İnsanlar gibi ülkeler de tek başlarına varlıklarını sürdüremezler. Barışa dayalı uluslararası işbirliği, bilimsel yardımlaşma ve teknolojinin paylaşımı, dünyayı daha yaşanılır kılacağı, bu masalda konu edilmektedir. Ulusların kalkınması, insanlığın mutlu olması, savaşla değil sevgi ve barışla ancak sağlanabileceği vurgulanmaktadır. Sınavlardan geçirilerek bazı bölgelerin yönetimi kendilerine verilen üç kardeşin davranışları okurları derinden etkileyecektir. Halkın da söz sahibi olmasıyla ortaya çıkan demokrasinin en iyi yönetim biçimi olduğu, bu masaldaki olaylarla anlatılmaktadır.
***
Bir varmış bir yok yokmuş. Eskiden kışlar sıcak, yazlar soğukmuş. Arılar kendi kovanlarına çomak sokmuş. Gökten her çocuğun kucağına bir elma düşmüş. Önceleri ülkeler çok büyükmüş. Çok büyük olan ülkelerin birinde yaşlı bir başkan varmış. Görevi de oldukça ağırmış. Bu yaşlı Başkan, huyu, suyu ve de boyu birbirine uymayan üç oğluyla sarayda yaşarmış.
Üç kardeş de kendi görüşleri doğrultusunda babalarını etkiliyorlarmış. İlgi duymadıkları konuların üzerinde hiç çalışmıyorlarmış. Oysa, ileride yönetici olacak kişilerin, her konuda kendilerini yetiştirmesi gerekliymiş. Huyu, suyu ve de boyu birbirine uymayan üç oğlunun bu durumu yaşlı Başkan’ı çok üzüyormuş. Devlet işlerinden oğullarına fazla zaman ayıramaz olmuş. Kendisinin yerine geçecek oğlunun, her konuda söz sahibi olmasını, her alanda birikiminin bulunmasını istermiş.
Oysa, üç kardeşten birinin düşündüğünü öteki beğenmiyor, ötekinin davranışını beriki eleştiriyormuş. Üçü de bildiğim bildik, en iyi çalan benim düdük, diyormuş.
Kendisinden sonra ülkeyi yönetecek oğullarının, aynı düşünceleri paylaşmak yerine, bu denli birbirine zıt olmaları Başkan’ı endişelendiriyormuş. Yaşlandığından çalışma gücü azalan Başkan, bu konuda çözümler aramaya başlamış. Yerine geçecek oğlunu sınavlar sonunda belirlemeye karar vermiş. Yardımcılarını, komutanlarını, danışmanlarını toplayarak:
– Huyu, suyu ve de boyu birbirine uymayan oğullarım için öyle bir sınav biçimi bulacaksınız ki, üçü de eşit koşullarda birbiriyle yarışsınlar. Hiçbirine haksızlık edilmesin, demiş.
Toplantıdakiler, düşünmüşler taşınmışlar. Ama üç ayrı özellikteki kardeşlerin eşit koşullarda yarışacağı bir sınav biçimi bulamamışlar. Huyu, suyu ve de boyu birbirine uymayan üç kardeşin yarışacağı ortak bir sınav olamazmış onlara göre.
Çünkü Başkan’ın büyük oğlu çok iyi ata binermiş. Dağlardan taşlardan atıyla yel gibi geçer, su gibi akarmış. At binmede üstüne yokmuş. Bu alanda bir yarışma düzenlense, öteki iki kardeşe haksızlık olacakmış.
Başkanın ortanca oğlu ise edebiyata ve güzel sanatlara meraklıymış. Günde bir kitap okur, sanat üzerine araştırmalar yaparmış. İnce yapılı, içine kapanık biriymiş ama kendi alanında çok uzmanmış. Bilgiye dayalı bir yarışma yapılsa, öteki iki kardeşe haksızlık olacakmış.
Başkan’ın küçük oğlu ise içi içine sığmayan atak biriymiş. Ok atmasını, değerli taş toplamasını çok severmiş. Hangi tür toprağın altında hangi madenlerin bulunacağını iyi kestirirmiş. Bu konularda bir sınav yapılsa, öteki iki kardeşe haksızlık olacakmış.
Oysa Başkan, haksızlığa şiddetle karşı koyar, bu konuda en küçük hatayı bile affetmezmiş. Yarışmada haksızlık görürse, bunu önerenin sonu iyi olmazmış. Bunu iyi bildiklerinden yardımcılar, komutanlar ve uzmanlar sus pus olmuşlar. Huyu, suyu ve de boyu birbirine uymayan, ortak yanları hiç bulunmayan üç kardeş için bir yarışma biçimi önerememişler. Eziklik duyarak Başkan’a iletmişler durumu:
– Başkanımız böylesine duyarlı bir konuda bizi bağışlasınlar. Üç kardeşin de eşit koşullarda yarışabilecekleri sınav biçimini belirlememiz için bize kırk gün kırk gece tanısınlar, diye yalvarmışlar.
Başkan, ülkenin yönetici kadrolarındaki bu kişilerin bir çözüm bulamamasına çok sinirlenmiş ama belli etmemiş.
– Size kırk gün süre veriyorum. Şunu iyi bilin ki, ülke yönetimini devredeceğim oğlumu bu yarışma belirleyecektir. Konuya gereken önemi vereceğinizi sanırım, demiş.
Herkes konuyu önemsemiş ama kırk gün kırk gecenin sonunda da bir çözüm bulunamamış. Yönetici kadrosundaki kişilerin bu konuda başarısız kalması Başkan’ı çılgına döndürmüş.
– Yazıklar olsun size! diye bağırmış. Halkın kolayca çözeceği konularda yetersiz kalıyorsunuz. Halk bilginin, sanatın, folklorun kaynağıdır. Sizi devreden çıkarıyorum. En iyi çözümü halkımız bulacaktır.
Başkan ülkenin dört bir yanına tellallar göndertmiş. Bu konuyu çözecek kişilere ödül ve verileceğini duyurmuş.
Köyde kentte, en uzak köşelerde, yarışma biçiminin ne olacağı tartışılmaya başlanmış. Ödül almak isteyenler, huyu, suyu ve de boyu birbirine uymayan, üç kardeşin ortak yanlarını saptamaya çalışmışlar. Bazı yarışma biçimleri tasarlamışlar.
Bu önerilerden gerçekçi bulunanlar Başkan’a iletilmiş. Her gün yüzlerce öneri alan Başkan, bunları inceleme fırsatı bulamamış. En mantıklı öneriyi bulmaları için komisyon kurdurtmuş. Gelen öneriyi değerlendiren komisyon üyeleri, üç kardeşin eşit koşullarda yarışacağı bir sınav biçimini belirleyememişler. …