* Çalış, genç arkadaşım çalış!
Nâmerde muhtaç olmak, ölmekten beterdir.
* Gençliğini eğlenmekle geçiren,
ihtiyarlığını ağlamakla geçirir
BAŞARILI OLMA YOLUNUN
TEHLİKELERİ VE DÜŞMANLARI
Yetişme ve başarılı olma yolunun genç yolcusu! Bil ki tuttuğun yolda birçok tehlikeli geçitlerin ve yol kesen düşmanların vardır. Gerçi bunlara yalnız sen değil, hayat yolunun her yolcusu rastlayabilir. Fakat bu düşmanlar, senin gibi hayatın henüz eşiğindeki tecrübesiz masumları rahatsız etmeyi çok sever. Senin bunlarla pençeleşecek ve bu düşmanları yenecek silahın yok değildir. Yeter ki, sen bu silahları kullanabilesin. Kullanmayı bilmez de bir defa yenilirsen, bir daha belini kolayca doğrultamazsın. Müsaade et de sana, önce, yolunu bekleyen düşmanları ve rastlayacağın tehlikeleri göstereyim.
1- Başarının ilk düşmanı tembelliktir
Başarılı olma yolunda senin ilk büyük düşmanın tembelliktir. Burada sana tembelliği tarif edecek değilim. Onu sen, ben, hepimiz az çok tanırız. Çünkü, öteden beri denilegeldiği gibi “İnsan tembel bir hayvandır.”
Yalnız ben sana şunu söyleyeceğim ki, tembellik insan karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir. Aksine, eski peri hikâyelerindeki kahramanlar gibi, şekilden şekile girerek ve binbir hile kullanarak insanı yenmeye çalışan bir alçaktır. Tehlikesinin büyüklüğü de buradan gelmektedir.
Tembelliğin; yerine, adamına ve çağına göre girmediği kalıp yoktur. Herkesin mizacına göre tavır alır ve konuşur. Dilimizde aldığı çeşitli isimler de onun bu sinsiliğini gösterir. Tembelliğin adı uçarılıktır. Bir adı gevşeklik, bir adı hoppalık ve züppelik, bir adı uyuşukluk, üşengeçlik, keyfine düşkünlük, bencilliktir. Tembellik herkesin karşısına her zaman aynı kılıkta çıkmaz. O mesleksiz aktör gibi daima rol değiştirir. Bazen en geçerli bir mazeret kılığına girer; hasta olur, yorgun düşer ve herkesi haline açındırır. Bazen iş yapar görünür; aslında hiçbir şey yapmaz. Bazen tatlı bir dille konuşur ve gönül çeler. Onun kandırıcı bir felsefesi ve boş sözlerden örülmüş bir edebiyatı vardır. Tembelliğin kitabından sana bazı parçalar okuyayım da dinle:
— Adam sen de… Çalışanlar ne olmuş sanki?..
— Üzme kendini şu ölümlü dünyada, çalışmak yıpranmaktır.
— Hayat dediğin bir şanstır.
— Şansın varsa, her şeyin var demektir.
— Şansın yoksa kendini parçalasan da bir şey olamazsın.
— Zaten suyu getiren de destiyi kıran da bir.
— Sen destiyi kır, suyu başkaları getirsin de afiyetle iç…
— Hem bir işin olacağı varsa sırt üstü yatsan da olur, olacağı yoksa, yırtınsan da olmaz.
— Hele dursun bakalım, şimdi şöyle yaslan da yarın sabah yaparsın.
— Hem sana çalışmak yaramıyor; iştahın kaçıyor, neşen sönüyor.
— Huy bu ya, ben bütün sene kitap, defter koltuğumda gezmekten; hele kütüphane köşelerinde pineklemekten hoşlanmıyorum…
— Sınavlara şöyle yirmi gün bir ay kala kafayı vurur, dersleri hazırlar ve sınavları mis gibi geçerim…
— Nedense benim yalnız sınav üstü zihnime bir açıklık geliyor; sene içinde sanki uykudayım…
— Hem ne gerek var, başarılı olanın ve olmayanın gideceği yer mezarlık değil mi?
— İnsan dünyaya bir defa gelir; hayatın tadına varmaya bak.
Tembelliğin kitabında daha neler ve ne saçma sapan sözler var. Bildiğin şeylerle başını ağrıtmayayım. Yalnız şunu söyleyeyim ki, eğer tembelsen ve tembelliğin organik bir hastalıktan ileri gelmiyor da ruhundaki bir gevşeklik, uyuşukluk, üşengeçlik, hoppalık ve uçarılık şeklinde ise, iradeni kullanarak başarının bu düşmanını yenebilirsin. Eğer vücutta bir hastalığın varsa bunun ilacını doktorlar bilir.
2- Başarının bir diğer düşmanı kötü arkadaştır
Genç dostum! Gittiğin yolda ikinci bir tehlikeli düşmanın da kötü arkadaştır. Arkadaşın kötüsü, emin ol ki, bir gencin başına gelebilecek kötülüklerden en kötüsüdür. Ve her kötülük gibi o da sinsi ve maskelidir. Hem maskesini gayet ustaca takınır. Dost ağzı kullanır. Seni kollar ve yardımına koşar görünür. Seni kendisine imrendirmek için yapmadığı şaklabanlık kalmaz. Tembellik senin içindedir ve sana senin ağzınla konuşur. Arkadaşın kötüsü ise, sana kendi ağzını kullanır ve seni tembellikten daha çabuk kendine bağlar. Zaten tembelliğin işi asma, hoppalığa ve züppeliğe düşme şekli çoğu zaman kötü arkadaş yüzünden başlar. Ve zaman ile alışkanlık halini alarak içimizde yerleşir. Kötü arkadaşın korkulacak bir felsefesi vardır. Sana her fırsatta gerek sözleriyle ve gerek tavırlarıyla aşılar ve tekrar eder:
— Gençliğini yaşa kardeşim, bu gençlik her zaman ele geçmez. Sana öğüt verenler vaktiyle günlerini yaşayıp da senin güzel gençliğini kıskananlardır, aldırma, eğlenmeye bak… Daha neler demezler ki…
Arkadaşın kötüsü çalışanlardan rahatsız olur, başarılı olmayı küçümsemek ve alaya almak yoluyla intikam alır. Seni kendine benzetmek ve kendi düştüğü çukura sürüklemek için başvuracak çare arar. Sözleri ile ve yaşayış tarzı ile manevi enerjini kırar ve sende haince bir ruh gevşekliği yaratır. Sözün kısası, inan ki kötü arkadaş bir gencin hayatında rastlayacağı en büyük talihsizliktir. Hele tembellikle arkadaşın kötüsü birleşir de yakana ikisi birden yapışırsa, her biri bir ömre yeten bu iki kötü düşmandan kendini kurtarman çok güç olur.
Sözlerime kulak ver: Arkadaş olacağın kimsede arayacağın şart çalışkanlık, dürüstlük ve iyilikseverlik olsun. Bu iyi huylarla
bezenmiş olan bir insan, diğer bütün iyi meziyetlere de sahip demektir. Bunu unutma ve bu şartı bulamadığın kimse ile sakın arkadaş olma.
3- Başarının bir düşmanı da kötü örneklerdir
Başarı yolunda senin bir düşmanın daha var ki, bu da kötü örneklerdir. Bunlar takıp takıştırmakla, kiminin ayağına çelme takmak, kiminin gözüne kül atmakla servete; mevki ve şöhrete kavuşmuş; becerilerinin ve hak ettiklerinin üstündeki yerlere oturmuş; insan kılığındaki hayvanlar ve parazitlerdir. Gerçi bunlar yalnız bugün değil, her devirde görülegelmiştir. Her zaman insanların saflığından ve temiz yürekliliğinden faydalanarak kese doldurup ense şişiren açıkgözlere rastlanmıştır. Fakat zamanımızda bunlar görülmedik bir şekilde çoğalmıştır. Her yerde senin tecrübesiz ve masum gözlerine çarpan da bunlar oluyor. Karınca sabrı ile çalışıp kazanmaktaki benzersiz hayatın tadını ne yazık ki bunlar kaçırıyor.
Her kötülük gibi, kötü örneklerin de içlerinin kötülüğünü kusan, zehirli bir dili ve felsefesi vardır. Bu felsefenin ekseni “egosantrizm” denilen sırf kendini düşünürlük ve kendini bütün varlıkların merkezi halinde ve her şeyin üstünde görürlüktür. Başarı prensibi de (her ne şekilde olursa olsun) mutlak olana ulaşmaktır. Fakat aslında bunlar, insanlık dünyasının en alçak parazitleridir. Ve yukarıda verdiğim iki formülün ifade ettiği ahlâk düşkünlüğünü, bunlar bir zekâ eseri sanır, namuslulukla alay eder ve aldatarak ulaşmayı bir başarı sayar.
Sakın bunları hayatın için rehber alma. Şarlatanlığın ve parazitliğin gösterişli hayatından gözlerin kamaşıp da sakın namuslu çalışmanın güvenilir sonucundan şüpheye düşme ve manevî kuvvetini kırma. Geleceğini karanlık bir tesadüfün cilvesine terk etme. Hilekâr ve düzenbaz zekânın kartondan köşküne imrenme. Ve bil ki hayatta insan olan insana yaraşan yol, doğruluk ve namusluluk yoludur.
Namusluluk, insan vicdanı ile başbaşa kaldığı zaman ona verecek utandırıcı hesabı olmamak demektir. Bu ise, emin ol ki, mutlu olmanın ve iç huzuru ile yaşamanın ilk ve en büyük şartıdır. Huzur içinde insanca yaşamak istiyorsan, bunu yalnız doğrulukla bulabileceğinden emin ol. Ve şunu bil ki, hayatta başarılı olmak demek, doğruluğun ve namusluluğun gösterdiği yolda yürüyerek hedefe varmak demektir. Yoksa, herhangi bir şekilde ve herhangi bir yoldan servete, şöhrete kavuşmak ve mevki sahibi olmak demek değildir. Eğer böyle demek olsaydı, yakalanmayan hırsızlara, gaspçı ve katillere, başarılı olmuş adam gözüyle bakmak gerekirdi.