YABANCI DİL NASIL ÖĞRENİLMEZ? NASIL ÖĞRENİLİR?     Yrd.Doç.Dr. Ali Işık

YABANCI DİL NASIL ÖĞRENİLİR?

Şu ana kadar aldığınız yabancı dil derslerini, gittiğiniz kursları, kendi kendinize yabancı dil öğrenmek için harcadığınız zamanı vb. düşünün ve kendinize şu soruyu sorun: “Acaba harcadığım bunca emek, zaman ve paraya göre yabancı dil seviyem yeterli mi?” Bu soruya şu ana kadar verilen yanıtlarda, yabancı dil eğitiminde sorunlar yaşandığı vurgulandı. Siz de, harcadığınız bu kadar emek, para ve zamana rağmen, yabancı dilde istediğiniz amaçları gerçekleştiremiyorsanız, sorunların nereden kaynaklandığını araştırmalı ve istenilen başarıyı elde etmek için neler yapmanız gerektiğini irdelemelisiniz. Bu konuda, belki de sormanız gereken ilk soru “Bir yabancı dili öğrenmek için ne yapmamak gerektiğini biliyor muyum?” olmalıdır. Biraz daha konuyu açacak olursak, yabancı dil öğrenmek için harcanan zaman ve emek, sizin dil gelişiminizi doğrudan etkiler; ancak, bazen bunlar yeterli olmayabilir ve istediğiniz başarıyı elde edemeyebilirsiniz. Yabancı dil çalışma yöntemlerini bilmemeniz nedeniyle harcadığınız onca zaman ve emek boşa gidebilir. Bu durumda yapmanız gereken, çalışırken “nasıl bir yöntem uygulayacağınızı” bilmenizdir. Bilinçli bir çalışmayla zamanınızı daha etkin kullanabilir, istediğiniz başarıyı elde edebilirsiniz.

Bu çalışmada sizin etkin bir yabancı dil öğrenme yöntemi geliştirmenize destek olmak amacıyla yabancı dil öğrenirken uygulayabileceğiniz öğrenme yolları anlatılmaktadır. Bu bilgilerden yola çıkarak kendinize uygun bir öğrenme yöntemi geliştirebilirsiniz.

Yabancı Dil Nasıl Öğrenilir?

Yabancı dil öğrenirken beyinde neler oluyor?

Konuyu açıklamak için Dr. Hasanbey Ellidokuzoğlu’nun verdiği bir benzetmeyle başlayalım:

Biliyor musunuz, denizde boğulmayı başaran tek tür insandır. Bu vücudumuzun ağırlığından kaynaklanmaz. Çünkü insandan çok daha ağır olan filler kendilerini suya bırakır ve boğulma tehlikesi geçirmeden suyun üstünde kalır ve yüzer. İşin kötüsü, insan çabaladıkça daha da derine gider. Sanki, insanoğlunun bilinçli yüzme çabası onu doğal olarak su yüzünde kalma ve yüzme kapasitesinden mahrum eder. İlginçtir, yeni doğmuş bebekler suda debelenmezler ve doğal bir tepkiyle suyun üstünde kalırlar. Çocukların yetişkinleri geçtiği başka bir alan da dil edinimidir. Çocuklar ana dillerini rahatlıkla kaparken, yetişkinler yeni bir dili öğrenmek için büyük zahmetlere girerler. İleri zihinsel yapıları ve problem çözme becerilerine sahip olmalarına rağmen yetişkinler, çocuklar kadar başarılı olamazlar. Yine bu sefer dil bağlamında bilinçli öğrenme çabası, yetişkinleri doğal dil edinim kapasitesinden mahrum eder. Yüzme öğrenirken ilk basamak, öğrencinin suyun üstünde durabilmek gibi doğal bir kabiliyeti olduğunu bilmesidir. Dil öğrenirken bilmemiz gereken, bir dili edinmede doğuştan varolan ve sonradan yok olmayan bir kapasitemiz olduğunu bilmektir. [2]

İnsan beyninde dil edinimi için özelleşmiş doğal bir dil edinim cihazı vardır. Bu doğuştan varolan potansiyel, bütün dil öğrenme olayını kontrol eder ve yönlendirir. Bunun için önemli olan da bu potansiyeli aktif hâle getirmektir. Yani, dil öğrenmeye sıfırdan başlayıp yavaş yavaş dil yeterliliği oluşturmaktır. Başka bir deyişle, dil öğrenme olayı öğrenme çabaları sonucunda oluşan basamaklı bir olay değildir. Dil öğrenme olayı, varolan doğal potansiyele şekil verme olayıdır. Bir çiçek tohumuna hiç kimse şu renkte, şu kokuda şu şekilde çiçekler vereceksin; boyun şu kadar, yapraklarının şekli şu olacak diye bir şey öğretmez. Yapılan tek şey o tohumda varolan potansiyeli harekete geçirmektir. Gerekli ortam, yani gerekli ısı, ışık, nem olunca o potansiyel harekete geçer; yavaş yavaş filizlenir, dallanır, yapraklanır, çiçek açar, renklenir, koku verir. Aynı şekilde dil öğrenimi için yapılması gereken de sadece bu doğal potansiyeli harekete geçirecek ortamı hazırlamaktır.[3]

Edinme ve öğrenme

Yetişkinlerin yabancı bir dille ilgili bilgi ve becerilerini geliştirme adına izleyebilecekleri iki farklı yol vardır: edinme ve öğrenme. Öğrenme, çoğu öğrencinin okul ortamında karşılaştığı bilinçli bir süreçtir. Öğrenmede hedef, dil bilgisi kurallarını bilinçli bir şekilde irdelemek ve bol miktarda alıştırma ve pratik yapmak suretiyle otomatik hâle getirmektir. Bu açıdan yabancı dil “öğrenimi”, başka bir konunun öğrenimi ile benzeşmektedir; on parmak daktilo yazmak, araba sürmek ya da matematik kurallarını öğrenmek gibi. Bütün bu öğrenme çeşitlerinde ortak olan, bilinçli sunuş ve irdelemeden sonra bol miktarda alıştırma yapmak suretiyle, öğrenme olayının bilinç altına indirilmesi yani otomatikleşmesidir. Bilinçli olarak öğrenilen bu dil bilgisi kuralları ancak yavaş ve yapay konuşma sırasında veya dil bilgisi testlerinde işe yaramakta, akıcı ve doğal dil kullanımı sırasında ise fazla kullanılamamaktadır.

Yabancı dilin doğal bir şekilde kullanımı ancak “edinme” yoluyla olmaktadır. Edinme ise, kendine özgü bilinçaltı bir süreç olup, başka alanlardaki öğrenme süreçleriyle benzeşmemektedir. Yabancı dil edinimiyle benzerlik gösteren tek süreç, ana dil edinimidir.

Edinme ve öğrenme arasında geçiş yoktur. Bilinçli bir şekilde öğrenilen herhangi bir şey bilinçaltına atılamamakta, yani edinme gerçekleşememektedir. [4]

Doğal sıra

İnsanlar ana dillerini ve herhangi bir yabancı dili öğrenirken, aldıkları dil eğitiminin türü (sokakta, kendi kendine, okulda), yaşları ve ana dilleri ne olursa olsun, doğal bir sırayı yani doğal bir müfredatı takip etmektedir. Bu sıra dış müdahalelere kapalıdır ve değişmez. Yani tek bir dil öğesi binlerce kez tekrar edilirse, değişik faaliyetlerle irdelense dahi o öğe kaydedilemez. Başka bir deyişle, ne yapılırsa yapılsın, hangi faaliyetler gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, sırası gelmedikçe o öğe öğrenilemez ve hiçbir öğrenim tekniği bu sırayı değiştiremez. Örneğin İngilizcede üçüncü tekil şahıs eki ‘-s’ (He speaks English very well), her ne kadar okullarda ilk ayda ya da ilk aylar içinde öğretilse de, edinim açısından en son edinilen öğelerden birisidir. Bu nedenle de öğrenciler yapılan faaliyetlere rağmen, çoğu zaman bu öğeyi doğru kullanamaz. Hatta bireyler ileri seviyede dahi bu konuda hatalar yapmaktadırlar. Bu, bir kuralın zamanı gelmeden önce edinilememesi, dil edinim cihazının dış müdahalelerden bağımsız çalışması ve doğal sıranın değiştirilememesi konusuna iyi bir örnektir.[5]

Bütün bu açıklamalardan sonra, dil edinme cihazının nasıl harekete geçirilebileceği ve dil öğrenmek için elverişli bir ortamın nasıl hazırlanacağı konusu daha kolay açıklanabilir.

Anlaşılabilir girdi

Dil edinme cihazını harekete geçirmek için gerekli olan tek şey anlaşılabilir girdidir. Dikkat edilecek olursa, sadece girdi değil, girdinin anlaşılabilir olması da önemlidir. Beynin herhangi bir bilgiyi izleyebilmesi için, o konuyla ilgili bilgilere ekleyebileceği beyin içi bir yapı gereklidir. Bu, bir mektup zarfı örneği ile açıklanabilir. Bu zarfın üzerinde sadece alıcının adı olsa, o mektubun doğru adrese taşınması mümkün değildir. Onun alıcıya ulaşması için alıcının adı, soyadı, apartman numarası, daire numarası, cadde, şehir, sokak, ülke gibi bilgiler gereklidir. Aynı şekilde, beyne ulaşan bilginin izleyeceği beyin içi yapıyla ilişki kurulabilmesi için gelen bilginin anlaşılabilir olması gerekir. Örneğin eğer hiç Rusça bilmiyorsan, sabahtan akşama kadar Rusça televizyon izlemekle Rusça öğrenmen mümkün değildir. Girdi sağlandığı hâlde, anlaşılabilirlik koşulu sağlanmadığı için öğrenme olayı gerçekleşmez. Anlaşılabilir girdi sağlamanın iki temel yolu ise bol bol okumak ve dinlemek, okuduğunu ve dinlediğini anlamaktır.[6]

Anlaşılabilir girdiler neler olabilir? Bu konuda sonraki bölümde daha ayrıntılı bilgi bulacaksınız ama burada size kısa bir bilgi vereceğim.

 

Benzer İçerikler

İnsanı Tanıma Sanatı Alfred Adler

gul

Gerçekten Yaşıyor musun?

yakutlu

TARİHİN GÖLGESİNDE-Taha Akyol İlber Ortaylı

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy