Öğrenme Öğretme Teknikleri ve Materyal Geliştirme-Yrd. Doç. Dr. Çetin BAYTEKİN

Öğrenme, öğretme hakkında o kadar güzel sözler söylenmiş ki, hepsini okuyup, yazmaya belki de bir ömür yetmez. Elimizin altında olan sözlerden birkaçını sizlerle paylaşmak istedim.

“Her öğrencinin bir fert olduğunu ve kendine has bir tarifeye göre seyahat ettiğini biliyoruz.” (Arnold Gesell)

“Her sanatkâr evvela amatördür.” (Emerson)

“Sanatsız kalan milletin hayat damarlarından biri kopmuştur.” (M. K. Atatürk)

Öğretmenlik bir sanattır. Sanatçı olan öğretmen; çamuru işleyip, ona şekil veren çinici ustasından daha hassas çalışmak durumundadır. Çünkü öğretmen, insan hamuru ile oynamaktadır. İnsana şekil vermektedir. Dolayısıyla ürettiği ürünü sergileyince herkesin hayranlık duymasını ister. Öğrenme, öğretme işi ve işlevleri hangi basamakta olursa olsun ayrı bir özen ister. Öğretmenin ruhu amatördür. Ne kadar profesyonel olursa olsun, o amatör kalır. Yetiştirdikleri ile övünür. Onun tek kazancı ülke kalkınmasına yetiştirdiği öğrencileridir.

Öğrencileri, etkili, verimli ve üretici yapabilmek için öğretmenliğin püf noktası: Öğretim yöntem, teknik ve stratejileri; kişilere uygun, güncel gelişimi dikkate alan bir biçimde hazırlayıp sunabilmedir. Sunumda ders teknolojilerinden yararlanır; araç, gereç ve materyal geliştirir, bin sözle anlatılacak olanı, bir defada yapılmak istenen davranışı tek çizgi veya hareketle göstererek verir. Bir resim, bir çizgi ve bir işaret binlerce sözcüktür.

Bu notlar; “Ne, Niçin, Neden Öğreniyoruz ve Öğretiyoruz?” kitabının yeniden yapılaşması, güncellenmesi, düzeltilmesi ve geliştirme sürecinde yeniden ele alındı. Kitaptaki konular haftalık dilimler halinde işlenecek biçimde düzenlendi. Öğrencilerin geniş dünya görüşlerine, yenisini katmak için notlardaki eksik ve fazla bilgiler, onların görüşleri doğrultusunda düzeltildi.

Çalıştığım Üniversitelerdeki Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinin görüşleri alındı. Eser okuyucuları; ana, baba, yönetici, öğretmen, hizmet öncesi ve hizmet içi kursta görev alanlar ve eğitim fakültesi öğrencileridir. Bu hedef kitle eserde şunları bulabilirler:

I.Bölümde: Öğrenme ve öğretimde kullanılan kavram ve terimleri, II. Bölümde: Eğitim teknolojilerinin gelişimi, III. Bölümde: Öğrenme ve öğretmede psikolojik öğrenme kuramları, süreçleri ile öğrenme-öğretme ortamında iletişimi, IV. Bölümde: Eğitim teknolojilerinin öğrenme ve öğretim sürecindeki yeri ve kullanımı, V. Bölümde: Öğretim teknolojileri yolu ile öğretim materyallerinin geliştirilmesi, VI. Bölümde: Çeşitli özellikteki ders materyallerinin öğrenme öğretme, açısından değerlendirilmesi, VII. Bölümde: Öğretim ve öğrenme yöntem, teknik stratejilerini ve küçük örnekleri, VIII. Mikro öğretim konularını ve ilgili çalışmaları yer almaktadır. Konular etkin öğretimin temel ve kilometre taşlarıdır.

Eser, YÖK ve Öğretmen Yetiştirme Milli Komitesinin öngördüğü içerik esaslarına göre hazırlanmıştır.

Hedef kitle, bazı bölümlerin eklerini eser sonundaki eklerde bulabilir. Bölüm sonlarında, bölüme ilişkin sorular ve kısa bir özet yer alır. Soru yanıtları için ayrıca yanıt anahtarı hazırlanmamıştır.

Bu çalışmada, 2000- 2001 dönemlerinde II ve III sınıfta okuyan Kocaeli Teknik Eğitim Fakültesi Bilgisayar Öğretmenliği Bölümü öğrencilerimin kendi gayretleriyle yaptıkları İngilizce çevrilerinden de yararlandım. 2001 basımını genişlettim. Onlara teşekkür borçluyum.

Oğlum Erinç’le olacağım zamanı esere verdim, onun zamanını çaldım, beni hoş görsün. Eşim Doç. Dr. H. Binnaz Baytekin’in fedakârlıklarından ve Almanca çevri yardımlarından dolayı, ona teşekkür ederim.

Ders notlarını eleştiren arkadaşlarımın hepsinin adını yazamadığım için üzgünüm, onlara minnettarım.

Redaksiyon ve eleştirilerde yardımcı olan arkadaşlarıma eseri bölümler halinde inceleyip eleştirilerini esirgemeyen Sakarya Eğitim Fakültesi Öğretim Elemanları: Yrd. Doç. Dr. A. Eskicumalı’ya; Yrd. Doç. Dr. M. İskender’e, Yrd. Doç. Dr. Engin Yılmaz’a, Yrd. Doç. Dr. M. Altuna, Erdal’a, S.Ekşi’ye ve Kocaeli Üniversitesi öğretim elemanlarına düzeltmelerinden dolayı teşekkür ederim.

Anı Yayıncılık’a II. geliştirilmiş basımı ders yılına yetiştirdiği için Başta Ö.Daşcan’a ve tüm elemanlarına içten şükranlarımı sunarım.

Çetin BAYTEKİN 2009

Eserin bu baskısını çıkarırken yeni teknolojileri her seferinde esere koymaya çalışmak pek zor geldi. Her saat yeni gelişen teknolojiler öğretim ve öğrenme alanına girmekte, yığınlarla bilgi üretilmektedir. Bu bilgileri ana babalara, eğitimcilere, yöneticilere ve öğretmenlere sunabilmek titiz bir çalışma gerektirmekteydi. Bir önceki nüshanın basımından bugüne dek kitap bölümleri içinde oldukça yeni değişikliklere olanaklarım çerçevesinde gittim. Yabancı literatürü taradım. Yurt dışında üniversitelerde okutulan aynı adlı eserlere ulaşmaya çalıştım. Onlarla ilişki kurmaya yöneldim. Bunlar yetmiyordu. Zaman kısa geliyordu.

Bu yeni düzeltmeler ve yeni bilgiler uzun geceler aldı. Umarım bu eseri okuyanlar bana eleştirilerini gönderirler ben de onların eleştirileri doğrultusunda bilgileri yenilerim.

Bu eser daha çok yaşama ve yaşam içinde yapılacaklara yönelik zaman zaman okuyucuyu düşündüren tümceler içinde örgütlenir. Kaynaklarda önce birincil, sonra diğer kaynaklara ulaşmayı uygun buldum. Bilgileri günümüz ve ötesine götürebilmek bir yerde yapılandırmacı, bir yerde beyin temelli, bir yerde kuantum ve yaratıcı düşünceyle olacaktır.

İnsan yetiştirme zor bir sanattır. Öğretici, eğitimci bir insan mühendisi olarak çalışmak zorundadır. İnsan yetiştirme zor ve uzun bir süreçtir. Bu eserde yeni bölüm stratejiler eklendi, eklerde eğitim öğretimin planlı yapılmasıyla ilgili yazılar yer almaktadır.

Ülkelerin gelişmesi öğretmenlere bağlıdır. Çünkü insanla uğraşan mühendis öğretmendir.

Öğretmenlik Sümerlerden beri fedakârlık isteyen onurlu bir meslektir. Öğretmenliğin onurunu tüm

öğretmenler gururla taşımaktalar. Görülen yeni gelişmeler onların eseridir. Bu fedakâr öğretmenlerin görev yaparken, bir yerde kendilerini bir yerde öğrencilerini ve çocuklarını geliştirmek sorumluluğu vardır. Öğretmenin omuzlarında tüm Türkiye’nin kalkınma ve ileri gitme yükü vardır.

Tüm çalışmalarda sizlere başarılar dilerim

BÖLÜM I
ÖĞRENME VE ÖĞRETİMDEKİ ÇEŞİTLİ TERİMLER, KAVRAMLAR

Okuyucu I. bölümde neleri bulacaktır?

1. Okuma -yazma ile okulun önemini ve anlamını,

2. Eğitim teknolojisi ve ders teknolojisinde sıkça kullanılan kavram ve terimleri,

3. Öğrenme ve öğretime yönelik kısa açıklamaları,

4. Okul, aile ve çevre üçgeni ile ilişkili bilgileri,

5. Eğitim sistemi ve genel kültürel bilgileri,

6. Öğrenme – öğretimde, sosyal gelişim içerisinde teknolojik gelişimi.

I. Bölümü okuyanın yapması gerekenler

1. Eğitim, öğrenme, öğretim vb. kavramları öğrenmek, bilmek, kavramak ve ilişkilendirebilmek.

2. Günün koşullarında eğitim içinde öğrenmenin yerini öğrenmek ve kavrayabilmek.

3.Eğitim programının gelişmesini, eğitimin teknolojik gelişime katkısını öğrenmek ve ilişkilendirmek.

4. Öğrenme-öğretimde; teknolojinin eğitim sistemi içindeki yerini öğrenmek, kavramak.

5. Çevrede görünenlerin öğrenme ve eğitim ortamıyla sentez, analiz ve yorumunu yapabilmek.

6. Okullardaki teknolojilerin eğitim ortamında nasıl kullanıldığını öğrenmek ve bunları kullanabilmek.

 

Giriş

ÖĞRENME VE ÖĞRETİMDEKİ ÇEŞİTLİ TERİM, KAVRAMLAR, İNSAN GÜCÜ VE OKUL
Öğrenme ve öğretme tüm canlı varlıklar için vazgeçilmeyen bir süreçtir. Kuş yavrusuna uçmayı, aslan yavrusuna avlanmayı ve yaşam ortamına uymayı öğretir. Yavru, annesini gözleyerek yaşamını sürdürmeyi öğrenir. Öğrenme, psikolojide içgüdüsel ve sonradan öğrenilenler olarak belirtilir. Tüm canlılarda içgüdüsel öğrenmenin ve hareketlerin olduğu söylenir (Baymur,1984; Mun, 1968). Canlıların en yüksek yapılısı olan insan, doğum öncesinde başlayan öğrenme ve etkileşimini, doğumdan sonra; yürümeye ve konuşmaya başlayıncaya kadar sürdürür. İçgüdüsel hareketlerin yerini çevredekileri gözlemleyerek öğrenilenler alır.

İlk insanlar, doğayı gözlemleyerek kendi yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlar. İnsanın öğrenmesi, doğadan gördüklerini geliştirmekle olmuştur. Kuşlar, yuvalarını gagalarında getirdikleri çalılarla yaparlar. Yapılan kuş yuvalarını gören insan, çevresinde gördüğü çalıları, bambu çubuklarını üst üste koyarak nehir kıyılarında evler yapmıştır. Evlerinin üzerini kunduzu gözlemleyerek otlarla ve çamurla sıvamıştır. İnsanoğlu önce çevresindekileri görür, onları taklit eder. Yapmış olduğu denemeler kendisinde bir öğrenme izi bırakır. İnsanoğlunun zihninde kalan ize bilgi denir. Bilgileri kullanarak, yenilerini üretir. Çevresindeki bulunan, canlı ve cansız nesneleri yaşamını kolaylaştırmak için kullanmaya başlar. Ateşi bulur, tuncu bulur. Ateşi kullanarak nesneleri eritir, erittiklerini basit kalıplarla yeni nesneler biçimine sokar (Ülken. 1967). Doğadan edindiği bilgileri ile yaratıcı düşüncesini kullanarak gördüklerinden yeni ürünler üretir. Artırdığı bilgiyi, doğada gördüğü yeni öğrenimlerle birleştirerek tekniği ortaya koyar.

 

Kas gücü ile toprağı işleyen insan, hayvanları da ehlileştirerek onların gücünden yararlanmaya başlar. Toprağı hayvanların yardımıyla sürer. Daha geniş alanlarda tarım yapmaya başlar. Hayvanları yönetir, kendi yaşamını hayvanların gücüyle ve ürünleriyle kolaylaştırır. Onları yönetmeyi ve yönlendirmeyi öğrenir. Topraktan farklı ürünler elde ederken hayvanların etinden, sütünden, derisinden, kemiğinden vb. yararlanır. Bitkilerden yararlanır. Bitkilerin bir kısmından yiyecek, bir kısmından da kullanacağı malzemelerini yapar. Örümcek ağı gibi bazı bitkileri örmeğe başlar. Dokumayı öğrenir. Giyimi ve korunması için yaptığı ev düzeneğini geliştirir.

Tekerleği, buharlı makineyi, benzinli motoru bulur; yeni teknik araçları geliştirir. Basit bir yaşam düzeni için kullanılan bilgiler, doğa olaylarını dikkatle inceleyerek geliştirilir. Doğayı inceleyen insanoğlu yeni öğren-melerle yeni bilgilere ulaşır. Artan bilgisini zihinsel gücünü de kullanarak, yeni ürünler yaratır. Bilgiyi, bilimi, tekniği, teknoloji hep doğadan öğrenir. (Doğan,1982; Ülken, 1967)

Öğrenilen bu bilgiler ve merak sonucu incelemeler, yeni denemelerin oluşmasını sağlar. Artan bilgi, teknik gelişme, yaşam koşullarını kolaylaştırırken, elbette yeni öğrenme, öğretme, sosyal, ekonomik ve teknolojik sorunları da beraberinde getirir. İnsanoğlu bu sorunları da çözmeye yönelir. İnsanoğlu meraklı ve araştırıcıdır. İnsanoğlu merak ve araştırıcılığı nedeniyle Ay’a gider, Mars’a 2014 yılında gitmeye hazırlanır, 2025 yılında da Mars’tan nasıl döneceğini hesaplar. Ona göre yeni planlar, yeni teknikler geliştirir. Venüs’te yaşam sırlarını aramaya yönelir, okyanusların altında kentler oluşturmaya girişir. Zamanı iyi kullanma için yeni planlar yapar.

Öğrenme ve öğretmeyi; eğitim-öğretimle doğrudan veya dolaylı ilgilenen tüm bireylerin bilmesi gerekir. Bilginin gün geçtikçe hızla artış göstermesi, insanoğlunun bilgi artışı karşısında uzmanlaşmasını ve takım (ekip) çalışmalarını gerekli kılmaktadır. Günümüz çağı içinde yaşayan; anne, baba, yönetici, işveren ve serbest çalışanlar öğrenme ve öğretmede ekip çalışmalarıyla teknolojinin desteklediğini bilmelidirler. Artan bilgi, öğrenme ve öğretmede yeni öğretim teknolojilerinin gelişmesini sağlamıştır. Teknolojinin yardımıyla artan bilgiler, insanlara hızlı ve kalıcı olarak sunulur. Öğrenme teknolojileri, öğrenmede birden fazla duyu organlarına hitap edebilmektedir. Öğretici gruplar içinde öğretmen; ders teknolojisine yönelik araç gereci kullanarak, öğretim kurumlarındaki öğrenme ve öğretmeyi etkili ve verimli hale getirmektedir.

Her gün birçok teknik olay çevremizde oluşmaktadır. Çevremize ve çevremizde olanlara bakalım. Gördüklerimiz, sosyal yaşam koşullarını iyileştirerek doğada iyi bir yaşamın sürdürülmesini sağlamaktadır. Gelişen bilgi ve teknoloji oluşumları yeni arayışları ortaya çıkarmaktadır. Bu, çocuğun öğrenmesini etkiler. Çocuk, evden ayrılıp okula giderken bazı aileler evladını kapıya kadar uğurlayıp, yollara dikkat etmesini vb. öğütlerken; bazı ailelerde çocuklar çantalarını kaptığı gibi kendini evin kapısından dışarı zor atarlar. Çocuğun yol boyunca gördükleri, bakkal, minibüs şoförü, işlerine gidenler, trafikte araba kullananlar, yollarda park etmiş kamyondan yük indirenler, vitrinlerdeki teknolojik araçlar, cadde üzerindeki reklam afişleri vb. dikkatle bakmadan görüp geçtikleridir. Çocuk, okul yolunda etrafında olan bu görüntüleri spottan dikkatle zihnine yerleştirir. Çocuk, çevreden gördüklerini; farklı zihinsel, psiko-sosyal ve sosyoekonomik yapı özelliğine göre algılar, zihnine yerleştirir, kavramlaştırır. Bunlar, çocuğun; bilgi, görgü ve kültürel (ekinsel) edinimlerini ortaya koyar.

Okul, çocuğa, ailede yarım kalan ekinsel (kültürel) öğeleri aktarır. Okulun görevi tek olarak ekinsel değerleri aktarmak değildir. Pressey ve Robinson, öğrenme durumuna başlarken çocuğun yeti, yetenek ve sosyalleşmesinden, yeteneklerin geliştirilmesinden ve gizil güçlerin ortaya çıkarılmasından okulun sorumlu olduğunu belirtir (Pressey-Robinson; II. C.1959).

“Kültürel (ekinsel) görevleri aktarma ve çocuğun geliştirilmesinden sadece okul mu sorumludur?”sorusu yanıtlamamız gereken sorulardan biridir. Okul, çocukta; biyolojik, buna bağlı olarak kas gelişimleriyle ilgili gelişmeyi, sosyalleşmeyi, zihinsel yetinin artırılmasını, becerilerin geliştirilmesini ele alır. Tüm bunlardan, okul olarak belirtilen sosyal kurum mu sorumlu, yoksa başka sosyal kurumlar da çocuğa karşı sorumluluk taşırlar mı? “Eğitime Giriş, Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Eğitim Sosyolojisi” gibi konuları işleyen eserlerde, sorunun yanıtı geniş olarak ele alınmaktadır. Çocuğun gelişiminde; aile, okul ve çevre kurumlarının görev ve sorumlulukları vardır.

1. Kavramlar ve Terimler

Öğretimin ilk günü tüm öğrencilerle konuşun, onların sınıfa neleri, hangi bilgileri getirdiklerini öğrenmeye çalışın, sonra da ders anlatım ve bilgi edindirme yollarını seçin. Öğrencilerle tanıştıktan sonra, ilk yapmanız gereken onların hiç beklemediği bir soruyu, onlara yöneltmedir. Bunun yaşanmış örneğini 1996 yılındaki KOÜ: TEF’ten görelim.

a. Okula Niçin Gittiniz?

Bu soruya alınan yanıtlar “Okumak için“, “Bilgi edinmek için”, ”Okuyup yazmak için“, “Bir şeyler öğrenmek için”, “Beni gönderdiler. Sonradan iyi olduğunu kavradım.” Burada çoğu ciddi, bir kısmı da sırf gır gır geçmek, sınıfa kendini tanıtmak içindir. Her iki durumda da öğrencilerin geldikleri okullarda bilinçlenme ve sosyal gelişme dönemlerini tam olarak gerçekleştirmediklerinin ve sözel anlatım yeteneklerini geliştirmediklerinin kanıtıdır. Okul, çocuğun dilinin gelişimi ve sosyalleşmesiyle ilgili görevini yerine getirmelidir.

Sonra; öğrencilerde ilköğretim I. kısım (ilkokul), ile ilköğretim II. kısım (ortaokul) arasındaki öğrenme, öğretme ve eğitim farkını göstermek, onları konuya daha iyi çekebilmek için, sorulara devam edilir.

b. Peki, Neden Ortaokula Gittin?

Birinci sorunun sınıf içi turu tamamlandıktan sonra bu soru sorulur.”Bilgi öğrenmek için”, “Kendimi geliştirmek için “ vb. yanıtlar gelir.

“Ortaokula gitmeden öğrenmek mümkün değil midir?” diye ikinci bir soru yöneltilir. Alınan yanıtlar çok ilginçti: “Hiç, öylesine gittim.”, “ Biraz daha kendimi geliştirmek için gittim.“ ”Kendini geliştirdin mi? Hangi yönden kendini geliştirdin? “ diye sorulduğunda ise “Dur! Düşüneyim bakayım.”,“Hiç.”, “Aynı şeyleri öğrendim biraz daha genişini.”.

“Okulda ne gibi yeteneğin var? Resim, müzik, spor, matematik, edebiyat tarih anlatımı gibi belirlendi mi? Çeşitli derslerdeki aktivitelerde yeteneğinle ilgili sana gelişme olanağı verildi mi?” gibi sorulara ise öğrenciler “Ne!”, “Öğretmen: ‘Oturrr!’ derdi otururduk. ’Kalllk!’ derdi kalkardık.”Gelir ders anlatır gider, ödev verir, yapmayanı cezalandırır. Kimse öğrencinin halinden anlamazdı. Kent dışından gelen öğrencilerin aileleri kentte ev tutmuş, çocuklarını okutuyorlardı” yanıtları veren bu çocuklar ilkokulu bitirip, ortaokula şimdiki adıyla ilköğretimin altıncı sınıfına başlayanlardı. Çocuğun (12-15 yaş dönemi) gelişim çağı, çocukların erinlik çağındır. Biyolojik gelişimleri yanında, sosyo-psikolojik gelişimleri hızlanmıştır. Zihinsel ve şahsiyet gelişimleri, örnek almalar başlamıştır. Bu çağ içinde öğrenilen tüm davranımlar, bireyin tüm yaşamı boyunca devam eder. Buradaki örnekler dışındaki örnekleri gazetelerden ve dergilerden okumanız ve kendi kendinize yorumlamanız gerekir.

c. Peki Lise Yılları Nasıl Geçti? Siz Lise Yıllarında Neler Öğrendiniz?

“Berbat oldu. Öğretmenler daha da sertleşti. Her ders ezbere dayanıyordu. Öğretmenlerden bize küfür edenleri bile vardı. Hele atölyede… Neyse anlatmak istemiyorum. Arkadaşlarım biliyorlar… Birkaç öğrenci ”İyi davranışları olan, bizimle ilgilenen öğretmenler de yok değildi”, “Okulda öğrenci ile ilgisine göre öğretmenlere isim vermiştik”, “Kitap açılır okunur. Sonra sen okursun. Burada da böyle değil mi?”… Sorular ilerledikçe yaşanılan çağa yaklaştıkça öğrenciler, daha ciddi olarak sorulara yaklaşmaya başlar. Öğrenciler bir yerde eğitim – öğretimi ve eğitim sistemini eleştirerek, daha iyi bir eğitim ortamı içinde eğitim-öğretimlerini sürdürmek isterler. Bu sorular, öğrenciler hakkında bazı temel bilgilerin öğrenilmesi ve dersin stratejisini belirlemek amacıyla sorulur.

Elde edinilen bilgilere göre, öğrenme öğretmede dersin sunulacağı hedef kitleyi tanır, ders materyalleri ve ders araçları grup özelliğine göre seçilir, öğretimin zenginleştirilmesine çalışılır. Böyle bir mini araştırma öğretim yılı başında yapılırsa, öğretim daha olumlu sonuç verebilir.

Okul yıllarınızı iyi değerlendirmek gerekir. Bunun için, öğrenme, öğretme, eğitim, öğretim, okuryazar, iletişim, sistem vb. kavramlar arasında ortak birlik sağlamalıyız. Benim söylediğim veya anlatmak istediğim yanlış anlaşılabilir. Sizin söylediklerinizi yanlış anlayabilirim. Önce “Kim okuryazardır?” sorusuna yanıt arayalım.

d. Okuryazar Olmak

Okuma ve yazmayı öğrenmiş olan herkes okuryazardır. Birey anadilinde okuma yazmayı daha iyi ve çabuk öğrenir (Baytekin 1992).Okuryazar olmak; bireye hür iradesi ile istediği bilgiye ulaşılacağını belirtir. Birey hürdür. Okuryazar olan birey kendi ilgisini çeken her yazılı belgeyi okur. Okuduğunu olduğu gibi anlatır. Belleğinde sentez, analiz yapmadan olduğu gibi saklar. Okuryazar kişi çevrede olan biten olay ve olguları bulunduğu ortamın kendisinde bıraktığı izlerle algılar. Her yuvarlak cisme top der. Her turuncu renkli, yuvarlak cisim portakaldır. Zira, bir başka cismin, yuvarlak ve turuncu olacağını düşünemez veya portakalın yeşil olabileceğini kavrayamaz. Gazete ve mecmualarda sunulan bilgileri olduğu gibi kabullenir. Papağan gibi onları tekrarlar. Hürdür, kendi isteği ile okuduklarını bağımsız bir zihne alır, mantık süzgecinden geçirmez. Yazardır. Çünkü belli isteklerini yazılı olarak ilgili kişilere iletir. Dostuna, arkadaşına, ninesine, askerdeki kardeşine, kız arkadaşına mektup yazar. Kendine örnek olarak ne verilirse, onu yapar. Öğrenciler, örneğe göre yazdıklarıyla, üniversiteye kadar okuryazar olarak gelmişlerdir. Okumuş, yazmışlar, ezberlemişler, çokça bilgi edinmiş, fakat bu bilgileri yaşamlarında uygulama alanlarına koymamışlardır. Ezberledikleri bilgiler kısa süre sonra zihinden uçmuştur.

Okuryazar olmak belirtildiği gibi bireyin istekleri doğrultusunda gerçekleşmektedir. Birey, ilgi alanına yönelik kendisi ve çevresi için yararlı bilgileri edindiği gibi, zararlı bilgi ve görgüleri de edinmektedir. Bunun dışında, buna bağlamlı olarak başka bir okuryazarlık daha vardır.

e. Okuryazarlık

Okuduğu ve edindiği bilgileri, kendi yaşamını kolaylaştırmak ve ülke kalkınmasını sağlamak için kullanmadır. Okuryazarlık düzeyinde olan kişi okuduklarını yorumlayabilir.

Örneğin: bir gazete haberinde “Avrupa Ekonomik Topluluğu Türkiye için Gümrük Birliği ve Esaslarına ilişkin bazı koşulları yerine getirmesini istemektedir.” Bunlar gazetelerin birinci sayfalarındaki yazılardır. “Türkiye Cumhuriyeti Milletvekilleri Türkiye’yi dışarıya şikâyet için …… baş vuruda bulundular.” Bu haberleri ve benzerlerini okuryazar ve okuryazarlık düzeyindeki bireyler farklı yorumlarlar, farklı algılarlar. Burada bireyin, sosyoekonomik aile düzeyi, toplumdaki sosyal statüsü, sosyal psikolojik durumu, aile ve okuldan aldıkları, yaşadığı çevre önem taşır. Bireyin çevresindekileri algılayabilmesi, yorumlayabilmesi ve yaşamı için kullanması önem taşır.

Cüceloğlu’nun “İyi Düşün Doğru Karar Ver” adlı kitabındaki Yakup Bey ile, Timur Bey’in konuşmalarında, bireyin olayları ve çevresini algılaması ortaya konmaktadır. (Cüceloğlu; 1993-1998). Bireyin diplomaları değil, okuyup yazdıklarını, algılaması önemli görülmektedir. Cüceloğlu’nun belirttiği “kalıpçılık ve gelişimcilik de okuma yazma oranları açısından değerlendirilebilmektedir. “Bir ülkenin sınırları yetişmiş insan gücü ile ölçülür.” diyen Walles ülkelerdeki kaliteli insan gücünü belirtmektedir.

• Tablo. I-1. Ülkemizdeki işgücünün;
• ilkokul mezunu, %78’i
• ortaokul mezunu, %7‘si
• lise ve dengi okul mezunu, %9,7’si
• yüksekokul mezunudur. % 5,2 ‘si
Verilen yüzdeler incelediğinde, gerçekten bilgi edinerek okuldan mezun olanlar ve kaliteli öğretim göz önüne alınırsa, ülke kalkınmasında katkıda bulunacak işgücü en açık biçimiyle görülür. İş yeri ve iş kurumlarındaki gelişme dönemleri ve güncelliği yakalamaları izlenebilir. Bu, ülkedeki okuryazar, okuryazarlığa bağlı kalkınmayı ortaya koyar.

Bireyin çok bilgi edinmesi, okuması, yazması bir ülke için yeterli mi? Tablo. I-2. okuryazarlığa ilişkindir. Tabloda okullaşma oranları ve açılan okullarda okuyan öğrenciler gösterilir. Tablo verilerine bakalım, okuryazar sayısı olarak belirli gelişim seviyesi söylenebilir mi? Ulaşılan bu sayısal okuryazar oranları ve okullaşmalar ülkemizin teknik, teknolojik, ekonomik ve sosyal kalkınması için yeterli midir?

Tablo. I-2. Türkiye’mizin okuryazar durumunda görülenler; Okuma yazma oranı:
(DPT:1996). (DPT: 2009 )
Erkeklerde % 88.8 96,4 (1)
Kadınlarda % 72
85,3 (1)
Genel toplamda % 80,5 90,8 (1)
Resmi verilere göre;
ülkemizde yaşayan her yüz kişiden 19-20 9,2 (1)
(1) ADNKS 2009 Nüfus Sayımına göre hesaplanmış olup, okuma yazma durumu bilinmeyenler kapsanmamıştır.

Tablo. I-3. Altı ve yukarı yaştakilerin okullaşma oranları (DPT:1996).
ilkokula, % 46.1’i
ortaokula, % 7,6’sı
lise ve dengi okullara devam etmektedirler. % 7,8’i
Yüksek okul mezunudur. %3
Tablo. I-4. 1. Eğitim Kademeleri İtibarıyla Okullaşma Oranları

2007-2008 2007-2008 2009-2010

Öğrenci
Sayısı
(Bin)
Brüt
Okul
Oranı
(yüzde Öğrenci
Sayısı
(Bin)
Brüt
Okul
Oranı
(yüzde) Öğrenci
Sayısı
(Bin)
Brüt
Okul
Oranı
(yüzde)
Okul Öncesi Eğitim (1) 702 29,9 805 33,9 981 40,7
İlköğretim (2) 10 871 104,5 10 710 103,8 10 917 106,5
Ortaöğretim (2) 3 245 87,5 3 837 76,6 4 240 84,2
a) Genel Lise 1 980 53,4 2 272 45,4 2 421 48,1
b) Mesleki ve Teknik Eğitim 1 265 34,1 1 565 31,3 1 819 36,1
Yükseköğretim Toplam (3) 2 553 47,8 2 889 54,2 3 322 67
Örgün 1 655 30,1 1 747 35,3 1 765 35,6
Yaygın Eğitim (4) 5 118 – 5 765 – 7 062 –
Kaynak: MEB, ÖSYM

(1) 4-5 yaş çağ nüfusuna göre hesaplanmıştır.

(2) Açık ilköğretim ve açık lise öğrencileri dahildir.

(3) Üniversiteler ve diğer eğitim kurumları dahil, lisansüstü öğrenciler hariçtir. 17-20 yaş grubu için hesaplanmıştır.

(4) Yaygın Eğitim Kurumlarına ait öğrenci sayısı bilgileri bir önceki öğretim yılı sonu itibarıyla verilmiştir.

Tablo. I-4. 2. Çağ nüfusu olarak (belirtilen öğrenim yaşında bulunanların
okullaşma oranı) (DPT:1996).
İlkokullarda okullaşma yüzde yüz olmuştur,
Ortaokullarda % 65.6,
Lise ve dengi okullarda % 53,
Orta öğretimde mesleki teknik okulların payı % 42,
Yüksek öğretimde ise % 26.7 olarak gerçekleşmiştir.
Yüksek öğretimde açık öğretimin payı % 53 tür
4.1 İlkokul ve İlköğretim okullarında okul ve cinsiyetlerine göre öğretmen, öğrenci ve diploma alanlar sayısı (devam)

Tablo. I-5. 1. Eğitim kademelerindeki okul ve öğrenci sayılarının 75 yıllık artışı.
(Milli Eğitim İstatistikleri; DEİ 1997 ve Eğitim istatistikleri 1999-2001)
Eğitim kademesi Okul Sayısı 75 yılık artış oranı sayısal artış- yüzde artışı Öğrenci sayısı 75 yıllık artış oranı sayısal artış- yüzde artışı Öğretmen sayısı 75 yılık öğretmen artış oranı ve okula düşen öğretmen artış oranı

1923-24
1923-24
1923-24
1923-24

2000-2001
1997-98
1997-98
1997-98
İlkokul İlköğretim 4894 36.065 43764 341941 6643118 10238
2,9 Öğrt . düş
1997-98/ 48658 %894.2 6985059 %1942.8 232607 % 2271.9 4,7
Ortaokul 116 8831 9894 2599620 1054
09/04/12
1997-98/ 8947 76,1 2609514 262 68029 % 6454.3 6,9
Genel lise 23 2532 1241 1312651 513
22,3
1997-98/ 2555 2744 %11008.7 1.313.892 1.704.279 %105773.7 65805 71.594 12827.5 50.2
Mesleki ve Teknik lise 20 3349 2558 895221 325 %21146.46

3369 %16745.0 897779 %349.96 68726
24,6
1929 yılında din eğitimi okullarına öğrenci kaydı yoktur. 1946 dan 1988-1999 yılına kadar
Din Eğitimi 605 605 178046 178046 18702
Günümüzle bunları karşılaştırınız.

Eğitim- öğretimde, kalite ve sayı yönünden belirtilen bu sayılar, toplumsal hedeflere ulaşmayı gösterebilir mi? Okullaşmaların sayısal değerleri, ülkenin gelişmişliğinin endekslerini bizlere sunabilir mi?

Tablo 1-5.2. Eğitim kademelerindeki okul ve öğrenci sayılarının 75 yıllık artışı.

Milli Eğitim İstatistikleri; DEİ 1997 ve Eğitim istatistikleri 1999-2001)
Year /Yıl School/Okul Öğretmen
Öğrenci Diploma alanlar

Total Toplam Males
Erkek Females
Kadın Total
Toplam Males
Erkek Females
Kadın

2007/’08 34 093 445 452 223 406 222 046 10 870 570 5 676 872 5 193 698 1 193 761 635 015 558 746
2008/’09 33 769 453 318 224 644 228 674 10 709 920 5 553 871 5 156 049 1 180 162 627 177 552 985
2009/’10 33 310 485 677 232 948 252 729 10 916 643 5 632 328 5 284 315

Bu sayılar, bir başka ülkenin de olabilirdi. O zaman farklı mı düşünecektik? 2007-2008 öğretim döneminde genel olarak ortalama öğretmen başına 34.4 öğrenci düşmektedir. Bir okula genel ortalamada 308,8 öğrenci ve 13 öğretmen düşmektedir. 2008-2009 öğretim döneminde bu sayı 23.6’ ya düşmüştür ve öğretmen sayısı 13.4’ e yükselmiştir.2005 – 2006 öğretim yıllında 234 okul kapanmış veya azalmış, öğretmen sayısında 12530 öğretmenin arttığı görülmektedir. Görülür. Öğretmen artışları günümüze kadar devam etmektedir. Yukarıdaki iki tabloda da bunlar görülmektedir (DİE 2010 ve MEB 2010).

(1950 yılından itibaren genel eğitim öğretim istatistiklerinde din eğitimindeki artış mesleki öğretimdeki artış olarak verilir.)

Tablo 1-6. Türkiye nüfusunun 75 yıllık artışı. (DİE.1997.)
Yıllar Nüfus Artış ve
1927 13 648 53055
1998 66703 %388
1990 56 473 035 21,71
2000 67 803 927 18,28
2008 (1) 71 517 100 13,10
2009 (1) 72 561 312 14,50
Tablo. I- 6’ ya bakıldığında Türkiye nüfusunun artışı görülür. Bu artışla okul öğretmen öğrenci sayıları örtüştürülmek istenirse, kalkınmada eğitimin önemi veya eğitime verilen önem gözlemlenir. Bu konuda ünite başında verilen toplumlarla bugünü karşılaştırma olanağı her şeyi gün yüzüne çıkarır.

Tablo. I-7. Orta öğretim kurumlarındaki ortaokul, öğrenci sayıları 1998 ‘e göre
İlköğretim okul Okul Toplam öğrenci Kız öğrenci
Lise bünyesinde İO. (2001yıllı) 4 856 266
Anadolu Lisesi bünyesinde İO 374 38.789 16.114
İmam Hatip.
İO 464 105 188.329 5.559 83.180 2.549
Anadolu İ. (2001Yılı) Hatip bünyesinde İO 94 107 107 5.259 25.088 14.097 2.402 10.334 8.473
Din öğretimi okulları İO 33 31 5.214 6.093 2067
1.442
Kız Sanat b.İÖ 7 310 310 kız
Anadolu Ticaret Lisesi bünyesinde İO 3 257 97
Çok programlı lise
Erkek teknik
2000-2001 13 151 1745 39.504 537
2.256
Kız Teknik 19 56 1315 11.712 854 890.65
Turizm 17 1 2375 41 707 4
Hasan Ali Yücel (1995 s.1)”Ana babalar için eğitim- öğretim çocukların sınıf geçmesi, bakanlıktan evrak havalesi, öğretmen çevresinin de geçim ve maaş davası. Hepsinin hakkı var. Var ama! Yalnız bu cepheyle bir memleketin genç kuşaklarını yetiştirme tertipli bir yola konulabilir mi?”

Hasan Ali Yücel, devam ediyor:”Bizde bilim adamlarına sorulmaz. Bizde makam sahipleri bilir. Milletin uyanması eğitim yoluyladır”. Burada 1961 yılında yazılanlar ile 1950 yılında Milli Eğitim Bakanı ile olan ilişkileri dile getirir. Yazılanlar mercek altına alındığında; ailelerin ve diğer grupların, eğitim – öğretime yönelik düşüncelerinde, tavırlarında bugün ülke kalkınmasına yönelik bir değişme olduğu düşünülebilir mi?

Başarılı öğrencilerin de başarısızların da sınıflarını geçmesi hangi koşullarda, kim için doğrudur? Anayasal eşitlikler ilkesi yönünden mi? Eğitim öğretimin 1739 sayılı yasası çerçevesine göre mi? Bilgi ve beceri verilmeden gençleri yüksek öğretimin kapılarına ve sınıflarına doldurmak ülke kalkınmasına yardımcı mıdır? Aynı durum Zambiya’da olsa, siz Zambiya eğitimi için ne düşünürsünüz? “Kalkınmanın temeli insandır. İnsanın bilgi beceri ve anlıklarının geliştirilmesidir. Toplumun gereksinim duyduğu iş alanları ile bireylerin yeti ve yeteneklerinin birleştirilmesidir”(Ülken 1968)

f. Öğrenme

Öğrenme; bir toplum içinde yaşayan bireyin, çevresindeki canlı ve cansız varlıklara karşı duyarlı davranmasıdır. Çevresinde olanlardan altı duyum ile bilgi edinmesidir. Bu duyum organları; tatma, koklama, işitme, görme, hissetme ve sezinlemedir. Bunlar yardımıyla yaşanılan çevreden olaylar ve nesneler yorumlama yapılarak bilgi edinilir. Edinilen bilgiler, zihinsel süreçler içerisinde sentez, analiz yapılarak yorumlanır. Birey, çevreden ve basılı araçlardan elde ettiği edinimlerden, düşün sistemini devingen duruma getirir. Böylece, öğrenmeyi belirli süreçler içinde yaşamının amacına yönelik planlı, programlı ve işlevsel olarak yapılaştırır.

İşlevsel durumuyla, eski bilgi ve görgülerin yanına, yeni edinilen bilgi ve görgülerin eklenmesi sonucu

oluşan bireydeki bilgisel gelişimdir. Bu gelişim, bireyin çevresindeki olayları değerlendirmesi ve algılamasında etken olmaktadır.

g. Öğretim

Öğretim; ailede başlar, çocuğun çevresinde gördüğü davranış biçimi, konuşma, anlatım, yazı dilini ve yapılanları taklit yoluyla tekrar etmesi sonucu olur. (Pressly,1962; Hofstätter. 1975; Baymur, 1986; Ün Açıkalın,1998; Senemoğlu 2000).

Bir öğretim ortamında en az iki kişi bulunur. İki bireyin bilgi, görgü teknik vb. birbirine aktarmaları yoluyla öğretim gerçekleştirilir. Öğretim ortamında; temelde bir öğreten, birde öğrenen bulunmaktadır. Geniş anlamıyla öğretimde; a- öğreten, b. öğrenen, c- öğretim ortamı, d- öğretilecek bilgi ve davranış, e-bireysel ve toplumsal hedefler, f- bireysel yeti ve yeteneklerin geliştirilmesinde yol gösterme yer alır. Bunlar formal ve informal olarak değerlendirilir.

İnsanoğlu, gördüklerini, işittiklerini, yaptıklarını ve hissettiği duygularını, olgu ve olayları doğada birbirine aktarır. Bireyde yeni bilgilerle öğrenimin oluşması, ikili etkileşim sonucundadır. Yaşlılar gençlere; anne babalar, çocuklarına sözlü ve yazılı olarak yaşantılarını aktarırlar. Böylece, aile öğretimin ilk gerçekleştiği yer olmaktadır. Çocuğun konuşmasını, yemek yemesini, oyun oynamasını, olumlu ve olumsuz hareketlerin karşılığında alacağı ödül ve cezayı bilmesi, isteklerinin yerine getirilmesi veya getirilmemesi ailedeki öğretim yolu ile gerçekleşir. Bunlar belirli plan ve programa dayanmadığından informaldir.

Öğretim, eğitim programlarında yer alan bilimsel disiplinlerin, öğretim ortamında bireyin; ilgi, yetenek, yeti ve anlıklarına göre, sistemli bilgi kategorileri biçimde sunulmasıdır. Bilgiler, belli öğretim yöntemleri, ders araç ve gereçleriyle, öğrenmeye ve öğretime yardımcı olan bir ortamda aktarılır. Bilgiler ve bilgilerin sunumuna yönelik araç-gereç ve materyaller öğretim ortamında belirli kategorilere ayrılır. Bunlar planlı programlı olduğundan formaldir.

h. Eğitim

“Eğitim nedir?” konusunu Varış (1978) ve Ertürk (1972), genel anlamı ile geniş biçimde sunmuşlardır. Eğitim, yaşantılar yolu ile geçen ve bireyde oluşan davranış değişikliği olarak belirtilir. Davranıştaki değişimler bireyin yaşantısına yeni bir çehre katmalıdır. Bu durum örneklerle açıklanabilir. Eğitimle ilgili açıklamalara günlük yaşamımızdaki trafik lambalarından işe başlanmalıdır. Okulda öğretmen öğrenciye: “Çocuklar yollarda karşıdan karşıya geçerken, trafik lambalarındaki kırmızı duran adama bakın, o yanıyorsa durun. Yeşil yürüyen adama bakın, o yanıyorsa yürüyün” der. Bu örnekte anlatılanları çocuk ışıklı yollardan geçerken uygularsa eğitilmiştir. Çocuk anlatılanları uygulamıyorsa, öğretilmiştir. Öğretmenin öğrencilere “Çevremizi temiz tutalım. Sağlıklı yaşam, temiz çevrede oluşur. Yerlere kâğıt, çöp atmayın! Yerlere tükürmeyin! Yaşlılara ve hastalara yardımcı olun!” gibi öğretimini öğrenci yerine getiriyorsa eğitim gerçekleşmiştir. Fakat öğrenci temizliği bildiği ve öğrendiği halde yapmıyorsa, yediklerinin artıklarını masalara yerlere atıyorsa vb. öğretim almıştır, eğitim gerçekleşmemiştir. “Nasılsa bunu temizleyecek görevli var.” diyorsa, yanlış bir öğrenim sürecinden geçmiştir.

İstanbul’da belediye zabıtaları birçok ekmek fırınına ve pastaneye temizlik şartlarına uymadığı için x tutarında ceza kestiler. (Gazeteler ve TV haber yayınları 1998).

Sonuç: Eğitim: planlı, programlı, belirli bir amaçla belirlenmiş, toplumsal ve bireysel hedeflere doğru yapılan ve yaşam boyu devam eden uygulamalı bir süreçtir. Okullarda verilen bilgiler veya öğrenilen bilgiler bireyin öz yaşantısında yer almıyorsa, birey bunları kullanamıyorsa, öğrenim görmüş olmaktadır. Aynı zamanda okuryazardır. Eğitimin gerçekleşebilmesi için bireyin aldığı bilgileri kullanması ve kullanım alanlarını bilmesi gerekir. Birey okulda yaşamına yönelik ve yaşamını kolaylaştıran bilgilerle donatılmaz ise, okullarda aldığı bilgiler, ona okul sıralarında ve sonrasında yüktür, o bilgilerin verilmesi için harcanan zaman da boşadır.

ı. Öğretim Yöntemi

Öğretmenin mesleki görevini planlayarak programlı bir biçimde araç, gereçlerle belirli bir zaman dilimi içinde ve yerde uygulanacak yöntemlerde yoğunlaştırılmasıdır (Becker 1984). Ders yönetme, sık sık öğrenme, öğretme prosesi (süreç) olarak ele alınır. Bu proses öğretmen ve öğrenci arasındaki karşılıklı öğrenmedir.

Öğretmen, öğreti genişliği içinde ”Öğrenci nasıl düşünür, hisseder; duygu ve düşüncelerini yaşantıları yolu ile nasıl uygulamaya geçirir?” sorularına açık ve gerçekçi yanıt bulma durumundadır. Öğrenme ve öğretme, farklı okul basamakları, okul türleri, branşları ve sınıflara ve onların temel özelliklerine göre uygun biçimde sunulur.

Öğretmen, öğrenme-öğretme prosesini, öğrenim alanlarını öğrencileri hedefe ulaştırmada onların özelliklerine göre planlamalıdır (Becker, 1984). Bilgi düzeyinin öğretimin amacına göre kullanılması esastır. Öğretmen, öğrenicinin bilgiyi en kısa ve etkin biçimde kullanmasını, yaşama uygulayabilmesini arzular (Varış, 1978).

Ün Açıkgöz (1998)Doğada insan toplumu dışında belli yaşamlarını sürdüren çocukların (Paris yakınlarında bulunan Viktor,15 yaşında bizon sürüsü içinde bulunan Mamadan, altı yaşında Afrika ormanlarında bulunan Baby Hospital ve yedi yaşındaki goril Koko) bulundukları hayvan toplumu içinde, onlardan gördüklerini taklit yoluyla öğrenerek yaşamlarını sürdürdüklerini belirtir. Bunlar, insan toplumuna uyum sağlamak için öğretilirler ve öğretimle, insan toplumuna uyum sağlayarak yaşamlarını sürdürürler. Ün Açıkgöz (1998), bu çalışmaları eğitim yönü ile açıklar. Kutuplardan Paris’e inen kişinin, Parislilere uyması veya bizim 1964 yılında Avrupa’ya gönderdiğimiz gurbetçilerin, Avrupa’ya uyum sağlamaları, öğrenme, öğretim ve eğitim oluşumunu açık bir biçimde sergilemektedir.

Yazının bulunmasına kadar sözlü aktarımlarla olan eğitim – öğretim, yazıyla birlikte yazılı ve sözlü aktarımlarla verilmeye başlanmıştır. Toplumlar öğretimin sosyalleşme ve teknik gelişmedeki önemini kavrayınca, okullar açılmaya başlamıştır (Kanat.1962; Baytekin 2000- 2003). Çocuklar okullarda toplum istekleri doğrultusunda eğitim ve öğretim almışlardır.

j. İletişim

Öğretim ve iletişim çift taraflı işleyen bir süreçtir. Öğrenme ve öğretimdeki iletişim kaynağı öğreticidir; onun ön yaşantısı, bilgi düzeyi, sınıfta etkileşim biçimi, öğretim sanatını uygulama yeteneği konunun öğrenciye aktarılması için ön koşuldur. İletişimim temelinde verici, aktarıcı ve alıcı bulunur. Bir telefon gibi düşünebilirsiniz.

İletişimde iki ana uç; bilgiyi üreten ve aktaran kaynak ile kaynaktan gelen bilgileri toplayan almaç ve bu ana uçlar arasında taşıyıcı rolü üstlenen aktarım öğesi yar alır. İletişimde verici (kaynak), bilgiyi aktarıcı ile alıcıya (almaca) gönderir. Alıcı gelen bilgileri önceki yaşantısı ile karşılaştırır, değerlendirir ve sonra bellekte saklar ve bilgiyi istendiği zaman geri verir. Verici alıcıdan geri gelen bilgiyi değerlendirir, yansımasını algılar. Gönderilen bilgiler tam olarak ulaşmadı ise, bilgileri yeniden düzenleyerek alıcıya gönderir.

 

k. Kategori

Bazı formal benzerlikleri özdeş ve farklı antitelere göre açıklayan kavramdır. Kategoriler alınacak bilgileri anlıklara göre verimli ve etkin hale getirir (Varış, 1978). Eğitim programları amaçlar, içerik süreçleri ve öğrenme, öğretme süreçleri aşamalarından oluşur. Öğrenme ve öğretmeden beklenen, öğretime katılanların etkili ve verimli bilgi edinmeleri, bu bilgileri yaşamlarına dönüştürmeleridir (Ertürk 1972, Varış, 1978; Hızal, 1982).

l. Teknik

İnsanoğlunun doğadan esinlenerek yaptığı araçlar işin yapılmasını kolaylaştırmaktır (TDK.2009).

Alet yapımı, aleti kullanarak yaptığı işten sonuç alma yöntemleri anlamına gelir. Bir sanat, bir bilim, bir meslek, dalında kullanılan yöntemlerin hepsidir. Teknikte; 1- yapılan bir işte yöntemleri kullanabilme, 2-kullanılan iş ve yapım alanında bilgileri kullanabilme, 3-bireylerin yapılan işte yol izlemeleri, becerileridir. (www.Tarihce.com.ulş.2011) Örnek olarak; öğretmenin ders işleme tekniği, mühendisin mühendislik alanında kullandığı teknik, futbolcunun futbol oyununda kullandığı teknik.

m. Teknoloji

Bireyi açlıktan, fakirlikten, hastalıktan, korkudan, bilgisizlikten ve toplumdan kopuk olmaktan kurtarır. Bireyin doğa üzerinde kontrolünü artırır. Teknoloji bireyin araştırma arzusunun artmasını sağlamıştır. Teknolojide, malzeme, süreç, beceri ve zihinsel güç uyuşumlu bir biçimde birleşir. Ham maddeden oluşan işlenmiş materyal kaynaklarıyla, insan gücünün koordineli çalışmasının sonucunda oluşur. Teknoloji iş yaşamına yeni uzmanlık alanlarıyla yeni boyutlar kazandırır (Doğan,1983 s.31-39; Alkan 1984,s10-17). Konular içinde teknolojinin daha geniş anlam ve öneminden söz edilecektir.

n. Amaç

Bireylerin veya toplumların kendi yetenekleri çerçevesinde hedeflerine varmak için gösterdikleri bilişsel, duyuşsal, devinimsel eylemlerdir. Amaçta bir niyet, niyeti gerçekleştirme, sonucu görebilme bulunur. Amaç okumaksa, birey okuma öğrenip okuyorsa amacı gerçekleşmiştir.

o. Hedef

Birey ve toplumları belirlenmiş amaçlar doğrultusunda, ulaştırılmak istenen varış noktasıdır. Tarım toplumundan endüstri toplumuna geçmek bir hedefse, bu hedefi gerçekleştirmek için toplumun tüm kurumları kendi iç değişimlerini buna yönelik yaparlar.

2. Program

Belirlenmiş bir konuda çizelgesel olarak belirli kavramlara ayrılmış bir tanıtım ve uygulama gösterge ölçeği olarak belirtilmiştir. Eğitim Programı; Devletin İcraat Programı; Sosyal Etkinlik Programı; Öğrenim ve Öğretim Programı vb.

a)Eğitim Programı:

Örgün ve yaygın eğitim-öğretim konusunda, bireylerin zihinsel güç, olgunluk, hazıroluşluk ve önceden getirdiklerine bağlamlı olarak planlı, programlı belirlenmiş amaçlara, hedeflere yönelik belirli öğretim kademelerine göre düzenlenmiş, eğitim etkinliklerini içeren tanıtım ve uygulama gösterge ölçeğidir. Varış (1978)’a göre, eğitim programları, öğrenme ve sosyal etkinlik programlarını da kapsar.

b)Öğretim Programı:

Öğretim ve öğrenim programlarının eğitim programı içinde yer aldığı önceden söylenmişti. Öğretim ve öğrenime yönelik tüm çalışmalar; planlı, programlı biçimde okul, sınıf, ünite ve ders kademelerine yönelik bir bütündür. Bütünlük öğretim programları içinde zincirleme olarak yer alır. Öğretim programlarının uygulanışında eğitim ve ders teknolojileri en önemli rolü oynar.

Varış (1978), geniş insan yaşantılarına dayanan dünü, bugünü ve yarını konu edinen, öğrencinin bugünkü tecrübelerine dayanan etkinlik programından, öğrenciye danışmanlık sağlayan rehberlik programına kadar olan alanı kapsayan eğitim programından (tasarım ) söz eder. Öğretim programının ders içeriklerini, okul içi ve dışı etkinlikleri de kapsadığını vurgular.

Öğretim Barometresi, okul, okulun bölümleri (fen-sosyal vb.) sınıflar ve sınıflardaki derslerin işlenişinde kullanılan; araç, gereç ve eğitim-ders teknolojileri arasındaki uyuşumlu bir atmosferin ölçülmesi ve değerlen-dirilmesini ifade eder.

Eğitim programlarının genel amaçları, ülkelerin genel eğitim felsefesi ve politikası ile oluşmaktadır. Öğretim programı, eğitim programının içinde yer aldığına göre; bu da ülkelerin genel eğitim felsefesi ve politikası çerçevesinde oluşur. Bu felsefi ve politik görüşler; öğretim barometresinde ülkelerin bugünkü ve gelecekteki sosyal-ekonomik, teknik, teknolojik, endüstriyel, siyasi ve yönetimsel yerlerinin öğretim

ortamında nasıl oluşturulacağını belirler.

c)Ders Programı:

Bir okulun öğretim programındaki bir dersi içeriklerinde verilen bilgilerin öğrenci tarafından, kendi davranışlarına dönüştürülmesidir. Burada dersin ünite ve konusunda yer alan içerik bilgilerinin ve buna yönelik alt başlıkların içeriğin davranış örüntüsüne göre ayrıştırılması, buna bağlı planın tanıtılması olarak görülür. (Saylan,2007s.12.www.egitim alıntı 2010)

d)Eğitim, Öğretim Barometresi:

Eğitim programlarının toplumlarda hazırlanış biçimi ile öğretim ve eğitim kurumlarındaki uygulamaları olumlu ve olumsuz yönleri belirler. Bir toplumun dinamikleri arasındaki sosyal atmosferi ve eğitime olan sosyal, ekonomik, ekinsel, teknik ve teknolojik basınçları ele alır.

Öğretim barometresi, öğretmenin sınıf içindeki öğretim atmosferini belirlemesi, en iyi öğretim ortamını sağlaması için kullanılır.

Eğitim hedefi ise; eğitim-öğretim alan birey ve grupları eğitimin belirli varış noktalarına, onları yeti, yetenek ve ilgi alanlarına yönelik destekleyerek ulaştırmaktır. Eğitimin hedefinde ülke için iyi yurttaş yetiştirme ve onların birlikteliğini sağlama bulunmalıdır.

3. Sistem

Bir görevi yapmak için bir araya gelmiş, uyum içinde işleyen parçalar bütünüdür. Sindirim sistemi, kan dolaşım sistemi, otomobil, büro vb. insan, okul, derslik birer sistemdir. Belirli elemanların uyuşumlu çalışması sonucu işler ve üretimde bulunur. Bir sistem elemanı görev ve işlevini yerine getiremez ise sistem sağlıklı çalışamaz.

a) Eğitim Sitemi:

Eğitim görevini yapmak için bir araya gelmiş eğitim-öğretim basamakları, destek birimleri, personel ve öğrencidir. Eğitim öğretim basamakları, örgün ve yaygın öğretim kurumlarıdır. Destek birimleri, eğitim öğretime lojistik destek sağlayan birimlerdir. Personel: öğretim kademesindeki öğretmen ve öğreticiler, yöneticiler ve hizmet personelidir.

Öğrenci: örgün ve yaygın eğitim öğretim kurumundan yararlanan kişidir.

Örgün eğitim kurumlarına öğrenciyi hazırlayan örgün eğitim öncesi kurumlar; kreşler, yuvalar, anaokulları, anasınıfları, okul öncesi sınıflardır. Bunlar okul öncesi bebeklik çağından, okul çağına kadar çocuklara eğitim ve öğretim veren kurumlardır.

b-) Sistemin Parçası Organ:

Bir sistemin işlemesinde belirli bir görevi üslenmiş olan kısımdır. Örneğin; insanın çeşitli organları vardır. Bu organlar sağlıklı olarak çalışırsa insan da sağlıklı olur. Sistemde de sistemin bütününü oluşturan organlar vardır. Sistem organları, sistemin sağlıklı çalışmasını sağlar. Kalp kan dolaşım sistemimim çalışmasını damarlar ve akciğerle birlikte sağlar. Sindirim sistemi ağızda başlar anüste son bulur. Bu arada birçok organ görev yapmaktadır. Otomobilde de birçok aksam görev yaprak onun yürümesini sağlar vb.

c-) Sistemde Hiyerarşi:

Bir sistemde, görev ve sorumluluk yönünden azdan çoğa doğru gidiştir veya yönetimde üst yöneticiden alttaki yönetilene kadar ki basamaklardır. Sistem içinde memur, amir, şef, müdür, genel müdür, müsteşar, bakan vb. olarak devam eden bir hiyerarşi vardır. Sitemin içindeki organlara bağlı organların çalışmasında görev alanların görevdeki yetki sorumluluk ve işteki önemlerine göre basamaklanır.

 

Resim. I-1.Doğuda bir köy okuluna öğrencilerin öğretim tasarımı dersinde geliştirdiği materyal ve materyallerin gönderilmesi. Çileli bir işti…
4.Ekin (Kültür)

İnsanın tarihsel evrim içinde doğadan görüp öğrendikleri ve bunların değiştirilmesi ve yenileşmesi toplum içinde bir yaşam sürecini oluşturur. Bu yaşam, süreci içinde birlikte yaşamadan doğan, adetler, örfler, gelenekler, görenekler, el işleri, müzik, folklor, mitoloji, hukuk, sosyal kurum ve kuruluşlar, eğitim, inanç, dil, edebiyat, bina, köprü vb. yapılar ve yapı biçimleri, düşünüş biçimi, toplumların kendilerine özgü yaşam biçimi olarak betimlenebilir. Eğitim programları, toplumlarda ekinin aktarılmasını sağlayan, eğitim-öğretime yön verir. Kaya (1989) eğitim programlarını, toplumların gelişme ve kalkınmalarına yön veren en önemli etkeni olan eğitimi, toplum kalkınmasının tek yolu olarak görür. Eğitim programları içindeki öğretim programları ve ders içeriklerinin güncelleşmesi öğretimin gelişimini sağlar.

5. Felsefe Nasıl Açıklanabilir?

Felsefe, Yunanca philosophia sözcüğünden gelir. Felsefe “philosophia”nın Arapça’dan alındığı biçimidir. Türkçe’ye Arapça üzerinden geçmiştir. İki sözcükten oluşur. A) philia ile B) sophia ilki sevgi ikincisi bilgelik geniş anlamıyla bilgi demektir. Buna göre philosophia : bilgiyi bilgeliği sevmektir.

Bilgelikte akıl ve gözlemlerden çıkarılanlara inanmak söz konusudur (Gökberk, 1974). Felsefe doğa

Benzer İçerikler

PARFÜMÜN DANSI-Tom Robbins

yakutlu

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ Prof. Dr. Mahir KAYNAK-Doç. Dr. Emin GÜRSES

gul

Öldürün O Gazeteciyi Tuncay Özkan

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy