İspanya’dan Tören Günü için gelecek haberi beklerken yazmaya başladığım novellanın karakterleri arasında dolaşıp duruyordum.
Neden Onlar?
Biraz tersine egzotik, biraz geçmişe özlem, biraz şimdi, biraz gelecek merakı ama en çok da yolumun gece gündüz onlarla kesiştiği “an”lar için.
Lale Tara, bir yaşamın başka yaşamlarla denkleştiği “an”ları birleştirerek bir öykü anlatıyor.
Daha önce Yağlıboya Babaanne adlı çalışmasını yayınladığımız Lale Tara’nın, Kavuşursak Aşk Olur adlı bu romanını da okurlarımızın ilgiyle karşılayacağından eminiz.
*
22 Ağustos
İlk fotoğrafımı babam çekip arkasına da el yazısıyla İstanbul, 22 Ağustos, saat 14:41 doğdu diye not düşmüş.
Bazı yıldız bilimcilere göre Güneş’in yönettiği Aslan burcunun son günü, bazılarına göre Merkür’ün etkisinde olan Başak burcuna geçiş. Yükselen burcum, Jupiter’e teslim, özgür ruhlu Yay kadınıyla kesişiyor. Aslan burcu tarafımla rol yapmayı çok sevdiğim doğrudur. Vicdanlı ve vefalı olmamsa Başak burcuna göz kırpar durur.
Benim adım Sevda.
Bugün benim doğum günüm ve ben güne Göçek’te Kleopatra kumuyla turkuaza bürünmüş suların içinde yüzerek başladım. Akşamüstü Ege’nin sarıp sarmaladığı cennet misali Söğüt sahilinde deniz kaplumbağalarıyla birlikte yüzmeye devam ettim.
Gece hayallere dalmış gökyüzünde yıldızları kovalarken Lars aradı.
O benim eski sevgilim.
Kaygılıydı.
Manevi kardeşi, sevgili dostumuz Viktor’un hastalığı ileri evrede keşfedildiğinde, geriye yapılacak pek bir şey kalmadığını üzülerek öğrenmiştik. Haftalardır şiddeti giderek artan ağrılarla baş etmeye çalışan Viktor, bahtına küsmüş, hasta yatağında gözlerini Costa del Sol’a dikmiş, dilinden hiç düşürmediği bir şarkıyı mırıldanıyordu…
Goodbye my friend, it’s hard to die When all the birds are singing in the sky…
Hoşçakalın diyordu Viktor…
Viktor’un Külleri
Ölüm Meleği Viktor’a yeni bir kapı açarken aklıma ilk düşen “kavuştular” oldu. Gülünce yüzünde güller açan, çok erken aramızdan ayrılan, güzeller güzeli sevgilisi Barbara’nın dünyayı terk ederken onu da yanında götürmek istediğini yıllar sonra öğrenmiştik. Viktor eski günlerden bahsetmeye başladığında, biz onun, baktığı her yerde Barbara’yı aradığını görür gibi olurduk. Toparlanması kolay olmamıştı. Bu süreçte ona destek olan Brünhilde’yle evlenip Fas’a gittiler. Sonra da İspanya’ya geçip Marbella’ya yerleşerek Costa del Sol’un kıyısında yaşamaya başladılar. Onların, doğup büyüdükleri İsviçre’nin Bern şehrine geri dönmek gibi bir niyetleri olmadı hiç.
Viktor’un ruhu dünyevi kavramları aşarak bir sahilden diğerine büyük yolculuğa hazırlanırken, bedeni vasiyeti üzerine yakılmış, külleri de krematoryumda tutsak kalmıştı. Dul eşi Brünhilde’nin durumu krematoryumun faturasını ödemeye müsait değildi. Kedere boğulmuş yaslı aileye bir an önce yardım elini uzatması için Lars’a aşağıdaki mesajı yolladım.
Viktor’un külleri krematoryumda ne kadar uzun rehin tutulursa, ruhu o kadar sefil olur. Hepimizin iyi tanıdığı dostumuzun bir sonraki aşamaya geçebilmesi için ruhunun serbest kalmasını isteyeceğini düşünüyorum. İstanbul’dan sevgilerle…
Lars aynı gün içinde beni arayarak Viktor’un küllerinin en kısa zamanda Brünhilde’ye teslim edileceğini haber verdi. Lars ya sever ya da sevmezdi. Gri alanı yoktu. Viktor ve Brünhilde onun seçilmiş ailesiydi.
Vasiyetin yerine gelebilmesi için sadece bir adım daha kalmıştı; küllerinin Akdeniz’e serpilmesi. Kül dökme törenleri Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde, törenin yapılacağı bölgenin makamları tarafından verilen resmî izin belgesiyle belirlenmiş kurallar dahilinde gerçekleşiyordu. Brünhilde tören günü için gerekli ön hazırlıkları tamamlayıp bizleri bilgilendirecekti. THY’nın aktarmasız Malaga uçuşları vardı. Havaalanından bir arabaya atlayıp kısa bir kara yolculuğunun ardından Viktor’la vedalaşmak üzere Marbella’ya varacaktım.
…