Frances Hodgson Burnett, çevresindeki herkesi kaybetmesinin ardından Hindistan’dan İngiltere’ye göç edip yeni bir hayata atılan Mary’nin ilginç hikâyesini anlatıyor. Dokuz yaşına kadar Hindistan’da dadılar tarafından büyütülen Mary Lennox aniden İngiltere’ye, eniştesinin malikânesine taşınmak zorunda kalır. Aksi, huysuz bir çocuktur. Fakat odasından asla çıkmayan kuzeni Colin ve onun aksine, sürekli kırlarda dolaşıp hayvanlarla, bitkilerle ilgilenen Dickon’la tanışınca, daha önce hiç görmediği güzelliklerle karşılaşmaya başlar. Üç kafadar, malikânede keşfettikleri bir bahçede çalışarak hem kendilerini, hem çevrelerini dönüştürür.
Gizli Bahçe’de, güller ve zambaklarla birlikte yeni bir hayatın nasıl filizlendiğine tanıklık edeceksiniz.
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ 7
1 Hiç Kimse Kalmadı……………………………………………………………………………………………..1 3
2 Küçük Hanım Mary Tam da Aksi……………………………………………….2 2
3 Çalılık Arazinin Öbür Ucunda……………………………………………………….3 4
4 Martha…………………………………………………………………………………………………………………………………..4 1
5 Koridordaki Ağlama Sesi………………………………………………………………………..6 6
6 “Ağlayan Biri Vardı, Vardı İşte!”………………………………………………..7 6
7 Bahçenin Anahtarı……………………………………………………………………………………………..8 7
8 Yolu Gösteren Kızılgerdan………………………………………………………………………9 7
9 Bu Zamana Dek İçinde Yaşanmış
En Tuhaf Ev……………………………………………………………………………………………………………….109
10 Dickon………………………………………………………………………………………………………………………………..123
11 Ökseardıcının Yuvası…………………………………………………………………………………..141
12 “Bir Parça Toprağım Olabilir mi?”………………………………………153
13 “Ben Colin”……………………………………………………………………………………………………………….166
14 Genç Bir Raca………………………………………………………………………………………………………..187
15 Yuva Yapmak………………………………………………………………………………………………………….205
16 “Hiç de Kalmam İşte!” Dedi Mary……………………………………….223
17 Öfke Nöbeti………………………………………………………………………………………………………………234
18 “Kesinkes Hiç Vakit Kaybetmemen Lazım”……………245
19 “Gelmiş!”……………………………………………………………………………………………………………………..256
20 “Sonsuza Dek Yaşayacağım Ben –
Sonsuza Dek, Sahiden Sonsuza Dek!”…………………………..273
21 Ben Weatherstaff……………………………………………………………………………………………..286
22 Güneş Battığında…………………………………………………………………………………………….302
23 Büyü………………………………………………………………………………………………………………………………………..311
24 “Bırakın Gülsünler”……………………………………………………………………………………330
25 Perde…………………………………………………………………………………………………………………………………..348
26 “Bu Annem!”…………………………………………………………………………………………………………360
27 Bahçede……………………………………………………………………………………………………………………………375
KARAKTERLER 399
SÖZLÜK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .401
1
Hiç Kimse Kalmadı
Mary Lennox eniştesinin yanında yaşamak üzere Misselthwaite Malikânesi’ne gönderildiğinde, herkes onun o zamana dek görülmüş en aksi çocuk olduğunu söyledi. Bu doğruydu da. Mary’nin ince bir yüzü ve ufak, ince bir vücudu, ince telli açık renk saçları ve ekşi bir yüz ifadesi vardı. Saçları sarıydı ve suratı da sarıydı, çünkü Hindistan’da doğmuş ve her zaman şu ya da bu şekilde hasta olmuştu. Babası İngiliz Hükümeti bünyesinde bir mevkide bulunmuş ve kendisi de her zaman meşgul ve hasta olmuştu; annesi ise yalnızca partilere gitmeyi ve şen şakrak insanlarla birlikte eğlenmeyi önemseyen muazzam güzellikte bir kadındı. Küçük bir kız istememişti bile ve Mary doğduğunda onu bir Ayah’ın1 himayesine vermiş, Ayah’ın da şayet Mem Sahib’i2 memnun etmek istiyorsa, çocuğu mümkün olduğunca göz önünden uzakta tutması gerektiğini anlaması sağlanmıştı. Hal böyle olunca, Mary hastalıklı, hırçın, çirkin, küçük bir bebekken ayakaltından uzakta tutuldu ve hastalıklı, hırçın, yalpalaya yalpalaya yürüyen bir yaratığa dönüştüğünde de aynı şekilde ayakaltından uzakta tutuldu. Hiçbir zaman Ayah ve diğer yerli hizmetçilerin kara suratlarından başka bir şeyi ona alışkın olacak şekilde gördüğünü hatırlamadı. Onlar da, Mem Sahib onun ağlamasından rahatsız olursa kızacağı için, her daim Mary’ye itaat ettiklerinden ve ona her konuda kendi istediğini verdiklerinden, Mary altı yaşına geldiğinde o zamana dek yaşamış tüm küçük, pis domuzlar kadar zorba ve bencildi. Ona okuma yazma öğretmeye gelen genç İngiliz mürebbiye ondan o kadar nefret etti ki, işini üç ay içinde bıraktı ve başka mürebbiyeler gelip onun yerini doldurmaya çalıştığında da, her seferinde ilkinden daha kısa sürede çekip gittiler. Şu halde Mary sahiden nasıl kitap okunacağını öğrenmek istemeyi seçmemiş olsa, alfabeyi asla öğrenmezdi bile.
Korkunç derecede sıcak bir sabah, Mary aşağı yukarı dokuz yaşındayken, kendini çok öfkeli hissederek uyandı ve yatağının yanı başında dikilen hizmetçinin kendi Ayah’ı olmadığını görünce daha da öfkelendi.
“Sen neden geldin?” dedi yabancı kadına. “Kalmana izin vermeyeceğim. Bana Ayah’ımı gönder.”
Kadın korkmuş göründü, ama yalnızca kekeleyerek Ayah’ın gelemeyeceğini söyledi; Mary bir öfke patlamasına kapılıp ona vurduğunda ve tekmeler attığında ise, yalnızca daha da korkmuş görünüp, Ayah’ın Küçük Hanım Sahib’in yanına gelmesinin mümkün olmadığını yineledi.
O sabah havada esrarengiz bir şey vardı. Hiçbir şey olağan düzeninde yapılmadı ve yerli hizmetçilerin birçoğu ortada yokmuş gibi görünüyor, bu arada Mary’nin gördükleri de kül gibi ve korku dolu yüzlerle sessiz sessiz, kendilerini hissettirmeden dolanıyor ya da telaşla oradan oraya koşturuyordu. Fakat hiç kimsenin ona bir şey söyleyeceği yoktu ve Ayah’ı da gelmedi. Aslında Mary sabah saatleri geçerken tek başına bırakıldı ve gezine gezine en sonunda bahçeye çıkıp verandanın yakınlarındaki bir ağacın altında kendi kendine oynamaya başladı. Bir çiçek tarhı oluşturuyormuş gibi yaptı ve büyük, parlak kırmızı amberçiçeklerini küçük toprak yığınlarının içine sıkıştırdı; tüm bu süre boyunca gitgide daha fazla sinirleniyor ve kendi kendine, geri döndüğünde Saidie’ye söyleyeceği şeyleri ve takacağı isimleri homurdanıyordu.
“Domuz! Domuz! Domuzun çocuğu!” dedi, çünkü bir yerliye domuz demek hakaretlerin en kötüsüdür.
…