Limit Sizsiniz


limit_sizsiniz_mumin_sekman

Önce kendi kanatlarına güven!
Büyük başarı kalpten gelir, beyinde büyür, ellerden hayata akar.
Dışımızdaki limitler, içimizdekiler kadar büyür ya da küçülürler.
Kafesten çıkınca değil, kafesi içimizden çıkarınca özgürleşiriz.
Kendi yolundan, kendi kanatlarıyla, kendi hayaline gidenlere,
Kendi gücüyle başarmayı anlatan yeni bir ‘başarı müfredatı’:
Başarı: ‘Baş’ olmak için ‘arı’ gibi çalışmak gerekir!
Başarı sonuç alır susar, başarısızlık açıklama ister.
Başarı (b)ilgi ister. ‘Bilgi’nin de beşte dördü ‘ilgi’dir!
Sadece iyide değil, kötü yolda da rekabet vardır!
Her başarının bir son kullanma tarihi bulunur!
İnsanlar üçe ayrılır: Gerçekten başarılılar, başarılıyım diye geçinenler ve başarılı insanlar üzerinden geçinenler!

TEŞEKKÜR
İlk teşekkür fikrimin görsel tasarımcısı’, değerli dostum Emrah Yücel’e. Yaptığı şık ve zekâ dolu kapaklar, okurdan önce beni motive ediyor. Fikirlerime giydirdiğin o güzel yüzler için çok teşekkürler kardeşim.
Bu kitaba özel katkıda bulunan bazı isimler var sırada. Zekâ ve estetik dolu dekorasyonu için Nurettin Aksoylu’ya, kitap içi vinyetler için Sefa Karahan’a, işlerini çok iyi yapabildikleri için Burhan Eray ve Fatih Yeşilbaş’a, organizasyonel desteği için Funda Başman’a, çeşitli konularda araştırma asistanlığı için Görkem Özkan’a, uğurlu bilyeler için Tuğçe Kutluay’a, İkarus danışmanlığı için Yiğit Bengi’ye minnettarım.
Dostluklanyla kitaba çeşitli şekillerde katkıda bulunan;
Ahmet Söylemez, Ahmet Yıldız, Banu Özdcmir, Cansel Poyraz, Çağlar Çoroğlu, Derya Yavaş, Ebru Karahan, Elif Genç, Sinan Poyraz, Sinem Ersever, Tuluhan Tekelioğlu, Onur Hınçer, Özlem Çakır, Kazım Kahraman, Hasan Yançıl, Hilmi Erdoğdu, Melih Bolükbaşı, Necati Babaoğlu, Nilüfer Kas, Osmantan Erkır, Sadık Gültekin, Selma Türkeş, S-M-O Sekman’lar, Yelda Açıkgöz, sizler de iyi ki varsınız. Hanginizi daha çok sevdiğimi anlayamayasınız diye alfabetik sıraladım isimlerinizi!
Her Şey Senine Başlar çıktıktan sonra katkıda bulundukları için o kitabın teşekkür listesine giremeyen, ama minnettarlık duygularımı da söylemeden duramayacağım bazı insanlar var sırada. Kitabı TV programlarında tavsiye eden Hülya Avşar ve Seda Sayan’a; geleneksel dostlar Birol Güven ve Tamer Karad ağlı’ya, kitapla fotoğraf çektirip kitabın “okur yüzü” olan Deniz Akkaya’ya, telefonlarıyla beni onorc eden süper star Ajda Pekkan ve başbakan yardımcısı Cemil Çiçek’e de teşekkürler.
Takdir edersiniz ki, kitaplar beynin çocuklarıdır ve yazarların beyni suyla çalışmaz! Kitap yazarken kendime rüşvet olarak verdiğim, binlerce kahve ile yüzlerce “etipuf” ve “çubuk kraker”e de huzurlarınızda özürlerimi sunuyorum!
Üzgünüm, yazmak için sizi yemek zorundaydım!

İÇİNDEKİLER
Teşekkür
Şu Hayatı Nasıl Yaşamalı?
Yaşamak İçin Yükselmek Mi, Yükselmek İçin Yaşamak Mı?
Kendi Kanallarıyla Yükselmek İçin Doğanlar Boşlukta Kanat Açmadan,
Uçup Uçamayacağını Bilemezsin!
Önce Kendi Kanatlarına Güven: Sürekli Kanatlan Kırpılan Bir Minik Serçenin Hikayesidir!
Kend i Kabuğunu Kırmak: Kafesin İçinden Çıkmak Yetmez,Kafesi De Kafasının İçinden Çıkarmalı İnsan!
Uçaklardan Yükselme Dereceleri: Kendi Kanatlarıyla Uçmanın Doğal Yasaları Nelerdir?
Kendi Kanatlarıyla Uçmak İsleyenler İçin Yeni Bir ‘Basan Müfredatı’
Limit Sizsiniz: Kendiniz Kadar Başarılı, Kendiniz Kadar Başarısız Olacaksınız!
Dipnotlar

ŞU HAYATI NASIL YAŞAMALI?

Hayata geldiğimiz yer ile lıayatta gelmek istediğimiz yer arasında geçiyor ömrümüz.
Zorluklardan seçmeli hayatlar yaşıyoruz. İsteklerimiz imkânlarımızla orantılı değil. Seçtiğimiz her şey için, başka bir şeylerden vazgeçmemiz gerekiyor. Sevdiğimizi seçtikçe mutlu, seçtiğimizi sevdikçe huzurlu oluyoruz.
En çok islediğimiz şeyler hiç istemediklerimizle iç içe geçmiş halde çıkıyor karşımıza. İstediğimiz birçok şeye ulaşmak için istemediğimiz birçok şeye katlanmak zorunda kalıyoruz. Sevmediklerimizi sevdiklerimize bedel koyuyor hayat.
Hayatımızı şekillendiren bazı şeyler elimizde, bazıları değil. Hayat oyununun bazı kuralları belli, bazdan değil. Bazılarımız şartlara şekil veriyor, bazılarımıza şartlar şekil veriyor. Bazılarımız dünya rekoru kırmak için çalışıyor, bazılarımız “dünya dekoru” niyetine yaşıyor.
İşimiz ile içimiz arasında geçinip gidiyoruz. Toprak üstünde farklı sınıflarda yaşayıp, toprak altında eşitleniyoruz. “Avuçlarımız sımsıkı halde dünyaya gelip, ellerimiz açık şekilde dünyadan gidiyoruz.

YAŞINIZ BÜYÜDÜKÇE HAYALLERINIZ KÜÇÜYOR, HAYALLERINIZ KÜÇÜLDÜKÇE KISKANÇLIKLARINIZ  BÜYÜYOR.

Hem yaratıcı, hem yıkıcı taraflarımız var. Kendimizi bir yandan inşa, bir yandan tahrip ediyoruz. Cesaret İle korku, bilgelik ile cehalet, zarafet ile zorbalık, iyilik ile kötülük, şefkat ile şiddet aynı anda içimizde yaşıyor, çatışıyor, bize egemen olmaya çalışıyor. İçimizdeki dengesizliklere rağmen dengeli bir hayat kurmaya çalışıyoruz.
Kendin yap mobilyalar gibi hayatımız. Evine aldığı modüler mobilyayı kendi başına monte etmeye çalışanlar gibi yaşıyoruz. Biraz kılavuza bakıyoruz, biraz birbirine uyan malzemelere. Elimiz alıştıkça akltmtza güveniyoruz, kafamız karıştıkça kılavuzlara. Hepimizin derdi, parçalan doğru birleştirip, anlamlı ve işe yarar bir şey ortaya çıkarmak.
Beynimiz hayat dekoderi gibi çalışıp olan biteni çözmeye çalışıyor. Acaba tersten gebeydik daha iyi mi çözerdik hayatı? Ölümden doğsaydık hayata. Önce yaşlılığı yaşasaydık. Sonra orta yaşı. Sonra gençliği. Sonra çocukluğu. Sonra da bebek olup doğumla ölseydik. Neden olamasın ki? Şimdiki gibi önce yaşayıp sonra anlamazdık hayalı, önce anlayıp sonra yaşardık. Acaba hangisi daha iyi olurdu?2
Birçoğumuz bunu basaramıyoruz. Neden başarılı bir hayat yaşamak bazılarıimza bir filin dört ayağıyla bir basket topu üzerinde durabilmesi kadar zor geliyor?
Bir düşünün, şu yaşlı gezegende bugüne kadar kaç insan yaşadı? Bazı tarihçilere göre 100 milyar kişi!
Bunların ne kadarı başarılı olmayı istedi? Muhtemelen, yüzde doksanı!
Ne kadarı bunu başarabildi? Ne kadarı hayal ettiğim hayatında görebildi? Belki yüzde onu, belki yirmisi! Yapabilenler nasıl yapabildi? Yapamayanlar neden yapamadı?
35 yaşına kadar Makedonya’dan Hindistan’a her yeri fetheden Büyük İskender’i, Korsika’nın bir köyünden çıkıp Avrupa’yı yerinden oynatan Napolyon’u, babasına çocukken verdiği sözü tutmak için 50 bin askerle Alp dağlarındaki kayaları eriterek aşıp Roma’ya saldıran Kartacatı Hanibal’i, 21 yaşında gemileri karadan yüzdürüp İstanbul’u fetheden “Fatih” Sultan Mehmet’i bu kadar büyük başarıya götüren iç güçler nelerdi acaba?
Az değil, 100 milyar insan yürüdü bu dünyanın üzerinde. Kimimiz sürdü, kimi iz bıraktı. Geldiler, kendilerince yaşadılar ve gittiler. Baz ilan kum tanesi kadar önemsenmediler, bazıları adlarına kumdan anıtlar diktirdiler. Bazıları sadece geçinme derdindeydi, bazıları ise ismini tarihe geçirme. Tarih, ne görkemli bir i asan galerisi. Üç damlalık özet: Kan, ter ve gözyaşı!

TARİHİ YAPANLAR VE TARİHİN MALZEMELERİ

Mark Ttvain’e göre insanlar ikiye ayrılır: Tarihi yapanlar ve tarihin malzemeleri.
Tarihi yapanların öykülerini biliyoruz, ya “malzemelerin” öyküleri? Tozu dumana katanları biliyoruz ya tozu dumanı yutanların hikâyesi? Baş aktörleri biliyoruz, ya fondakiler?
“Büyük” İskender’e karşı savaşan Pers ordusunun en öndeki o “küçük” askerinin Öyküsü neydi acaba?
“Dünya tarihi büyük adamların biyografilerinden ibarettir,” diyen Thomas Carlyle’e inat, bugüne kadar yaşamış tüm “sıradan” insanlar içinden bir kişiyle röportaj yapma imkânınız olsaydı, kimi seçerdiniz?
İlk atom bombasının düştüğü yere en yakın kişi her kimse, o olabilir mi mesela?
Belki elinde market poşetiyle alışverişten dönen biriydi, belki de o an akşam evde yemekte ne olduğunu düşünüyordu ve aniden kafasına atom bombası düştü!
Sıradışı sonuçlan olan şeylerin sıradan bir şekilde gelişmesi ne ürkütücüdür.

ACABA TARİHTEKİ EN BÜYÜK BAŞARIYI KİM GERÇEKLEŞTİRDİ

Resmi tarihe geçmese de, tarihte geçen en büyük basan Öyküsü neydi acaba?
O en büyük başarıyı gerçekleştiren kimdi?
Onun başarıya dair bildiği, diğer insanların bilmediği neydi? Onun “fabrika ayarlarında” olup da diğer insanlarda olmayan neydi? Onun gündelik hayatta yapıp da diğer insanların yapmadıkları neydi? Onun başarı hakkında inandığı, diğer insanların inanmadığı neydi? Onun ailesinde gördüğü, diğer insanların görmediği neydi?
Onun bildiğini bilerek onun yapabildiğini yapabileceğimizi düşünmüyorum; başarı bilgini» ötesinde, yetenek, şartlar, karakter
özelliği, ilişkiler, fiziksel yapı gibi çok sayıda değişkene bağlıdır ama yine de onun tüm bildiğini bilerek, onun kadar başarılı olamasak da, şu andaki İmlimizden daha İyi bir yerde olabilirdik, diye düşünmeden edemiyorum!
İnsanlık tarihi beş bin yıldır bu sırrın peşinde: “Başarılı insanların bildiği, diğer insanların bilmediği nedir?” Neden hayatta bazıları başanlı oluyor, bazıları başarısız? Neden aynı ailenin iki çocuğundan biri başarılı oluyor, diğeri başarısız? Neden aynı şartlarda yaşayan iki insandan biri başarılı oluyor, diğer başarısız? Sözün kısası; insanları başarılı ya da başarısız yapan nedir?
Daha çok başarılı olmak için neye ihtiyacımız var? Tutku? Teknik? Cesaret? Bilgelik? Zarafet? Yetenek? Kendi ayakları üzerinde durabilmek ve kendi kanatlarıyla uçabilmek için insana ne gerek? Bir insan aklı ve yüreği ile kendi gücüne dayanarak nasıl ve nereye kadar ilerleyebilir?
Çin atasözlerinden Hint edebiyatına. Antik Çağ Yunan felsefesinden modern Amerikan iş terminolojisine, Anadolu tasavvuf kültüründen Orta Asya Türk geleneklerine kadar geniş bir yelpazede bu soruların cevabını aramaya var mısınız?

YAŞAMAK İÇİN YÜKSELMEK Mİ, YÜKSELMEK İÇİN YAŞAMAK MI?

Antik Çağ mitolojisindeki en sevdiğim karakterlerden biri İkanıs’tur!
Ege zeytiniyle beslenmiş insanlığın hayalinden doğmuştur. İasanın limitlerini zorlaması üzerine tutkulu bir efsanedir.
İkarus’un babası Daidalos, çok başarılı bir mucit ve mimardır Kıskanç insanların kışkırtması sonucu, kralı tarafından surgun edilince, Girit Adası’na gider,
Geldiğini öğrenen Girit Kralı Minos onu hemen sarayına davet eder Kralın başı kendi çocuğu olan bir canavarla derttedir. Karısı tanrılar tarafından cezalandırılıp yarı boğa yan insan bir çocuk doğurmuştur. Kral, Daidalos’tan Minotaurus adlı bu insan yiyen canavan hapsedecek bir yer yapmasını ister
Daidalos ustun zekâsıyla içinden bir türlü çıkılamayan bir labirent (labyrnthos) yapar ve canavar oraya konur. Canavar…

Benzer İçerikler

Başarı Üniversitesi

yakutlu

Bir Kadın Bir Ses / Türkiye’de Bir Kadının Varolma Savaşı | Doğan Cüceloğlu

yakutlu

İyi Bir Fikir Bulma Tekniği-James Webb Young

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy