Kitaplarıyla kaç kuşağı büyüten Gülten Dayıoğlu’nun Ece ile Yüce dizisinin Kıskanç Bebekler – Ah Şu Televizyon – Ece Yazar Olmak İstiyor Annem Beni Sevmiyor mu? hikâyelerini içeren ikinci kitabı yeni okurlarıyla buluşuyor.
Yazarın torunu gibi sevdiği komşu çocuğu Ece ve kardeşi Yüce’nin hikâyelerini anlattığı bu diziyi Mustafa Delioğlu resimliyor.
*
Kıskanç Bebekler
Küçük komşum Ece bugünlerde çok üzgün. Tıktık Bebek kaybolmuş. Bütün evi aramış bulamamış. Ana babası da aramış, bulamamışlar. Olacak şey değil. Koskoca bebek, nasıl yok olur? Ben de şaştım doğrusu. Ece, Tıktık Bebek’i çok sever. Onu babaannesi dikmiş. Ece iki yaşındayken, ona armağan etmiş. Ece’nin babaannesi, Anadolu’da bir köyde yaşıyor. Oralarda çocuklar elde dikilme bebeklerle oynarmış. Ece’nin bebeği de içine pamuk doldurularak dikilmiş. Gerçek bebek boyunda, yastık gibi yumuşacık. Ece hep bu yastık bebeğe sarılarak uyurmuş. Tıktık adını da o koymuş. Büyükler “yastık bebek” dedikçe, o da diline “Tıktık Bebek” adını dolamış.
Geçen gün, Ece’ye güzel bir bebek aldım. Kurulunca yerde emekliyor. Suya bırakılınca bir güzel yüzüyor. O da gerçek bir bebeğe benziyor. Ağzında emziği bile var. Ece onu sevdi. Ama çabuk bıktı. Yeni bebek, Tıktık Bebek’i unutturamadı. Onu dolaba kaldırmış. İleride kardeşine verecekmiş. Annesi de ona güzel bir oyuncak aldı. Bu oyuncağın, değişik biçim ve renkte parçaları var. Ece onları uygun şekilde birleştiriyor. Evler, atlar, arabalar çıkıyor ortaya. Şimdilerde hep bu oyuncakla oynuyor.
Ece’ye sorarsanız, bugünlerde tüm bebeklerinden bıkmış. Onu çok üzüyorlarmış. Giysileri kirli, saçları dolaşıkmış. Bazıları da patiklerini, kurdelelerini yitirmişler. Hiç söz dinlemiyorlarmış. Üstelik yeni oyuncağı kıskanıyorlarmış. Ece onları bu yüzden kınıyor. Haklı da. Kıskançlık gerçekten çok kötü bir huy.
Ece’ye, “Küçükken, ben de çok kıskanç bir çocuktum. Ama şimdi kimseyi kıskanmam” dedim. Çok şaşırdı, bir süre düşündükten sonra şu soruyu sordu:
“Yazar Teyze, bazen ben de başkalarını kıskanıyorum. Kıskançlıktan nasıl kurtulduğunu söyler misin?”
“Elbette söylerim, kızım. Önce, kıskandığım kimseleri sevmeyi öğrendim. Sonra kıskanma huyum yok oldu. Senin en sevdiğin arkadaşın kim?”
“Aylin’i çok seviyorum.”
“Ona çok güzel bir oyuncak alınsa kıskanır mısın?”
“Kıskanmam, çünkü o oyuncakla birlikte oynarız. Ben ona tüm oyuncaklarımı veririm, o da en güzel oyuncaklarıyla oynamama izin verir.”
“Tamam işte! Böylece kıskançlık ortadan kalkıyor. Kıskançlıktan kurtulmayı dene bakalım, başaracak mısın?”
Ece akıllı bir çocuktur. Bunu başaracağına inanıyorum. Bugünlerde onu çok sık düşünüyorum. İşlerim çok olduğu için pek görüşemiyoruz. Kendisini ne zaman görsem, bana kardeşinden söz ediyor. Onu öylesine sabırsızlıkla bekliyor ki!.. Abla olmayı iyice benimsedi. Zaten çok iyi huylu bir çocuk.
Bazı sabahlar, erkenden kapıda karşılaşıyoruz. Kış iyice bastırdı. Günler kısaldı. Öğrenciler alaca karanlıkta evden çıkıyorlar.
Geçen gün, ben de erkenden yola çıktım. Bir ara arkamdan biri seslendi. “Yazar Teyze!”
Dö nüp dik kat le ge ri ye bak tım. So ka ğı sis bas mış tı. Ön ce kim se yi gö re me dim. Sonra dan, Ece ile an ne si or ta ya çık tı. An ne si öy le si ne hız lı yü rü yor du ki! Ece ona ayak uy dur mak için ko şu yor du. İyi ce yak laş tık ların da an ne si nin eli ni bı rak tı. So luk so lu ğa ya nı ma gel di.
“Yazar Teyze biliyor musun, Tıktık bulundu.”
Bu habere en az onun kadar sevindim. “Nereye saklanmış yaramaz?”
O sırada annesi yetişti. “Size Tıktık Bebek’i mi müjdeliyor?”
“Evet.” dedim. “Bizim için o çok önemli bir konu.”
Ece aramıza girdi. “Tıktık Bebek’i nerede bulduk bilsen! Annem yatak çarşaflarıyla birlikte onu da kirli kutusuna atmış.” Bunları söylerken kıkır kıkır gülüyordu. Annesi söze karıştı.
“Tıktık Bebek kaybolunca gerçekten üzülmüştü. Şimdi sevinçten uçuyor. Dün gece, çamaşır yıkadım. O sırada bebek elime geldi.
Kirli çarşafların arasında kalmış. Aceleden ….