Küçük afacanlar iş başında! Kahramanımız Noktacık, anne ve babasından gizli, bakıcısı Bayan Andacht ile birlikte dilenci kılığına girip sokaklarda kibrit satar. Elbette bu, Noktacık için yalnızca bir oyundan ibarettir. Acaba bu gerçekten de bir oyun mudur, yoksa Bayan Andacht’ın başka bir niyeti mi vardır? Hem Noktacık’ın hem de ailesinin başı bu olaydan dolayı derde girecekken arkadaşı Anton işe el koyar ve heyecanlı olaylar birbirini izler.
İçindekiler
Önsöz: Elden Geldiğince Kısa…………………………………………..9
Birinci Bölüm: Noktacık Tiyatro Yapıyor ……………………….. 12
Birinci Düşünce: Görev Hakkında ………………………………….22
İkinci Bölüm: Anton Yemek Bile Pişirebiliyor …………………24
İkinci Düşünce: Gurur Hakkında …………………………………. 34
Üçüncü Bölüm: Bir Köpek Tıraş Ediliyor ………………………..36
Üçüncü Düşünce: Hayal Gücü Hakkında ………………………. 45
Dördüncü Bölüm: Bazı Görüş Ayrılıkları………………………..47
Dördüncü Düşünce: Cesaret Hakkında ………………………… 54
Beşinci Bölüm: Kendi Kendinin Diş Doktoru Olmak……….56
Beşinci Düşünce: Merak Hakkında ………………………………..62
Altıncı Bölüm: Çocuklar Gece Vardiyasında………………….. 64
Altıncı Düşünce: Yoksulluk Hakkında ……………………………70
Yedinci Bölüm: Bayan Andacht Çakırkeyif …………………….. 72
Yedinci Düşünce: Hayatın Gerçekleri Hakkında…………….. 77
Sezinci Bölüm: Bay Bremser’in Aklı Başına Geliyor ……….. 79
Sekizinci Düşünce: Dostluk Hakkında……………………………86
Dokuzuncu Bölüm: Bayan Gast Hayal Kırıklığı Yaşıyor….. 88
Dokuzuncu Düşünce: Kendine Hâkim Olmak Hakkında.. 94
Onuncu Bölüm: İşler Ters de Gidebilirdi………………………..96
Onuncu Düşünce: Aile Mutluluğu Hakkında ………………..102
On Birinci Bölüm: Bay Pogge Ajanlığa Başlıyor ……………..104
On Birinci Düşünce: Yalan Hakkında…………………………… 110
On İkinci Bölüm: Klepperbein On Avro ve Bir Tokat
Kazanıyor……………………………………………………………………..112
On İkinci Düşünce: Kötü Kalpli İnsanlar Hakkında ……….117
On Üçüncü Bölüm: Şişko Berta Lobut Sallıyor ……………….119
On Üçüncü Düşünce: Rastlantı Hakkında ……………………. 125
On Dördüncü Bölüm: Bir Gece Elbisesi Kirleniyor ……….. 127
On Dördüncü Düşünce: Saygı Hakkında……………………….134
On Beşinci Bölüm: Bir Polis Tango Yapıyor……………………136
On Beşinci Düşünce: Şükran Hakkında………………………..143
On Altıncı Bölüm: Yeter ki Sonu İyi Bitsin…………………….145
On Altıncı Düşünce: Mutlu Son Hakkında……………………. 152
Küçük Bir Sondeyiş………………………………………………………154
Önsöz:
Elden Geldiğince Kısa
Ne diyecektim? Hah, aklıma geldi. Size bu kez anlatacağım öykü çok ama çok ilginç. İlginç, çünkü çok ilginç; üstelik gerçekten olmuş. Yaklaşık altı ay kadar önce gazetede yazıyordu: “İşte bak, Kästner çalmış!” diye düşünüyorsunuzdur.
Ama çalmadı.
Gazetede yer alan öykü, olsa olsa yirmi satırdı. Çok az kişi okumuş olmalı, o kadar küçük yazılmıştı; Berlin’de falanca zamanda, falanca filan oldu diye bir nottu yalnızca. Hemen bir makas alıp notu kestim, özenle ilginçlikler kutucuğunu Ruth yapıştırdı; kapağında, kıpkırmızı tekerlekleri olan bir tren göze çarpıyor, yanında koyu yeşil iki tane ağaç duruyor, üzerlerinde kartopu gibi yuvarlak üç tane beyaz bulut süzülüyor; hepsi parlak kuşe kâğıttan, olağanüstü. Bu öyküyü okumuş olabilecek, benim dışımda birkaç yetişkinin dikkatini çekmemiştir eminim. Onlara göre bu not, odundan yapılmıştı. Neden mi odundan?
Şöyle:
Küçük bir çocuk, sobanın arkasından bir odun alıp ona, “Deh!” dediğinde, o odun artık bir attır: gerçek, canlı bir at. Ve abisi inanmayarak oduna bakıp, “Bu at falan değil; ama sen eşeksin,” dediğinde en ufak bir şey olmaz. Şu benim gazete notu da tıpkı böyleydi. Ama ben, “Hokuspokus,” diye fısıldadım ve o artık benim için bir kitaptı.
Bunu size özel bir nedenle anlatıyorum. İşiniz öykü yazmaksa, size genellikle şu soruyu sorarlar: “Hey siz, yazdığınız şeyler, gerçek hayatta da olmuş şeyler mi?” Özellikle çocuklar bunu kesinkes öğrenmek isterler. Kafanız şişer ve sakalınızı kaşımaya başlarsınız. Öykülerdeki bazı şeyler elbette gerçektir, ama hepsi mi? İnsan, elinde bir not defteriyle durmadan insanların peşi sıra koşturup, ne konuştuklarını ve ne yaptıklarını en ince ayrıntısına kadar yazmıyor ki! Ya da, insanın başından geçen şunu ya da bunu günün birinde yazacağı aklına gelmiyor ki! Öyle değil mi, ne dersiniz?
Şimdi yediden yetmişe pek çok okur elini beline dayayıp şöyle diyordur: “Sayın Beyefendi, bütün bu yazdıklarınız gerçek hayatta olmamış şeylerse, çekeceğiniz var demektir.” Ben de o zaman şöyle derim: Gerçekten olmuş ya da olmamış, ne önemi var. Önemli olan, öykünün doğru olması! Bir öykü, gerçekten olabilecek bir şeymiş gibi yazıldığı zaman doğrudur. Anladınız mı? Anladıysanız, sanatın önemli bir ilkesini de kavradınız demektir. Anlamadıysanız da zararı yok. Böylece giriş de sona erdi, yaşasın.
Artık deneyimlerimden biliyorum ki, çocuklar, deminki gibi odun ve at ile gerçeklik ve doğruluk üzerine yazılanları keyifle okuyorlar. Başka çocuklar böyle karmaşık şeylerle uğraşmaktansa, üç gün boyunca bulamaç yemeyi yeğliyorlar. Küçük beyinlerinin kırışmasından korkuyorlar. Elden ne gelir?
Bir çıkış yolu biliyorum. Bu kitapta düşünmeyle ilgili ne varsa, küçük bölümler halinde yazacağım ve bu kitabı basacak olan adamdan, “Düşünceler”imi, öyküden biraz farklı biçimde basmasını isteyeceğim.
Düşüncelerle ilgili bölümler tıpkı bu ÖNSÖZ’deki gibi italik dizilip basılacak. Demek ki, italik gördüğünüz şeyleri, hiç orada değilmiş gibi yok sayabilirsiniz. Başınızı, evet anladık, diye salladığınızı umuyorum. Başka ne diyecektim? Hah, tamam, aklıma geldi yine. Şunu diyecektim:
Şimdi öyküye başlayabiliriz.
Birinci Bölüm:
Noktacık Tiyatro
Yapıyor
Müdür Bey Pogge, öğleyin eve geldiğinde, taş kesilerek gözlerini oturma odasına dikti. Çünkü kızı Noktacık orada yüzü duvara dönük, durmadan eğilip bükülüyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Acaba karnı mı ağrıyor? diye düşündü. Ama bir süre soluğunu tutup yerinden hiç kıpırdamadı. Noktacık iki kolunu yaldızlı kâğıtla kaplı duvara uzatıyor, reverans yapıp titrek bir sesle, “Kibrit, kibrit alın, beyler, hanımlar!” diyordu. Noktacık’ın kahverengi küçük köpeği Pıfıdık, yanında oturmuş, başı yana eğik, şaşkınlık içinde çocuğu seyrediyor, kuyruğuyla ritme ayak uyduruyordu. Noktacık acıklı bir sesle konuşuyordu:
….