Pers hükümdarı iki mahkûmu ölümle cezalandırır.
Mahkûmlardan biri hükümdara eğer canını bağışlarsa çok sevdiği atına bir yılda uçmayı öğreteceğini söyler. Bu vaat karşısında şaşıran hükümdar, mahkûmun canını bir yıl için bağışlar.
Ölüme gitmekte olan mahkûm diğerine ümitsizce atların uçamayacağını ve yalnızca kaçınılmaz sonu geciktirdiğini söyler. Ardından şöyle bir cevap alır:
“Doğru. Ancak kendime bir yıl içinde sırasıyla gerçekleşme ihtimali olan dört özgürlük şansı veriyorum. Birincisi, hükümdar ölebilir. İkincisi, at ölebilir. Üçüncüsü, ben ölebilirim. Dördüncüsü, belki at uçmayı öğrenebilir.
Umut, insan hayatında bazen her şeydir. Bazen de çok az şey. Ancak şu bir gerçek ki, “Umut” bir kapıdır. Yaşamak istediğiniz hayata açılan bir kapıdır. Onu hiçbir zaman kaybetmek istemezsiniz. Elinizdeki kitapta; bu kapıyı araladığınızda başarıyı, sağlığı, mutluluğu, mükemmel iletişimi ve hayata dair birçok güzelliği görme imkânı bulacaksınız…
“Sağlığı olanın umudu, umudu olanın her şeyi vardır” diyor bir Arap atasözü. Yaşam amacımızın, davranışlarımızın nedeninin sadece başarı ve mutluluk kavramları üzerine kurulu olduğunu söylemek elbette ki büyük hata olur. Ancak şu bir gerçektir ki; hepimizin kurduğu ve içinde sakladığı çok özel hayaller vardır. Ve hu hayaller bazen ilişkilerimize, bazen seçtiğimiz mesleğe, bazen de hayatımızı tamamen değiştirebilecek kararlara yön verebilir. Ancak maalesef yalnızca bir hayal olarak da kalabilir.
Uzun zamandan beri, “İnsanları bu hayallerinden uzak tutan, onları ulaşılmaz kılan şey ne olabilir?” diye düşünüyorum. Finansal özgürlüğünü doyasıya yaşamak, duygusal yönden artık doyuma ulaşmak, sosyal anlamda toplumda eziklik yapmadan güçlü olmanın ne demek olduğunu keşfetmek… Birçok insanın ruhunu derinlemesine kaplayan bu hisler, yaşamın güzel olduğunu anlatan öğelerdir. Ancak yaşamın güzelliğini son noktasına kadar hissettiren öyle iki etken vardır ki; her ikisine de aynı anda sahip olmak, insanlık tarihi boyunca savaşlara, dillete destan aşklara, keşiflere, coğrafyaların değişmesine, milyonlarca insanın ölümüne ve en yaratıcı icatlara neden olmuştur. Başarı ve mutluluk… Aslında bu satırlara sığamayacak kadar çok nedenleri vardır ikisinin de. İçerisinde hırsı, azmi, sabrı, aşkı, sevgiyi, metaneti ve benzer birçok duyguyu barındırır,
II. Dünya savaşında on beş milyon insanın ölmesi, insanoğlunun Ay’a çıkması, Çin Seddi’nin yapılması, ortak ve aynı gerekçelere dayanır. Hitler sahip olduğu tutkulara delice bağlanmasıydı, bir dünya imparatorluğunun hayalini kurmazdı. Nazi Almanyası diye bir şey olmaz belki de II. Dünya savaşı gerçekleşmezdi. İnsanoğlu ulaşılacak en tepe noktası uzayı belirlemeseydi, bugün uzay çağını yasamıyor olurduk. Bilim adamlarının rüyalarını süsleyen, hayalleriyle yatıp kalktıkları yegâne varlık uzay olmasaydı, Neil Armstrong ve Edvin Aldrin Ay’a çıkamazdı. Qin Shi Huangdi (İ.ö. 259-210] henüz on üç yaşında başına geçtiği imparatorluğu hırsları ve sahip olduğu idealleriyle yönetti, öyle ki kendince Çin tarihinde bir çağ açtığı gerçeğini yaratmak için o güne kadar yazılmış tüm kaynakları yaktırmıştır. Dünyanın uzaydan görülen insan eliyle yapılmış, tek varlığı Çin Seddi’ni yaptırırken âdeta sahip olduğu hırsların ve gücün simgesini sergiliyordu.
Dünya tarihi boyunca insana ve yaşamına yön veren “başarı ve mutluluk” denen bu iki olguyu çoğu zaman hissederiz. Bazen bizi öylesine güdüler ki önümüzde hiçbir engel dayanamaz. Bazen de günlük yaşamın telaşında eritip yok ederiz onu. Pek çok insan artık hayal kuramayacak kadar bir gerçekliğin içerisinde yaşadığını düşünür; çünkü hayat, rüyalar âlemi değildir. Hayatın acı gerçekleri vardır. Bu gerçekler insanların hırslarını köreltir, heveslerini öldürür, yaratıcılıklarını yok eder.
İşte benim hayatımın amacı da bu acı gerçeklerin etkisini kılmaktır, insanların sahip olduğu rüyaları hayatın telaşında yok etmelerine engel olup onları canlı tutmalarını sağlamak en sevdiğim iştir. Benim başarı ve mutluluk kıstasım, insanların amaçlarını ve sahip oldukları ideallerini gerçeğe dönüşen rüya olarak yaşamalarını sağlamaktır. Benim başarı ve mutluluk rüyam, bu gerçekliktir.
Kendimi yalnız ve korku içinde hissettiğim zamanlarım da oldu. Hiç de hoş olmayan deneyimler yığını hayatın çekilmez bit şey olduğunu söyleyip dururdu. Ancak bugün insanlara seminerlerinde, yazdığım kitaplarla ve danışmanlıklarla değer katabiliyorsun bu; sahip olduğum rüyamın hayaller âleminin tozpembe masalı değil, gerçekler dünyasına uyarlanmış bîr yazgı olduğunu ortaya koyuyor. Buna kader de denilebilir. Elbette ilahi takdir tarafında yazılmış bir kader varsa herkes bu çizgide yürür. Ancak bence kader Gothe’nin söylediği gibi İşliyor. “Kişi kendini gerçekten adadığı anda kader de harekete geçer.” Yeteri kadar çaba gösterdiğinizde kader sîze istediğiniz kapıları mutlaka açıyor. Bu kapıların açılmasını sağlayan sihirli anahtar ilhamdır. İçinizde büyüttüğünüz hayalleri ilham perisinin ihtiraslı kollarına teslim ettiğinizde ortaya inanılmaz sonuçlar çıkabiliyor.
Bu kitapta olmasını istediğiniz, sonuçlara ulaşmada size katkı sağlayacak bir dizi öneriler bulacaksınız. Kişisel gelişim kitaplarının en belirgin özelliği, size hayatınızın gidişatını etkileyecek tavsiyelerde bulunmalarıdır. Ancak bu tavsiyelerden bazıları sonuçları bakımından değerlendirildiğinde pek de inandırıcı olmamaktadır. Sırf bu yüzden editöründen, akademisyenine değin birçok kesim kişisel gelişim kitaplarını “safsata” olarak değerlendirmektedir. Yıllar önce bir kişisel gelişim uzmanı, “1996 yılında bir kitap okudum hayatım değişti” demişti. Bir başka kişisel gelişim uzmanı da ona cevaben, “Bir insanın hayatı bir kitapla değişecek kadar küçük olmamalı” demişti. Aslında bu iki görüşe bakıp en azından ona yollu bir değerlendirme yapmak gerektiğini düşünüyorum. Kişisel gelişimin artık endüstri haline gelmesini ve milyonlarca lira değerinde bir sektör olup kitaplarla, seminerlerle ve dergilerle insanların yaşamına değer katma gayretlerini en azından çöpe atmamak gerekir. Bu minvalde düşündüğümde şahsi kanaatim ister psikolog olun, ister eczacı, isterseniz bir guru ya da sıradan bir şirkette çalışan personel, ne olursanız olun; ama bence insan. faydasını gördüğü ilacı tavsiye etmelidir.
Bu kitapta kendi. yaşamımdan bolca örneklet bulacaksınız. Anlattığım öğreti ve yöntemleri arzu ederseniz “kişisel gelişim zırvalan” adı altında toplayıp değerlendirebilirsiniz. Böylece vakit geçirmek üzere yaklaşık 10-12 saatinizi ayırıp kitabı okumuş ve benim yaşamım hakkında bazı detayları öğrenmiş olmaktan fazlasını yapmamış olursunuz. Bence bu yarı faydalı bir zaman kaybı olarak değerlendirilebilir. Ancak yazdığım her bir öneriyi, sizde kalıcı bir yer edip yaşamınıza ciddi anlamda değer katabilmesi için yaşadığım örneklerle anlatmaya çalıştım. Buradaki maksadım, kullanılan yönremi sizin de kullanmanız halinde aynı sonuçlan alabileceğiniz gerçeğini göstermektir. Eğer yaşamınızda küçük bir değişime vesile olabilirsen! bu. benim için düşünsel anlamda çok büyük bir değişimdir. Çünkü denize düşen taş düşrüğü yerde küçük bit halka oluşturur ancak bitkaç kilometre sonra o dalga binlerce katına ulaşır.
İnsan yaşamında küçük değişiklikler aslında farkında olunmasa da çok daha büyük değişimlerin habercisidir. Bu nedenle, bu kitapta yaşamınıza uygulayabileceğiniz birçok uygulanır metot bulacaksınız. Uygulanır diyorum çünkü öğrendiğiniz bilgi eğer kullanmadıysanız öğrenilmiş bilgi değildir. Uygulamaya koyduğunuzda ancak o bilgi size yarar getirir ve faydalı bilgi hâlini alır. Sırf bu nedenle elinizdeki kitabı okurken sayfalarını özgürce karalayabilir, yırtıp çalışma masanıza veya buzdolabının kapısına yapıştırabilirsiniz. Ya da çok sevdiğiniz bir bölümün sayfalarını koparıp ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz birine verebilirsiniz. Ancak bu sayede ben de düşüncelerimin işe yaradığını ve sizin yaşamınıza değer katabilme şansına sahip olduğumu anlayabilirim. Eğer bir çizik bile atmadan, altını çizmeden ve kitabı yıpratmadan nazikçe okuyacaksınız, üzgünüm ama kitabın kapağını kapattığınızda bu bilgiler size küsecektir.
Kendi hayatımda yapmaktan çok fâzla haz aldığım şey nedir biliyor musunuz? Okuduğum ve öğrendiğim bir bilgiyi kullanıp sonuçlarını gözlemlemektir. Bu süreçte inanılmaz duygular yaşarım. Bazen bir insanın derdine derman olacak bir yöntemi farkında olmadan bir seminerimde söyleyiveririm. Bunu not alan ihtiyaç sahibi kırk yıl arasa da bulamayacağı bir çözümü o anda bir insan olması maksadıyla yetiştirilir. Bu doğrultuda onunla ve yaptığı islerle gurur duyulur. Ben de kitabıma bu adı koyarak insanlara umudun iyi bir şey olduğu gerçeğini aşılamasını istedim. Zira insanoğlu gerek yaşadığı hayatla ilgili, gerekse ölümünden sonrası için hep bir duyguyu içinde barındırır. Bu duygu bilinmeyen yarına dair hep var olan umuttur. Ancak bazen öyle zamanlar gelir ki hayat fırtınalı olur, işler istenildiği gibi gitmez, İste böylesi durumlarda insanlar onların tabiriyle dibe vurur. Umudunu kaybetmekle karşı karıya kalır. Her şartta ve sıkıntıda umudun kaybedilmemesi gereken bir güç olduğunu anlatabilmek için sizlere bir telkinle merhaba demek istedim. İsterseniz bir şeyleri başarın, isterseniz, bir şeylerden kurtulmaya çalışın ya da bir şeylere sahip olmak üzere mücadele verin. Kendi dünyanızda ne yaptığınızı bilemem. Ancak bilmenizi istediğim bir gerçek var ki; o da her neredeyseniz ve her ne yapıyorsanız umudunuzu kaybetmeden yolunuza devam etmenizdir.
Yaşamınıza değer katma ayrıcalığını yaşattığına ve bu kitabı okumaya değer gördüğünüz için sizlere şimdiden teşekkür ederim. Sevgi ve saygılarımla..,
Murat Tunalı
Temmuz 2010, İstanbul
BÖLÜM l: HEDEF OLMADAN OK ATILMAZ
“Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez. ” Montaigne
Hayatça bir şeyleri başarmış olan insanlara dikkat ettiniz mi hiç? işim gereği televizyonlarda, dergi ve gazetelerde sürekli olarak başarıyı yakalamış, gözleri ışıl ışıl parlayan insanları rakip ediyorum. Nasıl yapıyorlar da sıradan insanlardan farklı olarak İstedikleri başarıyı yakalayabiliyorlar. Neyi diğer insanlardan farklı yapıyorlar? Sanırım bu sorunun cevabı hareket mekanizması olacak. Bildiğiniz gibi hayat denen yolculuk zorlu bir maraton. Bu zorluklar içerisinde mücadeleyi gerektiren o kadar çok şey var ki! İşte bu mücadeleyi planlayıp, ölçüp değerlendirmek de hedef ve ideal belirlemenin ta kendisi oluyor. Zengin olmak isteyebilirsiniz, şampiyon olmak ya da terfi almak veya herhangi bir sınavı kazanmak. Bunların her biri sizin için bir hedef olabilir.
Size bir iyi bir de kötü haberim var. tyi haber yukarıda yer alan olunacak ya da ulaşılacak şeylerden birisine sahipseniz, başlangıç için İyi bir adım atmışsınız. Kötü haberse yukarıda yazıldığı gibi tek çırpıda gayriihtiyari söylenecek bir şekildeyse amacınız, maalesef bu bir hedef değildir. Öyleyse hedef denilen şey nedir?
Hedef Nedir, Ne değildir?
Açık söylemek gerekirse hedef ölçülebilir ve değerlendirilebilir olmalıdır. Elbette sayılarla ifade edilemeyen takar ulaşılmak istenen milyonlarca hedef vardır. Fakat onları bile ifade eden, tanımlayıp ölçen sayısal değerler mutlaka olmalıdır, örneğin, zengin olmak istiyorsunz diyelim. Zengin olmak kavramı kişiye göre değişir. Kimisine göre ekonomik özgürlüğünü sağlamış olmak ve ay sonunda faturalarını ödeyebiliyor olmak ve mütevazı bit gelire sahip olmak zenginlik sayılırken kimisine göre de ev, villa, lüks otomobil ve banka hesabında milyonlarla ifade edilen rakamların olması zenginlik kavramıdır. Sizin zenginlik kavramınızı ne ifâde ediyor? Nelere sahip olursanız ve ne zaman sahip olursanız bu amacınız gerçekleşir? İşte hedef için ilk sorulacak soru, “ne ve ne zaman’dır. Hedeflerinizin ulaşılabilir olması için onu doğru tespit edip ne zaman ulaşabileceğinizi bilmelisiniz. Amacınızı hedef hâline getiren bir başka kıstassa makul ve mantıklı olmasıdır. Hedefler mantıklı ve ulaşılabilir olduğu sürece sizi motive eder. Günümüzde çoğu insanın yakındığı ortak durumdur. Seminerlerimde de çok sık başıma gelir. “Ben çok sık hedefler koyan bir insanım fakat hiçbirisi gerçekleşmiyor. Nerede hala yapıyorum?”
Başarıya ulaşamayan insanlar sürekli mazeret üretirler. Bu mazeretlerini kapatabilmek için de sık sık hedef değiştirirler. Oysa yaptıkları hata, en başta koydukları hedefe ulaşabileceklerine kendilerinin de inanmamış olmalarıdır. Bu nedenle, daha karşılaştıkları ilk zorlukta havlu atarlar, öncelikle şunun bilinmesi gerekir. Temenniler asta hedef değildir ve olamazlar, ikisini ayıran keskin çizgiler vardır.
Hedef: Bir çabayı gerektiren ve kişiyi bir yere taşıyan amaç veya amaçlar topluluğudur, ölçülebilir ve değerlendirilebilir. Somut olarak ifade edilebilir.
Temenni: Kişinin duygusal anlamda iyi niyet besleyip olması….