Konuşma Dediğin Nedir Ki | Jeanette Henderson, Roy Henderson


Ünlü konuşmacıları dinleyenler bilirler ki; iyi konuşmalar, konuşma gibi durmaz. İyi sunumlar, sunuma benzemez. İyi bir konuşmacı, dinleyiciye, kendisiyle sohbet ettiğini hissettirir. Başarılı konuşmanın sırrı da işte budur: Yapacağınız konuşmalar, sohbet gibi doğal ve doğrudan olmalıdır.

Ustalıkla hazırlanan bu pratik konuşma rehberi, bu yöntemin neden işe yaradığını anlatmakla kalmıyor, nasıl uygulayacağınızı da gösteriyor.

Bu kitapta;
İnsanlar arasındaki etkileşime ait altı gerçeği ve bunları kürsüde kullanmanın yollarını,
Dinleyiciyi esinlemenizi sağlayan üç aşamayı,
Sesinizi ve bedeninizi etkili şekilde kullanmanızı sağlayan yedi sırrı,
İyi konuşmacıların kullandığı yedi aracı öğreneceksiniz.

İster bir dost ortamında, ister kalabalık bir salonda konuşuyor olun, bu kitap sayesinde öğreneceğiniz pratik ve basit tekniklerle dinleyicileri kendinize bağlayacaksınız.

Amerika’nın en ünlü eğitmenleri arasında yer alan Jeanette ve Roy Henderson, yaklaşık yirmi yıldır aralarında politikacıların, avukatların, Fortune 500 listesindeki şirketlerin yöneticilerinin bulunduğu birçok kişiye etkili konuşmanın sırlarını öğretiyor.

Jeanette ve Roy Henderson’m eğitim teknikleri hakkında ne dediler?
“Parti Kongresi’nde benimle birlikte çalıştığınız için size
teşekkür ederim. Bir kez daha konuşmamı güzelleştirdiniz.”
William H. Frist, MD,
ABD Senatosu Çoğunluk Lideri

“Personelin istisnasız tamamı, Roy ve Jeanette Henderson’nın. birlikte çalıştıklar, en iyi konuşma eğitmenleri olduğu görüşünde.”
Mark R. Knowles, Ulusal Eczacılar Konseyi, Yönetim Kurulu Başkanı

“Bu yılki toplantılar çok görkemli, organize ve profesyoneldi. Toplanltıar. profesyonelliğiniz sayesinde hatasız şekilde gerçekleşti.”
Ed Hermes, Procter & Gamble, Yılsonu Toplantısı Direktörü

“Yaptığım konuşmanın olumlu tepkiler aldığını söylemekten mutluluk duyuyorum. Bundan daha heyecan verici olan şey ise, şimdiye dek topluluk önünde konuşma yapmamış olan çalışanların gerçekleştirdiği dönüşümdü. İlk provadan, son performansa kadar olan süreçte inanılmaz bir değişim gerçekleşti: Konuşma yapmak istemeyen korkak, utangaç insanların yerini, kendilerine güvenen, dinamik, Dinleyiciden büyük alkış alan Konuşmacılar aldı. Harika bir deneyimdi. Rehberliğiniz için size minnettarım.”
Don R. Lee, Nonvidı Eaton PharmaceuticaU Inc. Başkan Yardımcısı

içindekiler
Önsöz
Kısım 1
İNSANLAR ARASI ETKİLEŞİME DAİR ALTI GERÇEK
Birinci gerçek: Yaşıyorlar!.
İkinci gerçek: Denerseniz, ihtiyaç duyduğunuz şeye
ulaşmayı becerebilirsiniz
Üçüncü gerçek: Bir kişi için iyi olan bir şey,
herkes için iyidir
Dördüncü gerçek: İlk temas
Beşinci gerçek: Tokalaşmalı mı tokalaşmamalı mı?
Altıncı gerçek: İstediklerinizi elde edebilirsiniz
Kısım 2
ESİNLEME FORMÜLÜ
En fazla etkiyi yaratacak içeriğin oluşturulması
Bilinci aşama:  Dinleyicinin sizinle özdeşleştirmesini
sağlayın.
ikinci aşama: Yeni fikirler sunmak
Üçüncü aşama: Eylem planı.
Kısmı 3
Etkili anlatımın yedi unsuru
Bedeninizin dili
Birinci unsur: Duruşun kopyalanması
ikinci unsur: Göz temasının kopyalanması
Konuşma Dediğin Nedir ki?
Üçüncü unsur: Jestlerin dili.
yaşayan ses.
Dördüncü unsur: Duraklamaları sevmeyi öğrenin .
Beşinci unsur: Temponun gücü.
Altıncı unsur: Sesinizin yüksekliği.
Yedinci unsur: Perde fırçası.
Kısım 4
Araçlar.
Sunum çantanızda bulunması gereken yedi temel araç
Birinci araç: Metin
İkinci araç: Otorite gömleği
Üçüncü araç: Kıyafetiniz
Dördüncü araç: Duruşunuz .
Beşinci araç: Kürsü
Altıncı araç: Mikrofon.
Yedinci araç: Teleprompter.
Kısım 5
Sahnede .
Ustalaşmanız gereken altı kavram.
Birinci kavram: Toplantı öncesi.
İkinci kavram: Toplantı başladığında .
Üçüncü kavram: Giriş.
Dördüncü kavram: Adrenalin faktörü.
Beşinci kavram: Bakma / Dinleme oranı.
Altıncı kavram: Murphy Kanunları devreye girerse.
Bitirirken .
Yazarlar hakkında.

Önsöz

İnsanlar konuşur. Konuşuruz, çünkü insanız. Hepimiz, her gün, insanlarla bire bir sohbetler ederiz. Ancak, günün birinde birisi sizden bir topluluğun önünde konuşmanızı istediğinde işler değişiverir. Birdenbire, konuşma hakkında bildiğiniz her şey size yabancı, akıl sır ermez gelmeye başlar. Bırakın nasıl bitireceğinizi, söze nasıl başlayacağınızı bile bilemez olursunuz. Ne demeli, nasıl demeli, ne yapmalı, nasıl yapmalı… Bütün bunlar inanılmaz güç ve acayip korkutucu gelmeye başlar. Peki, ne yapmamız gerekir?
Bu sıra dışı gizemin farkına ilk kez. avukatlar, satıcılar gibi şuadan insanlarla gerçekleştirdiğimiz atölye çalışmalarımıza katılmaya vardık. Oyuncular, yönetmenler, yapımcılar gibi eğlence sektöründen insanların becerilerini keskini eştirme ihtiyacı anlaşılır bir şeydi. Peki, ama avukatlara ve yöneticilere ne oluyordu? Bu insanlar konuşma konusunda neden yardıma gereksinim duyuyordu? Meraklanmıştık…
Topluluk önünde konuşma, ikna becerisi, iletişim becerisi gibi konulara eğilmeye karar verdik. İşe yeni bir şey öğrenmek isteyen herhangi bir insan gibi başladım; Bu konuda ulaşabildiğimiz tüm bilgileri araştırmaya başladık.
Elimize geçen her şeyi inceledik. Ders kitaplarını, iş yönetimi kitaplarını, popüler kültür kitaplarını okuduk, filmler izledik, seminerlere, derslere ve atölye çalışmalarına katıldık. İnsanların görünüşte çok karmaşık olan, ancak bize pek de karmaşık gelmeyen bu konuyu nasıl öğrettiklerini anlayabilmek için elimizden geleni yaptık. Bizim göremediğimiz bir şey olabilir düşüncesiyle, tünelin ucundaki ışığa ulaşabilmek amacıyla çalışmalarımızı sürdürdük.
Sonunda ışığı gördük. Yıllar süren araştırmaların ve çalışmaların ardından, nihayetinde bu konuda okuduğumuz ve dinlediğimiz her şeyin laf kalabalığından ibaret olduğunun farkına vardık. Ortada batıl inançlar, kanıtlanması mümkün olmayan, bilimsellikten uzak iddialar, asırlardır sorgulanmadan kabullenilen anlamsız kurallardan başka bir şey yoktu. Karşınızdaki İnsanların çıplak olduğunu hayal ediniz! Böyle bir şey ne işinize yarayabilir ki? Her şeye baştan başlamak gerekiyordu.
Biz de öyle yaptık. Stratejimizi değiştirerek doğrudan işin ustalarına başvurduk. Sayısız konuşma filmi ve kaydı izledik, eski radyo kayıtlarını dinledik, ulaşabildiğimiz ünlü konuşmaların metinleri okuduk ve bu bilgileri performans sanatına dair onlarca yıllık deneyimlerimizden edindiğimiz bilgilerle birleştirdik. Bulduklarımızı, olabildiğince basitleştirmemiz gerektiği düşüncesiyle, analizimize en temelden başladık. Bu sayede, ister bire bir sohbet olsun, ister binlerce kişi önünde yapılan bir konuşma olsun; her türlü iletişime uy arlanabile çekti.
Ardından bunları bir sıraya koyduk. Böylece insanları adım adım eğitebilir, mantıklı ve pratik bir şekilde bilgilendirebilirdik. Kusursuz sunumun kurallarını anlama arayışımız sırasında böyle bir yaklaşımla karşılaşmamıştık.
Düşüncemiz oldukça basit: “Topluluk önünde konuşmak diye bir şey yoktur.” Başkan Ronald Reagan’ın konuşmalarını düşünün. Evet, her biri birer konuşmaydı, ama kendinizi bir konuşma dinler gibi hissetmiyordunuz. Daha çok oturma odanızda oturmuş sohbet ediyor gibi konuşuyordu. Kusursuz sunumun temel hedefi işle budur: Sizi dinleyen insanların sayısının hiçbir önemi yok. Yapmakta olduğunuz şey birçok insanla aynı anda bire bir sohbet etmekten başka bir şey değil.
Bu sistemi avukatları, yöneticileri, politikacıları ve oldukça deneyimli Konuşmacıları eğitmek amacıyla kullanmaya başladığımızda, birçokları “Yıllardır konuşma yapıyorum, ancak böyle bir öneriden şimdiye dek kimse söz etmemişti. Keşke bunları bana 20 yıl önce anlatsalardı.” türünden yorumlarla karşılaştık. Anlaşılan doğru yoldaydık.
Müşterilerimiz arasına birçok şirket, yönetici ve politikacı da eklendikçe, yöntemlerimiz sayesinde birçok insanın yaşamını değiştirdik.
Bununla birlikte, konuşma becerilerinde genel bir bozulma eğilimi söz konusu. Bu bozulmayı durdurabilmenin yolu ise. daha fazla insana ulaşabilmekten geçiyor.
İşte bu kitabın yazılış amacı da bu. Birçok sözde “uzman” basit bilgileri karmaşıklaştırma uğraşında. Bu kitap ise, karmaşık görünen şeyleri basitleştirme amacı taşıyor. Bu kitapta hemen kullanmaya başlayabileceğiniz ve ömrünüz boyunca da aklınızdan çıkmayacak teknikler ve yöntemler bulacaksınız. İddia ediyoruz, bu kitabı okuduğunuz andan itibaren, asla eskisi gibi konuşmalar yapamayacaksınız.
Dileğimiz, bu sayfalardaki bilgileri alarak işinizde kullanabilmeniz. İster bir dernekte konuşma yapıyor olun. ister bir toplantıda iş arkadaşlarınıza seslenin, isterseniz ulusa sesleniş konuşması yapın, bu kitap sayesinde edineceğiniz.bilgi ve becerilerle ne yaptığınızı biliyor olacaksınız.
Günümüzde bir norm haline gelen iletişim bozukluğunun önüne geçebilmenin tek yolu. daha becerikli “Konuşmacılar” ve daha bilinçli “Dinleyiciler” haline gelebilmek. Daha İyi bir “Konuşmacı” haline gelerek ve başkalarını da buna zorlayarak ölmekte olan temel bir beceriye tekrar hayât verebilir ve her türlü mesajımızı “Dinleyiciler”in arzuladığı etkiyi yaratacak şekilde iletebiliriz.

Birinci gerçek
Yaşıyorlar!

Etki tepki yaratır
N£WTON’un ÜÇÜNCÜ HAREKET KANUNU

Bir tenis topu rakete değdiği an, bir roket yerçekiminden kurtulduğu an, küreğimiz suya değdiği an Isaac Newton’ın ortaya çıkardığı temel fizik kanunu yürürlüğe girer. Bu, fizik biliminin en net anlaşılan, en yaygın kabul görmüş kanunudur.
Ancak, bu kanunun her türlü etkileşimimizde yürürlükte olduğu o kadar bilinmez. Bir şey verdiğimizde, karşımızdakinin almasını bekleriz; bir şey öğrettiğimizde, karşımızdakinin öğrenmesini isteriz; bir şey anlattığımızda, karşımızdakinin dinlemesini isteriz.
Bu “etki tepki” kanununu aklımızdan çıkarmamalı ve Dinleyicileri asla “pasif” konumda görmemeliyiz. Dinleyici aktiftir. Dinleyici karşılık verir. Dinleyici kullanmayı seçtiğimiz yöntem uyarınca tepki verir. Dinleyici canlıdır!
Bu etkileşimin örneklerini sırf konuşma yaparken değil, gündelik yaşantının ber anında görebiliriz. Bir mağazada konuşmak istediğiniz tezgâhtarla göz teması kurduğunuz anda, bir tepki almayı umduğunuz bir eylem gerçekleştirdiniz demektir. Yani, o insanın yanınıza gelerek size yardımcı olmasını. Asansörde başınızı öne eğdiğiniz anda, bir tepki beklediğiniz bir eylem gerçekleştirmiş olursunuz. İnsanların sizinle etkileşim kurmasını istemediğinizi gösterirsiniz.
Bütün bunlar, Newton’ın “Üçüncü Hareket Kanununun gündelik etkileşimlerimiz üzerindeki etkilerine Örnektir. Bir insan, bir eylem gerçekleştirdiği, yani bir etki yarattığı anda karşısındaki insanda bir tepki doğurur. Üstelik tek kelime etmeden!
İki insan bir araya geldiği an etkitepki yasası devreye girer. Biri bir eylem gerçekleştirdiğinde, karşısındaki de buna tepki verir. İdeal bir “bire bir sohbet “te bu etki ve tepkiler dengeli olacaktır. Her iki taraf da benzer oranlarda etki yaratarak, benzer oranlarda tepki alacaktır.
Birden çok sayıda insan karşısında konuştuğunuz anda ise, kaçınılmaz olarak bir dengesizlik doğacaktır. Çünkü bir kişi daha çok konuşacak, diğerleri daha çok dinleyecektir. Daha çok konuşan kişi “Konuşmacı” haline gelecektir (kitapta “erkek” olarak söz edeceğiz). Daha çok dinleyen kişi ise “Dinleyici” konumunda olacaktır (kitapta “kadın” olarak söz edeceğiz). İnsanlar arasındaki her türlü etkileşimde konuşan kişi bir etki yaratır; Dinleyici ise, bir tepki verir.
Dolayısıyla, bir Konuşmacı olarak yaptığınız her şeyin, her hareketinizin bir tepki uyandıracağını ve Dinleyicinin de bunun uyarınca tepki vereceğini kafanıza yerleştirmelisiniz. Yani, belirli bir tepki almak istiyorsanız, gerekli etkiyi yaratmalısınız.
O halde, bir işe girebilmek için herhangi birinin desteğini almak, seçmenleri ikna etmek, yapacağınız konuşmayla belirli bir sonuca ulaşmak istiyorsanız. Dinleyicinin gerekli tepkiyi vermesini sağlayacak etkiyi yaratmanız gerekir.
Benzer şekilde, Dinleyici konuşmanız sırasında uykuya dalarsa, bunu da yarattığınız etkiye verilen bir tepki olarak değerlendirmelisiniz. Yani, karşınızda “kötü” bir Dinleyici…

Benzer İçerikler

Bir Ömür Nasıl Yaşanır

yakutlu

Sorularla Meditasyon | Öznur Özcan

yakutlu

Kuantum Olumlama Konuşurken Yaratmak | R. Şanal

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy