Mau Krallığı ve Kedi Felsefesi
Senem Öcal
Bilimkurgu-FantazyaÇocuk KitaplarıFantastikGençlik KitaplarıKitapana
Yazar kurgusal ve masalsı özellikleri ile dikkat çeken kitabında arkadaşlık, iyilik, yardımseverlik, doğa, hayvan ve kitap sevgisi temalarını işlerken çocukların hayal dünyalarını estetik bir dokunuşla etkileyerek onların yaratıcı zekâlarının gelişimine olumlu yönde katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Bu kitapta ”Bir kediyi anlamak” düşüncesi hoş temalarla bazen eğlenceli ve bazen de düşündürücü bir şekilde ortaya koyuluyor.
Kitabın başkahramanı olan Mau babası Kral Miyiv ve annesi Kraliçe Luna tarafından dünyaya gönderilir. Burada öğretmeni Fredo’dan kedi ırkının özelliklerini öğrenmeye başlar. Fredo’dan sonra yol arkadaşı Oli ile tanışarak birlikte felsefi bir yolculuğa çıkarlar. Birlikte hem yeni şeyler öğrenirler hem de öğrendikleri iyi kavramları diğerlerine aktarırlar. Bu sırada yörüngenin en güçlü cadısı olan Kraliçe Zavinya Mau’nun peşinden dünyaya gelerek onu yakalamak ister ancak bir türlü istediği sonuca ulaşamaz.
“O gün Mau gezegeninde ilkbahar yağmuru yavaş yavaş çiselemeye başlamıştı. Luna uzun saatlerce dikkatini yağan yağmurun sesine verdi. Usulca yağan yağmur damlaları ilk başlangıçta piyanodan çıkan sakin, yalnız ve ürkek notaları anımsatıyorlardı. Yavaş yavaş yükselen damlaların sesleri, birbirlerinin seslerini bastırmak isteyen telaşlı konuşmalara dönüşüyor, dingin geçen birkaç dakikadan sonra narin damlacıklar halinde harmoniyle ağaç oyuklarından yol bularak köklerde buluşmanın coşkusu içinde toprağa doğru süzülüyorlardı.
Luna atmosferden gelen bu berrak yağış karşısında öylesine duygulanmıştı ki yanaklarından süzülen sevinç gözyaşları, yağmur damlalarının eşliğinde köklerde son bulacak olan doğasal melodik yolculuk içinde yerlerini almaya başlamıştı.”
***
KİM KİMDİR TANIYALIM!
MAU: Sevimli ve akıllı bir kedi. Kitabın baş kedi kahramanı olan Mau, Mau gezegeninden dünyaya gönderilmiştir.
OLİ: Mau’nun yol arkadaşı olan Oli cici bir baykuştur.
PRENS MİYİV: Mau gezegeninin prensi ve Mau’nun babasıdır.
LUNA: Zavinya’nın üvey kızı ve Mau’nun annesidir.
ZAVİNYA: Yörüngenin taş kalpli cadısıdır. Katran gezegeninin kraliçesidir.
FREDO: Mau’nun öğretmenidir.
ÇİMİRNA: Mau ile yakından ilgilenen ve ona okuduğu masallardan birçok şey öğreten akıllı bir çocuk.
PİSİPERALLA: Güzel sesli bir pisi denizkızıdır. Zavinya’nın gezegeninde çamaşır yıkar.
MARMAR: Mau gezegenine tesadüfen gelen sevimli küçük bir göktaşıdır.
NARİÇE: Narlar perisidir.
ALTIN KUYRUKLU YILAN: Mau ve Oli’yi yolculuklarında destekleyen dev yürekli altın kuyruklu bir yılandır.
BİLGE KAPLUMBAĞA: Yeşil adanın bilgesi sevimli kaplumbağadır.
TAVUS KIZI: Yaprakçıklara yardım eden akıllı bir tavus kuşudur.
DALGA KIZ: Denizdeki tüm canlıları ve dalgaları yönetir.
YAPRAKÇIKLAR: Doğada keşfi ve şarkı söylemeyi seven gezen yapraklar.
***
MAU KRALLIĞI VE KEDİ FELSEFESİ
MARMAR’IN BAHAR GEZİSİ
Kimi zaman çok uzak, kimi zaman çok yakın bir yerde; kabuğu toprakta yeni yeşermeye başlayan çimler kadar taze, ışığı yıldızlardan daha parlak mis kokulu bir gezegen uzayın derinliklerinde aheste aheste dolaşır, geçtiği rengârenk yörüngelerden birine demir atarak mola verirmiş. Çevresindeki tüm gezegen ve gök cisim yaşayanları bu parlak gezegene hayran kalıp ziyaret etmek isterlermiş. Sevimli gezegenin adını mutluluğun M harfi, aşkın A harfi ve uzayın U harfi oluşturuyormuş. Her şey Mau gezegeniyle başladı… Prens Miyiv bir öğle vakti Mau’nun rengârenk çiçeklerle boylu boyunca döşenmiş bahçelerinde gezinirken, pamuk yumuşaklığındaki yeşil çimlere uzanıp tatlı tatlı şekerleme yapabilirim diye aklından geçirdi. Yerde oturmuş gökyüzünde süzülen pisi kuşlarını izlerken ani bir patırtıyla irkildi. Ayağa kalkarak etrafına bakındı. “Bu ses de neydi?” dedi kendi kendine. “İyi günler bayım. Adım Marmar. Uzaydan pat diye buraya düştüğüm için özür dilerim. Sadece gezegeninize daha yakından bakmak istemiştim. Biraz yakınlaştım, biraz daha yakınlaştım ve düştüm. Gezegenler aralarında fısıldaşırlarken tabakanızın ne kadar taze ve parlak olduğundan bahsediyorlardı. Nereden bilebilirdim ki böyle düşeceğimi. Burada havada asılı duramıyorum. Bana tuhaf bir şeyler oldu!” diye haykırdı küçük göktaşı.
“Ay!” “Ayyy!” “İmdat!” ”Ay!” “Endişelenmene hiç gerek yok. Bizim gezegenimizde yerçekimi var. ”“Yerçekimi de neyin nesi?” Gök taşı Marmar o kadar hareketliydi ki Prens Miyiv ne zaman sağına baksa sola, soluna baksa sağa doğru atlıyor, durmaksızın sorular soruyor, sıçradığı yerdeki her şeyi iyice inceliyordu. Oldukça heyecanlı ve meraklı görünüyordu. Prens Miyiv izlemekte zorlandığı sevimli gök taşının telaşlı haline gülmeye başladı. “Sevgili Marmar! Burada yerçekimi var ancak yaşadığın yerde yoktu. O yüzden uzay atmosferinde asılı kalabiliyordun.” “Bilmiyordum.” Bunu okulda size göstermiş olmalılar.” diye cevap verdi. “Küçük bir gök taşıyım. Derste henüz bu konuyu işlemedik.” dedi gayet ciddi bir tavırla.
“Burada uygulamalı olarak yerçekimi dersini görmüş oldun.” diye cevap verdi Prens Miyiv gülümseyerek. “Evet! Sanırım bu dersi hiç unutmayacağım.” “Madem buraya kadar geldin o halde gezegenimizi biraz gezip görmelisin.” “Heeey! Yaşasın!” diye sevinç çığlıkları attı Marmar. Prens Miyiv pisi kuşlarından Marmar’ı gezdirmesini rica etti. Güzel kuşlar bu ricayı memnuniyetle kabul ettiler. En kıdemlisi Marmar’ı sırtına aldıktan sonra birlikte nehre doğru uçmaya başladılar. Marmar çok keyifliydi. Daha önce bir pisi kuşu görmemişti. Üstüne üstlük gökyüzünde süzülerek uçuyorlardı. Pisi kuşlarının her öğle vakti yıkandıkları nehre gelmişlerdi. “İlk durağımız Mau nehrine geldik. Uçarken rüzgârın sesi nedeniyle seninle sohbet edemedim.” dedi pisi kuşu. “Yumuşak kanatlarının içinde oldukça rahattım. Bütün gün boyunca mışıl mışıl uyuyabilirim. Ne var ki şimdi uyku zamanı değil!” dedi. Marmar sabırsızca pat diye aşağı atladı. “Bir yerin acıdı mı?” diye sordu pisi kuşu. “Hayır, ben bir gök taşıyım.” diyerek gülümsedi Marmar. Sabahın ilk ışıkları berrak nehir suyuna vurmuştu. Marmar ilk defa baktığı suda kendini gördü.
“Heyyy! Bu çok eğlenceli!” dedi. “Beğenmenize sevindim.“ diye cevap verdi pisi kuşu. Pisi kuşlarının nehrin berrak suyuna kanatlarıyla her vuruşlarında çıkardıkları sesler herkesi dansa davet eden ritmik bir melodiye benziyordu. Sevimli Marmar bu neşeli davete hayır diyemezdi elbet. Gezen çiçeklerin dansını taklit etmeye başladı. Doğadan gelen canlı müziğin ritmine kendini çoktan kaptırmıştı. Ritimle bir sağa, bir sola neşeyle sıçrıyordu. Renkli çiçeklerin mis kokusu Marmar’ın başını döndürmüştü. Şarkılar söylüyor, dans ediyordu. Bu onun bahar dansıydı. Pisi kuşlar hareketli minik misafirlerini memnun etmek için ellerinden geleni yapıyorlardı yapmasına ancak Marmar etrafını çevreleyen sevimli kuşlar olmasa da doğanın tadını tek başına çıkarabilecek memnuniyete sahipti. Gün batımı yaklaşmıştı. “Hava kararmadan gitmeliyim yoksa yolumu bulamayabilirim.” dedi Marmar. Havada uçmaya çalışmadı. Çünkü bu durumu iyice kavramıştı. “Peki, evime nasıl döneceğim şimdi? Bugün yıldızlar geçidi var! Gök taşı sağanağı başlamadan yerimi almalıyım.” dedi buruk bir sesle.
Prens Miyiv minik gök taşının söylediklerini işitmişti. “Genç misafirimize evine dönmesi için yardımcı olmalıyız!” Pisi kuş Marmar’ı tekrar sırtına aldı. “Yolculuğa hazır mısın?” diye sordu Marmar’ a. “Evet hazırım. Heey! Evime dönüyorum. Yaşasın! Her şey mükemmeldi. Misafirperverliğiniz için çok teşekkür ederim Prens Miyiv. Bu zarif davranışınızı hiç unutmayacağım. Mau’yu tüm gök taşı arkadaşlarıma, büyüklerime ve aileme anlatacağım.” dedi. “Marmar seninle tanıştığıma çok memnun oldum. Burada istediğin kadar kalabilir ve istediğin zaman yine gelebilirsin.” dedi. Prens Miyiv havada yükselen sevimli misafirine el salladı. “Hoşça kal!” Pisi kuşu küçük gök taşını var gücüyle atmosfere fırlattı. Marmar bir kez sağa, ard arda iki kez sola doğru kıvrak yuvarlak hareketler yaparak uzayın derinliklerine doğru gitti. Marmar’ın bir ailesinin olması Prens Miyiv’ e artık bir aile kurma vaktinin geldiğini hatırlatmıştı. Ne var ki prens gönlüne göre bir eş bulamamıştı. Düşünceli bir şekilde nehirde hoplayan pisi balıklarını izlemeye daldı.
Yaşlı pisi Fredo, Prens Miyiv’ deki bu derin bakışı sezmişti. “ Bir gün Mau’ da kraliçenle birlikte dolaşıp ona nehrin güzelliğini göstereceksin.” dedi. Mau sessizliğini hiç bozmadı.
Yayım tarihi