Zihin Sizsiniz | | Birazoku


Beynimiz nasıl çalışıyor?
Beynimiz mi bizi kullanıyor yoksa biz mi beynimizi kullanıyoruz?
Beynimiz sofistike, inanılmaz bir organ olmasına karşılık, aldatılması en kolay organ. Böyle bir şey olabilir mi?
Beynimizi şartlamadan herhangi bir şey yapmamız mümkün mü?
Gerçekleri görmemizi şartlanmış beynimiz engelliyor mu?
Ben kimim?
Hipnoz bir nevi şartlanma mı?
Hipnoz var mı?
Gördüklerimiz, duyduklarımız, tattıklarımız, hissettiklerimiz gerçekten doğru mu?
Yoksa, beynimiz nasıl görmek, nasıl duymak, nasıl hissetmek istiyorsa öyle mi görüyor, duyuyor, hissediyor ve yorumluyor?
Biz bedenimizin arzularına göre mi hareket ediyoruz?
Bedenimizi kim idare ediyor?
Bizi idare eden zihnimiz mi? Yoksa “Nefs” denilen bir şey mi?
Bunca gelişmişliğine, bunca teknolojiye, bunca refaha rağmen insanlar neden mutsuz?
Tüm bu soruların cevabı var mı?
Yazar, bu kitapta önce beynimizin ne kadar muhteşem, ne kadar sofistike bir organ olduğunu ve nelere muktedir olduğunu anlatıyor. İkinci bölümde bu muhteşem organın ne kadar kolay aldatılabildiğini ve ne kadar kolay şartlandırılabildiğini göstermeye çalışıyor. Üçüncü bölümde ise şartlanmış zihnimizin bizi nasıl bir hipnoz durumuna sokup yönettiğini anlatıyor.

HER ŞEY ÇOKTAN YAPILDI,
HER ŞEY ÇOKTAN SÖYLENDİ.
DÜNYADA SÖYLENMEDİK BİR ŞEY YOK.
SENİN TEK YAPMAN GEREKEN
YALNIZCA ONLARI BİRARAYA TOPLAMAKTIR.

S. Krishnamurti, Neal Donald Walseh, Osho, Dr. Deepak Chopna, Hermes, Hz. Mevlana Celalettini Rumi, Hacı Bektaşi Veli, Dr. Ali Müezzin Eşretbğlu’nun okumuş olduğum eserleri hayat görüşümde büyük değişiklikler yapacak kadar beni etkiledi. Kitabın yazılması öncesinde felsefik görüşüm bu yazarların felsefik görüşleri ile yoğrularak dünyaya bakış açım oluştu.
Tüm bu yazarların ve düşünürlerin söyledikleri hep aynı sadece söyleyiş biçimleri farklı. Tüm söyledikleri birbirini destekler nitelikte olup özleri aynı. Günümüzde söylenenlerin hiç biri yeni değil, binyıllardır değişik tarzlarda söylen il eğelen bilgiler.
Dünya görüşümde büyük değişikliklere yol açarak kitabımı kaleme almama vesile olan düşünür ve yazarlara minnetlerimi sunarım.

Bedenin büyümesi ve gelişmesi besin ile gerçekleşir. Fakat besinin vücudun herhangi bir organına gidebilmesi için birçok işlemden geçmesi gerekir. Besin önce yenilir, ağızda küçük parçalara ayrılır ve bazı enzimlerle parçalanması sağlanır. Midede yine bir dizi enzimle temas eder ve çalkalanarak bulamaç haline getirilir. İnce barsaklarda sindirilir, özümsenir, yani dokuların kullanabileceği formlara dönüştürülür. Daha sonra doğanın yerleşik ilkeleri tarafından talep edilen miktarda ve tarzda ilgili organlara iletilir. Bir besinin vücuda yararlı hale gelmesi için vücut onu alır, işler, özümser ve sindirilir hale getirir ve hazmeder.
Görüldüğü gibi ham işlenmemiş besini vücudun direk olarak alması imkansız. Bu örnek, bilgi içinde aynen geçerlidir.

SİZ HAYATTA BAZI BİLGİLERİ ALMIŞ, SİNDİRMİŞ VE ÖZÜMSEMİŞ İSENİZ, YANİ SİZ BU BİLGİYİ ALMAYA HAZIRSANIZ BU BİLGİ BURADA VE ŞİMDİ SİZİN İÇİN HAZIRDIR. EĞER SİZ HENÜZ
HAZIR DEĞİLSENİZ, O BİLGİ DE HİÇ BİR ZAMAN SİZİN İÇİN HAZIR DEĞİLDİR.

Elin yabancısına gel esrardan söz etme, Acemi çaylaklara nazlı yardan söz etme. Yabancılara ancak yabancı gibi konuş Diken yiyen deveye hiç bahardan söz etme.
Hz. Mevlana

“Şimdi sen bu sırlan öğrenmiş olduğuna göre söz vermelisin sessin kalacağına ve asla açıklamayacağına tekrar doğusun nasıl aktarıldığım. Bu öğretiler, özel olarak kaydedilmiştir. Yalnızca atomun bilmelerim istediği kişiler tarafından okunsun diye. Ancak eğer tefekkür edersen söylediğim her şeyi göreceksin doğru olduklarım. Eğer böyle yapmazsan, inanmazsın bana. Çünkü inanç tefekkürden gelişir ve inançsızlık düşünce eksikliğinden. Söz tek başına aktaramaz hakikat’i, oysa olağanüstüdür, zihin’in gücü ve söz yol gösterdiği zaman ona düşünmesi için her şeyi enine boyuna, bulabilir gerçek inançların huzurunu: Böylece, düşünce yoluyla kavranırsa, ancak anlaşılır öğretilerim.
Hermes” ”
__________________
Atom= Tanrı
Hermes= Yahudi gizemciliğinde Enoch adında gizemli bir peygamber olarak zikredilen, Kuran’da İdris olarak anılan, Baha i metinlerinde Hermeaielvah olarak belirtilen, kadim Mısır bilgilerinde Toth diye bahsedilen, eski Yunan’da Hermes Trismegistus olarak belirtilen kişi. M.Ö. 6000 3000 yıllarında yaşadığı sanılmaktadır.
Tüm bu farklı isimlere ait olduğu bilinen, kitabıma aldığım metinlerin hepsi hermetik üslupta olup, orijinalliği bozulmadan, değiştirilmeden aktarılmıştır.

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
Annemle Yaşadığını Olaylar
Hipnozla Tanışmam
Şartlanma
Peki Zihin Nedir?
Herşey Bizim Seçimlerimiz
Zihin Nasıl Çalışır.
İç Hiyerarşi
Mutsuzluğundan Sen Sorumlusun’
İçimdeki ben
Hiyerarşi Sıralanma
Roller
Kişilerle Karşılaşmalar

ÖNSÖZ
Sevgili okurlar!
Anneciğimin ölümünden altı ay önce başlayan halüsinasyonları beni hem çok şaşırttı hem de çok etkiledi. Bu halüsinasyonlara bilfiil şahit oldum. Onların bir parçası olmam beni beynimiz konusunda, daha doğrusu beynimizin çalışması üzerine derin derin düşürtmeye sevk etti.
Beynimiz nasıl çalışıyordu?
Beynimiz mi bizi kullanıyordu yoksa biz mi beynimizi kullanıyorduk?
Beynimiz sofistike, inanılmaz bir organ olmasına karşılık, aldatılması en kolay organ. Böyle bir şey olabilir mi?
Beynimizi şartlamadan herhangi bir şey yapmamız mümkün mü?
Gerçekleri görmemizi şartlanmış beynimiz engelliyor mu?
Ben kimim?
Hipnoz bir nevi şartlanma mı?
Gördüklerimiz, duyduklarımız, tattıklarımız, hissettiklerimiz gerçekten doğru mu?
Yoksa, beynimiz nasıl görmek, nasıl duymak, nasıl hissetmek istiyorsa öyle mi görüyor, duyuyor, hissediyor ve yorumluyor?
Biz bedenimizin arzularına göre mi hareket ediyor. Bedenimizi kim idare ediyor?
Bizi idare eden zihnimiz mi? Yoksa “Nefs” denilen bir şey mi?
Bunca gelişmişliğine, bunca teknolojiye, bunca refaha rağmen insanlar neden mutsuz?
Tüm bu soruların cevabı var mı?
Bu kitapta önce beynimizin ne kadar muhteşem, ne kadar sofistike bir organ olduğunu ve nelere muktedir olduğunu anlatacağım. İkinci bölümde bu muhteşem organın ne kadar kolay a İd atıl ab i İd iğin i ve ne kadar kolay şartlandırılabildiğini göstermeye çalışacağım. Üçüncü bölümde ise şartlanmış zihnimizin bizi nasıl bir hipnoz durumuna sokup yönettiğini anlatacağım.
Bunları düşüne düşüne tam dört senem geçti ve kendime göre, başta sözünü ettiğim düşünürlerin katkısıyla da, bazı çıkış yolları buldum sanıyorum.
Bu kitaptaki bilgiler yeni, söylenmemiş bilgiler değildir. Aslında bu bilgiler tüm dinler, tüm farkındalığa erişmiş kişiler tarafından binlerce yıldır değişik sözcüklerle aynen tekrar ediliyor. Satır aralarına Kur’an’dan, Hermes’ten, Hz. Mevlana’dan, Hacı Bektaşi Veli’den, Yunus Emre’den, Ömer Hayyam’dan, Hz. Ali’den daha bir çok bilgeden değişik üsluplarda, ama aşağı yukarı aynı olan sözlere de yer verdim. Bu bilgileri milyonlarca insan okumasına ve bilmesine rağmen neden hiç kimse kendinde bir değişikliğe gitmiyor, neden insanlıkta en ufak bir farkındalık gelişmiyor? İnsanlık bu bilgileri almaya henüz hazır değil mî? Yoksa, asırlar boyunca şartlanmalarla trans durumuna sokulan İnsanlık bu transtan çıkamıyor mu? Yoksa insanlığın bu trans durumundan kurtulması din adamları ve politikacıların çıkarlarına dokunacağı için engelleniyor; devamlı yapılan şartlanmalarla trans hali derini eştiril meye mi çalışılıyor?
Kitapta din adamı diye kastettiğim, dini parayla satan, dini kendi çıkarları için kullanan, kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendiren, dinin içine hurafeler katarak insanları dinden soğutan kişilerdir.
Kitaptaki bilgileri almaya hazırsanız kitabı zevkle ve heyecanla okuyacaksınız. Ve kendi hayatınıza bir göz atarak dersler çıkaracaksınız. İsterseniz geçmişinizle, hatalarınızla yüzleşecek ve nerenizin eksik, nerenizin tamamlanması gerekliğine karar vereceksiniz. Bu bilgileri almaya hazır değilseniz kitap sıkıcı ve aptalca gelecek; okumayı yanda keseceksiniz. Kitapta değişik cümlelerle tekrarlar var. Bunun farkındayım, bunu özellikle yaptım. Çünkü söylediğim cümlelerin tekrar tekrar hatırlanmasını sağlamak istedim.
Bu kitabı okuduktan sonra ne kadarını hatırlarsınız bilemiyorum ama her türlü eleştiriye açığım.

HER ŞEYİN ÖLÇÜSÜ İNSANDIR
PROTAGORAS.

Yani, gerçek de, doğru da insana bağlı olarak tanımlanır. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar verecek insandır. Esasen doğruyanlış, iyikürü, güzelçirkin gibi kavramlar da insanın ürünüdür. Aslında kişiye göre değişen bu kavramlar, değiştikleri için gerçek değildir. Acaba gerçek, sahiden yok mu? Peki ya hakikat nedir?

ANNEMLE YAŞADIĞIM OLAYLAR
Annemin son altı ayını sizlerle paylaşmak isterim. Annemi size biraz tanıtmaya çalışacağım. Annem seksen yaşında, İstanbul’da büyümüş, yüksek okul mezunu, güngörmüş bir İstanbul hanımefendisiydi. Ölümünden altı yıl önce yürümesi ağırlaştı, adımları küçüldü. Bu şikayetlerle onu doktora götürdüm. Yapılan muayene sonucu kendisine ön planda ellerde ve vücutta titremelerle seyreden “Parkinson hastalığı” tanısı kondu. Oysa ellerinde hiç titreme yoktu. Ağzına kadar dolu kahve fincanından kahvesini hiç dökmeden içebiliyordu. Onun için tabloyu “Atipik Parkinson” olarak tanımladılar. Tedaviye başlandı. İlaçlar sayesinde yürümesi biraz düzeldi. Gençliğinde çok hareketli bir insanın, hareketlerinin kısıtlanması kabul edilebilir bir durum değildir. İnsan beyni hala genç kalıp, genç gibi düşünebilmesine rağmen organlar beyinden verilen komutları uygulayamamakta; kişi bu durumu kabullenememektedir. Nitekim annemde de aynı durum gelişti. Beyninin verdiği emirleri uygulayamayan bacakları onun beyniyle inatlaşmasına neden oldu. Kendisinde “Niye yürüyemiyorum? Ben yürürüm. Ben hasla değilim” gibi hastalığı inkar düşünceleri gelişti. Bunun sonucu annem sık sık düşmeye başladı. Oysa hastalığı kabullenip ona göre davranmak yarı yarıya iyileşmek, kendini korumak demektir.

Benzer İçerikler

Pozitif Düşünce Gücüyle Mutlu Yaşamın Sırları

yakutlu

Öğrenme Öğretme Teknikleri ve Materyal Geliştirme Yrd. Doç. Dr. Çetin BAYTEK

gul

Mesnevi Terapi | Prof. Dr. Nevzat Tarhan

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy