7 Gezegenin Sırrı 2 : Sır Açığa Çıkıyor

BİLM KURGU MACERA DEVAM EDİYOR

Kurtulanlar atalarının kendilerine bıraktığı şifreleri kullanarak bir küçük gezegendeki gizli yeraltı şehrine kaçmayı başardılar. Ya yedi gezegenler sisteminde kalanlar düşmanın vicdanına mı terk edildiler yoksa direnecekler mi? Kaçanlar onlara yardıma gelecek mi?

Asıl önemli olan geçmişlerin de gizli olan ve düşmanlarının onları yok etmek istedikleri sır.

Bu sırrı öğrenmeleri gerektiğini artık anladılar yoksa hepsi yok edilecek.

Sırrı öğrenmek için yedi gezegenler sistemine dönmeleri gerek. Orada onları ne bekliyor. Ölüm mü? Kurtuluş mu?

Sırrı öğrenmek onları kurtarsa da hayatlarında ne gibi değişiklik olacak?

Bütün soruların cevabı artık öğrenilecek. Yedi gezegenin sırrı tamamen ortaya çıkacak..

***

GİRİŞ:

Tankut Mostar gezegenin yanmış ormanlarının arasında ilerliyordu. Bulundukları yerden bakıldığında her tarafta yanmış yerler gözüküyordu. Tankut acıktığını hissetmişti. Yirmi adım gerisinden Tulga gelmekteydi. Tulga uzun boylu bir yapıya sahip biriydi. Tankut ona göre daha kısaydı. Tankut geriye doğru baktı:

—Acele et hava kararmadan yiyecek bir şey bulmalıyız

Tankut aslında tulgadan hoşlanmazdı şimdide ona ihtiyacı olmasa şuracıkta onu öldürebilirdi. İkisinin arkadaşlığı eskiye dayanırdı. Okul yıllarından önce arkadaştılar. Tulga okuldayken dövüş sporları üzerine çalışmış bu dalda birçok başarıda kazanmıştı. Dövüş arenasına çıktığında kendini kaybettiğinden antrenörü onu durdurmak için arenaya çıkmak zorunda kalırdı. Bazen de büyük bir acıma ve yardım hissi duyar dövüştüğü rakibinin yardımına bile koşardı. Şimdi son sınıfta okuyorlardı bitirdiklerinde mesleklerini seçebileceklerdi. Ama bu saldırı olmasaydı. Tankut dövüş sporlarına gitmemişti ama abisi güvenlik ekibindendi ve ona özel olarak kendisini korumayı öğretmişti. Saldırı olunca bu bilgileri çok işlerine yaramış süratli bir şekilde yerleşim yerlerini terk ederek hayatta kalabilmişlerdi. Saldırı havadan avcı gemileriyle yapıldığı için kaçan iki kişiye hiçbir gemi saldırmamıştı. Şimdi hayattalardı ama gezegende yiyecek fazla bir şey kalmamıştı. Yiyecek bulmaları gerekiyordu. Sağdan soldan buldukları yiyecekle idare etmeye çalışıyorlardı. Dolaşırlarken bazı hayatta kalanlara rastlamışlar birbirlerine acımasızca saldırmışlardı. Kazanan diğerinin yiyeceğini ve suyunu alıyordu. Tankut ve Tulga hiçbir kavgayı kaybetmediler. Sırt çantalarında bir süre daha kendilerini idare edecek yiyecek olsa da hep fazlasını istiyorlardı. Hayatta kalmaları buna bağlı olduğunu ikisi de çok iyi biliyordu. Güneş önlerinde yavaş bir şekilde batmaya başlamıştı. Tankut birden ileride birinin harabe olmuş yerde gittiğini gördü.

—Tulga bak biri gidiyor kesinlikle yiyecek vardır yanında hadi şunu yakalayalım

İkisi birlikte adama doğru koşmaya başladılar adam bunları görmüştü. Herhangi bir kaçma veya karşı koyma hareketi yoktu yavaş şekilde ilerlemesine devam ediyordu. Tankut elini adamın omunuza serçe vurarak.

—Dur bakalım ahbap yanındaki yiyecekleri ver

Adam ona şöyle bir bakıp

—Vermezsem ne olacak

Tankut bir an şaşkınlık geçirdi ne diyeceğini şaşırmıştı adamdan böyle bir karşılık beklemiyordu. Tulgada yanına gelmiş adamın sözlerini duymuştu Tankutun cevap vermediğini görünce

—Biz zorla alırız sende yediğin dayakla kalırsın

Tankutta kendini toplamıştı,

—Sen dayakla kurtulamazsın ahbap senle işim bittiğimde ölmek isteyeceksin vücudunda kırılmadık kemik bırakmayacağım çünkü.

Adam onlara doğru alaycı bir şekilde bakarak

—Bunu hiç tavsiye etmem zararı size olur

Tankut adamın üzerine doğru birkaç adım attı Adamda gene de bir karşı koyma hareketi oluşmamıştı. Ani bir hareketle adamın yakasını yakalayarak bir vücut hareketiyle yere fırlattı. Adamın yere çarpmasıyla birlikte ağzından bir inilti çıkması bir oldu. Tankut keyiflenmişti adamın üzerine doğru eğildi bir elini yakasından tutarak

—Ne oldu ahbap nasıl hissediyorsun bakalım ha?

Tulga adamın düşme anında sırtından fırlayan çantayı alarak

—Yanındakilerde çok fazlaymış ha bizi fazlasıyla idare eder be

Sözünü tamamlayamamıştı kulaklarını tırmalayan bir kadın çığlığı ortalığı inletti.

—Bırakın onu yoksa pişman olursunuz

İkisi birden sesin geldiği yöne baktılar. Harabe olan bir yapının yanında durmuş onlara bakan orta yaşını geçmiş bir kadın vardı. Sağında gençten biri vardı onların yaşında sırtında ortası yırtılmış ve kafasını geçirdiği bir battaniye vardı. Solunda daha orta yaşlarında biri vardı. Üçü birden onlara bakıyorlardı. Tankut hafifçe gülümsedi bunlar mı kendilerini durduracaktı.

—Canınızı yakmamı istemiyorsanız gidin bu adamı da götürün ama yiyecekler kalacak bu son teklifim

—Özür dileyin adam sizi affederse yaşamanıza izin veririm

Tankut şaşırmıştı bu kadın nasıl böyle kendisiyle konuşabiliyordu. Acama etrafta başkaları da mı vardı. Tankut birden kararını verdi kim oluyordu bunlar. Kadına doğru birkaç adım attı. Kadın sert bir şekilde;

—Son kararın bumu dikkat et

Kadının sağında duran adam battaniyeyi omzuna doğru çekerek sağ kolunu battaniyenin dışına çıkardı. Elinde bir lazer silahı tutuyordu. Tankut onu görünce olduğu yerde durdu. Soldaki adama doğru baktı dikkat etmemişti ama adamın belinde güvenlikçilerin ve pilotların kullandığı proton tabancası takılıydı siviller bu silahı kullanamazdı sivillerde genellikle lazer silahı bulurdu. Lazerden çok daha kuvvetli olan bu silah sadece güvenlikçi ve akıncı pilotlarında bulunurdu. Tulga yanına gelerek.

—Ne dersin özür dilesek daha iyi olmaz mı?

Tankut önce ona baktı sonra kadına kadında onlara bakıyordu ama gözlerinde kızgınlık ifadesi yoktu daha çok acıma hissiyle onlara bakıyordu.

Tankut özür dilemeye karar vermişti.

BÖLÜM 1

DAĞDAKİ MABET

Albay Sait Burak üs gemisinin kaptan köşkünde ayakta duruyordu. Gözleri ekranda beliren 3 Da-gont üs gemisindeydi. Sait onlardan intikam alıyordu onlar nasıl saldırmışsa oda onlara saldırıyor ve yok ediyordu. Edecekti de onlar nasıl saldırmıştı. Gözlerini kıstı yan taraftaki operatöre dönerek:

—Binbaşı kahan’la görüştür

—Emredersiniz efendim

Ekranda Binbaşı Kahan çıkınca Sait sertliğini bozmadan ekrana döndü

—Binbaşı üs gemilerini yok edince sen gezegene Akıncı filolarını gönder

—Anlaşıldı Amiralim üs gemileri yok edilinceye kadar Akıncı filolarını göndermeyeceğim üs gemileri yok edildikten sonra gezegene saldırı yapacağım.

—Aynen öyle Kahan görsünler gezegene sivillere saldırı nasıl olurmuş birde ben amiral olmadım hala albayım

—Olup olmadığını kim kontrol ediyor

—Haklısın sen binbaşı olduktan sonra

Ekranda Binbaşı Kahan’ın görüntüsü kaybolmuştu. Karşısındaki büyük ekranda üç Da-gont gemisi oldukları yerde duruyordu. Saldırı düzeni almışlar bekliyorlardı. Onlarda Burak üs gemisinin gücünü öğrenmişlerdi. Bu galaksideki en büyük savaş gücü olduğunu ispat etti. Hızı diğer üs gemilerinin iki katı kadardı. Silahları diğer üs gemilerinden çok daha etkili koruma kalkanları da daha güçlü idi. Sait ilk saldırı anını düşündü gülümsedi nasılda şaşırmışlardı. On iki do-gont gemisi vardı karşılarında etrafını sarmışlardı kaçmasına engel olmak için sait öyle düşünmüştü ama o kaçmaya değil onlarla savaşmaya onların yaptığını onlara da yapmaya gelmişti. On iki üs gemisini yok etmesi zor olmamıştı. Silah üstünlüğünü hiçbir zaman kaybetmiyordu Burak. Çok hızlı manevra ettiği içinde onları yok etmesi zor olmamıştı. Şimdi karşısında üç tane üs gemisi vardı. Üçü kaçamıyordu ışık hızının beş katı hıza çıkabiliyordu bu gemiler ama Burak ışık hızının on katına ulaşabiliyordu. Bu da onların kaçma imkânını yok ediyordu. Bir de gezegen vardı. Da-gontların bir koloni gezegeni Sait aslında orayı yok etmeyi düşünüyor gemilerin kaçıp kaçmamasıyla fazla ilgilenmiyordu. Karşılarına çıktıkları için onları da yok edecekti. Sait kaşlarını çattı hırsla

—Saldırı düzeni alın

Emir üzerine dümenci gemiyi hareket ettirmeye başladı. Üç üs gemisi birbirlerinden ayrılıp Burak’a üç yönden saldırmak için harekete geçtiler. Burakın manevra gücünü artık tüm da-gont filosu biliyordu. Sait gözünü ekrana dikmiş üç da-gont üs gemisinden ayırmıyordu. Gözler çakmak çakmak olmuştu. Her çatışmadan önce böyle oluyordu. Artık bütün personel bunun anlamını biliyor Amiral Saitin da-gont gezegenin de gördüklerinin intikamını aldığını. Amiral Sait başını dümenciye doğru çevirerek:

—Harekete başla yarım itici güçle üzerlerine hareket et

Burak üs gemisi Da-gont üs gemilerine doğru hareket etmeye başladı. Da-gont üs gemileri de birbirlerinden ayrılmaya başladılar. Birisi Burak’ın karşısında kalmış bir değeri Burak’ın sol tarafına doğru hareket etmeye başladı. Üçüncüsü de Gezegenin yörüngesine doğru hareket etti amaçları Burak’a üç yönden saldırmaktı. Amiral Sait bunu yapacaklarını çok iyi tahmin ediyordu. Daha önceki çatışmalarında da bunu denemişlerdi. Bir direk karşıdan saldırırken ikincisi düşmanın yan tarafından üçüncüsü de geminin altı denilen motorların ve yapay yer çekimi oluşturan sistemlerin bulunduğu yerden saldırarak düşmanı kıskaca alma yöntemi. Sait dişlerini sıktı.

—Gelin bakalım bir tek siz akıllısınız

Gözlerini ekrandan ayırmadan kinle bakıyordu Sait devam etti:

—Dümenci burnu yükseğe kaldır silahçı hazır ol doksan derece döndüğümüzde karşıdaki gemiyi büyük silahla vur.

Silahçı başını olur anlamında salladı Ama Amiral Sait bunu görecek durumda değildi zaten de görmeye ihtiyacı yoktu. O personelinin ne yapacağını zaten biliyordu. Burak bir anda burnunu dikti gezegeni yatay pozisyon da alırken şimdi dikey pozisyona geçmişti. Aynı anda Burak’tan da-gont üs gemisine yeşilimsi kalın bir ışık kümesi hızla hareket etti. Da-gont gemisi büyük silahla yapılan bu atışta isabet almıştı. Gemi geriye doğru hareket ederken içindeki ışıklar yanıp sönmeye başladı. Silahçı:

—Gemiye tam isabet Amiralim

—Maddi zararları ne?

—Koruma kalkanları tamamen yok oldu.

Sait’in yüzünde bir gülümseme meydana geldi.

—Borz torpidosunu ve lazer toplarını şimdi ateşleyin

Amiral Sait’in bu emri üzerine Burak’ın kaptan köşkünde görevli silahçılar aynı anda silahlarını ateşlediler. Buraktan Da-gont üs gemisine doğru yoğun bir ateş gücü başlamıştı. Da-gont üs gemisinin ona karşılık verecek ve kendini savunacak gücü yoktu yok olmayı bekliyordu. İçinden iyice alevler yükselmeye başlamıştı. Kaçış kapsülleri ve Avcı gemileri içinden çıkarak gezegene doğru giderken büyük bir ışık patlamasıyla üs gemisi dağılarak yok oldu. Aynı sıralarda iki da-gont üs gemisi ters yönlerden Burak üs gemisine yoğun şekilde ateş ederek yanlarından zıt şekilde geçtiler. Sait bulunduğu yerde ateşin yoğunluğuyla biraz sarsılmıştı ama gülümsedi:

—Zait atımız var mı?

Kontrol teknik seni:

—Kalkanlarımıza bile zarar veremediler efendim.

—Güzel şu önümüzde hareket eden var ya ikinci hedefimiz o

Biraz önce motor kısmana ateş ederek önlerine geçen üs gemisini işaret ediyordu.

—Silahçı silahımız enerji topladı mı?

—Evet efendim

—Güzel bitirin şunun işini

Lazer silahını ateşlemekle görevli silahçı ekranda üzerlerine doğru gelen avcıları göstererek.

—Şu avcılara ateş açayım mı efendim?

—Boş ver onları daha sonra onların icabına bakarız

Burak bir daire çizerek Da-gont üs gemisinin üzerine hareket etti. Düşman gemisi de onun üzerine doğru geliyordu. Sait başını salladı:

—Acele etmeyin bekleyin doğru açıyı bulup ondan sonra benim işaretimle ateşe başlayın

Her iki gemi birbirlerine doğru itici hızla yaklaşırken ikinci da-gont gemisi arkadan Burak’a yaklaşmaya başlamıştı amaçları Burak’ı iki ateş arasında bırakmaktı. Sait gözünü üzerine doğru gelen gemiyi gösteren ekrandan ayırmıyordu birden:

—Tamam, şimdi ateş

Burak bütün silahlarıyla birlikte gemiye ateşe başlamıştı. Da-gont gemisi kendini toparlamaya bile fırsat bulamadan ışıklar saçarak infilak etti. İkinci gemi ateş etmeye bile gerek görmeden yönünü uzaya çevirip ışık üst motorlarını ateşledi. Yıldızların içinde birden kaybolup gitti. Dümenci:

—Efendim gemiyi takip edelim mi?

Daha sözünü yeni bitirmişti ki Burak büyük bir çarpmayla sarsıldı herkes yerinde bir sallanmıştı Sait;

—Ne oluyor buda ne?

—Efendim atış gezegenden geldi

—Yerini tespit edin dümenci biraz açığa geç atış bizi etkilemesin zayiat raporu

—Efendin kalkanlarda yüzde otuzluk azalma var

—Ucuz atlatmışız yerini tespit edin sonrada gerekeni yapalım

Tarayıcı görevlisi;

—Efendim yerini bulduk yüzeyde nokta yerini şimdi tespit ederim

—Güzel silahçı büyük silahı hazırlayın nokta tespitin de vurun şu silahı on çok zararı o verdi bize.

Gezegendeki silahın yeri tespit edilmiş ve büyük silahla imha edilerek onların gezegeni istila etmelerindeki son engelde kaldırılmıştı Amiral Sait’in iyice neşesi yerine gelmişti şimdi ilk kez bir da-gont gezegeni bir koloni gezegeni olsa da istila edilecekti:

—Gezegene alçalın yüzeyi lazer toplarıyla ayrım yapmadan ateşe verin Binbaşı kahan’ı bağlayın

Ekranda Binbaşı Kahan ‘ın görüntüsü çıkınca Amiral Sait.

—Binbaşı filolarını gönder gezegeni yok et dikkat edin avcı gemileri var daha planını ona göre yap bizde burada ateşimizle seni destekleyeceğiz

—Anlaşıldı Amiral bu gezegeni yok bil

Kahan’ın görüntüsü ekrandan kaybolmuştu. Sait başını uzun menzilli tarayıcıların bulunduğu tarafa çevirdi. Aslu oradaydı endişeli gözlerle Sait’e bakıyordu. Sait bu bakışları fark etti.

—Meraklanma Aslu Kahan’a bir şey olmaz

Aslu başını ekrana çevirdi hiçbir şey demedi bir savaştaydılar.

Benzer İçerikler

Akıl Çıkmazı – Michelle Hodkin Online Kitap Oku

yakutlu

Soluk Bir An | Behçet Çelik

yakutlu

https://www.birazoku.com/ask-hurriyet-istibdat

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy