Kudretli bir prensin bir köleye duyduğu tutku… Bir kölenin efendisine olan aşkı…
Veliaht Prens Edward, yatağını nice kadınlar süslerken, aradığı tutkuyu kölesinin gözlerinde bulduğunda âşık olabileceğini hiç düşünmemişti. Aslında Prens Edward’ın aklını kurcalayan sorunun yanıtı gayet basitti: İkisi de sadece bedenlerinde özgürdüler. Ne Edward bir prensti ne de Jaymie bir köle… Dudakları, gözleri, elleri özgürce konuşuyordu. Sevişmeleri, birbirlerine haykıramadıkları, söylemek isteyip susmak zorunda kaldıkları cümlelerdi.
Her istediğini elde etmiş bencil bir prens, bir kölenin aşkıyla baş edebilecek mi? Aşkları için geleneklere karşı savaşırken engelleri aşabilecekler mi? Kaybedişi, intikamı ve pişmanlığı yaşarken sevgileri yeniden doğru yolu bulabilecek mi? Şehvetin, masumiyetin ve acının derinlerinde; aşkın her hâlini anlatan bir hikâye…
***
Hayal ettiğin kadardır her şey.
Saray odasının kapısı gürültüyle açıldığında genç kız saygıyla eğildi. Kraliçe ve nedimeleri yüzlerinde yine aynı aşağılayıcı bakışlarla içeri doluştular. Kimi elbisesinin kıvrımını düzeltirken kimi kendinden bir o kadar emin kibrini koruyordu. Yüzlerindeki aynı elden çıktığı belli olan makyajın sadece tonları farklıydı. Nedimelerin hepsi kumral ya da esmer kızlardı. Kraliçenin yanında asla sarışın bir nedime olamazdı tek sarışın o olmalıydı ve onun bu takıntısı saraydaki çoğu sarışın kadının olmadık eziyetlere katlanması ya da saçını başka renge boyatması anlamına geliyordu.
Kraliçe ve nedimelerin aşağılayıcı bakışları genç kızın kiloları yüzündendi ki bunu bazen sesli olarak da dile getirirlerdi. Genç kız içinden gülümserken yüzünde her zaman takındığı aptal ifade belirdi.
Nedimeler güzellikleriyle övünürken köle olduklarını unuturlardı. Oysa sarayda güzel olmanın zor olduğu bir gerçekti. Güzelseniz kimin yatağına gireceğiniz belli olmaz yaşlandıkça değeriniz düşer ve hizmetçi bir köle olarak hayatınız biterdi. Dünya ne kadar refah ve adaletle yönetilirse yönetilsin saray içinde bu geçerli değildi.Güçlü her zaman kazanır güçsüz her zaman ezilirdi.
Eğilip saygıyla selamını verirken odaya giren Kraliçe ve nedimelerinin arasında kız kardeşinin de olması onu şoka uğratmıştı. Kraliçe onun önünde durdu ve kalkmasını emretti. Genç kızın elleri buz tutmuş neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kardeşi onun kadar şaşkın ve korkmuş görünüyordu. Daisy’nin altın sarısı saçları dağılmış mavi gözleri korkuyla daha irileşmiş yüzü ise üzerindeki gri köle elbisesiyle neredeyse aynı renk olmuştu.
Kraliçe yüzünde inanılmaz bir memnuniyetle konuşmaya başladı.
Aşk olsun Jaymie bana neden bir kardeşin olduğunu söylemedin? dedi Kraliçe. Jaymie o anda ne diyeceğini bilememiş Ben bildiğinizi sanıyordum Kraliçem diyebilmişti sadece köleliğin getirisi her zaman suçu kabul et kuralına uyarak.
Seni affediyorum. Tabii senin yanlışın yüzünden kardeşini cezalandıracak değilim. Aksine onu ödüllendireceğim. Gözleri kısılmış yüzünde hain bir sırıtış vardı. Jaymie meraklanmış ama kafası hala eğik önüne bakıyordu. Kraliçe merakını gidermek ister gibi konuşmaya devam etti.
Kardeşine talih kuşu kondu. Bu gece prensin yatağına girecek. Onu güzel hazırla dediğinde genç kızın başından aşağı kaynar sular dökülmüştü.
Tek hayali kardeşiyle birlikte özgürlüğünü elde edip bu saraydan kurtulmaktı. Şimdi kurduğu bütün hayaller üzerine yıkılıyordu.
Önüne eğdiği kafasını kaldırdı ve ilk defa Kraliçenin gözlerine baktı.
Efendim o daha on üç yaşında. diyebildi.
Kraliçe iki adım attı ve elindeki yelpazeyi yüzüne geçirdiğinde genç kız sendeleyerek yere düştü.
Seni iğrenç yağ tulumu Sen Prensten fazla yüz almışsın. Beceriklisin diye buradasın bunu sakın unutma. Ayağını denk al derken sinirli hali birden mutlu ifadeye büründü. Elindeki yelpazeyi açıp sallarken korkuyla bekleyen küçük kıza döndü. Anne şefkatine hürünmüşçesine bil kolunu Daisy’nin omuzlarına atıp diğer eliyle kızın yüzünü gözlerini görecek şekilde kendine çevirdi. Sen ablana aldırma küçüğüm senin güzelliğini kıskanıyor. Prense kendini ispat et. İnan bana değerin bir hayli artacak. derken nazikçe ondan ayrıldı. Şeytani bir hırsla yerde hıçkırıklarını içine atıp donup kalmış genç kızı saçından yakaladı.Çeneni tut Bu gece kız kardeşinin burada olduğunu kimse bilmeyecek. Prense sürprizimi bozma. Eğer… Eğer duyulursa kız kardeşini öldürürüm. Benimle işbirliği yapacaksın.
Genç kız evet anlamında kafasını güçlükle salladığında Kraliçe Güzel dedi. Nedimelerine dönüp S izler de hazırlıklara başlayın akşam davet var dedikten sonra yüzünde sinsi bir tebessümle odadan ayrıldı.
Küçük kız gelip ablasına sarılırken ikisinin de gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Daisy nasıl seni görmesine izin verdin?
Benim suçum yok. Kreşteki çocuklara oyun oynatıyordum. Küçük prens düşüp kolunu kırdı. Marie’yi çağırdım sonra Kraliçeyle kreşe geldiler. Kraliçe kimin suçu diye bağırınca ben kimse suçlanmasın diye ortaya çıktım dedi Daisy suçlu suçlu. Jaymie kardeşine göz-yaşlarıyla sarılırken Senin hatan değil. Seni nasıl prensin yatağına sokar Bunda bir iş var. Bekle beni Marieyle konuşup geleceğim bir yolunu bulacağız. Jaymie prensin dairesinden fırlarcasına çıkarken koridordaki nöbetçilere aldırmadan ilerliyordu. Telaştan etrafına bakmıyor ona selam verenleri duymuyordu. Sarayda kendini sevdirmiş birçok dostu vardı. Kimin başı derde girse yardım eder sorunlarını çözmeye çalışırdı. Şimdi kendi başı dertteydi ve bunu çözebilecek aklına gelen kişi Marie’di. Koridorda Marie’yi görünce hıçkırarak ona sarıldı.
Marie beni dinlemelisin Kraliçe Daisyi… derken Marie telaşla etrafına baktı ve onu hızla kameraların olmadığı bir koridora soktu.
Üzgünüm Jaymie yapabileceğim bir şey yok. İnan Kraliçeyi ikna etmeye çalıştım ama nafile. Daisy’nin güzelliği onu cezbetti.
Nasıl yapabileceğin bir şey yok.
Marie sıkıntıyla Kraliçenin bir şeyler planladığı kesin. Prensin kadınlara olan zaafını kullanacak Daisyi bu gece gizlice yatağına sokmakta kararlı.
Prense bunu anlatabilirim, dedi Jaymie.
Marie İspat edemezsin. Kraliçe inkar eder. Sence Prens sana ne kadar inanır? Tabii sonrasında Daisy ya başka bir krallığa satılır ya da… diyerek sustu düşüncelerini dile getirmek istemedi. Jaymie çaresizliğiyle sessizliğe gömülmüş düşünürken Marie Bir yol var… diyerek derin bir nefes alarak devam etti. Jaymie umutla Marie’nin ellerini tuttu.
Onun yerine sen geçeceksin cümlesi Marie için bile sıkıntı doluydu ama başka çareleri yoktu. Nasıl?
Bu gece Kraliçenin daveti var Prens büyük bir ihtimalle içkili olacak. İçkili olmasa bile bu şişko halinden kurtulup kendi halini aldığında seni tanıyamaz. Sen bir odalık gibi hazırlan.
Ben bunu nasıl yaparım? Ben yapamam dedi Jaymie korkuyla. Kardeşinin yerine geçmekten başka çare yok Kimseye güvenemeyiz.
Kaçabilirim. Daisy’i de alır kaçarım dedi Jaymie umutla. Marie delirmiş gibi canını yakmaya aldırmadan kolunu sıktı.
Hayır Ömür boyu saklanamazsın. Hayatınızı mahvetmene izin veremem. Kardeşinin yerine geçmekten başka çaren yok. Jaymie ani almak zorunda kaldıkları bu kararla donup kalmıştı. Ben nasıl yaparım? Korkuyorum Marie diyebildi.
Biliyorum Jaymie ama Daisy çok küçük bunu ondan bekleyemeyiz.
Asla buna izin vermem dedi Jaymie hırsla. Marie ona sarılırken Tek çare Kraliçenin prensin yatağındaki kızın Daisy olduğuna inanması.
Jaymie koridorda duyulan saatin çan seslerinden gitmesi gerektiğini anlamış Benim dönmem gerekiyor yemek hazırlamalıyım diyerek uzaklaşırken Marie gözyaşlarıyla hareme dönmüştü.
Jaymie prensin dairesine geldiğinde Daisy yemek odasındaki masayı kuruyordu. Jaymie onun saçlarını okşadı ve Daisy hadi benim odama geç ortalarda görünme Prens gelir şimdi, dedi ve sevgiyle alnından öptü. Elleri titriyor hazırladığı yemeğin son kontrollerini yapıyordu ama kendinde değildi.
On iki yaşında korkarak geldiği bu saray evi bildiği tek yerdi. Kaçma fikri beyninde yankılanırken annesiyle babasını düşündü ve vazgeçti. Daisy anne ve babası öldüğünde sekiz yaşındaydı. Marie onları sarayın kreşinde büyütmüş Jaymie zamanla yemek yapmakta hevesli olduğunu göstermişti. Jaymie büyüdükçe Marie onun güzelliğinin sorun çıkaracağını anlamıştı. İyi bir planla onu Prensin hizmetine verdiğinde bunun geçici bir çözüm olduğunu anlaması uzun sürmedi. Jaymie her ne kadar yasal olarak Prensin kölesi olsa da bu saray çalışanları dahil alt ve üst rütbeli askerlerden korunması gerektiği gerçeğini örtmüyordu. Çare ararken televizyonda gördüğü bir kostüm yardımıyla ona özel bir kıyafet hazırladı. Hazırlaması iki ayını alırken özel tasarım bu kıyafet boyundan aşağısını olduğu kilosunun iki katı fazlasını gösteriyordu. Jaymie ilk zamanlar tenine yapışan bu silikon kıyafeti giymek istememiş Marie’nin baskısıyla giymişti.
Zamanla ağır olmayan hareketlerini kısıtlamayan kıyafete alışmıştı. Artan boyu ve kilosuna göre her yıl Marie kıyafeti tekrar düzenliyordu. Kıyafetin onu rahatsız eden yönlerini Marie’ye aktarıp kendine göre rahatlatırken yaz kış giydiği külotlu çoraplarla köle kıyafetine uyarlamıştı.
Becerikliliğiyle Prensin üç hizmetçisinin yerini almıştı. Böylelikle prensin beş yüz metrekarelik dairesinde yalnız başına rahat hareket edebiliyor internetten okula gider gibi eğitim alabiliyordu.
Jaymie küçük bir çocukken geldiği dairede ilk gün kaybolmuştu. Marie antrede durduklarında bütün kapıların hangi odalara açıldığını ona anlatmış onu yalnız bıraktığında Jaymie her kapıyı korkuyla açmış her gördüğü odaya hayran kalmıştı.
Dairenin girişindeki beyaz devasa kapıda her zaman beyaz fraklı muhafızlar beklerdi. Bu muhafızların kafalarında satranç taşlarını andıran sarı püsküllü şapkaları bulunurdu. Kapıyı sadece Kral ve Prens için açar diğer girenleri kontrol etmekle kalırlardı. Muhafızların birinci görevi Prensi korumak onun emirlerini kayıtsız şartsız yerine getirmekti. Kapı girişinin yan tarafında bir yaver odası ve sekreteri için ayrı bir oda bulunuyordu.
Antreye girildiğinde ilk göze çarpan renkli camdan yapılma geniş Fransız pencerelerin ardındaki uçsuz bucaksız orman manzarasına bakan terastı. Terasın mermer korkuluklarının her bir sütunu Kraliyet armasını taşıyordu. Yüzyıllar önce yaptırılan bu sütunlar tarihin ünlü heykel ustalarının elinden çıkmıştı. Terasta duran iki kişilik yatak biçimindeki sedir tüller ve güneşlikleriyle küçük bir tahtırevan gibiydi. Sedirin yan tarafında duran yemek masası aynı tarz beyaz altın şeritli sandalyeleriyle eşsiz manzarada misafirlerini bekler gibiydi. Sedir ve masanın kapladığı yer dışında rahatça elli kişinin hareket edebileceği alan vardı. Yatak odasından terasa geçişi sağlayan ikinci kapı prens dairesinde değilse kapalı olurdu.
Terastan antreye geçen balkon kapısının renkli camları insanda sihirli bir dünyaya girdiği hissi uyandırırdı. Kapıya ayrılan geniş alanın dışında antrede gelen misafirleri karşılamak için bulunan beyaz oturma grubunun çaprazında kış aylarında sürekli yanan bir şömine mevcuttu. Şöminenin hemen karşısında çeşitli içkilerle donatılmış mini bar Prensin içkiye olan düşkünlüğüyle her hafta yenilenirdi. Zemin açık gri renk halıyla döşenmiş perdeler daha açık tonda zeminle uyumluydu. Duvarlar beyazın tonlarına göre gölgelendirilmiş Prensin zevkiyle seçilmiş yağlı boya tablolar duvarları süslüyordu.
Mini barın hemen yanındaki çift kanatlı kapı Prensin yatak odasına açılıyor karşısında kalan başka bir kapı ise hizmetli odasının ve mutfağın bulunduğu ayrı bir alana açılıyordu.
Mutfağa malzeme getirilmesi hariç Jaymie’den başkası girmezdi. İki günde bir Jaymie mutfak dahil her ihtiyacını listeler Marie’ye verirdi. O kendi düzenini kurmuş Prensin ne beğenip yiyeceğini bilir ona göre menüyü hazırlardı. Gün boyu en çok vakit geçirdiği yer mutfak olurken orası odasından sonra sevdiği ikinci yerdi. Mutfak masasında her zaman acil durumlar için börek kek ve tatlı bulundurur ani misafirler için hazırlıklı olurdu. Mutfaktaki kullanılmayan boş dolaplar yıllardır çalıştığı ders kitaplarını saklamakta en büyük yardımcısıydı. Yemek yaparken ders çalışmak müzik dinlemek mutlu olmasını sağlar küçük dünyasına tutunmasına yardımcı olurdu. Mutfaktan başka bir kapı ile yemek odasına geçilebiliyordu. Yemek odasındaki barın hemen önünde ahşap yine beyaz altı kişilik oturma grubu çay ve kahve saati için konulmuştu. Ahşap oturma grubunun çaprazında on iki kişilik yemek masası gümüş şamdanlıklarla süslenmişti. Duvarlar oymalı sarı altın şeritli desenlerle bezendiğinden herhangi bir tablo asılmasına izin vermiyordu. Perdeler halının krem rengiyle uyumluydu ve kahverengi Kraliyet armalarını taşıyordu. Yemek odası dairenin en özensiz döşenmiş yeri denilebilirdi. Jaymie kendi odasının bile yemek odasından daha güzel dizayn edildiğini düşünür bu ona mutluluk verirdi. Yemek odasında en sevdiği şey boyu bir metreyi bulan müzik sistemiydi. Prens yemek yerken tınısı onu rahatsız etmeyecek klasik eserleri dinlemeyi severdi. Jaymie kimsenin gelmediğinden emin olduğu zamanlarda bu müziklere kendini kaptırır dans ederdi ki çoğu zaman partneri Daisy olurdu.
Otuz metre karelik odası ona göre dairenin en güzel yeriydi. Odasında kendini huzurlu hisseder orada vakit geçirmek onu mutlu ederdi. Beyaz rengin hakim olduğu odasında bir dolabı yatağı ve çalışma masası mevcuttu. Odada bulunan koltuk takımı pencerenin manzarasına göre konumlandırılmıştı çünkü Jaymie için yıllardır aşina olduğu orman manzarasını seyretmek paha biçilmezdi. Perdesinden yatağına hatta halının rengine kadar canlı bütün renkler odasını süsler Jaymie’ye özlemini çektiği özgürlük hissi verirdi. Yaz geceleri penceresinin altına oturur yıldızları seyreder ormanın sesi ona ninni olur annesini hatırlatırdı. Jaymie odasını Prensin odasıyla kıyaslar zevklerinin ne kadar farklı olduğunu düşünürdü. Ona göre odası Prensin kasvetli bir o kadar siyah yatak odasının yanında bahar aylarını anımsatan çiçek bahçesi gibiydi.
Dairenin Prens tarafından en çok kullanılan bölümü yatak odasıydı. Yatak odasının her bir detayı dairede olduğu gibi Prensin isteğine uygun tasarlanmış ve yerleştirilmişti. Dairenin diğer odalarının aksine yatak odasında ondan izinsiz hiçbir eşyanın yeri değişmezdi. Prensin odasına girerken Jaymie alışkanlık olarak kapının hep çift kanadını kullanır hızla açtığında yüzüne gelen serinlik onu ferahlatırdı. Bir keresinde Prens onunla alay etmiş Kilo vermeli ve kapının tek kanadını kullanmalısın. demişti. Jaymie o gün sinirle bütün gece uyuyamamış Prensin karşısında silikon kıyafetinden kurtulmak istemişti.
Prens dairesinin aksine yatak odasında keskin hatları ve koyu renkleri sever yerlerde halı istemezdi. Yer ekru renk mermerle kaplıydı. Odanın kapı girişinde yatak etrafında mumlar bulunur gece gündüz yanardı. Prensin yatağı olağandan büyük ve sertti. Siyah tonlarında çarşaflar her gün değişir yatak odası yaz kış serin tutulurdu. Yatağın her iki yanında siyah iki çekmeceli konsollar bulunuyordu. Konsolların üstünde mumlar ve başucu lambaları bulunurken çekmecelerde genelde Edward’ın yatağa girerken çıkardığı kol saatleri bulunurdu. Sabah kendi kendine uyandığında gözlerini açmadan uzanıp çekmeceden eline gelen saati alırdı. Jaymie birkaç kez saatleri kaldırmış en son Prens onu azarladığında bir daha çekmecedeki hiçbir şeyi kaldırmamıştı. Çekmeceler zamanla anlamsız eşyalarla dolmuştu. Vitamin ilaçları tırnak çakıları piller kulaklıklar cep telefonları ilk göze çarpanlardı. Yatak odasında konsollar haricinde tekli televizyon koltuğu vardı. Odanın geri kalanını kaplayan kuyruklu siyah piyanoyu Edward sadece kendi için çalar onu dinleyebilen sadece Jaymie olurdu.
Banyoya açılan kapının yanında giyim odasına açılan bir kapı vardı. Giyim odası spot ışıklarla güneş ışığını aratmayacak şekilde donatılmıştı. Yirmi metre karelik boş alanıyla duvara gömülü dolapları aynalarla kaplanmıştı. Jaymie her odada kendine zaman geçirecek bir şey bulmuş giyim odasında aynalar sayesinde kendini her açıdan görmeyi bir oyun haline getirmişti. Prensin günlük değiştirdiği kıyafetler haricinde giyim odasındaki her şey on günde bir baştan aşağı temizlenmeye gider geri gelirdi. Bunun yanında ayda bir kere modacı gelir son trendleri ve giyim odasında atılması gereken kıyafetleri Jaymie’ye gösteril Prense iletmesi gerekenleri sekreteriymiş gibi ona not aldırırdı. Jaymie için en sıkıntılı iş Prense modacısının söylediklerini iletmekti ki zamanla Edward’ın modacısı yerine onu azarlamasından bıkmış vazgeçmişti. Çareyi modacının söylediklerini yazıp o gittikten sonra çöpe atmakta bulmuştu. Prensin tarzını öğrenmişti ve modacısının söylediklerini dikkate almadan her şeyini o ayarlıyordu.
Giyim odasının aksine karanlığın renklerinin hakim olduğu yatak odasında duvarlar açık gri boyanmış ruhun dinlenmesi açısından hiçbir tablo asılmamıştı. Yatağın karşısında bir insan boyu televizyon ve projektör vardı. Pencerelerdeki gri tüllere siyah fon perdeler eşlik ediyordu. Terasa açılan balkon kapısı içeriden kilitli bulundurulur şifresini Jaymie ve Prensten başkası bilmezdi. Yatak odasında antreye açılan kapı haricinde çalışma odasına açılan bir kapı banyosu ve küçük bir mutfağı vardı. Jaymie küçük mutfakta gece için aperatif bulundururken Prens sabah yatağına kahvaltı istediğinde küçük mutfaktan çıkarabiliyordu.
Prens çalışma odasında yokken kapısı her zaman kilitli durur çalıştığı zamanlarda ise yatak odasından gelen klasik müziği duymak için kapıyı aralık bırakırdı. Odanın iki duvarı boydan boya kitap doluydu. Beyaz meşe rengindeki dağınık çalışma masası sekreterinin haftanın iki günü gelip evrak yerleştirip dosyalamasıyla anca toplanır bir gün içinde eski halini alırdı. Prensin çalışma odasının temizliğini Jaymie’den başkasının yapması yasaktı. Jaymie en çok kitapların tozunu almayı sever merak ettiği kitapların sayfalarında kaybolurdu. Çoğu kez kitap okurken uyuyakalır Prense yakalanır yüzü kızarır sessizce Prensin olduğu yerden ayrılırdı. Çalışma masasının karşısındaki duvarda on üç ekran vardı bu ekranlar on üç krallığa görüntülü konferans sistemiyle bağlıydı. Prens nadir olarak çalışma odasının kapısını kapatır Jaymie her şeyini bildiği adamın kapıyı neden kapattığını merak ederdi.
Yatak odasındaki banyo Prensin kendi tasarımıyla şekillendirilmiş küçük bir spa merkeziydi. Saunası küçük hamamı masaj odası ve yere gömülü olan bir jakuzisi vardı. Banyo ahşap maun tarzda döşenmiş yerleri zemin ısıtmalıydı. Prens her ne kadar yaz kış soğuk suyla duş alıp jakuzi suyu ona göre ayarlansa da banyonun ısısı kışın sıcak yazın soğuk olurdu. Jaymie’nin en sevmediği iş Prensin sabah akşam yaptığı soğuk duşları uyarlamaktı ki Prens her duştan çıktığında banyonun temizliği bütün vaktini alır bu da Jaymie’ye boşa geçirilen zaman gibi gelirdi. Banyonun bir duvarı boydan boya siyah puslu ayna ile kaplı olup yanları prensin parfümleriyle doluydu.
Jaymie dairede sabahın erken saatlerinde başlayıp akşam saati belli olmadan oradan oraya koşuşturur Prensi memnun etmek için uğraşırdı. Prens zamanla onun yemeklerinden başkasını yemez olmuştu Jaymie’nin hizmetinden gayet memnundu. Banyo suyunun ısısı elbiselerinin uyumu kahvesinin şekeri sabah uyandırılması gibi birçok şey Jaymie’nin görevi haline gelmişti. Jaymie’nin görev tanımı zamanla tam teşekküllü köle tanımına uyuyordu ki sabah Prens uyanmadan geceden kalma odalıkları hareme geri gönderme işini bile Jaymie yapıyordu. Jaymie onun her şeyini harfi harfine ezberlemişti ve bir bakışıyla ne demek istediğini derhal anlıyordu. Prense giyinirken yardım etmek banyoda havlusunu vermek hastayken ateşini kontrol etmek onun için doğaldı. Prensin yatağına sokmak için hazırladığı odalık adı verilen köle kızlar kalıcı olmak için ellerinden geleni yaparken Prensin gece köleyi beğenip ikinci gece çağırması çok nadir sayılan bir durumdu.
Bütün gün beş yüz metrekarelik alanda koşuştururken geceleri uyumak üzere yatağa girdiğinde hayatının çok farklı olabileceği hakkında hayaller kuruyordu. Annem ve babam yaşasaydı ile başlayan hayaller sabah gözlerini açmasıyla son buluyordu. Anılar onun için yüzündeki tebessüm olarak hafızasında yaşıyordu. Anne ve babasını dün gibi hatırlıyordu. Yolları trafik kazasında ayrılana kadar küçük mutlu bir aileydiler. Şehrin dışında küçük bir kasabada yaşıyorlardı. En büyük mutluluğu babasıyla balık tutup gölde yüzmek olan küçük bir kızken şimdi kardeşiyle esaret altında yaşamaya mahkumdu.
Gireceği üniversite sınavına bir yıldan az bir zaman kalmıştı. Kazanırsa özgür olacak kendiyle birlikte kardeşini de kölelikten kurtaracaktı. On sekiz yaşına altı ay vardı ve kardeşinin velayeti ancak yaşını doldurduğunda tam anlamıyla ona verilebilirdi. Özgür olduğunda küçük bir ev tutacak parası vardı. Marie kölelik maaşını harcamasına izin vermiyor okul kitaplarına kadar o alıyordu.
Düşünceleriyle boğuşurken antre kapısının açıldığını duydu. Neredeyse koşarak antreye geçti. Prens dairesine girdiğinde her zamanki gibi ellerini karnında birleştirdi ve eğilip selam verdi.
Prens yorgun ve mutsuzdu. Kravatını eliyle çıkarırken düğüm olunca Jaymie’den yardım istedi. Genç kadın gidip onu boynunda düğüm olan kravattan kurtardı. Jaymie karmakarışıktı. Korkudan elleri titriyor bu geceyi düşündükçe kalbi duruyordu. Ona kalsa kardeşini de yanına alır bu saraydan uçarak uzaklaşırdı.
Düşüncelere dalmışken Prensin sorusuyla kendine geldi Bir sorun mu var? dedi. Ona bakmıyor üzerini çıkararak yatak odasına geçiyordu.
Hayır efendim. Yemeğiniz hazır dedi Jaymie. Prensin ceketini çıkardı. Gömleğinin düğmelerini açarken
Prens aynaya döndü ve kendi çıkartmaya başladı. Banyomu hazırla dedi Edward sinirle.
Peki efendim. Yalnız mı olacaksınız?
Bugün kimseyi istemiyorum.
Jaymie eğilerek banyoya geçti ve küveti doldurup sıcaklığını ayarladı. Edward banyoya girdi ve kendini iç çamaşırından kurtarırken sordu.
Bugün sende bir sorun var. Jakuzi istediğimi hatırlamıyorum.
Özür dilerim efendim hemen duşunuzu hazırlarım.
Duşa yöneldiğinde genç adam jakuziye girmişti. Jaymie olağan dışı bu olayla iyice panik olmuştu. Efendim masörünüzü çağırmamı ister misiniz? dedi konuyu değiştirmek için.
Hayır.
Havlu elinde beklerken genç adam gözlerini kapatmış günün yorgunluğunu atıyordu. Edward jakuziden çıktı. Duşa girip köpüklerinden kurtuldu. Jaymie havlusunu ona uzattı ve genç adam havluyu beline sardı. Genç kız hazırladığı diğer havluyu genç adamın geniş omuzlarına bıraktı ve banyo kapısını açtı. Jaymie yatağın üzerindeki tişört ve şortu genç adama tek tek verdikten sonra mutlağa geçip yemek servisini hazırladı.
Edward masaya oturduğunda elinde gazete vardı. Genç kadın çorbasını koymuş her zamanki gibi iki adım gerisinde kapının önünde duruyordu.
Dikilme Jaymie başka bir şey istemiyorum kıyafetlerimi hazırlayıp dinlenmeye çekilebilirsin.
Jaymie Peki efendim. Gece sizi beklememi ister misiniz? derken nefesini tuttu ve gelmemesi için dua etti. Gelmediği takdirde Kraliçeye bunu bahane olarak sunabilirdi.
Bekleme Başımın çaresine bakarım yarın aynı saatte uyandır işim var, dedi Edward. Efendim odalığınız gelsin mi?
Bugün ne kadar çok soru sordun
Genç adam genç kızın yüzüne baktığında Jaymie kafasını öne eğdi. Yüzüme bak Jaymie
Jaymie ağlayacak gibi oldu ve kafasını kaldırdı.
O çok güzel ama bir o kadar suratsız yüzünle gülmeye ne dersin? Genç adamın gözleri ifadesiz ve soğuk bakıyordu.
Emredersiniz dedi ve eğilerek çaresizce mutfağa gitti. Ne yapacağını bilmeden hareket ediyor mutfağı toplamaya çalışıyor daha çok karıştırıyordu. Sıkıntıyla durdu ve derin bir nefes alıp Sakin ol dedi ağlama isteğini bastırarak. Prensin gittiğini anladığında saat dokuz olmuş masayı yeni toplayabilmişti. Daisy’e gidip onun odasında uyumasını söylerken gece için hazırlanmak üzere banyoya geçti. Korkuyla midesi bulanmaya başlamıştı.
Birçok gece hevesli odalık kızların hazırlanmasına yardım etmiş Edward’ın neleri sevip neleri sevmediğini çok iyi biliyordu. Odalık gibi hazırlanma sırası şimdi kendindeydi. Bu kadar eziyet çekip yıllarca kendini saklamış üniversiteyi kazanıp saraydan gitmesine bu kadar kısa zaman kalmışken işler alt üst olmuştu. Her şeye rağmen kardeşini korumak zorundaydı.
Başarabilirim dedi kendini yatıştırmak için ve ilk önce hizmetçi kıyafetlerini çıkardı.
Somasında neredeyse derisine yapışmış silikondan kıyafetten kendini kurtardığında teninin nefes aldığını ve bedenindeki yükün azaldığını hissetti.
Kıyafetini gizledi ve bedenini esnetirken Özgürlük bu olsa gerek, dedi mırıldanarak. Uyuşan kollarına masaj yaparken gözlerini kapattı ve odalık kızları nasıl hazırladığını düşündü.
Tüyler dedi ilk duşun içine girip bacaklarını jiletlemeye başladı. İçinden ağlamak geliyor geceyi düşündükçe ruhu daralıyordu. Daisy’i alıp kaçmalıyım.
Korkuyorum dedi sıkıntıyla. Duşun içinde elinde tıraş bıçağı gözlerinden yaşlar akmaya başladığında kendini susturması kolay olmadı. Suyun altında en azından yarım saat kaldı.
Duştan çıktığında kendini daha iyi hissediyordu. Kıyafetin bedeninde sürtünerek yara yaptığı bileklerine krem sürdü. Banyo dolabını açtı.
Prensin sevdiğini bildiği çiçek kokulu parfüm ve kremlere baktı ve sürmeden kapattı. Gidip isyan eder gibi kendi parfümünü sıktı. Bu da çiçek kokusu ve benim sevmem önemli dedi sinirle. Üzerinde havlu giyinmeden önce saçlarını kurutup şekil verdi.
Saçlarını topuz yaptığında tanınmaktan korktu ve açık bıraktı. Odalıklar için hazırlanan özel iç çamaşırlarının durduğu dolabın önünde durduğunda eline aldığı hiçbir şeyi giymeye cesaret edemiyor çığlık atarak kaçmak istiyordu.
En masum iç çamaşırını bacaklarından geçirdi ve onun takımı ipek geceliği giydi. Yansı bitti işte. dedi kendini kandırır gibi. Sinirden avuçları terliyor prensin bu gece gelmemesi için dua ediyordu. Saate baktığında erken hazırlandığını fark etti. Yemek yemeyi unutmuştu midesi bulanıyordu. Mutfağa gidip ağzına biraz üzüm tıkıştırdı. Prensin üzerine kusarsam… Sinirleri bozulmuş gülüyordu. Jaymie ne zaman heyecanlansa midesi bulanırdı. Başka bir şey yemedi. Gidip dişlerini fırçaladı. Odasına girdiğinde gülümsedi. Sevgiyle Daisy’nin açılan üzerini örttü. Yaptığının doğru olduğunu biliyordu. Jaymie alnına bir kere daha öpücük kondurdu. Sandalyeye oturup onu seyrederken hayalleri onu esir almıştı özgür olunca neler yapacağını düşünüyordu.
Saat on ikiyi geçmişti o sırada çalan telefonla oturduğu yerden sıçradı ve antreye geçti. Kalbi hızla atarken telefona cevap vermişti.
Telefondaki Kraliçenin kendisiydi. Sesi meraklı bir o kadar temkinliydi.
Ne durumdasın?
Kardeşim hazır ama prens gelmeyebilir dedi Jaymie umutla.
Az önce partiden dairesine gelmek üzere ayrıldı. Sakın bir hata yapma Jaymie. Kardeşinin yerinde olmak isteyecek bir sürü kız var böyle düşün. Yoksa sana ve kardeşine akla hayale gelmeyecek şeyler yaparım dedi ve kapattı.
Jaymie buz gibi olmuş telefon elinde bir süre kendine gelmeyi beklemişti. Prens geliyor. dedi panikle. Hızla prensin yatak odasının ışıklarını kapatıp mumlarla karanlığın loşluğuna bıraktı. İçerisi neredeyse karanlıktı.
Edward bu gece aniden ortaya çıkan Kraliçenin davetinde içkiyi fazla kaçırmasa da anlamsız bir baş dönmesi yaşıyor bir an önce kendini yatağa bırakmak için sabırsızlanıyordu. Koridorda yürürken Kraliçenin babasının yanında ona yaptığı aşırı seviyesiz hareketlerini düşündü. Aşağılık kadın dediyse de babasının karısıydı ve yapabileceği bir şey yoktu.
Dairesinin kapısında bekleyen muhafızların ona eğilerek selam vermesiyle kapı iki yana açıldı. Edward içeri girdiğinde kafasında muhafızlara selam verip vermediğini hatırlamaya çalışıyordu. Üzerindeki sıkıcı kıyafetleri çıkarmaya başlayarak yatak odasına girdi. Odaya girdiğinde mumlar hoşuna gitmiş karanlık ona huzur vermişti. İçkinin rehavetiyle kendini kıyafetlerinden kurtardı ve yatağa uzandı.
Jaymie onu görmüş yatağına uzanmasını aralık kapıdan seyretmişti. Titreyerek yatak odasına geçti. Ayakları ses çıkaracakmış gibi temkinli bir o kadar korkak genç adamın uyuyup uyamadığına eğilip bakarken Edward yastığı alıp sarıldığında ödü patlamış geriye doğru kaçmıştı. İstediği en son şey uyanıp onu görmesiydi. Cesaretini topladı birkaç mum daha söndürüp usulca yatağın kenarına oturdu. Ne yapacağını bilmiyordu avuçları ter içindeydi. Kalktı ve odanın içinde başka yollar aramaya başladı. Şimdi kardeşini alıp kaçabilirdi. Ya sonra…
Annesi ve babası aşkları uğruna saraydan kaçmış öldükleri halde iki kızları köle olmaktan kurtulamamıştı. Kaçması kölelikten kurtuluş değildi. Ne zamana kadar korkuyla saklanabiliriz? Hayır buradan okulu kazanıp çıkacağım kardeşimi Kraliçeye yem etmeyeceğim. Marie haklı diye düşünürken derin bir nefes aldı ve Edward’ın yanına uzandı. Gözleri prensi an be an takip ederken kalbinin yavaşlaması için kendine izin verdi. Prense sokulduğunda genç adam ona yanaşan sıcak teni ı aralıksız bırakmadı ve sarıldı. Prens ona bir an dev gibi göründü. Ona neler yapabileceğini düşündüğünde korkuyla taş kesildi. Saraydan kaçma fikri bir anda daha çıkıp geldi. Genç adamın belini saran kolundan kurtulmak için bileğinden kavradığında genç adam gözlerini kaçırmadan söylenmeye başladı.
Birini istemediğimi söylemiştim derken sesi çatlak çıkmış yanında uzanan altın sarısı saçları fark etmeden eteklerine kafasını koymuştu. Jaymie tuzağa düşmüş yaralı ceylan misali kıpırdamıyor kesik kesik soluyor burnuna aşma olduğu genç adamın içkiyle karışık ten kokusu geliyordu. Edward yanında yatan sıcaklığa iyice sokulmuş yastık misali bacağının birini genç kızın üzerine allığında Jaymie çıkış yolu arıyordu. Bir süre sonra genç ulam bedenini uykunun tesiriyle ondan uzaklaştı. Jaymie aklından Ya şimdi kaç ya hiç… diyerek hızlıca doğruldu. Oturduğu yerden kalkacakken korkudan titreyen bucaklarının yürüyebileceğine emin değildi. Prensi tanıyordu Kraliçe bir şey içirmiş olmalı yoksa şimdiye uyanırdı, dedi içinden.
Genç adam yanındaki sıcaklığın uzaklaştığını hissetti ve gözlerini açtı. Mum ışığının aydınlattığı yatağın içinde ona sırtını dönmüş sarı saçlarının ince belini kapattığı sırtında çapraz siyah geceliğin askıları kalçalarına kadar inen kadınla karşılaştı. Pürüzsüz teni mum ışığında parlayan ince belli kadını kavramak isteğiyle doldu. Bel oyuğu yatağa oturmasıyla şekil alan dolgun kalçaları gecenin mum aleviyle onu etkilemişti. Geceliğin ipeği içini gıcıklarken daha fazlasını görmek istedi Edward.
Genç kadın yatağa elini dayamış bir şeyler düşünüyordu. Edward kadını karanlıkla görebildiği kadar inceledi. Karanlıkta bile seçilen bileğindeki morluk dikkatini çekti. Morluk yaraya dönmüş kölelik damgasını bile örtüyordu.
İçine düşen şehvet ateşiyle gülümserken gözlerini kapatarak yavaşça uzanıp genç kadını kalçalarından kavrayıp yanına çekti. Kızda aşina olduğu bir koku aldı. Temiz kendinden bir kokuydu tanıdık bir çiçek kokuşuydu. Huzur doluydu aldığı koku. Jaymie kendine uzanan elle ürkmüş genç adam gülümsemişti. Nefes alışverişleri hızlanmış genç kadını sarıyordu.
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Z Yalnızlığı ~ Neslihan Acu
Z Yalnızlığı
Neslihan Acu
Sonuçta öğretmenler Uranüs’ten gelmedi. Onlar da insan. Onlar da mutlu olmak istiyor. Aşkı onlar da merak ediyor. Merak etmeseler dizi seyretmezlerdi. Ama seyrediyorlar. Kendi aralarında…
- Gecenin İkinci Rüyası ~ Leyla İpekçi
Gecenin İkinci Rüyası
Leyla İpekçi
Leyla İpekçi, zamanın, yolcunun, yolların, ötekinin, değişimin, değişmeyeni, vicdanın hayata ve ruha izini düşüren yüzlerine bakıyor. Erbilden, İsfahandan, Erivandan, Paris’ten, Konyadan, İskenderiyeden ve birçok…
- Unutma Dersleri ~ Nermin Yıldırım
Unutma Dersleri
Nermin Yıldırım
“Hayat dediğin neydi ki zaten; bitecek diye korktuğun kısıtlı vakti, bozuk para gibi harcama telaşı.” Aşk acısıyla baş edemeyen Feribe, Mazi İmha Merkezi’ne başvurur….