Sümük Meselesi | Louis Sachar


Bir küçük sümük meselesi…

Dünya çocuklarının yere göğe sığdıramadığı “Yamuk Okul” efsanesinin yaratıcısı Louis Sachar’ın küçük okurları maceradan maceraya koşturduğu ünlü serisi “Marvin Redpost” mizah dozunu artırarak yoluna devam ediyor.

Onlarca dilde yayımlanan serinin Türkçedeki yeni kitabı Sümük Meselesi; kızıl saçlı, cin bakışlı Marvin’in okulda kendisine yakıştırılan sıfattan kurtulma çabasını sayfalarına taşıyor.

Yazar, akran zorbalığını empati duygusu ile birlikte işlediği bu öyküsünde, karşılaştığımız sorunları onlardan kaçarak değil, bilakis üstlerine giderek çözüme ulaştırabileceğimizi hatırlatıyor.

Marvin kendisini berbat hissediyor. Neden mi?
Elli yıl sonraki “olası” başkanlık hayali suya düşmek üzere de ondan.
Çünkü, kim burnunu karıştıran bir başkan ister ki?..
“Aman, boş verin. Elli yıl çok uzun süre, herkes unutur,” dediğinizi duyar gibiyiz.
Haklısınız. Tabii birileri bu sırrı bir zaman kapsülüne ekleyip gömmediyse!

Durun bir dakika! Ne burun karıştırması, ne sümüğü, ne kapsülü, ne başkanı?
Marvin burnunu karıştıracak çocuk mu hiç!?
Ne? “Okuldaki en büyük tatakçı” diye mi bahsediyorlar ondan?
Olamaz!
Yoksa olabilir mi?

Başı şansızlıktan kurtulmayan Marvin, bu kez büyük bir yanlış anlaşılmanın kurbanı oluyor. Oysa sadece “Topu çizgiyi geçmişti,” ve burnunu karıştırmıyordu.
Gerçi karıştırsa ne olurdu ki? Sonuçta hepimiz insanız, değil mi?

Sınıf içi iletişim ile öğrencilerin okul başarısı arasındaki ilişki üstüne kısa ama öz bir hikâye anlatan Sümük Meselesi, aile desteğinin çocukların sorun çözme becerileri üzerindeki önemine de vurgu yapıyor.

Hadi bakalım, anket başladı: Kimler burnunu karıştırıyor?

İŞLER DAHA DA
KÖTÜYE GITTI…

MARVIN KENDISINI BERBAT HISSETTI. ELLI YIL SONRA zaman kapsülünü topraktan çıkaracaklardı ve Marvin Redpost diye bir çocuğun, burnunu karıştırdığını öğreneceklerdi. Herkes ona gülecekti. Belki elli seneye başkan olacaktı Marvin! Ama öyle olursa da zaman kapsülünü gösterip, “Sen başkan olamazsın. Burnunu karıştırmışsın!” diyeceklerdi. Haksızlıktı bu.

1. bölüm

“En sevdiğin sebze hangisi?” diye sordu Casey. Marvin Redpost yukarı baktı. “Patates. Hayır, havuç,” dedi. Gerçeği söylemesi çok önemliydi. Casey Happleton bunu not aldı. Marvin’in yan sırasında oturuyordu. Saçlarını atkuyruğu biçiminde topluyordu ama başının arkasında değil, yanında. Melanie, “Casey!” diye fısıldadı. “En sevdiğin böcek hangisi?”

Melanie, Casey’nin önünde oturuyordu.
“Kokarca böceği,” dedi Casey. Tuhaf kızdı Casey
Happleton.
“Ya seninki Marvin?” diye sordu Melanie.
“Şey, karadul,” diye cevap verdi Marvin.
“Uuuuuu,” dedi Casey.
“Kim çene çalıyor?” diye sordu Bayan North. “Marvin?”
“Çene çalmıyordum,” dedi Marvin. “Melanie bana
anket sorusunu sordu da.”
“Ya? Eh, onu sonra yaparsınız,” dedi Bayan North.
“Şimdi sessizce okuma zamanı.”
Marvin kitabına döndü. Dokuz yaşındaydı. Üçüncü
sınıftaydı. Bayan North, öğretmeniydi.
Bayan North’u seviyordu Marvin. Üçüncü sınıfı da
seviyordu. Dokuz yaşında olmayı da.
Teneffüse çıkarlarken Stuart Albright, “Anket sorunu seçtin mi?” diye sordu.
“Yok,” dedi Marvin. “Güzel bir soru gelmiyor aklıma.”
Sınıftaki herkesin bir anket sorusu seçmesi gerekiyordu. Marvin’in herkese bir soru sorup cevapları not
etmesi lazımdı. Sonra da bunun üzerine bir rapor hazırlayacaktı.

Sonuçlar bir zaman kapsülüyle gömülecekti. Kapsüller elli yıl sonra topraktan çıkarılacaktı.
İşte bu yüzden Marvin, güzel bir soru bulmak istiyordu.
“En sevdiğin sebze hangisi?” diye sordu Stuart.
“Havuç.”
Stuart başını salladı. “Düşününce, biraz tuhaf,”
dedi. “Kızıl saçlısın ya.”
“Ee?” dedi Marvin.

“Kızıl saçlılara Havuç Kafa derler. Ama aslında havuçların toprak üstünde kalan baş kısımları yeşildir. Yani aslında yeşil saçlılara Havuç Kafa demeleri lazım.” Stuart, Marvin’in en yakın arkadaşıydı. Onu bir tek Marvin anlıyordu. Duvar voleybolu oynamak için kuyruğa girdiler. Kuyrukta Marvin’in arkasına geçen Nick, “Selam Marvin,” dedi.

“Selam Nick,” dedi Marvin. Nick Tuffle, Marvin’in öteki en yakın arkadaşıydı. “En sevdiğin dinozor hangisi?” diye sordu Nick. Marvin bir an düşündü. En sevdiği bir dinozor yoktu. Stuart burnundan bir ses çıkardı. “Amma aptalca soru!” Marvin en yakın iki arkadaşına şöyle bir baktı. Yine kavga etmelerinden korkuyordu.

Nick ile Stuart hep kavga ederdi. “Nesi aptalcaymış?” diye hesap sordu Nick. “Şöyle ki,” dedi Stuart, “sonuçlar zaman kapsülüyle toprağa gömülecek. Elli yıl sonra insanlar, zaman kapsülünü topraktan çıkaracak. Sonra ne olacak? İnsanlar, biz okula giderken etrafta dinozorların dolandığını zannedecekler!” “Asıl aptalca olan bu,” dedi Nick. “Sıra sende Stuart,” dedi Marvin. “Ne? Ha,” dedi Stuart. Marvin, Stuart’ın duvar voleybolu oynayışını izledi. Stuart, üçüncü sınıflardaki en sert çocuk olan Clarence’a karşı oynuyordu. Stuart kaybetti.

Nick, Stuart kaybedince kahkahayı bastı. Duvarın karşısına bu kez Marvin geçti. Clarence ondan daha iri ve güçlü olmasına rağmen Marvin, onu duvar voleybolunda yenebileceğini hissediyordu. Clarence servis attı. Kırmızı topu yerde bir kez sektirdi, sonra da iki elini birleştirip sertçe vurdu. Top önce yere, sonra duvara çarptı, sonra tekrar Marvin’e sekti. Marvin topa iki eliyle birden vurdu. Top önce yere, sonra duvara çarptı, sonra tekrar Clarence’a yöneldi. Clarence topu smaçladı. Ama fazla sert bir vuruştu bu. Top duvardan sekip çizginin üstünden sıçradı. Marvin topu yakaladı. Clarence, “Ben kazandım!” diye iddia etti. “Kazanmadın,” dedi Marvin. “Top çizgiyi geçmişti.” “Delirmişsin sen,” dedi Clarence. “Gördüm topu,” dedi Marvin. “Görmedin,” dedi Clarence. “İzlemiyordun bile. Burnunu karıştırıyordun!” Kuyrukta bir sürü çocuk gülüştü. “Geçmişti çizgiyi,” dedi Marvin. “Sen git burnunu karıştır,” dedi Clarence. Kuyruktaki çocuklar yine güldü. Nick bile. “Hadi Marvin! Çık sahadan,” dedi Ryan. “Zaman harcıyorsun.” Marvin hareket etmedi. “Top çizgiyi geçmişti,” dedi. “Gözümle gördüm!”

“Burnunu karıştırıyordun!” dedi Clarence.
“Karıştırmıyordum be sülük!” dedi Marvin.
“Sümük mü?” diye sordu Clarence. “Hey millet!
Marvin az önce ‘ben sümük’ dedi!”
Stuart hariç herkes güldü.
“Sümük demedim, sülük dedim,” dedi Marvin.
“Sülük demedin, sümük dedin,” dedi Clarence.
“Aa ama! Geç şu kuyruğun arkasına Marvin,” dedi
Travis.

Marvin hareket etmedi. Clarence topu ondan aldı. “Iyy, iğrenç!” diye bağırdı. “Sümükleri topa bulaşmış!” Stuart bile güldü. “Ben bu topla oynamam!” dedi Clarence ve topu Marvin’e fırlattı. Marvin topu havaya kaldırdı. “Bakın, üstünde hiçbir şey yok,” dedi. “Şimdi de ellerine bulaştı!” dedi Clarence. Herkes Marvin’den uzaklaştı. Zil çaldı. Öteki çocuklar hızla sınıfa döndü, Marvin elinde topla öylece kaldı.

Benzer İçerikler

Keşanlı Ali Destanı | Üstün Dökmen

yakutlu

Dünya Halk Masalları | Ataol Behramoğlu

yakutlu

Dağ Söyledi Gök Dinledi | Aydın Karasüleymanoğlu

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy