Sokak Nöbetçileri | Aslı Arslan

Çocukluğunda fazlasıyla yara alan ve on yedi yaşında Koza tarafından Ekip’e dahil edilen Helin Aktan, son görevi için ajan olarak Sokak Nöbetçileri’nin yanına gönderilir fakat çıkmış olduğu bu yolda kendisi kadar yaralı beş kişiyle tanışacağından habersizdir. Ummadığı ve tanımadığı bir tabloyla karşılaşır: Sokaklarda büyümüş bir aile vardır karşısında. Ailenin lideri ve beyni olan Yankı, gücü ve merhameti olan Bartu, bacakları ve sessizliği olan Lâl, elleri ve rengi olan ikizler Mutlu ile Işık… Kendi benliğini kaybettiğini onlarda gördüğü parçalarla fark eden Helin, eline bir fırça alıp kendisini yavaş yavaş bu tabloya yerleştirmeye başlar. Daha önce hiç tanımadığı ve ilk defa karşılaştığı aşk, onu bu tabloda beklemektedir.

“Ne olacak senin bu durmadan titreyen sesin?
Durmadan titreyen ellerin ve dizlerin?
Helin, ne yapacağım ben seninle?”

Biz altı yetişkin. Yaşlarımız yirminin üzerinde.
Biz altı çocuk. Yaşlarımız onun altında.
Biz her ikisiydik.
Onlar benim ilk oyun arkadaşlarımdı, ilk çocukluk hayallerimin mimarları ve ilk gerçek eğlencelerim.
Sokak Nöbetçileri benim her parçam olmaya başlamıştı, minnettarlığımın artık ölçüsü olamazdı.

GİRİŞ

Sokaklar, sokak çocukları için geceleri aydınlanır, gündüzleri ise karanlığa gömülürdü. Geceyi aydınlatan sokak lambaları, insanların kalbinden daha sıcak ve aydınlıktı, bu yüzden o çocuklar kendilerini geceye daha fazla ait hisseder, gündüzleri ise kalpleri karanlığa bulanmış insanlardan bir adım daha uzaklaşırdı.

Gündüz olurdu. Bir adım daha geriye ve sonra bir adım daha geriye ve sonra bir adım daha… Insanlar, terk edilmiş çocukları üzerlerine yürüyerek uçurumun kenarına sürüklerdi ve sonrasında o çocuklar kendilerini uçurumdan aşağıya attıkları zaman geriye çekilme sırası insanlara dönerdi.

Kimse, kimsesiz bir çocuğun uçurumun kenarına nasıl geldiğini konuşmazdı; herkes o çocuğun terk edildiği ân: konuşurdu.

Geceydi. Diğer bütün gecelerden daha farklı bir geceydi; sokak çocukları ilk defa kendilerini geceye ait hissetmiyorlardı çünkü içlerindeki dürtü, hiçbir şeyin yolunda olmadığını söylüyordu.

Karanlık sokağı aydınlatan sadece iki sokak lambası vardı ve bir tanesi cızırtılar çıkarıyor, her an patlayacakmış gibi yanıp sönüyordu. Hava ılıktı ama birazdan soğuyacaktı.

Sokak çocukları, o karanlık sokakta beşer beşer sırayla bir askeriyedeymiş gibi dizilmişti ve hepsinin gözlerinde aynı ifade vardı: Korku. Ne olacağı ve sonlarının nasıl yazılacağı korkusu.

Aralarından sadece tek bir çocuk yüksek sesle nefesler alıyordu ve kendi kendine mırıldanıyordu fakat geriye kalan başka kimseden ses seda yoktu. O çocuk ise kendisine bir yandaş aramıyordu, tek başına sesini çıkaracağı ânı kolluyordu.

Grup halindeki çocukların karşısındaki adamlar, tek tek çocukların gözlerinin içine bakıyor ve aralarında dolanıyorlardı. Arızalı sokak lambası söndü. Tam o sırada orta boylarda olan bir adam ile kendi kendine mırıldanan erkek çocuğu göz göze geldi, tekrardan sokak lambasının Işığı aydınlandığında birbirlerinin gözlerinin içine baktılar.

Sokak lambası o gece, o çocuğun nefreti olmuştu; ileride umudu olacağını ise bilmiyordu.

