Tekir | Michael Morpurgo | Birazoku


Michael Morpurgo SEN de OKU için yazdı…

İnsanlarla hayvanlar arasındaki müthiş bağı sevgi dolu bir anlatıya dönüştüren Tekir, yavru bir kediyle sahibi bildiği minicik bir kız çocuğunun birlikte büyüyüşlerine tanıklık ettiren, içten bir öykü.

Okurları, özgürlüğüne düşkün evcil bir kedinin “hareketli” dünyasına çağıran bu kalpleri yumuşatan kitap; patili bir canı aileye katmanın ve ona ömürlük bir yuva sunmanın sorumluluğu üstüne düşündürüyor.

Kayıp ve yas süreci gibi hassas konuları çocukları incitmeyecek naiflikteki bir üslupla ele alan efsanevi yazar, kardeş dayanışmasının her sorunun ve sıkıntının üstesinden gelmeye muktedir olduğunu da gösteriyor.

Tekir benim can dostum, yol arkadaşım.
Ben henüz annemin karnındayken girmiş hayatımıza.
Ayrılmaz ikili olduk zamanla.
Evimizin neşesi, özgür ruhlu pofuduk kahramanımız o.
Ah bir de şu gündüzleri evden kaçma huyu olmasa!
Aklı fikri hep ardıç kuşlarında, kızıl gerdanda ya da karatavukta.
Samanlıktaki fareler yoldan çıkarmasa, evden kaçacak göz var mı onda!?
Gün boyu çağırıp durdum, ama yine yok ortalıklarda.
Adımın Lâle olduğuna eminsem, akşam karnı acıkınca yine çıkıp geri dönecek yuvasına.
Peki ya yolunu şaşırır ya da başı belaya karışırsa?..

Lâle ile Tekir’i hiç beklenmedik bir ayrılıkla bambaşka yollara savuran bu duygu yüklü öykü, sevginin ve kalben inanmanın tüm engelleri aşmaya yetip de artacağını vurguluyor.

Çizer Faye Hanson’ın, hikâye içinde yeni hikâyeciklere kapı aralayan karakalem resimleriyle anlatısını güçlendiren Tekir; okumaya isteksiz çocukları kitapların dünyasına yaklaştıran SEN de OKU koleksiyonundaki yerini alıyor.

Birinci Bölüm
Minik Kedi Tekir

Kardeşim Lâle’yle kedisi Tekir birlikte büyüdüler. Tekir, Lâle henüz annemin karnındayken hayatımıza girmişti. Tabii ben o günleri pek hatırlamıyorum. Kardeşimle aramızda yaş farkı çok az. Bir tek şunu biliyorum: Babam, kardeşim doğmadan birkaç hafta önce getirmiş Tekir’i.

Babam bir gün çiftlikteyken minik bir kedi görmüş. Çok çok küçükmüş, miyavlayıp duruyormuş. Görünüşe göre karnı çok açmış.

Şöyle bir etrafa bakınmış, kimse yokmuş. Başka kedi de görememiş. Annesi muhtemelen bırakıp gitmiş bu yavruyu, diye düşünmüş.

İşte babam Tekir’le böyle tanışmış. Onu orada bir başına bırakmak istememiş ve alıp eve getirmiş. Tekir o kadar küçükmüş ki gözlerini bile açamıyormuş. Tek başına yemek yiyemiyormuş. Annem onu günlerce pipet yardımıyla ılık süt içirerek beslemiş. Bir süre sonra Tekir’in gözleri açılmış. Artık sağlıklı bir yavru kediymiş. Çok geçmeden Lâle de doğunca ikisinin dostluğu başlamış.

Kardeşim bebekken çok ama çok ağlardı. Onunla ilgili hatırladığım ilk şey bu. (Gerçi hâlâ epey huysuzdur. Neyse.) Tekir, doğduğu günden beri Lâle’nin dibinden ayrılmazdı. Lâle beşiğinde mi yatıyor? Tekir de beşiğin altına kıvrılırdı. Lâle bebek arabasında mı uyuyor? Tekir de hemen yanına uzanırdı. İşte böyle böyle, aralarında sevgi dolu, müthiş bir bağ oluşmaya başladı…

 

Benzer İçerikler

Çıplak Deniz Çıplak Ada – Bir Ada Hikayesi 4

yakutlu

Üç Hikaye – Gustave Flaubert

yakutlu

Kan Ağacı | Jale Demirdöğen

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy