Gölgeler – Zülfü Livaneli
Arka Kapak Bilgisi
Zülfü Livaneli’den İstanbul’a ve onun yazarlarına, şairlerine saygı duruşu: Gölgeler
Karanlığın bütün gölgeleri yuttuğu bir İstanbul akşamı. Bütün sesler susmuş. Yalnızca gelip geçenlerin görmediği, duymadığı Gölgeler’in sesleri yankılanıyor sokaklarda. Son bir kez söylenen şarkı gibi, son bir kez yazılan şiir gibi, “son bakışta aşk”ta dile gelen sevda sözleri gibi… Gölgeler konuşuyorlar karanlıkta…
Fatih Sultan Mehmed, Mustafa Kemal Atatürk, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Nâzım Hikmet, Yahya Kemal, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Orhan Veli, Ülkü Tamer, Ece Ayhan, Cemal Süreya ve Attilâ İlhan’ın gölgeleri…
Şiirin tapınağı önünde vecd halinde bekliyor İstanbul, ona yeniden hayat verecek son kelimeyi…
Gölgeler Özeti
“Gölgeler ‘Kral çıplak’ diye bağıran cesur yüreklerdir.”
Bazı kitaplar vardır. Görür görmez âşık olursunuz. Beğenmediğini yönleri de olsa kitabın bir şeylerine âşık olur ve ne olursa olsun okumak istersiniz. Gölgeler kitabında ben tam olarak bunu yaşadım. Kapağına âşık oldum ben bu kitabın. Kitapları araştırırken nispeten yeni çıkmış olan bu kitabı gördüm. Zülfü Livaneli hakkında çok fazla bir bilgiye sahip değildim. Yalnızca siyasetle uğraşmış bir yazar olduğunu biliyordum. Bu yüzden acaba kitaba siyaseti karıştırır mı diye endişe duyarak bu kitabı okumaya başladım. Kitabın bir bölümü hariç çok göze çarpan bir eleştiri olmadı. Belki de fikrine katıldığım içindir. Kim bilir?
Kitabı okuduktan sonra bizim bıraktığımız gölgeleri düşündüm. Kemal Sadık’ın, namı değer Yaşar Kemal’in da dediği gibi kimi polis korkusundan, kimi geçim derdinden, kimi de utangaçlıktan kendine gölgeler yaratıyor bu hayatta kendine. Kitapta da tam olarak bu gölgelerin bizden sonraki varlığı konu alınıyor. Cismen olmasalar da ad olarak yaşamaya devam eden bu gölgeler, şairler ve yazarlar için birer korunaklı liman olmuş edebiyatta. Hepsi bu adın arkasına sığınmış. Kim olurlarsa olsunlar…
Kitabı anlatmaya başlamadan bende Zülfü Livaneli’yi örnek alarak başlangıcı bu özette bahsedeceğim yazarların mahlaslarını ve müstearlarını paylaşarak yapmak istiyorum.
“Hem varsınız hem yoksunuz, gerçekte yoksunuz ama üzülmeyin, edebiyat tarihinde varsınız.”
Asım Us– Mustafa Kemal ATATÜRK
Üslüplü Ahmet Agâh– Yahya Kemal BEYATLI
Orhan Selim- Nazım HİKMET
Mehmet Ali Sel- Orhan Veli KANIK
Cemasef – Cemal Süreya
William Flynn – Ülkü Tamer
Mustafa Kemal, kitaba ilk Halide Salih yani Halide Edip’le olan konuşmasında karşımıza çıkıyor. Daha sonra karşımıza Orhan Kemal’in konuşmasından sonra çıkıyor. Asım Us müstearını hükümete muhalefet yazılarını yayınlarken kullanmıştır. Kurun gazetesi yoluyla o dönem fikir ayrılığına düştükleri İsmet İnönü’ye yazılar yazmış ve yayımlamıştır. Kitapta 27 Ocak 1937’de yayımladığı bir yazıdan alıntı yapmış yazar. Asım Us, hüzünlü kalabalığın derdine ortak olup kendisinin de aynı onlar gibi aslında cismen olmadığını vurgulamış.ve sözü Avni mahlasıyla bilinen Fatih Sultan Mehmet’e bırakmış.
Üslüplü Ahmet Agâh, Yahya Kemal’in iyi ki benim üzerime binmeye kalkmamış zira kendisi ağırdır diyen gölgesidir. Aslına Yahya Kemal adı Ahmet Agâh’ın müstearı denilebilir. Asıl adı Ahmet Agâh. Yazılarını yayınlarken önüne memleketinin adını koyup öyle yayınlamış. İstanbul aşığı şair, İstanbul’u anlatmış durmuş.
Nazım Hikmet, gölge kalabalığına Orhan Selim ile katkıda bulunmuş. Şiirinde de Orhan Selim’i cılız ve zavallı çocuğu olarak nitelendirmiş Nazım Hikmet. Raşit Kemali, Orhan Kemal, onu “Mavi Gözlü Dev” olarak nitelendirmiş ve ona yazdığı şiirle onu duygulandırmıştır.
Atmaya kıyamadığı şiirlerini Mehmet Ali Sel adıyla yayınlayan Orhan Veli’ye gelelim şimdide. Atamadığı için yayınladığı şiirleri yüzünden bir süre cılız şiirlerin şairi olarak adlandırılmış Mehmet Ali. Bu yüzdendir ki biraz kırgın gölgesi olduğu adama. Sebahattin Ali’nin kendisiyle dalga geçmesine sebep olduğu düşünülünce neden kırgın olmasın ki zaten?
Cemasef, hemen hemen her edebiyat severin bildiği, iddia sonucu soyadından nasıl bir y harfinin silindiğini anlatıyor toplanan kalabalığa. Edebiyatın çapkın abisi olarak bilinen Cemal Süreya, soyadındaki harfi de bu çapkınlık yüzünden kaybediyor. Cemasef adı nereden geliyor diye soracak olursanız, şair bu mahlası, Kazgan adlı dergide daha öğrenciyken yazdığı şiirlerin altına attığı imzadan geliyor.
Kitabı basıma giderken kapıdan döndüren, eklemeler ile kitaba katılan daha yeni kaybettiğimiz Ülkü Tamer çıkıyor son olarak karşımıza. Dağılmak üzere olan kalabalığa koşarak geliyor yazar. Saksağan, Reşat Nuri Güntekin, ona kendi müstearının hikayesini anlatmasını istiyor son olarak. William Flynn olarak tanınan yazar, İngiliz bir illüstrasyonu değiştirirken ortaya çıkan karakterler sonucu bu ada bürünmüştü. Gölgeler diyarına 1 Nisan 2018’ katılmıştı bu değerli yazar.
Kitabın en çok Mayk Hammer karakterinin Çorumlu şivesinin eleştirildiği bölümde eğlendim. Onun dışında kitabın genelinde hüzün hakimdi. Yazar, kaybettikleri yazarlarımızın tanınmış eserlerinden de alıntılar yaparak onları bir kez daha ölümsüz kıldı. Hepsini aynı kitapta birleştirip bize bu şekilde sunması ve kaybettiğimiz değerlerimizi bize hatırlatması kitabı çok değerli kılıyor. Kitabı alırken kafamda alan çoğu ön yargıyı yıkan bir kitap oldu.
“Şimdilerde roman kahramanlarının ölümü okuru üzer mi acaba?”