Huzur

173852huzurahmethamditanpinardergahyayinlarib

Huzur’un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini “huzur”a kavuşturacak bir “iç nizam”ı aramaktadır. Eserde hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Ancak bütün bunların üzerinde romana hakim olan Mümtaz’la Nuran’ın aşklarıdır. İstanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, adeta bir roman kahramanı gibi ele alınır.

TANPINAR HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ
Ahmet Hamdi Tanpınar (19011962) Türk edebiyatının en büyük yazarlarından biridir. Bu hükmü verirken kafiyen mübalağa ettiğimi sanmıyorum. Dayandığım delil ve ölçüleri açıklayabilirim.
Edebiyatta değer, eserin her şeyden önce güzel olmasında, fakat aynı zamanda onun insanı ve hayatı derinlik ve bütün zenginliği ile ifade etmesindedir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinde bu vasıflar vardır.
1901 yılında doğan Tanpınar, gençlik yıllarında Yahya Kemal ve Ahmet Hâşim’in talebesi ve dostu olmuş. Batı edebiyatından Paul Valery ile Marcel Proust’u kendisine Ustad olarak seçmiştir. Bu yazarlar edebiyatta güzellik ve mükemmeliyete ön planda yer verirler. Ahmet Hâşim ile Yahya Kemal, Türkiye’de Paul Valgry ile Marcel Proust Fransa’da edebiyatın politik ve sosyal gayelerin emrinde bir propaganda vasıtası olmasına karşı çıkmışlardır. Onlara göre edebiyat, tıpkı resim ve musikî gibi “güzel sanat’tır. Onlardan farkı, boya ve ses yerine, insanı ve hayatı anlatmada bu iki vasıtadan çok daha zengin olan dili kullanmasıdır. Tanpınar’ın tenkidî yazılarını okuyanlar, onun sık sık “dil” ve “mükemmeliyet” deyimlerini kullandığını görürler. Dil edebiyatın ifade vasıtasıdır. İyi yazar odur ki. kullandığı vasıtanın bütün imkânlarını bilir. Mükemmeliyete bu imkânları aramakla ulaşılır. Kelime, şiirde, âdeta hassas terazi ile tartıldığı için, dilin imkânlarını en iyi bilenler şairlerdir.
Tanpınar şiiri hayatının en büyük ihtirası haline getirmiş, fakat asıl kabiliyetini şiir estetiğine göre yazdığı mensur eserlerinde göstermiştir. Yahya Kemal ve Paul Valegy’den gelen “mükemmeliyet” fikrine göre şiirlerinin dilini durmadan yoğuran Tanpınar, az, fakat derin, güzel ve yeni şiirler yazmıştır. Geniş okuyucu kütlesi onu umumiyetle lise kitaplarına ve antolojilere giren “Bursa’da Zaman” şiiri ile tanır. Halbuki Tanpınar’ın en çok önem verdiği şiirler hayatının sonuna doğru çevresinin baskısı ile neşrettiği Şiirler kitabındaki manzumeler ile vefatından sonra kitap haline getirilmiş olan serbest şiirleridir.
Ben Tanpınar’ın şiirlerini Tanpınar’ın Şiir Dünyası adlı kitabımda tahlile çalıştım.
Tanpınar nesirlerinde kendisini daha serbest, âdeta daha mesut hissetmiştir. Zira burada onun karşısında Yahya Kemal ve Ahmet Hâşim gibi büyük rakipler yoktur. Dikkate şayandır ki, Tanpınar, mensur eserlerini olgunluk yaşına ulaştıktan sonra yazmıştır. Abdullah Efendinin Rüyaları (1943), Beş Şehir (1946), Huzur (1949), Yaz Yağmuru (1953), Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1962) yılında basılmışlardır. Uzun yıllar kendi şahsiyetini geliştiren Tanpınar’ın otuz beş yaşından sonra kaleme aldığı bu eserlerde, derin kültüre sahip, olgun bir sanatkârın varlığı kendisini gösterir.
Eroine alıştırılan gibi kolay, hafif, sudan yazılara alıştırılmış okuyucu kütlesi için bu yazıların okunması ve anlaşılması bir hayli güçtür. Fakat insan ve hayat son derece karışık ve en büyük filozof ve âlimlerin sırlarını çözemediği karanlık muammalarla doludur. Tanpınar gibi çok yüklü bir hayat tecrübesi geçiren “Evin Sahibi” adlı hikâyenin kahramanı yanlarında oturmak mecburiyetinde kaldığı aileden bahsederken: “Hayır, der, burada her şeye bu kadar basit bir gözle bakan insanların arasında yaşamak bana güç gelecek. Bunlar için Ölüm, hayat, günün her hâdisesi, saadetler ve felâketler o kadar tabiî şeylerdi ki… Halbuki ben bir masalı olan adamdım”.
Bu cümle Tanpınar’ın İnsan ve hayat karşısında aldığı tavrı aydınlatır. O hayatı, derinliğine ele alan, onu bir masal kadar esrarlı ve ilâve edelim güzel hâle getiren bir yazardır. Onun eserleri ancak yazarın sahip olduğu dikkat ve kültür ile okundukları zaman anlaşılabilir ve zevkine varılabilir.
Dünyada koşarak hiçbir şey görülmez. “düşünmek için durmak lâzımdır” der. İlim adamı, filozof ve sanatkâr durur. Derinleştirir. Uzun uzun yoklar. Bize basit gibi görünen cümlelerin arkasında çalışma ile dolu günler ve uyanık geçmiş geceler vardır. Tanpınar bir sanatkâr olduğu için, duygu ve düşüncelerinin teferruatını bütün girinti ve Çıkıntıları i!e verir. O yazılarında sık sık cümlelerini uzatmakla beraber, onları bir resim veya musikî parçasına yaklaştıran hayallere başvurur. Tanpınar’ın edebiyattan sonra en çok uğraştığı sanatlar bir seyirci ve dinleyici olarak resim ve musikîdir. Yazılarında bu iki güzel sanatın tesirleri açıkça görülür. Tanpınar son çağ Türk edebiyatında Halid Ziya Uşaklıgil’den sonra gelen en büyük “üslûpçu”dur. Halid Ziya’nın nesirleri gibi onun nesirleri de “sanatkârane”dir, şiir kutbuna yaklaşır. Denemelerinde bile bu özellik kuvvetle hissolunur.
Tanpınar’ı sanatkârane üslûba götüren başlıca âmillerden biri onun dünyaya bir ressam gözü ile bakmasıdır. Bir ressam için olduğu gibi, Tanpınar için de dünya bir ışık, şekil ve renk cümbüşüdür. Fakat Tanpınar tabiat ve insanın sadece dış görünüşüne bakmaz. Onların derinliğine de iner. Halid Ziya büyük bir yazar olmakla beraber, umumiyetle hayatın sathında kalmıştır. Onda Tanpınar’ın eserlerindeki başdöndürücü derinlik yoktur. Çok geniş kültüre sahip olan Tanpınar, tarih, psikoloji ve felsefeye de meraklı idi. Diyebilirim ki, son çağ Türk edebiyatında beşerî kültür ile güzel sanatlara Tanpınar kadar ihtiras ile sarılan, onlarla ruhunu besleyen başka bir Türk yazarı yoktur. Hayatı bir sanat eseri kadar güzel bulan Tanpınar’ın içinde onun sırlarını araştıran bir filozof, psikolog ve sosyolog tecessüsü de vardı. O, bu cephesiyle Halid Ziya’dan ve diğer “üslûpçu” yazarlardan ayrılır, onların
Değerli bir şair, büyük bir hikayeci ve romancı olan Tanpınar derin görüşlerle dolu denemeler de yazmıştır. Beş Şehir, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi. Edebiyata Dair Makaleler ve Yaşadığım Gibi adlı kitaplarında sanatkâr Tanpınar’ın yanı sıra çok okumuş, çok düşünmüş bir fikir adamını da buluruz. Üstadları olan Yahya Kemal ve Ahmet Hâşim fikre büyük önem vermemişlerdir. Tanpınar’ın sanat eserlerinde bile fikir, arka planda insan hayatını gizliden gizliye idare eden esrarlı kâinat gibi derinleşir.
Valegry, sanat eserinde fikir, meyvenin içindeki besleyici gıda gibi erimiş olmalıdır, der. Tanpınar’ın şiirleri, hikâyeleri, romanları bu prensibe tamamiyle uygundur. Okuyucu onları okurken bir masal âlemine……….

Benzer İçerikler

Felek Beni Okyanustan Aşırdı | Orhan Gazi

yakutlu

Hanedan | Selman Kayabaşı | Birazoku

yakutlu

Bir Leydinin Sırları – Grace Burrowes Online Kitap Oku

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy