Sınıftaki Gizemli Saat – Faruk | Caner Sarıoğlu


5
Dakika
Daha

  • Faruuuuukkk! İlk günden okula geç kalma.
    Haydi, uyan artık!
  • Anneee, beş dakika daha uyuyayım lütfeen…
  • Süper kahramanlar çok uyumaz, zamanını
    doğru kullanır! Okula hazır mısın bakalım?
  • Ben hazırım! Peki ya okul bana hazır mı
    acaba, diye mırıldanarak yataktan fırladım.
    Annem bu cevabıma çok güldü.
    Öğretmenimi ve arkadaşlarımı çok özlemiştim. Her sene okullar açılacağı zaman içim kıpır
    kıpır olurdu.

Okul, evimize yakın olduğu için Derya ve Ömer’le yürüyerek gidip geliyorduk. Onlar da benim gibi okulun ilk günü olduğu için heyecanlıydı. Acaba bizi bu sene ne maceralar bekliyordu?

Tatil Anıları

Sınıfa girince hemen cam kenarında kümelenen arkadaşlarımın yanına gittim. Herkes tatil anılarını anlatıyordu. Köye gidenler, tatile gidenler, burada, yani Sevgi Şehri’nde kalanlar… Tam o sırada öğretmenimiz kapıda belirdi. Saçlarını topuz yapmıştı, iki katı boyumuzda ve siyah gözlüklüydü. Her zamanki gibi çok şık giyinmişti. Sanki sınıfa gelmiyor da sahneye çıkıyordu. Belki de sınıf, bizim sahnemizdi. Ondandı bu kadar özen göstermesi. Yine enerjikti, yine şakacıydı. Onun bu şakacı yönü bizi kendine çekiyordu. Bir bakmışsınız

matematik dersinde manav olmuş, fen bilimleri
dersinde robot gibi konuşup robot dansı yapıyor,
resim dersinde ise sanki bir Picasso…
Bu sene de hareketli başladı. Sınıfa güneş
gözlükleriyle girdi, bize bir bakış attı:

  • Beni özlediniz mi?
    Hep bir ağızdan “EVEEEEEEEETTTTTTT!”
    diye cevap verdik.
  • Ben de sizi özledim. Hem de çoookkk.

– Öğretmenim, sınıfta neden güneş gözlüğü takıyorsunuz, diye sordu Derya gülerek. – Ah, kusura bakmayın çocuklar! Tatil havasından hâlâ çıkamadım. Bütün sınıf bu sözlerle gülüştük. – Anlatın bakalım, yaz tatilinde neler yaptınız? Çok merak ediyorum. Ya da durun, önce ben anlatayım, siz dinleyin. Ardından siz anlatırsınız, ben dinlerim, diyerek tatilini anlatmaya başladı.

Harika bir tura katıldığından bahsetti. Çöller aştıklarını, denizin altına seyahat yaptıklarını, paraşütle atladıklarını, safari turuna katıldıklarını ayrıntılı olarak anlattı. Üzerine bir de tatilinden fotoğraf ve videolarını gösteriyordu. Deve üzerinde, omzunda pitonla, yunus balıkları arasında, paraşütle gökyüzünde süzülürken pek çok macera dolu görüntüsü vardı.

Şimdi sıra sizde… Haydi, anlatın bakalım. Ama bunu sözle değil, sanatınızla anlatın. Yani resim yaparak… Ne demişler, bir resim bin sözcüğe bedeldir. Hepimiz birer kâğıt çıkardık, önce ne çizebileceğimizi zihnimizde canlandırdık. Ardından usul usul çizmeye başladık. Öğretmenimiz de bize hareketli bir şarkı açtı. Kalemimiz o melodilerle dans ediyordu sanki. Bir ara göz ucuyla öğretmenimize baktım. O da müziğe kendini kaptırmış, yerinde duramıyordu. Bir süre sonra resimler bitmişti.

Öğretmenimiz, herkesten resmini bir sanatçı gibi imzalamasını istedi. Ardından sınıftaki panoyu gösterdi. – Buraya asabilirsiniz. Bütün resimleri sırayla inceleyeceğim, bana resmini anlatmak isteyenleri de dinlemek için sabırsızlanıyorum. Günler gelip geçiyordu. Çeşitli etkinlik ve projeler içinde yer alıyorduk.

Dikkatimizi çekmeyen şeyler dahi öğretmenimizin şakalarıyla güzel hâle geliyordu. Kendimizi bir anda çalışmanın içinde buluyorduk ve bunu keyifle yapıyorduk.

Benzer İçerikler

Benim Küçük Dostlarım

yakutlu

Ormandaki Kulübe

yakutlu

Ekmek Arası Tarih – 1 | Emine Aydın

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy