Hayvanlar Toplantısı | Erich Kastner


Fil Oskar, Zürafa Leopold, Aslan Alois ve diğerleri…Hayvanlar âlemi, “çocuk-insanların geleceği için” birbirlerini yok etmekten başka bir çare bulmayan büyük insanlara karşı bir konferans düzenlerse ne olur dersiniz? Açıkgöz Budalalar, Palavracı Baron, Uçan Sınıf ve Küçük Hafiyeler gibi kitaplarıyla çocukların kalplerinde izler bırakan Erich Kästner, anlamsız nedenler yüzünden savaşıp duran insanların karşısına hayvanları çıkarıyor. Büyükleri unutulmaz bir ders bekliyor!

***

bütün dünyaya telgraf: -..- londra konferansı sona erdi -..- görüşmeler sonuçsuz
-..- uluslararası dört komisyon kuruldu
-..- bir konferans daha yapılacak -..-
konferansın yeriyle ilgili görüş ayrılıkları var -..- -..- -..-

 

Günün birinde hayvanların sabrı taştı… Cuma akşamları birkaç yudum içmek için Kuzey Afrika’daki Çad Gölü’nde, Fil Oskar ve Zürafa Leopold ile buluşan Aslan Alois, sanatçılara özgü yelesini savurarak, “Ah, şu insanlar! Eğer bu kadar sarışın olmasaydım şu an öfkeden mosmor kesilebilirdim!” dedi. Yukarı kaldırdığı hortumunun altında dönüp sanki ılık duş alıyormuş gibi tozlu sırtına su püskürten Fil Oskar, tembel tembel gerinip derin bas sesiyle mırıldandı.

Söylediklerini ne aslan ne de zürafa anlamıştı. Zürafa Leopold, suyun başında, bacaklarını iki yana açmış hızlı ve küçük yudumlarla bir süre su içtikten sonra, “Çok korkunçlar!” diye lafa girdi. “Oysa her şey çok güzel olabilir! Balıklar gibi dalıyorlar, bizim gibi yürüyorlar, ördekler gibi süzülüyorlar, dağ keçileri gibi tırmanıyorlar ve kartallar gibi uçuyorlar. Ama bütün bu yeteneklerinin sonucu ne?” “Savaşlar!” diye homurdandı Aslan Alois. “Sürekli savaşıyorlar. Devrimler ve grevler yapıyorlar. Her yerde açlık kol geziyor.

Yeni hastalıklar da cabası. Eğer bu kadar sarışın olmasaydım şu an…” “Öfkeden mosmor kesilirdin,” diye tamamladı zürafa aslanın cümlesini. Zira çöldeki hayvanlar çoktandır bu cümleyi ezbere biliyorlardı. “Ben sadece insanların çocuklarına acıyorum,” dedi Fil Oskar kulaklarını sarkıtarak. “Ne iyi ne güzel çocuklar hepsi! Ama savaşları, devrimleri ve grevleri onlar da yaşamak zorundalar. Büyükler, çocukların daha iyi bir dünyada yaşamaları için her şeyi yaptıklarını söylüyorlar. Ne büyük küstahlık, değil mi?” “Karımın kuzenlerinden biri,” diye anlatmaya başladı Alois, “son dünya savaşı sırasında Almanya’da büyük bir sirkte çalışıyor, denge hareketi ve çemberin içinden atlama numarası yapıyormuş. Sanatçı adı Hasdrubal yani Çöl Dehşeti. Bir hava saldırısı sırasında sirk çadırı yanıp kül olmuş, hayvanlar da kaçmış…” “Zavallı çocuklar,” diye homurdandı büyük fil. “Bütün kent alevler içindeymiş, insanlar ve hayvanlar feryat ediyorlarmış,” diye devam etti aslan. “Alev rüzgârı, eşimin kuzeni Hasdrubal’ın yelesini de yakmış. O zamandan beri takma yele kullanıyor.” Alois, kuyruğunu Sahra’nın kumlarına öfkeyle vururken: “Ahmaklar!” diye kükredi. “Savaşmadan duramıyorlar. Önce bir bahane bulup aralarında anlaşmazlık çıkarıyor, sonra da kavgaya tutuşuyorlar. Eğer bu kadar sarışın olmasaydım…” “Tamam anladık,” diye sözünü kesti zürafa. “Ama kızmak çözüm değil. Bir şeyler yapmalıyız!” “Çok doğru!” diye bağırdı Fil Oskar. “Özellikle de çocuk-insanlar için; ama ne?” O gün akıllarına hiçbir şey gelmediği için ayaklarını sürüyerek evlerine döndüler. Oskar eve geldiğinde çocuk-fillerin bir türlü yatmak istemediklerini gördü. En küçüğü, “Bize bir şey daha oku lütfen!” diye yalvardı babasına. Baba fil, Yeni Sahara Resimli Dergisi’ni eline alıp yüksek sesle okumaya başladı: “Savaş biteli dört yıl olmasına rağmen Avrupa’da hâlâ anne ve babasının nerede olduğunu bilmeyen binlerce çocuk var ve sayısız anne baba…” “Yeter Oskar!” diye araya girdi karısı, “Küçük filler için hiç de uygun değil bu yazı!”

Leopold eve geldiğinde küçük zürafaların henüz yatmak istemediklerini gördü. En küçüğü, “Lütfen baba, bize bir şeyler oku!” diye üsteledi. Baba zürafa Günlük Sahra Haberleri’ni eline alıp okumaya başladı: “Savaştan dört yıl sonra Batı Almanya’da mültecilerin sayısı, on dört milyona ulaştı; çoğunluğu yaşlı ve çocuklar oluşturuyor. Bu sayı her ay artıyor. Hiç kimse mültecileri…” “Yeter Leopold!” dedi karısı. “Küçük zürafalar için hiç de uygun değil bu yazı!” Alois yatak odasına girdiğinde, çocuklar hep bir ağızdan bağrıştılar, “Lütfen, lütfen, bize birşeyler oku!” Baba aslan, Genel Sahra Haberleri’ni eline aldı. Çocuklarını, “Susun artık!” diye uyardıktan sonra okumaya başladı:

“Dünyanın yarısında taş üstünde taş bırakmayan ve yaratacağı sonuçlar henüz tahmin edilemeyen savaştan dört yıl sonra, gizlice hazırlanmakta olan yeni bir savaştan söz ediliyor ve bundan sonra…” “Okumayı derhal kes, Alois!” diye bağırdı karısı. “Sus! Okuduğun şeyler küçük aslanlar için uygun değil!” Diğer hayvanların çocukları gibi küçük filler de nihayet uyumuşlardı. Fil Oskar, mutfakta bulaşık yıkayan karısına yardım ediyor, bulaşıkları kuruluyordu: “Zıvanadan çıkmak işten değil,” diye homurdandı.. “Şu birkaç bulaşık için mi?” diye sordu kadın. “Her geçen gün daha da tembelleşiyorsun!” “Kastettiğim senin tabakların, kaşıkların değil,” yanıtını verdi fil. “İnsanları düşünüyorum! Mültecileri, atom bombasını, grevleri, Çin’deki açlığı, Güney Amerika’daki felaketleri, Vietnam’da sürdürülen savaşı, kaybolmuş çocukları ve anne babaları, Filistin’deki huzursuzlukları, İspanya’daki hapishaneleri, karaborsayı, göçmenleri düşünüyorum…” Bitkin bir halde mutfak sandalyelerinden birine çöktü. O sırada karısı çocukların süt kaplarını yıkıyordu. “İşte bak!” diye bağırdı baba fil ansızın. Karısı korkudan kaplardan birini elinden düşürmüştü. “Bak!” diye bağırdı boğuk sesiyle. Bu arada Sahra Akşam Gazetesi’nin durduğu masaya yumruğunu indirdi. “İşte! Oku bak! Lanet olsun! Yine bir konferans! Ah şu insanlar! Sadece yıkmayı biliyorlar. Ne zaman bir şeyler inşa etmek isteseler ortaya çıkan şey, insan gururunun utanç kaynağı bir Babil Kulesi oluyor! Ben sadece çocuk-insanlara acıyorum!”

bütün dünyaya telgraf: -..- pariste dışişleri bakanları konferansı yarıda kesildi -..-
sonuç yok -..- başkentler tedirgin -..-
konferans dört hafta sonra perşembe günü
yeniden toplanacak -..- her yerde gizli kabine toplantıları yapılıyor -..- -..- -..-

Oskar, gazeteyi buruşturup masanın altına attı. O sırada en büyük çocuğunun okul çantasına takıldı gözü. Çantayı açıp boya kutusu ve resim kâğıdı çıkardı ve karısına, “Bak!” dedi. “Şimdi sana dünyada işlerin nasıl göründüğünü göstereceğim!” Sonra kâğıda iki yarım küre çizdi… “Bu yarım kürelerden biri,” dedi, “her yerde sefalet diz boyu, kimse sağduyulu davranmıyor. Bütün hayvanlar bunun farkında… Sadece bir hayvan,” dedi fil, “sefalet ve karışıklığı görmek istemiyor. Devekuşu tabii ki. O, kafasını kuma gömüyor.” “Bu da diğer yarım küre,” diye devam etti. “Yüzlerce yıldan bu yana insanlar sefalet içinde yaşıyor, sağduyu adeta unutulmuş. Bütün hayvanlar bunun farkında… Ancak bazı insanlar,” dedi fil, “bundan ders çıkarmak istemiyor. Yönetiyorlar, konuşuyorlar ve toplantılar yapıyorlar…”

….

Benzer İçerikler

Küçük Prens

yakutlu

İnsan Ne İle Yaşar

yakutlu

Kip Kardeşler (Ünlü Çocuk Romanları – 4)

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy