Onsoz
David Burns’ün, ruh sağlığı uzmanları arasında büyük ilgi ve heyecan uyandıran bir duygudurum düzenlemesi yaklaşımını halka aktarmasından çok mutluyum. Dr. Burns Pensilvanya Üniversitesi’nde depresyonun nedenleri ve tedavisi üzerine yıllardır yapılmış çalışmaları toparlıyor ve bu araştırmadan çıkarılan özel tedavinin gerekli olan kendine yardım ayağını sunuyor. Kitap, kendi duygudurumunu anlamak ve bu konuda ustataşmak isteyenler için üstün bir eğitim almak isteyenlere önemli bir katkıdır.
Bilişsel Terapinin gelişimi hakkında birkaç söz İyi Hissetmek okurlarını ilgilendirebilir. İstekli bir öğrenci ve geleneksel psikanalitik psikiyatri uygulayıcısı olarak profesyonel kariyerime başladıktan hemen sonra, Freudyen teori ve depresyon terapisi hakkında verisel destek bulmaya çalıştım. Bu mümkün olmasına rağmen, araştırmalarımda elde ettiğim veriler duygusal bozuklukların nedenleri hakkında yeni, test edilebilir bir teoriyi işaret etti. Araştırmalar depresifkişinin kendini bir hiç, hayal kırıklığı, yoksunluk, aşağılanma ve başarısızlığa mahkum bir kişi olarak gördüğünü gösteriyordu. Diğer deneyler depresif kişinin, bir tarafta duran kendini değerlendirmesi, beklentileri, amaçları, ve diğer taraftaki -genellikle çok çarpıcı olan-başarıları arasında belirgin farkları vurguluyordu. Benim vardığım nokta da, depresyonun dü
§Üncelerde bir bozukluk içeriyor olması gerektiği idi; depresif ki§i kendisi, çevresi ve geleceği hakkında belirli ve olumsuz §ekillerde dü§ünüyordu. Kötümser zihin hali; duygudurumun u, motivasyonunu ve diğerleri ile ili§kilerini etkilediği gibi tipik bir depresyonun tüm psikolojik ve fiziksel tablosunu olu§turuyordu.
Artık elimizde insanların, birkaç basit kural ve tekniği uygulayarak acı veren duygudurum deği§imlerini ve kendine zarar verici davranı§ları kontrol edebileceğini gösteren birçok ara§tırma verisi ve klinik deneyimler var. Bu ara§tırmadaki ümit verici sonuçlar psikiyatristler, psikologlar ve diğer ruh sağlığı uzmanları arasında bili§sel terapiye kar§ı artan bir ilgi uyandırmı§tır. Birçok yazar, psikoterapi ve ki§isel deği§im alanındaki önemli bir geli§im olarak bulgularımızı incelemişlerdir. Bu araştırmanın temelini oluşturan duygusal rahatsızlıkların gelişim teorisi dünyadaki akademik merkezlerde yoğun araştırmalara konu olmuştur.
Dr. Burns depresyonu anlamamızdaki bu gelişimi net olarak tarif ediyor. Acı veren depresif durumları ve insanı güçsüz bırakan kaygıları azaltmak için yeni ve etkili yöntemleri basit bir dille anlatıyor. Kitabın okurlarının, hastalarımızia yaptığımız çalışmalardan çıkardığımız kuralları ve teknikleri kendi problemlerine uygulayabileceklerini ümit ediyorum. Daha ciddi duygusal problemler yaşayan hastaların bir ruh sağlı
ğı uzmanına başvurması gerekirken, başaçıkılabilir problemleri olan ki
şiler Dr. Burns’ün anlattığı, yeni geliştirilmiş “sağduyu”ya dayalı yöntemleri kullanmaktan yarar görebilirler. Yani, İyi Hissrtmek, kendilerine yardım etmek isteyen kişiler için oldukça yararlı bir rehber olacaktır.
Son olarak, bu kitabın, gayreti ve yaratıcı enerjisinin hastalarına ve meslektaşlarına birer armağan olduğu yazarının, kendisine özgü ışığını yansıttığını söylemek isterim.
Dr. Aaron T. BECK
Psikiyatri Profesörü
Pensilvanya Tıp Fakültesi
İyi Hissetmek ıg8o’de ilk kez basıldığından bu yana b ilişsel terapiye olan ilgi beni çok mutlu etti. Sadece birkaç insanın tanıdığı o zamanlardan bugüne kadar, b ilişsel terapi akıl sağlığı uzmanları ve halk arasında büyük yol kat etti. Aslında, b ilişsel terapi dünyada en yaygın kullanılan ve üzerinde en çok araştırma yapılan psikoterapi yöntemi oldu.
Bu psikoterapi tarzına böyle özel bir ilgi nasıl gelişti? En az üç neden sayabiliriz. İlk olarak temel fikirler çok sağlam temelli ve akla yatkındır. İkincisi, birçok araştırma çalışması bilişsel terapinin depresyon, kaygı ve sık rastlanan diğer şikayetleri olan çoğu kişi için oldukça yararlı olabileceğini göstermiştir. Gerçekte, bilişsel terapi en az, en iyi antidepresan ilaçlar (örneğin Prozac) kadar yararlı görünmektedir.
Üçüncüsü, İyi Hissetmekkitabım da dahil olmak üzere birçok kendine yardım kitabı Birleşik Devletler’de olduğu kadar tüm dünyada artan bir talep yaratmıştır.
Heyecan verici bazı yeni gelişmeleri anlatmadan, kısaca bilişsel terapinin ne olduğunu açıklayayım. Biliş, bir düşünce ya da algıdır. Diğer bir deyişle, bilişleriniz herhangi bir zamanda olaylar hakkında ne dü
şündüğünüzdür. Bu düşünceler zihninizde otomatik olarak akar ve nasıl hissettiğiniz üzerinde büyük etkileri vardır.
Örneğin, belki şu anda bu kitap hakkında bazı duygu ve düşünceleriniz var. Eğer bu kitabı depresif ve güvensiz hissettiğiniz için elinize aldıysanız, olaylarla ilgili olumsuz ve kendinizi eleştİren bir biçimde düşünüyor olabilirsiniz: “Ben işe yararnazın tekiyim. Neyim var benim?
Hiç iyi olamayacağım. Bunun gibi saçma bir kendine yardım kitabı muhtemelen benim işime yaramayacaktır. Düşüncelerimle ilgili bir
problemim yok benim! Problemlerim gerçek.” Eğer kızgın ve bıkkın hissediyorsanız, “Bu Dr. Burns sadece bir üçkağıtçı ve zengin olmaya çalışıyor. Ne dediğini kendisi de bilmiyor” diyorsunuzdur belki. Her durumda, düşünceleriniz duygularınızı yaratmaktadır.
Bu örnek, bilişsel terapinin kalbindeki güçlü ilkeyi aydınlanyor duygularınız kendinize verdiğiniz mesajlardan doğar. Aslında; duygularınız genellikle, hayannızda olanlardan çok nasıl düşündüğünüz ile ilgilidir.
Bu yeni bir fikir değildir. Yaklaşık iki bin yıl önce Yunan filozof, Epictetus, kişilerin “olaylardan değil, onlar hakkındaki görüşlerinden”
rahatsız olduklarını söylemişti. Kutsal Kitap’ta şu cümleyi görebilirsiniz. “0, kendi içinde düşündüğü gibidir.” Shakespeare bile “iyi ve kötü diye bir şey yoktur, düşünce onu öyle yapar.” dediğinde benzer bir fikri ifade ediyordu (Hamlrt, Oyun 2, Sahne 2).
Bu fikir yıllardır ortalıkta olmasına rağmen, depresif birçok insan olayı böyle göremez. Depresifhissediyorsanız, bunun nedeninin başınıza gelen kötü olaylar olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Kendinizi aşağı görüp mutsuz olmaya mahkum olduğunuzu düşünebilirsiniz, çünkü işinizde başarısızlığa uğramış ya da sevdiğiniz biri tarafindan reddedilmişsinizdir. Yetersizlik hislerinizin kişisel bir kusurdan kay
·
naklandığını düşünüyor olabilirsiniz, mutlu ve tatmin olacak kadar zeki, başarılı, çekici, ya da yetenekli olmadığımza ikna olmuş olabilirsiniz. Olumsuz düşüncelerinizin sevgiden yoksun ve travmatik yaşanmış
bir çocukluğun, miras aldığınız kötü genlerin ya da bir çeşit kimyasal ya da hormonal dengesizlik sonucu doğduğunu düşünebilirsiniz. Aklınız karıştığında başkalarını suçlayabilirsiniz: “Her şey bu aptal şoförler yüzünden! Onlar olmasaydı harika bir gün geçiriyor olacaktım!” Ve neredeyse bütün depresif insanlar kendileri ve dünya hakkında onlara özel ve korkunç bir gerçekle karşı karşıya olduklarına; ve bu kötü duygularının gerçek ve kaçınılmaz olduğuna emindirler.
Kuşkusuz bu düşüncelerin hepsi içlerinde önemli bir gerçeklik ta
şır; kötü şeyler olabilir ve bazen hayat çoğumuza bir darbe vurur. Bir
çok insan korkunç kayıplar ve harap edici kişisel problemler yaşarlar.
Genlerimiz, hormonlarımız ve çocukluk anılarımız, nasıl düşündüğümüz ve hissettiğimiz konusunda etkili olabilirler. Ve diğer insanlar can sıkıcı, acımasız ve düşüncesiz davranabilirler. Ancak kötü duygudurumumuz hakkındaki bütün bu teoriler bizi birer kurban yapma eğilimi taşırlar, çünkü sonuçların bizim kontrolümüz dışındaki bir şeylerden doğduğunu düşünürüz. Ne de olsa, insanların akşam saatlerinde araba kullanması, gençliğimizde bize yapılan davranışlar, ya da genlerimiz ve vücut kimyamız hakkında -ilaçlar dışında-yapabileceğimiz bir şey yoktur. Tersine, olaylar hakkında düşünme şeklinizi ve hatta temel de
ğer ve inançlarınızı bile değiştirebilirsiniz. Ve bunu yaptığınızda, duygu durumunuzda, görünüşünüzde, ve üretkenliğinizde derin ve sürekli değişiklikler yaşayacaksınız. İşte, Bilişsel Terapi kısaca bu demektir!
Teori çok açık ve fazlaca basit görünebilir, ama bunu hemen popüler psikoloji diye silip atmayın. İlk duyduğunuzda, benim yaptığım gibi oldukça şüpheci yaklaşsanız bile bilişsel terapinin şaşırtıcı derecede yararlı olduğunu fark edeceksiniz. Ben şahsen, yüzlerce depresif ve kaygılı hasta ile otuz binden fazla bilişsel terapi seansı yaptım ve, bu yöntemin ne kadar güçlü ve yararlı olduğunu görmek beni hep şaşırtmıştır. Bilişsel terapinin yararı geçen yirmi yıl içinde birçok araştırmacının yaptığı çalışmalarla kanıtlanmıştır. “Depresyona Karşı Psikoterapi mi İlaç mı? Geleneksel Bilim Verilere Karşı” adlı dönüm noktası olabilecek bir makalede, Nevada Üniversitesi’nden David O. Antonuccio ve William G. Dunton adlı doktorlar ve Cleveland Kliniği’nden Dr. Gurland Y. DeNelsky, dünya üzerinde basılan bilimsel yayınlarda yer almış
olan büyük titizlikle uygulanmış depresyon çalışmalarını yeniden incelemişlerdir. İncelenen çalışmalarda depresyon ve kaygı tedavisinde antidepresanlar psikoterapi ile karşılaştırılmışlardır. Bu çalışmaya kısa dönemli çalışmalar olduğu kadar uzun dönemli takip çalışmaları da dahil edilmiştir. Yazarlar geleneksel bilgilerle aynı yere çıkan şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşmışlardır:
Depresyon geleneksel olarak tıbbi bir rahatsızlık olarak kabul edilse de, araştırma çalışmaları genetik etkilerin depresyonun yüzde ı6’sında etkili olduğunu göstermiştir. Birçok birey için, yaşam koşulları en önemli etkenler gibi görünmektedir.
Birleşik Devletler’de ilaçlar, depresyonun en yaygın tedavi şekli ve medya tarafından popüler hale getirilen yaygın bir inanca göre, en etkili yöntem. Ancak, bu fikir geçen yirmi yılda dikkatle uygulanmış birçok çalışmanın sonuçları ile tutarlı değil. Bu çalışmalar, yeni psikoterapi yöntemlerinin, özellikle b ilişsel terapinin, en az ilaçlar kadar, birçok hasta için de daha etkili olduğunu göstermiştir.
Bu, kişisel seçimler ya da sağlıkla ilgili çekinceler yüzünden ilaçsız tedavi görmeyi seçen kişiler için güzel haber. Bu, ayrıca yıllardır antidepresanlara yeterli yanıtı vermemiş ve hala kaygı ve depresyonla mücadele eden milyonlarca kişi için de sevindirici bir bilgi.
Depresyondan kurtulmanın ardından, psikoterapi ile tedavi gören hastalar büyük oranda depresyona tekrar girmiyor ve yalnızca antidepresanlarla tedavi edilen hastalara göre tekrarlama olasılığı belirgin oranda daha az. Bu bilgi, birçok insanın depresyondan kurtulmasının ardından geri dönüş yaşaması (özellikle hastalar konuşma terapİsİ olmadan sadece antidepresanlarla tedavi edilmişlerse) hakkındaki artan bilinç yüzünden oldukça önemli.
Bu bulgular ışığında, Dr. Antonuccio ve diğer yazarlar, psikoterapinin ikinci sınıf bir tedavi olarak düşünülmemesi ve depresyon için uygulanacak ilk yöntem olması gerektiği sonucuna vardılar. Buna ek olarak, bilişsel terapinin depresyon için en etkili psikoterapilerden biri olduğunu vurguladılar.
Hiç kuşkusuz ilaç, bazı kişiler için yararlı, hatta hayat kurtarıcı olabilir. ilaçlar, depresyon ağır olduğunda, en yüksek etkiyi sağlamak için psikoterapi ile birleştirilebilir. Depresyonla savaşmak için çok etkili yeni silahlarımızın olduğunu ve bilişsel terapi gibi ilaçsız tedavilerin güçlü etkisini bilmemiz çok önemlidir.
Son çalışmalar psikoterapinin yalnızca hafif depresyonlar için de
ğil, ağır depresyonlar için de yararlı olabileceğini göstermiştir. Bu bulgular, “konuşma terapisi”nin sadece basit problemler için işe yaradığı, ve ağır depresyonunuz varsa ilaçla tedavi edilmeniz gerektiği şeklindeki yaygın inanca terstir.
Bizlere depresyonun beyin kimyasındaki bir dengesiziikten kaynaklanabileceği öğretiimiş olmasına rağmen, son çalışmalarda bilişsel davranışçı terapinin beyin kimyasını değiştirebUeceği görülmüştür. Bu çalışmalarda, Lewis D. Baxter Jr., Jeffrey M. Schwartz, Kenneth S. Sergrnan adlı doktorlar ve UCLA Tıp Fakültesi’ndeki meslektaşları, iki grup hastanın tedavi öncesi ve sonrasındaki beyin metabolizmalarını değerlendirmek için pozitron emisyon tomografi görüntülernesi (PET scanning) yaptılar. Bir grup ilaçsız bilişsel davranışçı terapi alırken, diğer grup psikoterapi görmeksizin antidepresan ilaç tedavisi gördü.
Umduğumuz gibi, ilaç tedavisi gören grupta iyileşme gösteren hastaların beyin kimyasında değişiklikler vardı. Bu değişiklikler beyin mekanizmasının yavaşladığını, başka deyişle beynin belli bir bölgesindeki sinirlerin “rahatladığını” belirtiyordu. Sürpriz olan, bilişsel davranışçı terapi ile başarıyla müdahale edilen hastaların beyinlerinde de benzer değişikliklerin gözlenmesiydi. Ancak, bu hastalar hiç ilaç almamıştı. Dahası, ilaç tedavisi ve psikoterapi gruplarının beyinlerindeki değişiklikler ya da her iki tedavinin etkinliği arasındaki farklar anlamlı değildi. Bu ve diğer benzeri çalışmalar sonucunda, araştırmacılar, ilk kez bilişsel davranışçı terapi ve bu kitapta anlatılan yöntemlerin insan beyninin kimyasını ve yapısını değiştirmek için yararlı olabileceği ihtimalini düşünmeye başlamışlardır!
Hiçbir tedavi bir “sihirli değnek” olmamasına rağmen, araştırma çalışmaları bilişsel terapinin depresyona ek olarak birçok rahatsızlık için de yararlı olduğunu göstermiştir. Örneğin, birçok çalışmada panik atak hastaları bilişsel terapiye ilaçsız olarak o kadar iyi yanıt vermişlerdir ki, uzmanlar şimdi tek başına bilişsel terapinin bu rahatsızlık için
en iyi yöntem olduğunu düşünüyorlar. Bilişsel terapi, ayrıca birçok kaygı bozukluğu. türlerinde (kronik endişe, fobiler, obsesif-kompulsif bozukluk, ve travma sonrası stres bozukluğu gibi) yardımcı olabilir ve sınır kişilik bozukluğu gibi bazı kişilik bozukluklarında bir miktar başarı ile uygulanmaktadır.
Bilişsel terapi birçok diğer rahatsızlığın tedavisinde de popülerlik kazanmaktadır. 1998 Stanford Farmakoloji Konferansında, StaDford’dan meslektaşım Dr. Agras’ın sunumundan çok etkilemiştim. Dr.
Agras tıkınma, bulimia, anoreksiya nervoza gibi yeme bozuklukları üzerine tanınmış bir uzmandır. Dr. Agras, yeme bozukluklarının tedavisinde antidepresan ve ilaç kullanımının etkilerini karşılaştıran birçok çalışmanın sonucunu sundu. Bu çalışmalar, bilişsel terapinin, yeme bozuklukları için bilinen birçok ilaçtan ve diğer psikoterapi yöntemlerinden daha fazla, hatta en etkili tedavi yöntemi olduğunu göstermiştir.
Ayrıca, bilişsel terapinin nasıl işlediği konusunda da daha fazla şey öğrenmeye başladık. Önemli bir buluş, tedavi görün görmeyin, kendine yardım’ın iyileşmenin anahtarı olduğudur. Saygın yayınlar ‘Journal ofConsulting and Clinical Psychology’ ve ‘The Gerontorologist’de basılmış beş çalışmayı içeren bir seride, Dr. Forest Scogin ve Alabama Üniversitesi’ndeki meslektaşlan, başka bir terapi olmadan sadece İyi Hissetmek gibi iyi bir kendine yardım kitabını okumanın etkilerini araştırdılar. Bu yeni tedavi türünün adı “okuma terapisi”dir (bibliyoterapi). Doktorlar, İyi Hissetmek okuma terapisinin, en az bütün bir psikoterapi serisi ya da en etkili antidepresanlar kadar etkili olabileceğini gördüler. Sağlık harcamalannın azaltılmasına yönelik inanılmaz baskı gözönüne alındığında, bu oldukça ilgi çekici; çünkü karton kapak bir İyi Hissetmek kitabı iki Prozac hapından daha az maliyetli ve herhangi bir yan etkisi yok!
Daha yeni bir çalışmada, Dr. Scogin ve meslektaşı Dr. Christine Jamison tedavi arayışındaki ağır depresif epizodlu seksen kişiyi rasgele iki gruba ayırdılar. Araştırmacılar, ilk gruptaki hastalara İyi Hissetmek kitabımdan birer tane vererek, bunları dört hafta içinde okumaları için
teşvik ettiler. Bu gruba “Doğrudan Bibliyoterapi Grubu” denildi. Bu hastalara ayrıca kitapta önerilen bazı egzersizleri yapmak istediklerinde kullanabilecekleri boş kendine yardım formlarından oluşan bir kitapçık da verildi. İkinci gruptaki hastalara tedaviye başlamadan dört haftalık bir bekleme listesinde olacakları söylendi. Bu grup da “Gecikmeli Bibliyoterapi Grubu” olarak adlandırıldı, çünkü tedavilerinin ikinci dört haftasına kadar İyi Hissetmek kitabının bir kopyasını almadılar.
Gecikmeli Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastalar, Doğrudan Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastaların iyileşmelerinin sadece zamanın geçmesine bağlı olmadığını görmek için bir kontrol grubu olarak kullanılmıştı.
İlk değerlendirmelerde, araştırmacılar tüm hastalara iki depresyon testi uyguladılar. Birisi Beck Depresyon Envanteri (BDE), hastaların kendi başlarına doldurdukları, bir öz değerlendirme testi; ikincisi ise eğitimli depresyon araştırmacıları tarafından uygulanan Harnilton Depresyon Ölçeği (HDÖ) idi. Şekilı-ı’de görebileceğiniz gibi ilk de
ğerlendirmede grupların depresyon düzeyleri arasında bir fark yoktu.
Ayrıca, hem Doğrudan Bibliyoterapi Grubu, hem de Gecikmeli Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastaların BDE ve HDÖ’deki ortalama skorları 20
ya da üstündeydi. Bu skorlar, her iki gruptaki depresyon düzeyinin de antidepresan ve psikoterapi hakkında yayımianmış çalışmaların birço
ğundaki depresyon düzeylerine benzer olduğunu gösteriyordu. Aslında, BDE skoru, ıg8o’lerin sonlarında kliniğime tedaviye gelen yaklaşık soo hastanın çoğunun BDE skorlarına benzerdi.
Her hafta bir araştırma asistanı her iki grubu da arayarak BDE’yi telefonla uyguladı. Asistan ayrıca hastaların çalışma hakkındaki sorularını yanıtiayıp Doğrudan Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastaların kitapçığı dört hafta içinde doldurmayı denemeleri için teşvik etti. Bu görüşmeler on dakika ile sınırlıydı ve herhangi bir danışmanlık verilmiyordu.
Dört haftanın sonunda, iki grup karşılaştırıldı. Şekilı-ı’de görece
ğiniz gibi, Doğrudan Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastalar fark edilir bir ilerleme gösterdiler. Aslında, hem BDE, hem de HDÖ’deki ortalama
Bu da İyi Hissetmek’ten ötürü gerçekleşen gelişmenin sadece zamana bağlı olmadığını gösteriyordu. Ardından Dr. Jameson ve Dr. Scogin, Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastalara İyi Hissetmek kitabının birer kopyasını dağıttı ve çalışmalarının ikinci dört haftasında bunları okumalarını istediler. Grubun, bu dört haftada gösterdiği gelişme Doğrudan Bibliyoterapi Grubu’nun çalışmanın ilk dört haftasında gösterdikleri gelişmeye benzerdi. Şekil ı-ı’de görebileceğiniz gibi her iki gruptaki hastalar da geri dönüş yaşamamışlar ve üç aylık değerlendirmede kazanımlarını sürdürmüşlerdi.
Bu çalışmanın sonuçları İyi Hissetmek’in belirgin antidepresan etkisi olduğunu gösterdi. İlk dört haftalık okuma terapİsİ döneminin ardından, Doğrudan Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastaların yüzde 70’i artık; Amerikan Psikiyatri Birliği’nin resmi Tanısal ve Sayısal El Kitabı nda
‘
(DSM) tanımlanan majör depresyon epizod ölçütlerine uymuyordu.
Aslında, tedavi o kadar iyi sonuç vermişti ki hastaların çoğu bir tıp merkezinde ek bir tedaviye bile ihtiyaç duymayacaktı. Bildiğim kadarıyla, bunlar bir kendine yardım kitabının, majör depresyon epizodlarından şikayetçi hastalar üzerinde belirgin etkisi olduğunu gösteren ilk basılmış çalışmalardır. Bunun tersine, Gecikmeli Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastaların sadece yüzde 3’ü ilk dört hafta içinde düzeldi. Diğer bir deyişle, İyi Hissetmek’i okumayan hastalar ilerleme gösteremediler. Ancak, üç aylık değerlendirmede, her iki grup da İyi Hissetmek’i okuduktan sonra, Doğrudan Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastaların yüzde 75’i ve Gecikmeli Bibliyoterapi Grubu’ndaki hastaların yüzde 73’ü artık, DSM’de belirtilen majör depresif epizod tandarına uymuyordu.
Araştırmacılar, bu gruplardaki ilerlemeyi antidepresanlar, psikoterapi ya da her ikisinin kullanıldığı çalışmaların basılmış sonuçları ile karşılaştırdılar. Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü’nün ortak depresyon çalışmasında, on iki hafta boyunca iyi eğitimli terapistlerden bilişsel terapi görmüş hastaların HDÖ’lerinde ortalama 11.6 puanlık bir düşüş
olmuştu. Bu, dört haftadan sonra İyi Hissetmek’i okuyan gruptaki ıo.6
puanlık değişime benzerdi. Ancak, okuma terapİsİ belirgin şekilde hızlı etki göstermiş gibi görünüyordu. Kendi klinik deneyimim de bunu kanıtlıyor. Bu çalışmalarımda, tedavinin ilk dört haftasında iyileşmiş
sadece birkaç hastam vardı.
Okuma Terapisini bırakan, yani tedaviyi terk eden hastaların oranı da yaklaşık yüzde ıo gibi az bir sayıydı. Bu, yüzde ıs ile yüzde so arasında değişen terk edilme yüzdeleri olan, ilaç ya da psikoterapi yöntemleri kullanılarak yapılmış çalışmaların sonuçlarından çok daha dü
şüktü. Son olarak, hastalar İyi Hissetmek’i okuduktan sonra belirgin olarak daha pozitif tutumlar ve düşünce kalıpları geliştirdiler. Bu da kitabın savıyla uyumluydu; yani depresyonu, ona neden olan olumsuz dü
şünceleri yok ederek yenebilirsiniz dem ekti.
Araştırmacılar, okuma terapisinin depresyonu olan hastalarda etkili olduğu ve halk eğitimi ve depresyondan korunma programlarında da etken bir rol oynayabileceği sonucuna vardılar. Ayrıca, İyi Hissetmek’i okumanın, olumsuz düşünmeye eğilimli hastalar üzerinde şiddetli depresyon epizodlarından koruyucu bir etkisi olabileceğini iddia ettiler.
Son olarak, araştırmacılar diğer bir önemli noktayı işaret ettiler: İyi Hissetmek’in antidepresan etkileri devam edecek miydi? Yetenekli ve motive edici konuşmacılar bir grup insanı bir süre için heyecanlandırıp, iyimserleştirebilirler; ancak bu kısa, duygudurum yükseltici etki çok da uzun sürmez. Aynı durum, depresyon tedavisi için de geçerlidir.
Başarılı bir ilaç tedavisi ya da psikoterapi ardından, pek çok hasta kendilerini oldukça iyi hissederler; ama sadece bir süre sonra tekrar depresyonun kucağına düşmek üzere! Bu geri dönüşler çok korkunç olabilir, çünkü hastalar oldukça büyük moral bozukluğu yaşarlar.
1997’de, araştırmacılar, anlattığım çalışmadaki hastaların üç yıllık takip çalışmasının sonuçlarını yayımladılar. Yazarlar Alabama Universitesi’nden Nan ey Smith, Mark Floyd ve Forest Scogin adlı doktorlar ve Tuskegee Tıp Merkezi’nden Dr. Christine Jamison’dı. Araştırmacılar
hastalada İyi Hissrtınek’i okuduktan üç yıl sonra temasa geçmişler ve depresyon testlerini yeniden uygulamışlardı. Ayrıca hastalara çalışmanın tamamlanmasından beri hayatlarının nasıl gittiğini sordular. Araştırmacılar hastaların geri dönüş yaşamadıklarını ve bu üç yıllık sürede kazanımlarını sürdürdüklerini öğrendiler. Aslında, bu üçüncü yıl de
ğerlendirmesinde iki depresyon testinden elde edilen skorlar, okuma terapİsİ tamamlandığında elde edilenlerden biraz daha iyiydi. Hastaların yarıdan fazlası ilk çalışmanın tamamlanmasının ardından duygudurumlarının düzetmeye devam ettiğini söylediler.
Oç yıllık değerlendirmede elde edilen bulgular şunu doğruladı; Hastaların yüzde 72’si hala majör depresif epizod kriterlerine uymuyor ve yüzde 70’i takip döneminde ilaç ya da psikoterapi içeren herhangi bir tedavi görmüyordu. Zaman zaman normal sayılabilecek iniş çıkışlar yaşasalar da, neredeyse yarısı kafaları karıştığında İyi Hissrtınek’i açıp en işe yarayacak bölümleri tekrar okuduklarını söyledi. Araştırmacılar kendi kendine uygulanan bu güçlendirİcİ seansların, iyileşmenin ardından olumlu bir gidiş sürdürülmesi açısından yararlı olduğunu dü
şünüyorlardı. Hastaların yüzde 40’ı kitabın en iyi yanının, olumsuz dü
şünce kalıplarını değiştirmeye yardım etmesi, örneğin daha az mükemmeliyetçi olmayı ve ya hep ya hiç düşüncesinden vazgeçmeyi öğrenmeleri olduğunu söylediler.
Tabii ki bu çalışmanın da bütün çalışmalar gibi sınırlılıkları vardı.
Her hasta İyi Hissrtınek’i okuyarak iyileşmemişti. Hiçbir tedavi sihirli bir değnek değildir. Birçok hastanın durumunun İyi Hissrtınek’i okumaya yanıt vermesi yüreklendirici olurken, daha ağır ya da kronik depresyondaki hastalar bir terapistin ve olasılıkla bir de antidep resanın yardımına gereksinim duyacaklardır. Bu utanılacak bir şey değil. Farklı kişiler farklı yaklaşırnlara daha iyi tepkiler verebilirler. Artık depresyon için üç tedavi yöntemimiz olması güzel bir şey: antidepresanlar, bireysel ve grup psikoterapisi ve okuma terapisi.
Unutmayın; bilişsel okuma terapisini, tedaviniz sürüyor olsa bile, iyi
leşmeyi hızlandırmak için terapi seansları arasında kullanabilirsiniz. Aslında, İyi Hissrtmek’i ilk yazdığımda, onun aynen böyle kullanılacağını hayal etmiştim. Hastalarımın, kitabı terapi seansları arasında iyileşme sürecini hızlandırmak için okumalarını hedeflemiştim, ama yalnız başına depresyon için bir terapi olabileceğini aklıma bile getirmemiştim.
Öyle görünüyor ki, gittikçe daha fazla psikoterapist hastalarına seanslar arasında ödev olarak okuma terapisi veriyor. 1994’de, �uthoritative Guide to Se!fHelp Books’da (Guilford Yayınevi, New York) ruh sağlığı uzmanlarınca okuma terapisinin kullanımı hakkında ulusal bir araştırmanın sonuçları yayımlanmıştı. Dallas’taki Texas Üniversitesi’nden Dr. John W. Santrock ve Dr. Ann M.Minnet ile üniversitede araştırma görevlisi olan Barbara D. Campbell bu çalışmayı gerçekleştirdiler. Üç araştırmacı, elli eyaletten beş yüz Birleşik Devletler ruh sağlığı uzmanına, iyileşmeyi hızlandırmak için seanslar arasında hastalarına kitap okumayı reçete edip etmediklerini sordular. Bu terapistlerin yüzde 70’i bir önceki yıl içinde hastalarına en az üç kendine yardım kitabı önerdiklerini ve yüzde 86’sı bu kitapların hastalarına yarar sağladığını söylediler. Terapistlere, bin kitaplık bir listeden hastalarına en çok hangi kitabı önerdikleri soruldu. İyi Hissrtmek depresif hastalar için önerilen ilk kitap, yine kendi İyi Hissrtmek El Kitabı’ın (ıg8g’da karton kapak olarak basılan) ikinci kitap olmuştu.
Böyle bir araştırmanın yürütüldüğünden haberim yoktu, dolayısıyla sonuçlardan çok etkilenmiştim. İyi Hissrtmek’i yazdığımda amaçlarımdan biri terapi seansları arasında hastalarıma, öğrenmelerini ve iyileşmelerini hızlandırmak için okuyacakları bir materyal sağlayabilmekti, ama bu düşüncemin bu derece gerçekleşebileceğini ben bile hayal etmemiştim.
İyi Hissrtmek’i okuduktan sonra iyileşmeyi ve düzetmeyi beklemeli misiniz? Bu mantıksız olurdu. Araştırma, İyi Hissrtmek’i okuyan birçok insan düzetme gösterirken, diğerlerinin bir uzmanın yardımına ihtiyaç duyduğunu açıkça gösteriyor. İyi Hissrtmek’i okuyan birçok kişiden
bin’den fazla) mektuplar aldım. Birçoğu, yıllarca süren başarısız ilaç ve hatta elektrokonvulsif tedavinin ardından İyi Hissetmek’in kendilerine nasıl yardımcı olduğunu anlatmışlardı. Bazıları, İyi Hissetmek’teki fikirleri çok güzel bulduklarını, ancak bunları kendilerine uygulayabilmek için bir terapiste yönlendirilmeye gereksinim duyduklarını belirtmişti. Bu anlaşılabilir bir şey; hepimiz farklıyız ve bir kitabın ya da belirli bir tip terapinin herkes için çözüm olacağını düşünmek gerçekçi olmaz.
Depresyon, yoğun utanç, değersizlik, ümitsizlik ve moralsizlik hislerinden ötürü en kötü acı çekme şekillerinden biridir. Depresyon ölümcül bir kanserden daha kötü görünebilir, çünkü birçok kanser hastası sevildiklerini hisseder ve ümitleri ve kendilerine güvenleri vardır. Birçok depresif hastam, aslında ölüme imrendiklerini ve intihar etmeye gerek kalmadan şerefleriyle ölmek adına kansere yakalanmak için dua ettiklerini söylediler.
Ancak depresyonunuz ve kaygınız ne kadar kötü hissettirirse ettirsin, iyileşme süreci oldukça başarılıdır. Kendi durumunuzun son derece kötü, bunaltıcı ve ümitsiz olduğuna, ne olursa olsun iyileşemeyecek tek kişi olduğunuza ikna olmuş olabilirsiniz. Ama eninde sonunda, bulutlar dağılacak, gökyüzü açılacak ve güneş yeniden parlamaya başlayacak. İşte o zaman hissedilen rahatlama ve mutluluk inanılmaz olabilir. Ve eğer şu sıralar depresyon ve düşük özgüvenle mücadele ediyorsanız, ne kadar güvensiz ve depresif hissederseniz edin, böyle bir deği
şim sizde de oluşabilir.
Şimdi birlikte çalışmaya başlamak için ı.Bölüm’e geçmenin zamanı. Sizlere en iyi dileklerimi sunuyor, bu fikirleri ve yöntemleri yararlı bulacağınızı umuyorum.
Dr. David D.Bums,
Yardımcı Profesör
Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Kliniği
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi
Duygusal Problemierin Tedavisinde
Yeni Bir Çağ
Depresyon, dünyadaki bir numaralı sağlık problemi olarak bilinir. Hatta, o kadar yaygındır ki psikiyatrik rahatsızlıkların ‘nezle’si de denir.
Gerçekte ise depresyon ile nezle arasında dağlar kadar fark vardır. Depresyon sizi öldürebilir. Yapılan çalışmalar son yıllarda ergenlerde ve çocuklarda bile intihar oranının yükseldiğini göstermektedir. Bu artış, son yıllarda kullanımı yaygınlaşan bir sürü antidepresan ve sakinleştiriciye rağmen gerçekleşmiştir.
Bu bilgiler gerçekten iç karartıcı. Sizi daha kötü hissettirmeden iyi haberi verelim: “Depresyon, sağlıklı hayatın bir parçası değil, bir rahatsızlıktır. En önemlisi de, duygudurumunuzu yükseltmek için bazı basit yöntemler öğrenerek bunun üstesinden gelmek mümkündür. ” Pensilvanya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bir grup psikiyatrist ve psikolog, duygu bozukluklarının tedavisi ve bunlardan korunınada yepyeni bir yöntem açıkladılar. Depresyonun geleneksel yöntemlerle tedavisini yavaş ve yetersiz buldukları için, tamamen yeni ve son derece başarılı bir yaklaşım geliştirdiler ve bunu düzenli olarak test ettiler. Son zamanlarda yapılan birçok çalışma da bu tekniklerin depresyon belirtilerini geleneksel yöntemlerden ya da ilaç tedavisinden daha hızlı azalttığını göstermistir. Bir devrim niteliğindeki bu tedavinin adı “Bilişsel Terapi” dir.
Ben, bilişsel terapinin geliştirilmesinde bizzat bulundum ve bu kitap, b u yöntemleri topluma açıklayan ilk yayındır. Klinik depresyonun tedavisi için kullanılan bu yaklaşımın yaygın olarak uygulanmasının ve bilimsel açıdan kabul edilmesinin başlangıcı, çalışmalarını ıgso’lerin sonu, ıg6o’ların başında duygudurum değişimine adayan iki doktor, Al b ert E Ilis ve Aaron T. Beck’ e kadar uzanır. *
Öncülüğünü yaptıkları çalışmaların geçen on yılda gözde olmasının nedeni ise, birçok ruh sağlığı uzmanının Bilişsel Terapi yöntemlerini Birleşik Devletler ve diğer ülkelerdeki akademik merkezlerde uygulayıp etkisini değerlendirmiş olmalarıdır.
Bilişsel terapi, kendi kendinize öğrenebileceğiniz, çabuk etkili
“duygudurum düzenleyici” bir yöntemdir. Belirtilerden kurtulup, kişisel gelişiminizden tad almamza ve böylece ilerideki iniş çıkışlarınızı en aza indirip depresyon ile daha başarılı bir şekilde mücadele etmenize yardımcı olacaktır.
B ilişsel terapinin basit ama etkili duygudurum düzenleyici yöntemlerinin sağladıkları şunlardır: 1. Hızlı Semptomatik Iyileşme: Hafif depresyonlarda on iki hafta gibi kısa sürede belirtilerden kurtulduğunuzu görebilirsiniz.
2. Anlama: Neden karamsarlaştığınızın ve duygudurumunuzu de
ğiştirmek için ne yapabileceğinizin netleşmesidir. Güçlü duygularınızın sebeplerini, “normal” ve “anormal” duyguları ayırt etmeyi, bu dalgalanmanın şiddetini ölçmeyi öğreneceksiniz.
3· Kendini kontrol: Altüst olduğunuzda yeniden iyi hissetmenizi sağlayacak güvenli ve etkili başa çıkma yöntemleri öğreneceksiniz. Size pratik, gerçekçi, adım adım ilerleyeceğiniz bir kendine yardım planı
* Düşünce kalıplarınızın duygudurumunuzu derinlemesine etkileyebileceği fikri ge
çen 2500 yıl içinde birçok filozof tarafından dile getirilmiştir. Son zamanlarda, duygusal rahatsızilkiara bilişsei bakış açısı, Alfred Adler, Albert Ellis, Karen Horney, ve Arnold Lazarus’un da aralarında bulunduğu bir grup psikiyatrist ve psikologun yazılarında incelenmiştir. Bu akımın tarihçesi Ellis A.’nın ‘Reason and Emotion in Psychotherapy’ (New York: Lyle Stuart, 1962) kitabında anlatılmıştır.
sunacağım. Bunu uyguladıkça, duygularınız daha fazla kendi kontrolünüze girecektir.
4· Korunma ve Kişisel Gelişim: İleride gelebilecek iniş çıkışlardan gerçek ve uzun süreli bir korunma, sizi acılı depresyonlara sürükleyen bazı temel değerlerinizin ve tutumlarınızın yeniden gözden geçirilmesi ile mümkün olacaktır. Size, insanın değerinin temelleri hakkındaki bazı varsayımıara nasıl meydan okuyacağınızı ve bir kez daha nasıl sorgulayacağınızı göstereceğim.
Öğreneceğiniz problem çözme ve başaçıkma yöntemleri, modern hayatta karşılaşacağınız küçük sıkıntılardan büyük duygusal çöküntülere kadar tüm kriz durumlarında uygulanabilir. Bunlara, boşanma, ölüm veya başarısızlık gibi gerçek problemler kadar, belirgin bir dış etkeni olmayan kendine güvensizlik, endişe, suçluluk, gibi kronik problemler de dahildir.
Kendinize “Bu da şişirme bir kendine yardım psikolojisi mi?” diye soruyor olabilirsiniz Aslında, bilişsel terapi, akademik çevrelerin tüm eleştirel kuşkuculuğu ile yoğun olarak araştırılmış ve profesyonel olarak değerlendirilmiş ilk psikoterapilerden biridir. Yalnızca bir tür kendine yardım hevesi değil, modern psikiyatrik araştırma ve çalışmaların önemli parçası olmuş büyük bir gelişmedir. Bilişsel terapinin akademik temelleri etkisini güçlendirmiştir ve ilerleyen yıllarda da onu kalıcı kılacaktır. Ama bilişsel terapinin kazandığı bu profesyonel düzey gözünüzü korkutmasın. Geleneksel birçok psikoterapinin tersine, gizemli ve anlaşılmaz değildir. Pratiktir, sağduyuya dayalıdır ve kendinize rahatlıkla uygulayabilirsiniz.
Bilişsel terapinin ilk savı, tüm duygularımızın bilişlerinizle ya da düşüncelerinizle yaratıldığıdır. Biliş; olaylara bakışınız, algılarınız, zihinsel tutumlarınız ve inançlarınız demektir. Buna, yorumlarınız bir kişi ya da bir şey hakkındaki düşünceleriniz de dahildir. Şu anda böyle hissetmenizin nedeni, şimdi düşünmekte olduğunuz şeylerdir.
Bunu biraz açıklayalım. Bunları okurken ne hissediyorsunuz? Bel
ki diyorsunuz ki; “Bilişsel terapi o kadar iyi görünüyor ki gerçek olamaz. Bende işe yaramayacaktır.” Eğer öyleyse, şüphe içinde ve cesaretiniz kırılmış hissediyor olmalısınız. Bu hislere neden olan şey nedir?
Düşünceleriniz. Bu duyguları, bu kitapla ilgili yaptığınız iç konuşmalada siz yaratıyorsunuz.
Belki de, içinizde aniden bir kıpırtı, canlanma hissettiniz; çünkü,
“Bu bana yararı olacak bir şeymiş gibi görünüyor” diye düşündünüz.
Duygusal tepkileriniz okuduğunuz cümlelerle değil, düşüncelerinizle şekilleniyor. Aklınızdan bir şey geçirip ona inandığınızda, içinizde ani bir duygusal tepki hissedeceksiniz. Düşünceniz duygunuzu yaratıyor.
İkinci sava göre, kendinizi çökkün hissettiğİnizde düşünceleriniz bu hislerinizden olumsuz olarak etkilenir. Sadece kendinize değil, tüm dünyaya karamsar yaklaşırsınız.
Daha da kötüsü, her şeyin düşündüğünüz kadar kötü olduğuna inanırsınız.
Eğer ciddi olarak depresyondaysanız, her şeyin hep kötü olduğuna ve öyle kalacağına inanırsınız. Geçmişinize baktığınızda başınıza gelmiş
kötü şeyleri hatırlarsınız. Geleceği hayal etmeye çalıştığınızda, boşluk, bitmeyen problemler ve keder vardır. Bu karamsarlık, umutsuzluk hissi yaratır. Bu duygu kesinlikle mantıksızdır, ama o kadar gerçek görünür ki, sorunlarınızın ömür boyu süreceğine ikna olmuşsunuzdur.
Üçüncü sav, iyileşmenin mantığı açısından son derece önemlidir.
Araştırmalar, duygusal çalkantılarımza neden olan olumsuz düşüncelerinizin çoğu zaman büyük çarpıtmalar içerdiğini göstermektedir. Bu düşünceler ilk başta geçerli görünse de, bunların mantıksız ya da yanlış olduğunu ve bu çarpıtılmış düşüncelerin çektiğiniz acının başlıca nedeni olduğunu öğreneceksiniz.
Burada söyleornek istenenler önemlidir. Depresyonunuz aslında gerçeğin doğru olarak algılanmasına değil, zihninizdeki çarpıtmalara bağlıdır.
Burada yazılanlara inanınanızın size ne yararı olacak? Bu soroyla klinik araştırmalarımızın en önemli sonucuna geliyoruz. Sizi altüst eden zihinsel çarpıtmaları teşhis edip yok edebilecek yöntemlerde ustalaşırsanız, duygularınızla daha kolay başaçıkmayı öğrenebilirsiniz.
Daha tarafsız düşünerek, daha iyi hissetmeye başlarsınız.
Bilişsel terapi, depresyon tedavisinde kullanılan denenmiş ve kabul görmüş diğer yöntemlere göre ne kadar etkili? Bu yeni terapi, ağır depresyonlu hastaları ilaçsız iyileştirmede işe yarayacak mı? Bilişsel terapi ne kadar çabuk etkisini gösterir? Sonuçlar kalıcı mıdır?
Yıllar önce Pensilvanya Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilişsel Terapi Merkezi’nde John Rush, Aaron Beck, Maria Kovacs ve Steve Hollon’un da aralarında bulunduğu bir grup araştırmacı, bilişsel terapiyi piyasada bilinen en yaygın ve en etkili antidepresan olan Tofranil (imipramine hydrocloride) ile kıyaslayan bir pilot çalışma başlattılar. Kırktan fazla ağır depresyonlu hasta rasgele iki gruba ayrıldı. Bir gruba ilaçsız olarak bireysel Bilişsel Terapi uygulanacak, diğer grup Bilişsel Terapi uygulanmaksızın Tofranil ile tedavi görecekti. Bu düzenek iki tedaviyi kar
şılaştırmak için en iyi olanağı sağlıyordu. O zamana kadar hiçbir terapi depresyon tedavisinde antidepresan bir ilaç kadar etkili bulunmamıştı. Bu yüzden de antidepresanlar, medyadan yoğun ilgi görmüş, son yirmi yılda profesyoneller tarafından ağır depresyonlar için en iyi tedavi olarak düşünülmüştü.
Her iki grup hasta da 12 hafta tedavi gördü. Tüm hastalar terapi öncesinde ve sonraki bir yıl içinde birkaç aylık aralıklarla düzenli olarak detaylı testlerden geçirildi. Psikolojik testleri uygulayan doktorlar tedaviyi uygulayan terapistler değildi. Bu da tedavinin her aşamasında nesnel bir değerlendirme yapılmasına olanak verdi.
Hastalar, şiddetleri orta ve ağır arasında değişen düzeylerde depresyonlar yaşıyorlardı. Çoğu daha önce başka merkezlerde iki ya da daha fazla terapistten tedavi görmüş olmalarına rağmen bir aşama kaydedememişlerdi. Başvurduklarında dörtte üçü intihar eğilimliydi. Hastalar
Aşırı depresyon
1
Puanı 10’un üzerinde olan kişller profesyonel
*
yardımdan yararlanabilirler. Intihar eğilimli kişller bir ruh sağlığı uzmanından acil yardım almalıdırlar.
Tablo 2-2. Burns Depresyon Ölçeği’nin Yorumlanması BDÖ’nün doldurma ve değerlendirilmesinin basit olması ve az zaman alması sizi yanıltmasın. Aslında, Şu anda depresyonu teşhis etmek ve şiddetini ölçmek için oldukça karmaşık bir yöntem öğrendiniz.
Araştırmalar BDÖ’nün oldukça doğru ve güvenilir * olduğunu göstermiştir. Psikiyatri kliniklerinin acil odaları gibi değişik yerlerde yapılan
* Ruh sağlığı uzmanları için, BDÖ’nün psikometrik özelliklerinin mükemmel oldu
ğunu söylemek isterim. 25 maddelik BDÖ’nün güvenirliği Oakland, Kaliforniya’daki Bilişsel Terapi Merkezi’ne başvuran 90 ve Atlanta, Georgia’daki bir merkezde tedaviye başvuran 145 ayakta tedavi hastası…..
çalışmalar, depresifbelirtilerin araştırılmasında bu ti p araçların kullanımının, deneyimli terapistlerin yaptığı resmi görüşmelerden daha net sonuçlar verdiğini ortaya çıkarmıştır.
BDÖ’yü kendi ileriemenizi izlemek için de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Kendi klinik çalışmalarımda, hastalarıının her iki görüşme arasında testi daldurarak görüşmeınİzin başında bana sonuçları bildirmelerinde ısrar ederim. Sonuçlardaki değişiklikler bana hastanın İyiye veya kötüye mi gittiğini, yoksa aynen devam mı ettiğini gösterir.
Bu kitapta anlatılan çeşitli kendine yardım tekniklerini uyguladık
ça, kendi ileriemenizi nesnel olarak değerlendirmek için bu ankeri yeniden doldurun ve puanlayın. Benim önerim, her hafta bunu yapmanız! Bunu rejimdeyken düzenli tartılmaya benzetebilirsiniz. Bu kitaptaki bölümlerin depresyonun değişik belirtileri üzerine yazıldığını ve bu belirtilerin üstesinden gelmeyi öğrendikçe, toplam puanınızın da düştüğünü göreceksiniz. Bu İyiye gittiğinizin göstergesidir. Puanınız ıo’un altına düştüğünde, normal sayılan aralığa girmiş olacaksınız.
s’in altında, çok iyi hissettiğİnizi fark edeceksiniz. ideal olarak, ben üzerinde değerlendirilmiştir. Her iki grupta da güvenirlik oldukça yüksek ve benzerdi (Cronbach Alfa Katsayısı = %95). Oakland grubunda BDÖ ve BDE arasındaki yüksek korelasyon r (68) = .88, p < .01 bu iki ölçeği n aynı olmasa da benzer yapıları olduğunu göstermiştir. Her iki ölçek de yapısal denklem modelierne teknikleri kullanılarak ölçümsel hatalardan arındırıldığında, aralarındaki korelasyon l.O’den çok farklı değildi. BDÖ, Atlanta, Georgia örnekleminde bir de oldukça yaygın kullanılan Hopkins Belirti Ölçeği -90’a göre de değerlendirilmiştir. iki ölçüm arasındaki fazlaca yüksek korelasyon r (131)=.90, p < .01 BDÖ’nün geçerliliğini daha da kesinleştirmiştir. BDÖ’nün değişik tedavi ortamlarında yaygın kullanımı, hastalar tarafından kabul gördüğünün göstergesidir. Birçok kişi testi doldurmanın kolay olduğunu ve belirtilerin zaman içindeki değişimlerinin izlenmesinde yararlı olduğunu söylemişlerdir. Beş maddelik mükemmel psikometrik özellikleri olan kısa bir BDÖ de geliştirilmiştir. Kısa BDÖ, hastaları her seans değerlendirmek için ideald ir; çünkü, tamamlanması bir dakikadan az sürmektedir. Birçok psikiyatrik ve tıbbi ortamdaki yetişkin ve ergenlerde başarıyla uygulanmıştır.
puanlarıniZI çoğunlukla 5’in altında görmek isterim. Bu, tedavinizin hedefidir!
Depresyondaki kişilerin bu kitapta anlatılan yöntemleri uygulayarak kendilerine yardım etmeye çalışmaları güvenli midir? Yanıt: kesinlikle evet! Çünkü, duygusal rahatsızlığınızın şiddeti ne olursa olsun, kendine yardım etme kararı kendinizi yakın bir zamanda daha iyi hissetmenizi sağlayacak anahtardır.
Hangi durumda profesyonel yardım almalısınız? Eğer puanınız o ile 5 arasındaysa, çoktan iyi hissediyorsunuz demektir. Bu normal aralı
ğındadır ve bu kadar düşük skor ile birçok kişi gayet mutludur.
Puanınız 6-ıo aralığındaysa, yine normal ama biraz “mutsuz” taraftasınız demektir. Gelişmeye, belki de ufak bir “ince ayara” ihtiyaç vardır. Bu kitaptaki bilişsel terapi teknikleri bu gibi durumlarda oldukça yararlıdır. Günlük yaşamın sorunları hepimizi bunaltır; ancak, bakış
açısındaki ufak bir değişiklik, histerinizde büyük farklılık yaratabilir.
Puanınız 11-25 arasındaysa, depresyonunuz, en azından bu seferlik, hafiftir ve paniğe gerek yok demektir! Ama, mutlaka bazı şeyleri düzeltmeniz gerekiyor ve bu konuda kendi başınıza oldukça iyi ilerleme kaydedebilirsiniz. Bu kitapta önerilen sistematik kendine yardım yöntemleri, güvenilir bir arkadaşla ve birkaç samimi sohbetle birleşince size çok yardımcı olacaktır. Bir terapistin ya da antidepresan ilacın yardımı iyileşmenizi gözle görülür biçimde hızlandıracaktır. Tedavi ettiğim en inatçı depresyonlar, ölçek sonuçları “hafif” aralığında olanlardı. Bu kişiler genellikle yıllardır veya yaşamlarının çoğunda hafif depresyondaydılar. Sürekli devam eden kronik depresyona “distimik bozukluk” denir. Kulağınıza çok fiyakalı bir ad gibi gelse de, aslında basit bir anlamı vardır. Bütün söylemek istediği “Bu adam aslında ço
ğu zaman çok karamsar ve negatiftir” cümlesidir. Belki de siz böyle birini tanıyorsunuz ve kendiniz de karamsarlığa düştünüz. Şanslıyız ki bu kitapta anlatılan ve ağır depresyonlara iyi gelen teknikler, bu küçük, hafif depresyonlara da iyi gelmektedir.