyorlardı. Josephine Nine, “Bu çılgın asansör havada nasıl duruyor, anlamadım!” diye kıkırdadı. “Hanımefendi,” dedi Bay Wonka, “sizin bildiğiniz asansörlerden değil bu. Asansör dediğiniz, binanın içinde yukarı çıkar, aşağı iner. Oysa bu olağandışı bir asansör. Bizi aldığı gibi göğe çıkardı. Onun adı BÜYÜK CAM ASANSÖR.” “Peki, nasıl havada duruyor?” diye sordu Josephine Nine. Bay Wonka, “Gök kancalarıyla,” diye yanıtladı. “Çok tuhaf,” dedi Josephine Nine. “Doğrusu şaşkına döndüm.”

Bay Wonka, “Sevgili hanımefendi,” diye karşılık verdi, “aramızda daha yenisiniz. Henüz bir şey görmediniz, yakında hiçbir şeye şaşırmayacaksınız.” “Şu gök kancaları var ya,” dedi Josephine Nine, “galiba kancalardan biri içinde bulunduğumuz uçan sandığa takılı. Öyle mi?” “Evet, öyle,” dedi Bay Wonka. “Öyleyse öbür kanca nereye takılı?” Bay Wonka, “Duyamıyorum,” dedi, “kulaklarım her geçen gün biraz daha ağır işitiyor. Fabrikaya varır varmaz hatırlatın da kulak doktorumu arayayım.” “Charlie,” dedi Josephine Nine, “bu bey bana pek güven vermedi.” “Bana da,” diye araya girdi Georgina Nine. “Bu adam sap derken saman diyor.” Charlie, yatağa yaklaştı, yaşlı kadınlara, “Yalvarı – rım, her şeyi berbat etmeyin,” diye fısıldadı. “Bay Wonka inanılmaz bir adam. Arkadaşım benim. Onu çok seviyorum.” O sırada yanlarına gelen Joe Dede de, alçak sesle, “Charlie haklı,” dedi. “Sen de hiç dilini tutamazsın, Josie. Kapa çeneni de işleri karıştırma.” Bay Wonka, “Elimizi çabuk tutmalıyız!” dedi. “Vaktimiz çok; ama yapacak işimiz yok! Hayır! Yanlış oldu! Tam tersi! Vaktimiz yok, yapacak işimiz çok! Şimdi tamam! Hadi bakalım, fabrikaya dönüyoruz!” Havaya sıçrayıp ellerini çırparak, “Doğru fabrikaya!” diye haykırdı. “Ama aşağı inmeden önce yukarı çık – mamız gerekiyor. İyice yükselmeliyiz!” Josephine Nine, “Ben size söylemedim mi,” diye homurdandı, “bu adam kaçığın teki!”

“Kes sesini, Josie,” dedi Joe Dede. “Bay Wonka ne yaptığını çok iyi bilir.” Georgina Nine, “Bu adamın bir tahtası eksik!” diye söylendi. “Daha da yukarıya çıkmalıyız!” dedi Bay Wonka. “Göklere çıkmalıyız! Sıkı tutunun!” Kahverengi bir düğmeye bastı. Asansör sarsıldı, sonra korkunç bir gümbürtüyle roket gibi dimdik yukarı fırladı. Herkes sımsıkı birbirine tutundu. Koca Asansör hızlandıkça dışarıda kıyamet koptu, rüzgârın uğultusu arttıkça arttı, kulakları sağır eden bir çığlığa dönüştü. Sesle – rini duyurabilmek için avazları çıktığı kadar bağırmak zorunda kaldılar. Josephine Nine, “Durun!” diye haykırdı. “Joe, durdur şu adamı! Ben inmek istiyorum!” Georgina Nine, “İmdat! Kurtarın bizi!” diye çığlığı bastı. “Çabuk aşağı indir şunu!” diye bağırdı George Dede. Bay Wonka, “Hayır, olmaz!” diye gürledi. “Daha da yükseğe çıkmalıyız!” Hepsi birden, “Neden ama?” diye bağırdılar. “Ne – den yukarı çıkıyoruz da aşağı inmiyoruz?” “Çünkü,” dedi Bay Wonka, “aşağıya inmeye baş – ladığımızda ne kadar yukarıda olursak o kadar büyük bir hızla çarparız. Yıldırım gibi çarpmalıyız.” Hep birlikte, “Nereye çarpıyoruz!” diye bağırdılar.

“Nereye olacak, fabrikaya tabii ki,” diye yanıtladı Bay Wonka. “Sen aklını kaçırmışsın,” dedi Josephine Nine. “Hepimiz yamyassı oluruz!” “Domates salçasına döneriz valla!” dedi Georgi – na Nine. Bay Wonka, “Bunu göze almak zorundayız,” diye karşılık verdi. Josephine Nine, “Şaka yapıyorsun,” dedi. “Bi ­ zimle eğleniyorsun, değil mi?” “Hanımefendi,” dedi Bay Wonka, “ben hiç şaka yapmam.” “Biz yanmışız!” diye haykırdı Georgina Nine. “İşi – miz bitik!” Bay Wonka, “Öyle görünüyor,” dedi.

Josephine Nine, çığlığı bastığı gibi yorganın altına saklandı. Georgina Nine, George Dede’ye sımsıkı sarıl – dı. Bay ve Bayan Bucket birbirlerine sarıldılar, korku – dan dilleri tutulmuştu. Charlie ile Joe Dede’ye gelince onlar soğukkanlılıklarını koruyor gibiydiler. Ne de olsa Bay Wonka’yla uzun bir yolculuktan geliyorlardı, onun akıllara durgunluk veren işlerine alışmışlardı. Ama Büyük Asansör hızla yükselerek Dünya’dan uzaklaştıkça Charlie de ürkmeye başladı. Gürültüden sesini duyura – bilmek için avazı çıktığı kadar bağırarak, “Bay Wonka!” dedi. “Doğrusunu isterseniz, neden o kadar korkunç bir hızla inmemiz gerektiğini anlamış değilim!”

Bay Wonka, “Yavrucuğum,” diye yanıtladı, “o ka – dar korkunç bir hızla inmezsek fabrikanın damından içeri dalamayız. Damı delmek o kadar kolay değil.” “Ama bir delik var zaten,” dedi Charlie. “Dışarı çıkarken damı delmiştik ya.” Bay Wonka, “O zaman bir delik daha açarız,” dedi. “İki delik bir delikten iyidir. Hangi fareye sorsan böyle söyler.” Büyük Cam Asansör yükseldikçe yükseldi. En so – nunda, Dünya’nın tüm ülkeleri ve okyanusları koca – man bir harita gibi ayaklarının altına serildi. Görüntü hiç kuşkusuz çok güzeldi; ama bir cam asansörden aşağı bakıyorsanız içiniz çekilir, kötü olursunuz. Ar – tık Charlie bile korkmaya başlamıştı. Joe Dede’sinin eline sımsıkı yapıştı, yaşlı adamın yüzüne kaygıyla bakarak, “Korkuyorum, dedeciğim,” dedi.

Joe Dede, Charlie’yi omzundan tutup kendine çe – kerek, “Ben de korkuyorum,” dedi. Charlie, “Bay Wonka!” diye bağırdı. “Yeterince yükselmedik mi?” “Az kaldı,” diye yanıtladı Bay Wonka. “Azıcık daha yükselmemiz gerekiyor. Şimdi lütfen beni oya – layıp ayağıma dolanma. Gözümü dört açmalıyım. Her şeyi saniyesi saniyesine yapmalıyım, evladım. Şu yeşil düğme var ya ona tam zamanında basmak zorundayım. Yarım saniye geciksem çok yukarılara fırlarız!”

“Peki, çok yukarılara fırlarsak ne olur?” diye sor – du Joe Dede. “Artık lütfen soru sormayı bırakın, dikkatim dağı – lıyor!” diye karşılık verdi Bay Wonka. İşte tam o anda Josephine Nine yorganın altın ­ dan başını çıkarıp yatağın kenarından aşağıya baktı. Neredeyse üç yüz kilometre aşağıda uzanıp giden koskoca Kuzey Amerika kıtası bir çikolata parçasın – dan daha büyük değildi. Josephine Nine, “Durdurun şu manyağı!” diye cıyakladıktan sonra buruş buruş olmuş elini uzatıp Bay Wonka’yı ceketinin kuyruğun – dan yakaladığı gibi yatağa doğru çekti. Bay Wonka, kadının elinden kurtulmaya çalışa – rak, “Hayır, yapmayın!” diye bağırdı. “Bırakın beni! İşime engel olmayın! Pilotu rahat bırakın!” Josephine Nine, “Hadi oradan, kaçık herif! He ­ men evimize götüreceksin bizi!” diye bağırdıktan sonra Bay Wonka’yı öyle bir iteleyip çekiştirmeye başladı ki adamcağız serseme döndü.

“Bırakın beni!” diye haykırdı Bay Wonka. “Şu düğmeye basmazsam göğü deleceğiz! Bırakın beni!” Ama Josephine Nine Bay Wonka’nın ceketinin kuyru – ğunu bir türlü bırakmıyor, çekip duruyordu. “Charlie!” diye bağırdı Bay Wonka. “Şu düğmeye bas! Şu yeşil düğmeye! Durma! Çabuk!” Charlie, fırladığı gibi yeşil düğmeye bastı. Ve o anda Asansör korkunç bir homurtu çıkararak yana yattı. Dışarıdaki uğultu kesildi. Ortalığı ürkütücü bir sessizlik kapladı.

Bay Wonka, “Çok geç!” diye bağırdı. “Şimdi yan – dık işte!” demesine kalmadı, yatan üç ihtiyar ve Bay Wonka’yla birlikte usulca havalandı, Asansör’ün or – tasında havada asılı kaldı. Az sonra Charlie, Joe Dede, Bay ve Bayan Bucket da havalandılar. Şimdi hep birlikte Büyük Cam Asansör’ün içinde balon gibi uçuşuyorlardı. Havada süzülmekte olan Bay Wonka, “Yaptığınızı gördünüz mü?” dedi. Josephine Nine, “Neler oluyor?” diye bağırdı. Ya – taktan fırlamış, geceliğiyle Asansör’ün tavanına doğ – ru uçuyordu. “Yoksa fazla mı yükseldik?” diye sordu Charlie. “Fazla mı yükseldik!” diye bağırdı Bay Wonka. “Daha fazla yükselemezdik! Neredeyiz biliyor musu – nuz, arkadaşlar? Yörüngeye girdik!” Nefesleri durdu, şaşkınlık içinde birbirlerine bak – tılar. Korkudan dilleri tutulmuştu. Bay Wonka, “Saatte yirmi beş bin kilometre hızla Dünya’nın çevresinde dönüyoruz,” dedi. “Nasıl, iyi mi?” Georgina Nine, perişan bir halde, “Bana bir şey – ler oluyor!” dedi. “Soluk alamıyorum!” “Tabii alamazsınız,” dedi Bay Wonka. “Buralarda hava yok ki!” Boşlukta yüzercesine karşı tarafa geçti, OKSİJEN yazan düğmeye bastı. “Birazdan bir şeyiniz kalmaz,” dedi. “Telaş etmeyin, derin derin nefes alıp verin.” Charlie, Asansör’ün içinde yüzüyormuş gibi dolaşırken, “Çok acayip,” dedi. “Hava kabarcığı gibiyim.” “Müthiş!” dedi Joe Dede. “Tüy gibiyim, sanki hiç ağırlığım yok.” “Evet, hiç ağırlığınız yok,” dedi Bay Wonka. “Hiçbirimizin ağırlığı kalmadı, bir gram bile değiliz.” “Kim demiş!” diye atıldı Georgina Nine. “Ben tam tamına yetmiş kiloyum.”

Bay Wonka, “Artık değilsiniz,” diye karşılık verdi. “Hiç ağırlığınız yok artık.” Üç ihtiyar, George Dede, Georgina Nine ve Josep – hine Nine var güçleriyle yatağa geri dönmeye çabalı – yorlardı; ama boşuna! Yatak havada sürüklenip duru – yordu. İhtiyarlar da boşlukta oradan oraya sürükleni – yorlar, yatağın tam üstüne geldiklerinde hemen uza – nıp yatmaya çalışıyorlar; ama yeniden öbür yana savruluyorlardı. Charlie ve Joe Dede ise gülmekten kırılıyorlardı. Josephine Nine, dayanamadı, “Komik bir şey mi var?” diye sordu. Joe Dede, “Daha ne olsun, sizi en sonunda yatak – tan çıkardık!” diye karşılık verdi. “Kes sesini!” diye payladı Josephine Nine. “Gevezeliği bırak da bize yardım et!” “Boşuna uğraşmayın!” dedi Bay Wonka. “Yatağa uzanmanız mümkün değil. Böyle sürüklenip duracaksınız işte oradan oraya; uçmanın tadını çıkarın bari.” Georgina Nine, “Ayol, bu adam resmen keçileri kaçırmış!” diye bağırdı. “Gözünüzü dört açın, yoksa hepimizin canına okuyacak.”

 

 

Benzer İçerikler

https://www.birazoku.com/bukuntu-genclik-romani-yahya-turkeli

yakutlu

Arıcının Çırağı | Laurie R. King

yakutlu

Küçük Prens

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy