Her zaman olayların iyi tarafını arayan “mutluluk oyunu”yla herkese kendini sevdiren, umutsuzlara umut aşılayan ve kendince dünyanın yanlışlarını düzelten genç bir kızın dokunaklı hikâyesi Pollyanna. Okurlarına erdemlerin ve neşeli iyimserliğin hâlâ var olduğuna dair güven tazeleme olanağı sunuyor.
BAYAN POLLY
Bayan Polly o haziran sabahı mutfağa telaşlı bir halde girdi. Aslında böyle aceleci davranmaya hiç alışkın değildi ama o gün çok telaşlı görünüyordu.
Bulaşıkları yıkayan Nancy şaşkınlıkla kadına baktı. Bayan Polly’nin mutfağında çalışmaya başlayalı yalnızca iki ay olmuştu ama onun asla acele etmediğini bilirdi.
“Nancy!”
“Efendim hanımefendi,” diye yanıtladı Nancy, bir yandan da elindeki sürahiyi kurulamaya devam ederek. Bu kez daha sert bir sesle, “Nancy,” diye tekrarladı Bayan Polly, “seninle konuşurken elindeki işi bırakıp bana bakmalısın!”
Nancy’nin yüzü kızardı. Sürahi ile bezi bırakıp, “Elbette hanımefendi,” diye kekeledi.
“Bu sabah bulaşıkların acelesi olduğunu söylediğiniz için işime devam etmiştim.”
Hanımı kaşlarını çattı.
“Yeter Nancy! Senden bir açıklama istemedim. Yalnızca beni dinlemeni istiyorum.”
İç geçirerek, “Peki hanımefendi,” dedi Nancy. Bu kadını memnun etmesinin mümkün olup olmadığını düşünüyordu. Nancy daha önce hiç çalışmamıştı ama artık üç küçük kardeşine bakabilmek için çalışmak zorundaydı. Hanımı ise çok sert ve suratsız bir kadındı. Bayan Polly bir kapı biraz hızlıca çarpılsa ya da yere bir bıçak düşse bile çok sinirlenir, hiç gülümsemezdi.
“Bu sabahki işlerini bitirince tavan arasındaki küçük odayı temizle Nancy,” dedi Bayan Polly, “ve portatif yatağı hazırla. Annesi ölen on bir yaşındaki yeğenim Pollyanna artık bizimle yaşayacak.”
“Ah, eve küçük bir kız mı gelecek yani Bayan Polly! Ne kadar da hoş!”
“Hoş mu?” diye yanıtladı Bayan Polly sertçe. “Doğrusu ben böyle demezdim. Ama onu elimden geldiğince iyi ağırlayacağım çünkü bu benim görevim.”
Nancy bir kez daha kızardı.
“Ama o sizin kız kardeşinizin kızı,” dedi. “Eminim ki onun burada yaşamasını istersiniz.” İçinden bir his bu küçük ve yalnız misafir için güzel bir karşılama hazırlaması gerektiğini söylüyordu.
Bayan Polly kibirle başını kaldırdı. “Zaten yeterince kalabalık bir dünyaya çocuk getirecek kadar aptal bir kız kardeşim var diye çocuğunun bakımını seve seve üstlenecek değilim. Fakat üzerime düşeni yapacağım. Köşeleri temizlemeyi unutma sakın,” dedi Bayan Polly ve hışımla mutfaktan çıktı.
Odasına çıkan Bayan Polly iki gün önce eline ulaşan ve ona kötü bir sürpriz yapan mektubu bir kez daha açıp okudu:
Sayın hanımefendi,
Rahip John Whittier’ın geride on bir yaşında bir kız çocuğu bırakarak vefat ettiğini üzüntüyle bildiriyorum. Maalesef kızına birkaç kitaptan fazlasını bırakamadı. Aileleriniz artık yakın olmasa da kız kardeşinizin hatırı için çocuğunun bakımını üsteleneceğinizi umduğunu söylediğinden size yazıyorum.
Onu yanınıza alabileceğinizi bildirir bildirmez Pollyanna’yı trene bindirebiliriz. Elbette trenin gününü ve saatini size bildireceğiz.
Yanıtınızı bir an önce bekliyoruz.
Saygılarımla,
Jeremiah O. White
…