“Ben bir ebeyim. Şu farkla ki, kadınları değil, erkekleri doğurtuyorum. Benimle konuşmaya başlayan, önce bilmezmiş gibi görünür. Ama konuşma ilerledikçe açılır ve anımsamaya başlar. Bununla beraber, benden bir şey öğrenmediği bellidir. En güzel bilgileri, sadece kendi içerisinde bulur ve ortaya koyar.”
Eflatun / Diyaloglar
Okuyacağınız bu eser, sık sık kendisi ile konuşan X’in; insanlık macerasının tamamına tanıklık etmiş insan dışı bir “RUHANİ VARLIK” olan Z’ye yönelttiği soruları ve cevaplarından oluşmaktadır.
Birçok yerde soruyu soranın veya cevap verenin siz olduğunu düşünebilirsiniz. Buna şaşırmayın. Çünkü sonuçta hayat hepimizin müşterek alanıdır. Birimizin aklına takılan bir soru, pekâlâ diğerimiz için de çözümlenmesi gereken bir problem olarak zihnimizi meşgul ediyor olabilir. Yani birimizin derdi hepimizin derdi… Çünkü bu sorgulama, aslında hepimizin öyküsüdür.
Gezinin rotasını belki siz çizmediniz ama eminim ki sizi de keyiflendirecek çok manzaralar izleyecek, farklı tecrübelerle zihinlerinizi aydınlatacak; belki sorularınızı azaltacak, belki de yeni sorulara kapı açacaksınız.
Bizim ömrümüz ve bu ömürde ürettiğimiz sorular/cevaplar kısacık olabilir ama insanlığın ortak hafızası, ortak cevapları bu küre üzerinde geçirdiğimiz tarih kadar yaşlıdır.
Ve bu eser de o ortak cevaplardan günümüze dek gelen, bugüne de hitap eden tecrübelerden bir demet sunuyor hepimize…
Bu, çoğu kere ikili ve bazen –kendi katılımınızla– üçlü diyaloga üçüncü veya dördüncü kişi olarak siz de katılabilirsiniz. Eğer siz de, ruhlarınızı, evrenin gizemli alanlarında bir geziye çıkarmak istiyorsanız, buyurun! Yolculuk başlıyor…
GİRİŞ
X bir felsefe öğrencisidir. İnsan ve insanın evren içindeki yeri konusunda zihninde ciddi sorulan vardır. O yüzden de hem düşüncelerini hem de etrafında olup biten olayları sürekli sorgulamakta, cevap arayışı içinde etrafını anlamaya çalışmaktadır. Sık sık yaşadığı iç diyalogların birinde, içinde çoklu bir konuşma geçtiğine tanıklık eder. X sık sık kendi kendisiyle konuşmaktadır ama bu seferkinin diğerlerinden farklı olduğunu anlar Ona yoğunlaşır. Kendi içinde bağımsız birinin kendisiyle konuştuğunun farkına varmıştır artık X.
Ve sonunda çok daha derinden gelen bu sese kulak vermeye başlar. Onunla diyaloga geçer, uzun soluklu bir sohbete başlar. X, kendi iç uzayından gelen bu sesin sahibini merak eder. Onun ilk insandan bu yana sürüp gelen insanlık macerasının tamamına tanıklık etmiş insan dışı bir “RUHANİ VARLİK” olduğunu fark eder. O kendisini Z diye tanıtır X’e. Böylece 2aman zaman buluşan X ve Z, insan, varoluş, dünya hayatı ve evrenin sırlarına dair uzunca bir ikili sohbetin içinde bulurlar kendilerini.
Okuyacağınız bu eser, X’in Z’ye yönelttiği sorular ve Z’nin bunlara verdiği cevaplardan oluşmaktadır.
Eser, diyaloglardan oluştuğu ve daha ziyade X’in sorduğu sorular ekseninde sürüp gittiği için ilk bakışta belirgin bir konu bütünlüğü ve homojenlik yok gibi gelebilir okurlarına. Çünkü sorular ve cevaplar, eski filozoflardan beri kadim bir gelenek olarak “Diyaloglar” yazarı Eflatun’dan beri günümüze dek süren, “Diyaloglar” formatındadır. Konu X’in o anda yönlendirdiği doğaçlama sorularla devam etmektedir. Buna rağmen okurların gözünden, eserin aslında insanın varoluş problemlerinden yola çıkarak imanın esaslan etrafında şekillendiği farkedilecektir. Üstelik eser tamamlandığında hayalın birçok alanını da kapsadığı ve her daim tartışılan meselelere günümüz dünyasının şartlan ışığında cevaplar verdiği görülür. Ayrıca okurlar, eserin sonunda kitaptaki temel soruların bir indeksini bulacaklardır.
Eğer siz de, bu, çoğu kere ikili ve bazen kendi katılımınızla üçlü diyaloga üçüncü veya dördüncü kişi olarak katılmak isterseniz, buyurun.
Birçok yerde soruyu soranın veya cevap verenin siz olduğunu düşünebilirsiniz. Buna şaşırmayın. Çünkü sonuçta hayat hepimizin müşterek alanıdır. Birimizin aklına takılan bir soru, pekâlâ diğerimiz için de çözümlenmesi gereken bir problem olarak zihnimizi meşgul ediyor olabilir. Yani birimizin derdi hepimizin derdi.. Çünkü bu sorgulama, aslında hepimizin öyküsüdür. Ruhlarınızı, evrenin gizemli alanlarında bir geziye çıkarmak istiyorsanız, buyurun! Yolculuk başlıyor…
Gezinin rotasını belki si; çizmediniz ama eminim ki sizi de keyiflendirecek çok manzaralar izleyecek, farklı tecrübelerle zihinlerinizi aydınlatacak; belki sorularınızı azaltacak, belki de yeni sorulara kapı açacaksınız.
Bizim ömrümüz ve bu ömürde ürettiğimi; Mim h [‘cevaplar kısacık olabilir ama insanlığın ortak hafızası, ortak cevaplan bu küre üzerinde geçirdiğimiz tarih kadar yaşlıdır.
Ve bu eser de o ortak cevaplardan günümüze dek gelen, bugüne de hitap eden tecrübelerden bir demet sunuyor hepimize…
Mehmet Ali Bulut
Başlangıç; Haziran 1995 Levent
Bitiş: Ağustos 2009 Çamlıca
İNSANİN YERYÜZÜNDEKİ SERÜVENİ
Gecenin bu vaktinde bilgisayarın başında kendini kaptırmış yazarken gelip kendine böyle seslenen de kimdi böyle? Uyku ile uyanıklık arası bu halde rüya mı yoksa bir hayal mi görüyordu; Saate baktı. Gecenin sabaha döndüğü vakit girmişti. Etrafına bakındı. Sitede kendi odası dışında kimselerin ışığı da yanmıyordu. X ürperdi. Evde kendisinden başka kimsecikler yoktu. Yazın bu sıcak günlerinde ev ahalisi serin bir köşe bulacağı yerlere sığınmış; bir kendisi kalkmadı.
Duyduğu sesler bir rüyanın içinden mi geliyordu, yoksa gerçekten birileri mi vardı etrafta’ Yorgunluktan artık gaipten sesler mi duymaya başlamıştı yoksa?
X, derin bir korkuyla ürperdi; uyku moduna geçmekte olan vücudunu gayri ihtiyarî toparladı. Cesaretini toplayıp sordu:
X: Sen de kimsin!
Z: Sana göre uzaylıyım.
X: Uzaylı mı! Uzayda canlı mı var!
Z; Bu doğru bir soru değil.
X: Peki nasıl sormalıydım!
Z: “Evrende bilim gibi topraksı yaratıklar var mı!” diye sorabilirdin. Çünkü evrende cansız hiçbir şey yok. Ve hiçbir yeri de boş. değil. Eğer maksadın, “bilinçli, algılama yeteneğine sahip varlıklar” ise “evet var” derim. Ama “topraktı, bilinçli yaratıklar var mı!” diye soruyorsan cevabım “şimdilik hayır” olacak.
X; Bir adın var mı, sana ne diye hitap edebilirim!
Z: Adımı sen koy. Çünkü ben girdiği kabın şeklini alan bir mahiyetim.
X: Benim adım X, seninki de Z olsun o zaman.
Z: Olur. Eski bilgelerin kitaplarında da Zeyd ile Amr vardı. Onlar gibi olduk. Hani biri sorar, diğeri de cevap verir ya. Zaten sana gönderildiğime göre senin de zihninde en az Zeyd kadar soru olmalı.
X: Demek zihnimdeki sorulardan haberdarsın! Çok ilginç.
Z: İlginç olan ne?
X: Sorularımın olduğunu bilmen!
Z: Bu çok basit. Sen soracaksın ben cevap vereceğim.
X: Öyleyse anlasak. Peki, az önce sorduğum “Topraksı bilinçli varlıklar var mı!” soruma “şimddik hayır” dediniz. Bu, sonra olacak ani amma mı geliyor!
Z: O anlamda değil, siz henüz bu bilgiyi anlayacak seviyede değilsiniz. Zamanı geldiğinde zaten bu soruyu sormanızın gereksiz olduğunu da anlayacaksınız. Çünkü siz “canlı” deyince kendi formatınızdan başka bir şey tahayyül edemeyecek kadar dar düşünüyorsunuz. Bu hem bilgisizlik, hem bencilliktir.
X: Neden bencillik olsun ki?
Z: Çünkü bu yaklaşım, Yaratıcı’nın kudretini itham saydır. Hem, benimle ilgili heyecanını da as artık. Ben sana zarar vermem. Sen beni yeni yeni fark ettin belki ama ben yıllardır seninle konuşuyordum aslında. Sadece şimdi ilk defa bu denli aleni, varlık boyutunda farkıma vardın o kadar… Heyecanlanma, korkma.
…