Orta boylu adam gözlerini kaçırmasını bekliyordu fakat erkek çocuğu bunu yapmadı ve bakmaya devam etti.

Sonunda yenilen adam olduğunda çocuğun yanından geçip gitti ve arka taraflarda olan diğerlerine göre daha uzun boylu bir çocuğun yanında durdu. Az önceki çocuk gibi tepkili değildi, tam önüne bakıyordu fakat kaşları çatıktı.

“Adı ne?” diye sordu adam hemen yanındaki yardımcısına ve çocuğa bakmaya devam etti. On dört, on beş yaşlarında görünüyordu ve diğerlerinden daha büyük olduğu her halinden belliydi. Fazlasıyla cüsseli bir vücudu, neredeyse adamınkine erişen bir boyu vardı.

“Burada bulunan hiçbir çocuğun adı yoktur Önder.” Yardımcısının verdiği yanıt Önder’in kaşlarını kaldırmasına neden oldu. “Hepsi terk edilmiş ve sokağa bırakılmış çocuklar, bir şekilde büyümüşler ya da büyürülmüşler. Onların tek bir adı hiçbir zaman olmaz, onlarca adları vardır ve sürekli değişir.”

“Buradaki herkesi tanır mısın?”

“Hemen hemen,” dediğinde yardımcının gözleri iri yarı olan çocuğa dönmüştü. “Aralarında en büyüğü bu çocuk. Diğerlerine göre çok daha güçlü ve göründüğü gibi heybetli. Bazen bize bile karşı koymaya çalıştığı ve vendiği olur.” Güldüğünde iri çocuğun bakışlanı Önder’e döndü. “İşine yarar mi bilmiyorum ama sana başkaldırırsa karşılık verebilecek misin?”

Önder Sarca için önemli olan başkaldırıydı ve kendisine yapılan bir başkaldın bile devriminin başlangıcıydı. Çocuğun gözlerinde gördüğü • ifade içindeki şiddetli arzuyu körükledi. “Onu istiyorum,” diye mirildandı. “Benim grubuma dahil olacak.”

Yardımcı bir şeyler söylemek istedi fakat Önder’in bakışlarında gördüğü ifade onun duraksamasına, iri çocuğun yakasını tutarak öne çıkarmasına neden oldu. Çocuk omzunu silktiğinde Önder’in önüne geçmişti.

“Gerçekten adını bilmiyor musun?” diye sordu Önder.

İri çocuk ilk önce sustu, sonrasında başını yana doğru yatırdı. “Sokaktaki çocuklar bana Isa’nın oğlu diyorlar.”

Kafasını salladı ve gözlerini kısarak “Ben seçtiğim herkese ad veririm, sen de ömrünün sonuna kadar taşıyacağın bir adın olsun ister misin?” diye sordu. Önder elini kaldırdı ve hafifçe çocuğun omzuna koydu. Çocuk omzuna koyulan ele baktı ve kaşları çatıldı; şefkat miydi, yoksa ihtiyaç mıydı, bilmiyordu ama kendini destek buluyormuş gibi hissetmişti. Başını olumlu anlamda aşağı yukarı salladı.

“Güçlü ve heybetlisin,” dedi Önder bakışlarını çocuğun üzerinde gezdirerek. “Senin ismin Bartu olsun. Bartu Sarca. Bu isim sana yakışacak ve anlamını ömrünün sonuna kadar taşıyacaksın.”

Yardımcı gülmeye başladığında Önder’in yüzündeki ifade değişti. “Bu çocuklara gerçekten isim mi vereceksin?”

“Onlara isim vermeden onları büyütemem ve yetiştiremem,” dedi Önder. “Bir bitkiye bile isim verirsin, bir insan hiçbir zaman isimsiz kalamaz, isimsiz kalmış bir insan kendisini bulamaz.”

Yardımcı omzunu indirip kaldırdı. Çevredeki başka adamlar da çocukları seçiyordu, hiçbiri Önder Sarca’nın seçtiği yolu denemiyordu. Onların gözünde seçtikleri çocuklar sürekli değişecekti ama Önder için bu çocuklar vazgeçilmez kalacaktı.

“Bartu,” dedi iri çocuk ve başını önüne doğru eğdi. Üzerindeki kendine küçük gelen tişörtünü düzeltti. “Adım Bartu. Aruk tek bir adım olacak.” “Arkama geç Bartu,” dedi Önder ve çocuklar arasında yürümeye devam etti. Bartu söyleneni yaptı, diğer çocukların yüzüne bakmadan başını önüne eğdi.

Arka taraftan mırıldanma sesi yükselmeye başlamıştı ve bu başkaldıran çocuktan başka kimseye ait değildi. Önder sesin kimden geldiğini anladı ama o tarafa dönmeden yürümeye devam etti.

Kendisine bakarak gülümseyen bir erkek çocuğuyla göz göze geldiğinde hafifçe tebessüm etti, o yöne doğru gitti. Çocuk daha geniş bir şekilde sırıttığında yardımcı, “En pozitif ve mutlu olan çocuktur,” dedi. “Ne yaşamış, ne zaman buralara gelmiş bilmiyoruz ama yaşı en küçük olanlardan birisi. Sekiz ya da dokuz yaşında olmalı. Bir de ikizi var, hemen yanında duruyor ve birbirlerinden ayrılmıyorlar.”

Önder, ikizlere baktı. Biri kız, biri erkekti ve erkek olan ne kadar güler yüzlüyse kız olan da bir o kadar suratsızdı. Hoşuna giden, birbirlerinin ellerini bırakmıyor olmalarıydı.

Önder cliyle çocukları yanına çağırdığında ikizler hızlı adımlarla bulundukları yerden çıktı ve Önder’in önüne gitti. “Bir becerileri var mi ki?” İşine yarayacak bir şeyler arıyordu.

“Akıllı çocuklardır. Kız olanın huysuz olduğuna bakma, o da hemen war.” Yardımcı düşündü ve kaşları havaya doğru kalktı. “El becerileri var. Bir kilidi çok kolay açabiliyorlar, nasıl yapabiliyorlar bilmiyoruz. Tek problem asla birbirlerinden ayrılmazlar.”

Erkek olanın gülüşü, Önder’e enerji vermişti. Öyle güzel, öyle içten gülüyordu ki karşılık veremeden durmadı. “Onları da almayacaksın değil mi?” diye sordu yardımcı. “İşine yarayacağını sanmıyorum.”

Erkeğin gülüşü ve kızın gözlerindeki ışık bu cümleden sonra yavaş yavaş soldu fakat sonrasında Önder, “Gözlerindeki ifadelere bak,” dedi. “Kızın gözlerindeki ışığı görüyor musun? Erkeğin ne olursa olsun verdigi huzuru ve mutluluğu?” Sustu, ellerini erkek olanın yüzüne koydu ve tekrardan gülümsemesini sağladı.

“Bizi ayırma.” dedi kız çocuğu kardeşinin elini daha sıkı tutarak. “Onu bırakmam, ondan ayrılmam.”

“Sizi ayırmayacağım.” Önder erkek olanı sevmişti. “Mutlu Sarca ve Işık Sarca. Grubunuza hoş geldiniz.” Onlara isimlerini bile sormadı.

Erkek çocuğu, hiçbir şey söylemedi ama bakışlarıyla öyle bir konuş ru ki Önder, ne demek istediğini anladı. Arkasına geçmeleri için işaret vermesine gerek kalmadan Mutlu arkasına geçti, Işık da onu takip etti ve Bartu’ya da aynı gülümseyişini gönderdi. Bartu ise karşılık vermedi.

Kız çocukları ve erkek çocukları normalde ayrı gruplar halinde duruyorlardı, ikizlerin birbirinden ayrılmadıkları buradan belliydi; ellerini bir an olsun bırakmamışlardı. Önder’in gözleri kız çocuklarının olduğu yöne döndüğünde yardımcı gözlerini hafifçe devirdi ve adımlarını Önder ile aynı yöne döndürdü.

Kız çocukları oldukları yerde hareketlendi ve ellerini diğer çocuklar gibi önlerinde birleştirerek başlarını önlerine eğdiler. Biri dışında.

Ellerini önünde birleştirmemiş bir kız çocuğu vardı ve bakışları direkt olarak Önder’i isabet alıyordu. Tuhaf olan sadece bunlar da değildi, kız çocuğunu tutan bir adam vardı ve tam arkasında duruyordu.

Önder sormadan yardımcısı açıklama yaptı. “Aslında bu grupta ması gereken bir kız çocuğu çünkü kimsenin isteyeceğini sanmıyorum.” Ondan vebal gibi bahsetmesi Önder’in dikkatini çekmişti. “On yaşın da” Kız çocuğu hareketlendi ve arkasındaki adam onu daha sıkı tuttu. “Konuşmuyor, yani konuşamıyor. Söylenen her şeyi duyuyor ama karşılık vermiyor. Doğuştan olduğunu düşünmüyoruz, travma geçirmiş olmalı.”

Önder’in daha fazla dikkatini çekmişti ve ona doğru bir adım attığında kız geriye doğru ürkek bir şekilde çekildi ama yüzündeki ifadeyi düzeltmedi; kendisini korumak istiyormuş gibi bakıyordu. “Adam neden onu tutuyor?”

Yardımcı güldü. “O kadar hızlı koşuyor ki! Buradaki bütün çocukları koştuğu zaman yakalayabiliriz ama bu kız çocuğunu yakalamak imkansız. Onu ancak uyurken sabit görebiliyoruz.”

Önder, büyülenmiş gibi kız çocuğuna bakarken, onun gözlerindeki ifade de bağlanmasına neden olmuştu. Masumdu, fazlasıyla masumdu ama bir o kadar da öfkeli bakıyordu. Hayata karşı bir öfkesi vardı ya da hayatın onunla alıp veremediği bir şeyler varmış gibiydi. Üzerindeki çiçekli elbisesinin rengi solmuştu ama o elbiseyi çok sevdiğine kalıbını basabilirdi.

“Onu da istiyorum,” dediğinde yardımcı şaşkınlığını gizleyemedi. “Ciddi olamazsın,” diye homurdandı. “Onunla baş edemezsin.”

“Benim istediğimin baş etmek olduğunu kim söyledi?” dedi Önder kısık bir sesle. “Benim istediğim zaten bir başkaldırı.” Kıza gülümsedi fakat karşılık bulamadı. “Lal Sarca.” Kız çocuğuna verdiği isim, onun kaderini bile etkileyecek bir isimdi. “Arkadaşlarının yanına geçmelisin.” “O kendi adımlarıyla gitmez,” dedi yardımcı ve alayla güldü. “Onu nasıl tutacaksın?”

Önder, bunu daha önce düşünmüş olacak ki “Bartu,” dedi geriye doğru. “Lâl’i tut, o senin artık kardeşin.” Bakışları Bartu ile kesiştiğinde emir veren ifadesi gözlerine ulaşmıştı. Bartu ilk başta tereddüt etti fakat ne kadar karşı çıkarsa çıksın ya da yapmak istemezse istemesin Lal’in o gruba iyi ya da kötü şekilde dâhil olacağını anladı. Canını yakacaklarını düşündü ve Lal’e doğru ilerleyip onu tutmak istedi. Lål ise geriye doğru kaçmak istedi ama adam onu Bartu’ya doğru uzattı.

İki çocuk kendi aralarında savaş vermeye başladığında Bartu aslında kıskıvrak onu tutabileceğini biliyordu ama canını da yakmak istemiyordu. Tam o sırada Lâl, Bartu’nun onu tutan elini sertçe ısırdı ve Bartu’nun bağırmasına neden oldu. Önder olanları izlerken yardımcısı Ben söylemiştim diyen bakışlarını Önder’den ayırmıyordu.

Bartu ise canı ne kadar yanarsa yansın, Lâl’i bırakmadı. Bartu, Lal’in oradan kaçmasını ve kaderini değiştirmesini engelleyen kişiydi.

“Ne yapıyorsunuz?” En sonunda kalabalığın arasından bir çocuk bağırdığında Önder onun kim olduğunu adı gibi biliyordu; ilk gözlerinin

….

Benzer İçerikler

Beyaz Önlük Siyah Şapka – Carl Elliott – Online Kitap Oku

yakutlu

Baba, Oğul ve Kutsal Roman | Murat Gülsoy

yakutlu

Londra Caddesi – Samantha Young – PDF ve ePUB İndir

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy