Sıfırdaydılar, zirveye çıkmak istiyorlardı, tek sermayeleri beyinleriydi. Çok fazla okudular, herkesin iki katı düşündüler, beyinlerini büyüttüler. Sonra kafalarını kullanarak hayallerini gerçekleştirdiler. Mirasla değil, beyin gücüyle başaranların öyküsü İnsan İsterse’de…
· Evlilik dışı bir ilişkiden istenmeyen çocuk olarak doğan zenci kız çocuğunun, Mississippi’deki bir domuz çiftliğinden Time Dergisi’nin kapağına uzanan hayatı. ABD başkanından bile daha etkili olduğu tescillenen Oprah Winfrey’in öyküsü ve başarı için 50 önerisi Türkçe’de ilk defa…
· Türkiye’nin ilk özel bankasını kuran Kazım Taşkent’in inanılmaz mücadele öyküsü ve başarı için 100 önerişi…
– 15 yaşındayken Türkiye’ye ilk Avrupa Satranç Şampiyonluğunu getiren Kübra Öztürk’ün varoşlardan şampiyonluğa uzanan ilginç öyküsü…
· Hakkari sokaklarında kurduğu hayalinin peşinden koşup dünyada· 8 milyon kişiye Anadolu Ateşini izleten Mustafa Erdoğan’ın öyküsü ve başarı önerileri…
· Ortaokulu bile olmayan bir yerde doğup, 70’e yakın şubesi olan 20′ den fazla eğitim kurumunun sahibi Fethi Şimşek nasıl başardı?
– Zirai tarım aletleri gibi ‘erkek egemen’ bir sektörde, yöneticisi olduğu şirketi kısa sürede sektörün en büyüklerinden yapan Funda Başman nasıl başardı?
· İş başvurusu için gittiği şirketin sahibi olmayı kafasına koyan Murat Akdoğan, kendi işinin sahibi olma hayalini nasıl gerçekleştirdi?
· Mersin’de bir köyde keçi sürüsünü güderken dinlediği radyo programıyla hayatı değişen çoban Ahmet nasıl reklam ajansında çalışmaya başladı?
– Aile şirketinde çalışmak yerine kendi öyküsünü oluşturmayı seçen Ali Sabancı, neden böyle yaptığını ve hayalini nasıl gerçekleştirdiğini anlattı.
İÇİNDEKİLER
Dizi Hakkında Mümin Sekman’ın Sunuşu:
Her Şey Bir İnsanla Başlar
İnsan İsterse, Hayatın Karşısına Çıkardığı En Büyük Engelleri Kitap Okumanın Gücüyle Aşabilir
İnsan İsterse, Henüz 15 Yaşındayken, Bir Gecekondudan Yola Çıkıp Avrupa Satranç Şampiyonluğuna uzanabilir!
İnsan İsterse, Savaş Halinde Bile Hayalerini izler ve hayat Savaşından Başarıyla Çıkar!
İnsan İsterse, Bir Kimya Öğretmeniyken “Başarının Kimyası”nı Çözer ve Eğitim Sektörünün En Büyüklerinden Biri Olur!
İnsan İsterse, Erkek Egemen Bir Sektörde Bir Kadın Olarak Pekâla Başarılı Olabilir •
İnsan İsterse, Gazete İlam ile Her Şirkete Girip Sonra da O Şirketin Sahibi Olabilir! •
İnsan İsterse, Hakkâri Sokaklarında Halkoyunları Oynarken Bu Hobisini Kariyere Çevirip Dünyada 2 Milyon İnsanın İzlediği Bir Kültür İhracına Çevirebilir!
İnsan İsterse, Toros Dağları’nda Pilli Radyosunu dinleyip Hayaller Kurarken, Bir Anda Türkiye’nin En İyi Yaratıcı Tasarım Ekibinden Birine Dahil Olur!
İnsan İsterse, Soyadının Sağladığı Büyük Gücü Bırakıp Kendi Kanatlarıyla Hem Uçabilir Hem de Uçurabilir!
İnsan İsterse, Tifüsün etkisiyle kaybettiği Atabeyinin Acısıyla Doktorluğu Seçer, Lice’den Çıkıp Adını Tıp Tarihine”Beynin Piri Reis”i Olarak Yazdırır!
İnsan İsterse, İzlediği Diziden İş Çıkarır!
Yurttan Azmin Zaferi Sesleri Korosu”
Sen Yine de Doğrusunu Yap!
“Şuraya Yazıyorum, Bir Gün Benim de Öykümü Yazacaksınız!”
DİZİ HAKKİNDA MÜMİN SEKMAN’IN SUNUŞU: HER ŞEY BİR İNSANLA BAŞLAR!
Hayatı “çaresizliklerle” dolu bir adamın öyküsüdür!
7 yakındayken babasını kaybetti ne yetim kaldı
8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı.
9 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi.
17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü İçin gerekli not ortalamasını tutturamadı.
24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.
25 yaşında sürgüne gönderildi.
27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi bulduğu derneğin çalışmaları İte kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.
30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşmanların eline geçti.
30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.
37 yaşında böbrek hastalığından Viyana’da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı.
37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu, dağıtıldı.
38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden atıldı.
38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.
38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.
38 yasında en yakın beş arkadaşından üçü, onun Kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.
39 yaşında idam cezasına çarptırıldı. Sonra ne mi oldu?
42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu!
Okuduğunuz öykü efsanevi lider Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.
Şimdi düşünün, sizin başarılı olmanızı engelleyen ama Atatürk’ün karşısına çıkmamış bir engel var mı?
Başarınızın önündeki engel ne? Paranız mı yok? Atatürk’ün de yoktu! Sağlığınız mı bozuk? Atatürk’ün de bozuktu! Çevrenizde sizi çekemeyenler mi var? Atatürk’ün de vardı! Bazı yakın arkadaşlarınız sizi arkadan mı vurdu? Atatürk’ün de başına geldi! Aileniz çok zengin değil miydi? Atatürk’ünki de değildi! Amirleriniz hakkınızı mı yiyor? Atatürk’ünkini de yemişlerdi! Sizden daha beceriksiz ama hırslı insanlar, sizden daha hızlı yükselip size amirlik mi yapıyor? Atatürk’ün de başına gelmişti! Geçmişte bazı denemelerinizde başarısız mı oldunuz? Atatürk de olmuştu! Hakkınızda idam fermanı çıktığı için mi başarılı olamıyorsunuz? Atatürk’ün de başına gelmişti!
Kişisel sorunlar büyük başarıların ününde engel değildir. Mustafa Kemal kişisel kurtuluş savaşı ile ülkeyi kurtarma savaşını birlikte götürebilmişti.
Bilinen bir deyişle ona “para yok” dediler, “bulunur” dedi, “düşman çok” dediler, “yenilir” dedi. Ve “sonunda tüm dedikleri oldu. Gençliğe hitabesinde niçin “vazifeye atılmak için içinde bulunduğun şartların imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin” dediğini sanırım daha iyi anladınız.
Atatürk başlangıçta tek kişiydi. Her şey bir insanla başladı. Her şey bir insanın beyninde başladı. Sonra diğer insanların katılımı ile büyüdü. Amaçlanan sonucun elde edilmesiyle de başarıya ulaşıldı.
Yüz binlerce “azmin zaferi öyküsü” çıkarmak istiyoruz her yaştan!
İlk defa “Her Şey Seninle Başlar” adlı kitabımda yazdığım bu öykü, Ata’nın başarı serüvenini ele alış biçimiyle o kadar çok beğenildi ki, “Çaresizsen Çare Sensin” sloganıyla internette en çok iletilen yazılardan biri oldu.
Atatürk’ün öyküsü ilham vericiydi. Bununla birlikte diğer alanlarda Atatürk kadar olmasa da, kendi çapında büyük işler başaran insanların Öyküsü de dikkatimizi çekti. Bu insanlar sıradan biri olarak yola çıkmış, ama sıradışı işler başarmışlardı. Onlar birer “azmin zaferi” Öyküsü ydü ler.
Kimdi bu insanlar? Neydi ortak yönleri?
Başlangıçta büyük hayalleri ama küçük hayatları vardı. Hayallerinden ürettikleri bir hırsla yola çıktılar. Kabuklarını kırıp kişisel sınırlarını yiyerek ilerlediler. Kendilerine güvenlerinden başka başlangıç sermayeleri yoktu.
Küçük imkânlarla büyük engelleri aşmak zorundaydılar Kaybetme ihtimali kazanma ihtimalinden fazla olsa da İstatistiklere göre başarılı olmaları zor görünse de, Olmaz görüneni oldurmaya çalıştılar. Çoğu kez “başardılar, çünkü başaramayacaklarını bilmiyorlardı!”
Çevresindekiler “senden bir şey olmaz” derken, “Göreceksiniz olacak” diyen iç sesleri bile bazen titrerken, Yenile yenile yenmeyi, kaybettikçe kazanmayı öğrendiler. Omuzları yerçekimine yenik düşse de bazen, Kendilerinden başka hiç kimse yanlarında kalmasa da, “İnsan isterse”, gerçekten isterse, istediğini yapar dedirttiler!
Öyküleriyle diğer insanlara ilham verdiler. Çevrelerine “O yaptı başardı, ben de yapabilirim” coşkusu verdüer.
Biz de bu coşkuyu daha çok insana yaymak için öykülerini yazdık.
Onlar “Çaresizsen Çare Sensin” felsefesine inanıyorlardı. Şartları suçlamaya çalışmak yerine, istedikleri sonuçlan üretmeye çalıştılar.
Çaresizlik edebiyatı yerine, azmin zaferi marşını söylediler.
Kaderlerine küsmek yerine, kaderlerini değiştirmeye karar verdiler. “Her şey benimle başlar, bende biter!” dediler ve yaptılar.
Bu insanların hayatından çıkan İki büyük ders var:
1. İnsan isterse, çok şeyi değiştirebilir.
2. insan İslemezse, hiçbir şey olmaz.
insan İsterse dizisi bu temel üzerine kuruldu, insan olmak ve tutkuyla başarıyı istemek üzerine.
Çok sayıda sorular sorduk kendimize. İnsan ne ister? Niçin ister? İnsan neyi istemeli? Neyi istememeli? Nasıl istemeli? Ne kadar istemeli? Ne zaman istemeli? Kendimizden ne istemeli? Başkalarından nasıl istemeli?
İstemek kadar istememek üzerine de kafa yorduk- İnsan isterse, “azmin elinden bir şey kurtulmaz” diyen insanlar, neden isteklerinin peşinde tutkuyla koşmuyorlar? İsteklerimizin iktidarsızlığının altında ne vardı?
Yerçekimine yenik düşmüşse omuzların!
Hepimizin bazen hayat enerjisi düşer, yaşam yorgunu oluruz. Çoğumuz önümüzdeki “şartlara” ve elimizdeki “imkânlara” bakar, “Olmak islediğim yerde değilim ve bu durumu değiştirmek de elimde değil,” deriz. “Kaderin böylesine yazıklar olsun”dan başlayıp, “Bütün duygularım ağır yaralı”ya uzanan arabesk sözlere sığınırız.
Böyle zamanlarda arabeskten atalete savrulur birçoğumuz. Nedir atalet halinde yaşamak?
Bir işte başarılı olmak isteriz. Başarılı olmak için neler yapmamız gerektiğini biliriz. Bunları niçin yapmamız gerektiğini de biliriz. İstersek nasıl yapabileceğimizi de biliriz. Yapmamakla neler kaybettiğimizi de biliriz- Yaparsak neler kazanacağımızı da biliriz.
Yapmayı istediğimizi de söyleriz. Ama yine de hiçbir şey yapmayız. Bİzi durduran şey atalettir. Üzerine ölü toprağı serpilmiş gibt yorgun ve yılgın bir halde yaşayan ataletli insanların iki karakteristik özelliği vardır: 1. Düşündüğünü yapmamak. 2. Yaptığı üzerine düşünmemek.
“Her Şey Seninle Başlar” felsefesi
Bazıları böyle yaşamaz. Ataletle paslanmak yerine, hareketle yıpranmayı tercih eder.
Onlar “Her Şey Seninle Başlar” felsefesiyle hareket eden insanlardır. Onlara göre, hayat bir kayık, başarı ise bir balık gibidir. Balığın kayığa atiamasını beklememek gerekir!
Kayık istediğimiz yerde değilse, kadere küsmek yerine küreklere daha fazla asılmak gerekir. İki katı çabanın çözemeyeceği çok az sorun vardır. Kayığında karnı aç halde yaşayanlara balık tutup vermek yerine, balık tutmasını öğretmek gerekir.
İnsan İsterse dizisi, bu ruhla hazırlandı.
İnsan İsterse İlham veren insan öykülerinden oluşan bir dizi. Şu anda İkinci sayısını elinizde tutuyorsunuz ama dizinin devamı gelecek. Bu diziye ‘Türkiye’nin azmin zaferi öyküleri antolojisi” de diyebiliriz.
İnsan İsterse dizisi kıt imkânlarla büyük engelleri aşmış, başlangıç sermayesi iç güçlerinden ibaret insanların öyküsüne öncelik verecek. Binbir zorlukla, büyük acılar çekerek sıfırdan zirveye çıkıp herkes tarafından takdir edilen işler çıkarmış insanların öyküsünü anlatacağız.
“O yaptı oldu, ben de yapabilirim” duygusu
İnsanın “eğer isterse” neler başarabileceğini gösteren, “Azmin Zaferi Öyküleri”ni okumak neye yarar?
Bizim şartlarımızdan yola çıkıp olmak istediğimiz yerlere gelmiş insanların Öykülerini okumak insana güç ve enerji verir. Bu enerji birkaç yol gösterici taktik öğrenmenin ötesinde, insanın kalbini ateşler, başarı tutkusunun kapaklarını açar.
Azmin zaferi öykülerinin en büyük yaran, insan beynini pozitif enerji ile beslemesidir, Nasıl ki, bedenimizi neyle beslediğimizi önemsiyor, kilo kalori hesabı yapıyorsak, beynimizi de neyle beslediğimize dikkat etmeli, beynimizi pozitif bilgiyle beslemeliyiz. Medyanın negatif bilgi yüklemesinekarşı bağışıklık sistemimizi güçlendirmenin en iyi yolu da budur.
Bu kitapta başarı ve azim öykülerine yer verilen insanlar da, bir zamanlar başka insanların büyük zorlukları aşarak başarıya ulaşma öykülerini okuyup moral bulmuş, motive olmuşlardı.
Başarılı insanların başarısını “görmek” ve “göstermek” istedik
Nobel ödüllü idealist Doktor Albert Schweitzar der ki: “Herkesin hayatında bir an gelir, içindeki ateş söner. Sonra, bir başka insanla karşılaşınca alevlenir. Hepimiz içimizdeki ruhu yeniden tutuşturan o insanlara müteşekkir ohnahyız.”
Bize içimizdeki “tam olarak keşfedebilmiş olsaydık, kendimizi oldukça şaşırtacağımız” o görkemli iç güçleri gösteren, insan olmanm görkemini yansıtan öykülerin sahiplerine saygılarımızı sunmak, onların başarılarının “görülmesini” ve ilham alınmasını sağlamak için bu diziyi hazırladık.
Her şey bir insanla başlar, diğer insanların
katılımıyla büyür, sonuç alınmasıyla başarıya
ulaşılır
insan İsterse’den ne mi istiyoruz?
İnsan İsterse dizisinin Türkiye’nin ilham veren insan öyküleri antolojisi olmasını istiyoruz. Yıllarca devam edip, onlarca sayı yayınlanıp, bir klasik olmasını hayal ediyoruz. Duygusal uzaktan kumanda makinesi olsun, okurun ruh durumunu ânında negatiften pozitife değiştirsin istiyoruz. Yılgın Türkleri tutkulu Türklere çeviren bir tür moral küpü olsun istiyoruz.