SAVAŞ SANATI-Sun Tzu

SAVAŞ SANATI VE TAOİZM

Eski bir Çin öyküsüne göre, bir zamanlar bir Çin soylusu, zamanının en ileri bilim adamlarından olarak kabul edilen üç kardeş otacıdan en gencine, aralarından en üstün olanın kim olduğunu sormuş.

Otacı cevap vermiş, “En büyük ağabeyim, hastalıkların ruhunu görüp, daha ortaya çıkmadan yok ettiği için, şöhreti evinin duvarlarından dışarı çıkmaz.”

“Ortanca kardeşim, hastalıkları ortaya çıktığı anda yok eder, bu nedenle onun şöhreti de yaşadığı mahallenin dışına çıkmaz.”

“Bana gelince, ben damarları açar, şuruplar hazırlar, masaj yaparım. Bu nedenle şöhretim her yere yayılır.”

“Şimdi size sorarım hangimiz en üstün?”

Bu konu üzerine yorum yapan bir Ming dönemi bilgesi, “İşte, liderler, komutanlar ve ülkeyi yöneten tüm yöneticiler için bundan daha önemli bir kıstas bilmiyorum.” der.

Yaşlı otacının sözlerine paralellik gösteren Sun Tzu’nun felsefesi de, aynı şekilde elinden geldiğince çatışmayı gereksiz kılmaya yöneliktir. Büyük ustanın ünlü deyişi, “Düşman ordularını savaşmadan yenmek en büyük ustalıktır.” bu düşünceyi yansıtan en büyük örnektir.

Yine aynı otacının söylediği gibi Sun Tzu’ya göre de, savaşmanın çeşitli seviyeleri vardır. En usta komutan, düşman tuzaklarını boşa çıkartır, ondan daha az deneyimlisi, düşmanın destekçilerini yok eder; daha sonra geleni, düşmanın askeri güçlerine saldırır; en kötü komutan ise surlarla çevrili kentleri kuşatmaya kalkar.

Öyküdeki en büyük kardeşin hastalıkları önceden tedavisi nedeniyle kimse tarafından tanınmaması örneğinde olduğu gibi, Sun Tzu da, eski çağlarda yaşamış en değerli savaşçı ve komutanların savaşları, aslında daha savaş başlamadan önce kazanmış olmaları nedeniyle tarihçiler tarafından yeterince bilinmediklerinin, bu nedenle de tarih tarafından gerektiği kadar değerlerinin anlaşılarak, ödüllendirilmediklerinin altını çizer.

Eldeki güçlerin minimum kullanımı ile maksimum başarıya ulaşmayı amaçlayan Sun Tzu’nun Savaşmadan Kazanma stratejisi, genel hatlarıyla Çin tarihinin popüler kültürlerini oluşturan Tedavi Sanatı ile Dövüş Sanatı’nın ilham kaynağı olan Taoist düşüncenin damgasını taşımaktadır.

Taoist düşüncenin Savaş Sanatı üzerindeki etkisi bilim adamlarınca yüzyıllardır incelenip yazılmakta ve Savaş Sanatı stratejisinin klasikliği Taoizm felsefesinin gerek felsefi, gerekse siyasi çalışmalarında da kabul edilmektedir.

Bundan yaklaşık iki bin beşyüz yıl önce, Çin’in içinde bulunduğu iç ve dış savaşlar sürecinde yazılmış olan Savaş Sanatı da yine aynı dönemde doğan Tao Klasiği Tao-te Ching (Yol ve Güç) ile birlikte aynı Çin hümanizm akımının sosyal koşullarından esinlenmiştir. Savaş konusuna duygusal olmaktan çok akılcı bir yaklaşım gösteren Sun Tzu bizlere, savaşmanın nedenlerinin doğru anlaşılmasının savaş sorununu ne şekilde çözüme kavuşturabileceğini, hatta çatışmaların daha ortaya çıkmadan ne şekilde önlenebileceğine kılavuzluk etmektedir.

Bilim adamları, Taoist düşüncenin Savaş Sanatı üzerindeki etkilerini yüzyıllardır yazmakta, buna karşılık Taoist düşüncenin felsefi ve siyasal doktrinleri de Savaş Sanatı stratejisinin klasikliğini kabul etmektedir. Savaş Sanatı’nın önerdiği bilginin yüceliği, bu bilginin sağlayacağı Yenilmezlik Yeteneği ve bunun sonucunda gelecek, ‘Savaştan Caydırıcılık’ da Taoist deyiş olan,”derin bilgi ve güçlü davranışın bir yansıması olarak kabul edilmektedir.

Savaş Sanatı’na göre, usta savaşçı çatışma psikolojisi ve mekanizmalarını öylesine iyi bilir ki, düşmanın her hareketini derhal algılayıp, her olasılığa uygun en doğal manevrayı en az güç kullanımı ile uygular.

Eski çağların Taoist çalışmalarından, Chung-ho chi (Denge ve Armoni Kitabı) Taoist bilginin ve pratiğin savaşçı üzerindeki etkisini aşağıdaki sözlerle tanımlar: Derin bilgi, sıkıntıyı sıkıntının oluşmasından önce, tehlikeyi tehlikenin oluşmasından önce, yok olmayı yokolmadan önce, belayı bela gelmeden önce kestirebilmektir.

Güçlü davranış, beden tarafından zorlanmadan önce bedeni eğitmekte, zihin tarafından idare edilmeden önce zihni hazırlamakta, dünya tarafından yönetilmeden dünya üzerinde çalışmakta, görevlerin baskısı altında kalmadan görevleri yerine getirmektir. Derin bilgi prensibi ile sıkıntıyı düzene, tehlikeyi güvene, yok olmayı varolmaya, belayı başarıya döndürebilmek mümkündür. Güçlü davranış ile beden uzun yaşama, zihin ile derin düşünce yeteneğine, dünya barışa, görevler başarıya kavuşturulabilir.

Bu sözlerin de tanımladığı gibi, Tao ya da Zen düşüncesini benimsemiş Asya’lı savaşçılar ulaştıkları derin soğukkanlılık erdemini sadece ölüm fikrine zihinlerini hazırlamakta değil, ama aynı zamanda

karşılarına çıkacak her türden değişik koşullar altında, zaman yitirmeden anında tepki gösterecek hassaslığa ulaşmakta kullanırlar.

Yine Denge ve Armoni Kitabı der ki:

Sessizlik içinde kavramak, çabalamadan başarmak, görmeden bilmek bunların tümü Tao’nun duygu ve yanıtlarıdır. Sessizlik içinde kavramakla her şeyi anlamak, çabalamadan başarmak ile her şeyi başarabilmek, görmeden bilmek ile her şeyi bilebilmek mümkündür.

Hareket oluştuktan sonra hissedip anlamak, anlamak sayılmaz. Büyük çabalardan sonra başarmak, başarı sayılmaz. Gördükten sonra bilmek, bilmek sayılmaz. Bu üç durum hissetme ve karşılık vermekten uzaklaşmayı gösterir.

Gerçekten de olayları oluşmadan önleyebilmek, hissedebilmek ve görebilmek birbirlerine bağlı olarak gelişen yeteneklerdir. Hiçbir şey anlaşılmadan hissedilemez, karşılıksız hiç bir şey elde edilemez, hiç kimse fayda görmeyeceği bir yere gitmez. Taoist düşüncenin amaçlarından biri de yaşamdaki çeşitli oluşumlara karşı en uygun hassaslığı ve karşılık verme yeteneğini geliştirmeye yardımcı olmaktır. Aynı akım altındaki Savaş Sanatı da öğrencilerine sayısız kaynak ve potansiyel sunar.

Aynı kavram içinde geliştirildiği düşünülen uzak doğu dövüş sanatı da yine Taoizm etkisi altında, MÖ.3. Yüzyılda yaşamış olan efsanevi Sarı imparator zamanına kadar geri gider. Efsaneye göre Sarı İmparator vahşi kabileleri, kendisine Taoist bir bilge tarafından öğretilen sihirli dövüş yöntemleri ile ele geçirir. Bu dövüş metodunun prensipleri de Sun Tzu’nun savaş bilimindeki bireysel savaş ve savunma tekniklerinin kaynağını oluşturur.

Sarı İmparator’dan bin yıl sonra, Çin’in içinde bulunduğu köle toplum modelini sona erdirerek Çin’e hümanist yönetim kavramını tanıştıran savaşçı komutanlar da Taoist düşüncenin bir diğer önemli klasik eseri olan, analitik ve düşünsel öğretilerin verildiği I Ching adlı eseri yazmışlardı.

I Ching özellikle dövüş sanatları ve klasik sanat için yol gösterici olmuştu. I Ching’in temel prensipleri Sun Tzu’nun savaş yöntemlerinde öne çıkarak geleneksel Taoist eğitimin bireysel savunma ve savaş teknikleri temellerini meydana getirmişti.

I Ching’ten sonraki en önemli Taoist belge Tao-teChing’dir. Aynı Savaş Sanatı gibi M Ö. birinci binin ortalarında Çin’i mahveden iç savaşlar sırasında kaleme alınan Tao-te Ching de savaş kavramı konusunda Savaş Sanatı’na oldukça paralel bir yaklaşım gösterir. Savaşın kazananlar için bile yıkıcı olduğunu, çoğu zaman üretimi engellediğini, zorunlu kalınmadıkça savaştan kaçınılması gerektiğini vurgular.

Tao öğretilerine inanan bir lider, dünyayı silahla zorlamaya kalkmaz, çünkü bu tür zorlama aslına geri döner, ordunun bulunduğu yerde sadece çalılar biter, büyük savaşları bereketsiz yıllar takip eder.

Silahlar uğursuz aletlerdir. Silahtan başka çözüm kalmadığında bile soğukkanlı olmak, açgözlülükten kaçınmak, zaferi kutlamamak yapılacak en iyi şeydir. Zaferi kutlayanların gözünü kan bürümüştür ve bu tür insanların dünyaya yararı olamaz.

Benzer yaklaşım içindeki Savaş Sanatı da öfke ve açgözlülüğü yenilginin temel nedenleri olarak tanımlar. Sun Tzu’ya göre savaşı kazanan savaşçı, duygusallıktan uzak, soğukkanlı, kararlı savaşçıdır. Öfkeli, kızgın, öç alma peşinde olan savaşçı kaybetmeye mahkumdur. Tao-te Ching der ki;

Askerlikte başarılı olanlar askercilik yapmazlar, savaşta iyi olanlar kızmazlar, düşmanlarına karşı galip gelenler, düşmanlarına karşı herhangi bir duygu beslemezler.

Sun Tzu der ki; “Savunmada başarılı olanlar toprağın tüm derinliklerine saklanabilir, saldırıda başarılı olanlar ise göklerin en yüksek katmanlarında manevra yaparlar. Bu şekilde kendilerini koruyarak kesin zafere ulaşırlar.”

Benzer yansımayı ticaret deyimlerinde de görebiliriz,

“İyi tüccar hazinelerini saklayarak hiçbir şeyi yokmuş gibi gösterir,” ya da “İyi usta iz bırakmaz.” Bu deyimler, Tao klasiğinin ve geleneksel uzak doğu dövüş sanatının ilk öğrencileri olan Zen Budistlerince kendi sanatlarını ifade etmek amacıyla benimsenmiştir.

Tao Yasalarında siyasi örgütlenmenin gerek sivil gerekse askeri yönleri ile ilgili yazılar bulunmaktadır. Savaşan Eyaletlerin dramatik sonunu takiben iktidara gelen Han Hanedanı’nın başlarında yazıldığı bilinen ve Tao klasikleri arasında önemli bir yere sahip olan Huan Efendileri (Huai-nan-tzu) adlı kitapta bir tam bölüm Savaş Sanatı’nın temel öğelerini oluşturan Taoist savaş bilimine ayrılmıştır.

Savaş sanatında stratejinin anlaşılmazlığı en önemli unsurdur. Duruş belirsiz, hamleler öngörülemez olunca hamleye hazırlık yapmak imkansızdır.

Bir komutanı savaşta yenilgiden uzak tutup, zafer kazandıran şey öngörülemeyen akılcılığı ile izi algılanamayan hareket tarzıdır.

Yalnızca durumu bilinmeyene etki edilemez. Bilgeler öngörülmezlik pelerinine saklanır, böylece duyguları algılanamaz; belirsizlik içinde hareket ederler, o zaman yolları kesilemez.

Savaş Sanatı’nda Sun Tzu, “Olabildiğince gizlen, öyle ki görünmez ol. Olabildiğince gizemli ol, öyle ki sesin bile işitilmesin. O zaman düşmanının kaderi senin elindedir.” der.

Gerek Sun Tzu, gerekse Huan Efendileri bir araya gelerek çatışmanın ortaya çıkamayacağı, zaferin ise normal insanların gözüyle görülemeyeceği düşüncesindeki bir felsefi bakış üzerinde birleşirler. Sun Tzu’nun Savaş Sanatı gibi Huan Efendileri’nin stratejileri de, çatışmayı en son çare olarak ama yine de en katı kurallar altında, doğru bir liderlikle yapılması gereken bir operasyon olarak algılarlar.

Bir komutan kendi başına görmeli, bilmelidir Bunun anlamı, komutanın başkalarının göremediğini görmesi, başkalarının bilemediğini bitmesidir. Başkalarının göremediğini görmek parlak zeka başkalarının bilemediğini bilmek üstün zekadır ilk kazanan parlak, üstün zekalılardır. Çünkü sadece onlar saldırılması olanaksız yerlerde savunmayapabilir, direnilmesi imkansız yerlere saldırabilirler.

Taoizm’in çok sıkı askeri kuralları ruhsal pratikle paralellik gösterir. Taoist öğreti ve eğitimde barış ve savaş kavramları geniş bir çerçeve içinde kullanılır. I Ching adlı eserde de belirtildiği üzere Taoist uygulamanın ana prensiplerinden birisi, hem fiziksel hem de psikolojik anlamlar içeren, “boşluk ve doluluk” yönetimidir.

Savaş Sanatı’nda tam bir bölümün ayrıldığı boşluk ve doluluk yönetimi, Taoist dövüş sanatının fiziksel uygulamalarının kaynakçalarından olduğu gibi, askeri olsun sivil olsun hükümetlerin örgütsel ve sosyopolitik temellerini de oluşturur. Boşluk ve Doluluk anlayışını kesin başarının yolu olarak açıklayan Huan Efendileri düşüncelerini şu şekilde yansıtırlar:

Bu bir “Boşluk” ve “Doluluk” meselesidir.  Astlar ile üstler arasında ayrılık varsa, komutanlar ve subayları birbirlerine etki edemiyorsa, birliklerde tatminsizlik oluşmuşsa, buna “Boşluk” denir. Sivil Yönetim akıllı, askeri yönetim iyi, astlar ile üstler tek bir düşüncede, istek ve enerjilerini birleştirmişlerse buna “Doluluk” denir.

Becerikli lider halkını enerjiyle besleyerek, başkalarının “Boşluklarını da doldurabilirken; beceriksiz lider başkalarının “Doluluğu” önünde kendi halkının enerjisini boşaltır.

Adalet ve refah tüm halka ulaştığında, devlet çalışmaları ulusal krizlere çözüm olabildiğinde, göreve o pozisyona layık olanlar atandığında, planlama zayıf ve güçlü noktaları görebildiğinde, başarı kesindir.

Askeri güçlerin siyasal temelleri, ya da her örgüt ile ilgili sosyal temeller de I Ching adlı eserin öğretileri arasında yer alır. Savaş Sanatı’nda bu konuya özel önem verilmiş, kitabın ilk bölümü stratejik olarak rakiplere, etik değerlere, sosyal düzene, yönetimin popülaritesine ya da genel ahlaka ayrılmıştır. Sun Tzu’ya göre uygun koşullar altında küçük bir grup büyük bir gruba karşı galip gelebilir ve bu koşulları da adalet, düzen, dayanışma ile ahlak oluşturur. Bu husus da yine Huan Efendileri tarafından askeri strateji için vurgulanan önemli, öncü Çin düşünüşlerindendir.

Güç yalnızca geniş bir arazi ile büyük nüfus topluluğu değildir.  Zafer sadece güçlü silahlarda değildir. Güvenlik sadece yüksek duvarlar ya da derin çukurlar meselesi değildir. Otorite sadece kesin emirler ile katı cezalar değildir. Yaşayabilen bir örgüt kurabilenler sayıları az da olsa yaşayabilirler, oysa can çekişen toplumlar büyük olsalar bile yok olurlar. Bu konu MÖ. Üçüncü yüzyılda yaşamış, Sun Tzu’nun öğretilerini takip ederek büyük bir şöhrete ulaşan, eski Çin’in en ünlü askeri strateji uzmanlarından Zhuge Liang tarafından da vurgulanmıştı.

Askeri operasyonların Tao’su savaşçıların uyumunda yatar. Asker arasında uyum olması halinde asker, üzerinde baskı olmasa da doğal olarak tüm gücüyle mücadele eder. Ama askerle subaylar arasında itimat yoksa, savaşçılar kendilerini savaştan uzakta tutar: güven duyacakları emirleri duymayan asker gizli gizli konuşmaya veeleştirmeye başlar. Orduda ikiyüzlülük çıktığında komutan eski bilge kralların tüm aklına bile sahip olsa, basit bir köylü sürüsünü bile yenebilmek olanaksız olur. Bu konuda eski bir atasözünü akıldan çıkarmamak gerekir. “Askeri operasyon ateşe benzer: kontrolden çıkarsa kendini yakar, bitirir.”

Zhuge’nin dehası öylesine büyüktür ki, bütün yazıları, çizimleri ve kendisi hakkında yazılan her şey Taocu yasalarda yer alır.

Eski çağlarda iyi yöneticiler silahlanmadılar, iyi silahlananlar savaş hatları kurmadılar, iyi savaş hatları kuranlar savaşmadılar, iyi savaşanlar kaybetmediler, iyi kaybedenler ölmediler.

Bu sözler, savaşın en son çare olduğu düşüncesini, Tao-te Ching’in bir devamı olan Savaş Sanatı’nın ana fikri olan, savaşmadan kazanmak doktrini’ni vurgulamaktadır.

Zhuge Liang ayrıca Tao’nun klasik öğüdüne de büyük önem verir. “Silahlar kötü kehanetin araçlarıdır, bu nedenle kullanılması kaçınılmaz olmadıkça kullanılmamalıdır.” Ancak Liang da Tao’nun tarihi tezi olan ‘orijinal insanlık devrinin artık sona ermiş olduğu’ düşüncesine katılmaktadır.

Liang da Sun Tzu gibi iç savaş sorununa eğilmiş ve bu nedenle çalışmaları daha çok ülkenin gerek siyasal gerekse askeri emniyetine yönelik pratik öğretilerle akılcı yaklaşımlar üzerine odaklanmıştır.

Askeri meselelerin yönetimi sınırlardaki ya da sınır bölgelerindeki sorunların yönetimindedir. Bu yönetim tarzı, otorite ve askeri cesaretle, direnenlerin ve asilerin yok edilerek vatanın korunması ve

ülke barışının sağlanmasıdır.

Medeniyetin askeri hazırlığa ihtiyacının en büyük nedeni budur.

Hayvanların pençeleri ve dişlerinin amacı da budur. Eğlenirken birbirleriyle oynayıp, kızdıklarında da birbirlerine saldırırlar. İnsanların pençeleri ya da dişleri yoktur, insan bu amaçla zırh ve silah kullanarak kendini savunur.

Ülkeler de yine bu amaçla ordular besler, hükümdarlar aynı amaçla bakanlar kullanır. Yardımcılar güçlüyse, ülke güvendedir, yardımcılar zayıfsa ülke tehlikededir.

Burada Zhuge, Sun Tzu’nun liderlik düşüncelerini takip etmektedir. Sun Tzu’ya göre hem sivil hem de askeri liderlik en fazla önem verilmesi gereken unsurlardandır.

Zhuge de, Sun Tzu ve Huan Efendileri’nin liderlik gücünün kişisel niteliklere ve popüler bilince bağlı olduğu düşüncesine katılmaktadır. Taoist düşünceye göre liderlik maddesel olduğu kadar ahlaki bir kavramdır; ahlaki gücün kendisini, hem insanın öz kontrolü hem de başkaları üzerindeki etkisi şeklinde gösterdiğine inanılır. Ulusal savunmanın gücü hakkında Zhuge şunları yazar:

Sonunda her şey komutanların askeri liderliğine olan güvene kalır. Popüler olmayan bir komutandan ne ülkesine fayda gelir ne de ordusuna.

Bir karakter tahlili yöntemine göre, popüler olmayan komutan halkını inkar eden komutandır. Sun Tzu, gönül birliğini güçlü olmanın ana kaynağı olarak vurgular. Sun Tzu’nun minimalist savaş felsefesi, toplumun ortak ilgi alanı fikrinden beslenir. Zhuge Liang yine Tao-te Ching’den alıntı yaparak akıllı savaşçının toplumun tümüyle ilgilendiğini belirtir. “Silahlar kötü kehanetin araçlarıdır, bu nedenle kullanılması kaçınılmaz olmadıkça kullanılmamalıdır.”

Zhuge, stratejisi olmayan savaştan ve gerekçesi olmayan çatışmadan kaçınma düşüncesi ile Savaş Sanatı’nın yakın bir inanırı olduğunu gösterir. “Silah kullanmanın tek yolu, stratejisi önceden belirlenmiş operasyonlardır. Bulunduğun arazi ve iklim koşullarını dikkatle incele, halkının kalbine bak. Askerine teçhizatın kullanımı hakkında eğitim ver, ödül ve ceza yöntemlerinin açık olmasına özen göster, düşmanın stratejisini incele, yolunun üzerindeki tehlikeli geçitlere dikkat et, güvenli ve tehlikeli bölgeleri ayırt et, iki tarafın da koşullarını araştır, ne zaman ilerlemek ya da geri çekilmek gerektiğini iyi gör, koşulların zamanlamasına adapte ol, saldırı gücünü artırırken savunmanı kuvvetlendir, askerlerini yeteneklerine göre ödüllendir, zafer planları hazırla, ölüm ve yaşam meselesini göz önüne al. Ordunu, ancak tüm bunları yerine getirdikten sonra ve yalnızca tam güvene sahip komutanların komutası altında düşman üstüne gönderebilirsin.”

Sun Tzu’nun Savaş Sanatı’na göre savaşta başarının anahtarı olan sürat ve koordinasyon sadece stratejik hazırlığa değil, liderliğin en büyük dayanağı olan psikolojik dayanışmaya da bağlıdır. Zhuge şöyle yazar: Komutan, ülkesi için yararlı bir araçtır. Önce stratejiyi belirleyip, sonra da uygulamayı yöneten komutanın komutası akıntı içinde yüzmeyi başaran bir dal gibidir.

Düşmanı ele geçirişi bir şahinin avına saldırışıdır. Sakinken gerili bir yay, harekete geçtiğinde çalışmaya başlayan bir makine gibi durdurulmaya çalışıldığı yere girer, en güçlü düşman bile kendisine direnemez. Şayet komutanın görüşü yetersiz, askerleri hızlı değilse, üzerinde fikir birliği olmayan bir strateji, elinizde bir milyon kişilik bir ordu bile olsa düşmana gerekli korkuyu veremez.

Sun Tzu’nun klasik eserinden, ‘başarılı stratejinin en büyük el kitabı’ olarak bahseden Zhuge, askeri örgütlenme ile ilgili kendi düşüncelerini Savaş Sanatı’nın ana temalarını toparlayarak özetler. Görüşleri genellikle Taoist gelenekten kaynaklanan savaşçı eğitimi ve ruhu üzerinde odaklanır.

Size düşmanlık göstermeyenlere kötü düşünceler beslemeyin. Size karşı çıkmayana saldırmayın. Bir mühendisin verimliliği yalnızca bir uzmanın gözleriyle ölçülebilir. Savaş planları yalnızca Sun Tzu’nun stratejisi ile hazırlanabilir. Sun Tzu’yu takip eden Zhuge, beklenmedik baskınların ve süratin düşmanın oyununu bozmaktaki avantajlarını vurgular.

Planlama gizli, saldırı çabuk olmalıdır. Ne zaman bir ordu aynı avını kapmak üzere dalmakta olan bir şahingibi düşmanını ele geçirir, bendini kıran bir nehir gibi savaşırsa, düşmanları onun önünde dağılıp gider. Buna ordu momentinin kullanımı denilir.

Daha önce de belirtildiği üzere Sun Tzu’nun Savaş Sanatı’nın ana temalarından biri de objektif olmaktır. Eserinde, karşılaşılacak durumlarla ilgili nasıl tutkusuz kalınması gerektiğini öğretir. Zhuge bu konuda da Sun Tzu ile aynı fikirdedir. Dikkatle hesaplanmış saldırının avantajlarını belirtir:

Savaşta usta asker sinirlenmeyen askerdir. Zaferde usta asker korkusuz askerdir. Bu nedenle akıllı olan savaşı önceden kazanır, oysa cahil asker kazanmak için savaşmak zorundadır.

Burada Zhuge, Sun Tzu’nun, yetersiz planlamanın, güç ve adam kaybıyla sonuçlanan harekatların sonuçları hakkındaki uyarılarını aynen yazar.

Bir ülke gerekli malzemeyi yüksek fiyatla almak zorunda kaldığında tükenmiş, malzemelerini uzun mesafelere taşımak zorunda kaldığında fakirleşmiştir. Saldırılar tekrarlanmamalı, savaşlar çoğaltılmamalıdır. Güç, kapasiteyle orantılı bir şekilde kullanılmalı, aşırı kullanmanın gücü tükettiği

unutulmamalıdır. Gereksizden kurtul, ülken bu şekilde barış dolacaktır. Rekabet edemeyenden kurtul, ülken bu şekilde kazançlı çıkacaktır.

Zhuge, son olarak Tao-te Ching’in, Sun Tzu’nun Savaş Sanatının ve Huan Efendileri’nin geleneğine uyarak zaferin anlaşılmaz olanın hakkı olduğunu yazar: Başarılı saldırı, düşmanın kendisini nasıl savunacağını bilemediği saldırıdır. Başarılı savunma, düşmanın nasıl saldıracağını bilemediği savunmadır. Bu nedenle savunmada başarı yüksek duvarlara bağlanamaz.

Bu nedenle yüksek duvarlar, derin su çukurları güvenliği garanti edemez. Sağlam zırhlar ve etkili silahlar da aynı şekilde güçlü olmayı garantileyemez. Düşman bir arada kalmayı tercih etmişse hazır olmadığı yerden saldır: düşman saldırı hattı kuruyorsa, seni hiç beklemediği yerde karşısına çık.

‘Bilinmez olurken bilmek’ fikri pek çok kere zaferin anahtarı olarak yinelenmektedir. Bu strateji Taocu düşünüşle Savaş Sanatı arasındaki en güçlü bağlardan birini oluşturmaktadır.

Taoist felsefenin öğretilerinin getirdiği pratik yönleri anlamak bize çelişkili gelebilecek bir ikilemi anlama olanağı sağlar. Sun Tzu’nun bir yandan savaşı lanetleyip bir yandan da savaş stratejileri öğretmesi bir çelişki olarak algılanabilirse de bu konuya bir de Tao felsefesinin insan zekasına bakışı ile bakmak gereklidir.

Bir bakışın aynı anda birbirinden farklı açılardan değerlendirilmesi ünlü bir Taoist tekniktir. Çelişki ve ikilemler bu yöntemle çözüm bulur. Savaş Sanatı’nın ikilemine bir diğer örnek, Tao-te Ching’de yazılı acımasızlık ile iyiliğin Aklın Yolu olduğu temasında ortaya çıkar.

“Cennet ve cehennem insancıl değildir. Orada pek çok şey samandan kukla köpekler gibi kabul edilir. Bilgeler de insancıl değildir, onlar da halkı saman köpek gibi kabul ederler.” diye yazmıştır. Tao-te Ching’in ünlü filozofu. Batılı bir araştırmacı 1950lerdeki Kore Barış Anlaşması’nın hemen ardındaki günlerde bu yazıdan ‘Canavarın geminden kurtulması’ olarak bahsetmişse de, Taoistler açısından bu hiç de insanlık dışı olarak algılanmamış tam tersine Budist öğretide olduğu gibi bir objektiflik çalışması olduğu belirtilmiştir.

Modern akıma göre de bu tür bir düşünce bir psikolog ya da sosyologun, ülkelerin davranışları, düşünceleri ve beklentilerinin bağımsız akılcı kararların biraraya gelmesinden çok, çevresel faktörlerin etkisi altında, gerek bireysel gerekse toplumsal kontrolün ötesindeki değerlerden kaynaklandığı tezine benzer bir düşünceden öteye gidemez.

Sun Tzu’nun klasik eserinde de belirtildiği üzere Savaş Sanatı’nda belirtilen olgu kan dökücülükten çok toplum psikolojisinin gücünü anlamaya yöneliktir. İnsanların hangi türden duygularla yönlendirilebileceğini anlamak bu gücü kullanmayı arzulayanlar kadar bu güçten kaçınmak isteyenlere de büyük yarar sağlar.

Bu ışık altında bakıldığında Savaş Sanatı’nın silahlanmaya davetten çok koşullama üzerine bir çalışma olduğu görülür. Çatışmaların siyasal, psikolojik ve maddi faktörlerini bu şekilde tüm derinliğiyle analiz etmekteki Sun Tzu’nun mesleki amacı savaşı teşvik etmekten çok savaşın minimize edilerek kısa kesilmesini sağlamaktır.

Tao-te Ching bu konuda da Savaş Sanatı ile paralellik gösterir: Elimde tuttuğum ve ödüllendirdiğim üç hazinem var. Birisi şefkat, ikincisi tutumluluk, üçüncüsü ise başkaları üzerinde öncelik iddia etmemek. Şefkatten cesaret doğar, tutumluluk bize görüş sahası sağlar, başkaları üzerinde öncelik iddiasından kaçınma da yaşam güvenliği getirir. Şefkati, cesareti ve tutumluluğu bırakan, alçakgönüllülüğü terk ederek saldırganlığı tercih eden kısa zamanda yok olur. Savaşta şefkat zafere ulaştırır, savunmada şefkat ise güvenliği sağlar.

Klasik eserinde Sun Tzu Hoca askeri saldırıyı “durdurulmadıkça kendini yakacak bir ateşe” benzetir ve kendisine ait ‘çatışmasız başarı’ stratejisinin her zaman elde edilmesinin hernekadar kolay değilse de ‘üstün etkililik’ stratejisinin genellikle anlamsız vahşet ve yok olmayı minimize edebileceğini bizlere öğretir. Taoist düşünceye göre başarı çoğunlukla hiç bir şey yapmadan kazanılır; Savaş Sanatı stratejisi de neyin, ne zaman yapılmaması gerektiğini bilmenin, neyi, ne zaman yapmayı bilmek kadar önemli olduğunun altını çizer.

Egzotik uzak doğu savaş sanatının dikkat çekmeme, bilinmez ve tutulmaz olma gibi niteliklerini içeren Hareketsizlik Sanatı, Taoism’in Varlık Bilimi’nden kaynaklanır. Yine uzak doğu dövüş ve kültür tekniklerini içeren Hareket Sanatı da Taoism’in Yaşam Bilimi’nden kaynaklanır. Varlık Bilimi genelde zihin ile ilgilenirken, Yaşam Bilimi enerji kullanımını içermektedir. Savaş Sanatı’nın tam anlamı bu iki kavramın dengesindedir.

Daha ileri çağlarda, bu konu hakkındaki belirleyici Taoist görüş Ming Hanedanı’nın (1368-1644) dört olağanüstü kitabından biri olan Batı Yolculuğu (Hsi-yu chi) ile ölümsüzlüğe kavuşmuştur. Batı Yolculuğu, Moğol saldırıları altındaki eski Çin’de Tao düşüncesinin önemli doktrinlerini hiçe sayarak, yaşam bilimini incelerken varlık bilimini ihmal etmenin, maddesel gelişmenin üzerinde dururken psikolojik gelişmenin ihmal edilmesinin ya da Sun Tzu nun öğretilerine göre zekasız güç sahibi olmanın ne gibi sonuçlar ürettiğine en güzel örneklerden biridir.

Bu kitaptaki baş kahraman karşılaştığı bir maymun medeniyetinin başına geçen sihirli bir maymun kraldır. Sonuçta maymun kral dünyayı karıştıran bir şeytanı yenerek, şeytanın kılıcını çalar. Şeytan’ın

Benzer İçerikler

İçimizde Bir Yer Ahmet Altan

gul

Cesur Yeni Dünya-Aldous Huxley

gul

Babil’de ölüm İstanbul’da Aşk-İskender Pala

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy