Kayıp Medeniyet 1 – İlk Müslüman Türk Devletleri | Zehra Aydüz


Bu kitabı okuyunca İlk Müslüman Türk Devletleri’nin nasıl da gül kokulu medeniyetler oluşturduklarını, kervansaraylar inşa ederek yolcularını misler gibi ağırladıklarını, hastaneler kurup, kümbetler, imaretler, medreseler yaptırdıklarını, öğrencilerine burslar dağıtıp en önemli alimleri kucaklarında yetiştirdiklerini öğrenince hayranlıktan kendinizi alamayacaksınız. Bu işin arkasına düşmeye karar verip Orta Asyalara yollanacak, oradan Afganistan, Pakistan, Hindistan’a uzanacak, gördüğünüz sultanların heybetinden şaşkınlığa düşeceksiniz.

Hindistan’a 17 sefer düzenleyip putları yere seren Gazneli Mahmut’un saltanatını, avuç avuç altınları ele geçirip, ülkelere hükmedip de sarayı olmayan koca Selahaddin’i, yok pahasına esir pazarında satılan bir köle iken Haçlıları dize getiren bir sultan haline gelen Baybars’ı, Malazgirt’te beyazlar kuşanıp da “Kefenim olsun!” diyen Alparslan’ı tanıyınca çok seveceksiniz

***

İÇİNDEKİLER

Önsöz …. 9

1. BÖLÜM
Türkler Abbasilerle Birleşiyor …. 15
Talas Irmağı Yakınında Savaş Başlıyor …. 17
Talas Savaşı’nın Sonuçları …. 18
Uruz ve Börklü’nün Müslüman Oluşu …. 20

2. BÖLÜM
Karahanlılar Devleti’nin Kuruluşu …. 23
Karahanlıların İslam’ı Kabulü …. 25
Karahanlıların Medrese ve Kervansarayları …. 27
Karahanlıların Önemi …. 30
Karahanlıların Yıkılışı …. 32

3. BÖLÜM
Gaznelilerin Kuruluşu …. 35
Gazneli Mahmut Dönemi …. 36
Gazneli Mahmut’un Hint Seferleri …. 38
Hint Seferleri …. 42
Hindistan’daki Garip Cenaze Törenleri …. 45
Ganj Nehri’ne Atılan Cesetler …. 49
Hikayelerle Sultan Mahmut Sultan Mahmut’un Adağı …. 51
Gazneli Mahmut ve Ayaz …. 54
Gerçek Güzellik …. 57
Gazneli Mahmut’un Vefatı …. 59
Dandanakan Savaşı ve Gaznelilerin Yıkılışı …. 62

4. BÖLÜM
Harzemşahlar …. 67
Moğollarla Mücadele (Otrar Faciası) …. 68
Moğol İstilası …. 71
Yassıçemen Savaşı ve Harzemşahlar Devleti’nin Yıkılışı …. 74

5. BÖLÜM
Tolunoğulları …. 81

6. BÖLÜM
Akşitler (İhşidîler) …. 85

7. BÖLÜM
Zengiler …. 87
Nurettin Mahmut Zengi …. 88
Nurettin Mahmut’un Rüyası …. 88

8. BÖLÜM
Eyyubi Devleti’nin Kuruluşu ve Selahattin Eyyubi’nin Hayatı …. 95
Selahattin Eyyubi’nin Kudüs’ü Fethi …. 98
III. Haçlı Seferi İçin Papanın Çağrısı …. 105
3. Haçlı Seferi …. 107
Selahattin Eyyubi’nin Vefatı …. 109
Eyyubilerin Yıkılışı …. 111
Eyyubilerin Bilim Alanındaki Çalışmaları …. 112

9. BÖLÜM
Memluk Devleti …. 115
Memluk Sistemi …. 120
Tarih Meraklılarına Özel Not …. 121
Memluklar Devleti’nin Kuruluşu …. 121
Tarih Meraklılarına Özel Not …. 122
İlk kez Moğolların Durdurulduğu Ayn Calut Savaşı …. 122
Baybars’ın Yönetime Hakim Olması …. 128
Sultan Baybars Dönemi …. 129
Osmanlı Memluk İlişkileri …. 133
Memluk Devleti’nin Yıkılması …. 135

10. BÖLÜM
Büyük Selçuklu Devleti …. 137
Selçuklu Destanı …. 138
Oğuzlar Devleti’nde Dukak’ın Güçlenmesi …. 139
Selçuk Bey’in Cent Şehri’ne Gelmesi …. 142
Arslan Bey’in Hapsedilmesi …. 147
Tuğrul ve Çağrı Beyler Dönemi Nesa Savaşı …. 151
Serahs Savaşı …. 155
Dandanakan Savaşı …. 156
Dandanakan Savaşı’nın Sonuçları …. 159
Pasinler Savaşı …. 160
Tuğrul Bey’in Bağdat Seferi …. 164
Sultan Alparslan Dönemi …. 167
Alparslan’ın Hükümdarlığı …. 170
Malazgirt’e Yaklaşırken …. 173
Malazgirt Savaşı …. 177
Alparslan’ın Romen Diyojen’e Gösterdiği Hoşgörü …. 180
Hikayelerle Sultan Alparslan Alparslan’ın Merhameti …. 183
El-Harrârîn Fakirleri …. 185
Dostlarına Güven Duyması …. 186
Sultan Alparslan’ın Şehit Edilişi …. 187

ÖNSÖZ

Osmanlı’dan Öncesi

Onları pek tanımayız, akıl edip de sormayız. Öğrencilik yıllarımızda sadece yazılı zamanı, meraktan değil mecburiyetten, kendimizi zorlayarak haklarında bir kaç cümle okumuş, pembe fosforlu kalemle çizdiğimiz satırları anlamadan ezberleyerek geçiştirmeye çalışmışızdır. Hatta çoğu zaman isimleri karışık gelmiş ve yarısını sallamışızdır. Yazılıya kadar zor aklımızda tuttuklarımızı öğretmenimize inat olsun diye anında unutmuşuzdur. ‘‘Amaaaan canım, Osmanlı’yı zor öğrendim zaten, öncesinden bana ne? Şurada memnun mutlu yaşarken Karahanlı’dan, Gazneli’den, Memluklu’dan, Selçuklu’dan ve daha bir sürü devletten kime ne deyip geçmişizdir? Bu devletlerin bir zamanlar hükmeden sultanlarını, kendince yaşayan insanlarını, evlerini, saraylarını, hiç durmadan yaptıkları savaşlarını öğreneceğim diye kendimi paralayamam, üstüne para verseniz uğraşamam!’’ diye düşünerek haklı olduğumuzdan zerrece şüphe etmemişizdir. Onlar, pek de üzerinde durmadığımız, çoğu zaman hatırlamadığımız kayıp bir medeniyettir. Kayıp medeniyetten günümüze kadar ulaşan, farkında olmadan bizi kuşatan izlerin, gizli bir mirasın kalıntılarının farkında bile değilizdir.

Ama bir gün benim gibi başınıza taş düşünce, hiç yoktan merak kurdu içinize girince, internette vakit öldürmek yerine öğrenmeyi seçince, aslında ne kadar çok şey kaçırdığınızın farkına varırsınız. İlk Müslüman Türk devletlerinin nasıl da gül kokulu medeniyetler oluşturduklarını, kervansaraylar inşa ederek yolcularını misler gibi ağırladıklarını, hastaneler kurup, kümbetler, imaretler, medreseler yaptırdıklarını, öğrencilerine burslar dağıtıp en önemli alimleri kucaklarında yetiştirdiklerini öğrenince hayranlıktan kendinizi alamazsınız. Bu işin arkasına düşmeye karar verip Orta Asyalara yollanır, oradan Afganistan, Pakistan, Hindistan’a uzanır, gördüğünüz sultanların heybetinden şaşkınlığa düşersiniz. Hindistan’a 17 sefer düzenleyerek putları yere seren Gazneli Mahmut’un saltanatını, avuç avuç altınları ele geçirip, ülkelere hükmedip de sarayı olmayan koca Selahaddin’i, yok pahasına esir pazarında satılan bir köle iken Haçlıları dize getiren bir sultan haline gelen Baybars’ı, Malazgirt’te beyazlar kuşanıp da “Kefenim olsun!” diyen Alparslan’ı, Anadolu fatihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ı tanıyınca çok seversiniz.

Orta Asya gibi uzak bir mekandan, onca yoldan göç edip de gelen Türkmenlerin nasıl Anadolu’yu şenlendirdiklerini, kendileriyle beraber insanlıklarını da Yörük kilimlerinin içine katlayıp da nasıl taşıdıklarını anlarsınız. Bu güzel insanların çocuklarını öldürüp, milletini doğrayan Haçlı askerlerine bile merhamet ederek yardımlarına koştuklarını, ekmek ve para dağıtıp, hastalarını tedavi ettirdiklerini, Haçlılardan 3000’inin kendilerine yapılan bu iyilikleri görünce Müslüman olduğunu öğrenince içimizde kıpırdanan iyilik duygusunun kaynağının nereden geldiğini anlarsınız.

Osmanlı’dan önce Anadolu’ya onlar gelmişti, şehirler fethedip, kubbelerle süslemişti. Orta Asya’dan türküleriyle, isimleriyle, kınalı elleri, karanfil desenleri, kök boyalı kilimleriyle, doru renkli kısrakları, keçe kıllı çadırlarıyla gelmişlerdi. İyi ki gelmiş, iyi ki bu uğurda mücadele etmişlerdi. Ve iyi ki kafamıza taş düşmüştü de bu güzel insanların kurduğu kayıp medeniyetleri tanıma hevesine kapılmıştık.

Zehra Aydüz
Manchester 2014

Kayıp Medeniyet
İlk Müslüman Türk Devletleri

1. BÖLÜM

Türklerin İslamiyet’i Kabulü

Türkler Abbasilerle Birleşiyor

TEMMUZ GÜNEŞIyaldır yaldır başlarının üzerinde pırıldıyordu. Gölgeden yoksun Asya bozkırları yuvarlak ateş topunun altında cadı kazanı gibi kaynıyordu. Sıcaktan yumurta gibi pişen Uruz’un terden mintanındaki kök boyalarının rengi neredeyse birbirine karışacaktı. Ter tozla birleşince keçeleşmiş yapış yapış olmuştu. Uruz “Askerlik de zor zanaat canım!” diye söylendi. Keçeleşen toz kalıpları iyice rahatsız ediyor, kaşındırıyordu. Yan gözle Börklü’ye baktı. Börklü ne gamsız adamdı. Sanırsın büyük kağanın saltanat otağında. Ak sakarlı doru atının üzerinde nasıl da rahattı. Türkmen çadırındaki yün minderler gibi yayım yayım yayılmış, uyukluyordu. Ah şu zavallı at, Börklü’nün her şeyiydi, evi barkı, keçe kıllı çadırı, kök boyalı minderiydi. At üstünde uyur, uyanır, sevinir, dövünür, her bi hallere girerdi.

Börklü’nün miskin duruşunu görenler onun yaman bir savaşçı olduğunu asla düşünemezler, imkansız hesap edemezlerdi. Ama arkadaşının her haline aşina olan Uruz, karşısında pinekleyen tembel yapılı adamın savaş zamanı nasıl dönüşüme uğradığını, nasıl baştan ayağa marifet kesildiğini, nasıl fırtına gibi estiğini, nasıl uçup kaçtığını, düşmanın nasıl canına okuduğunu hepsini bilirdi.

Uruz ve Börklü Karluk Türklerindendi. II. Göktürk (Kutluk) Devleti’nin yıkılmasından sonra Uygurlar kurulmuştu ama Uygurların yönetiminde bütün Türk boyları derlenip toparlanamamıştı.

Çin İmparatoru, Göktürk Hanlığı’nın yıkılmasından cesaret alarak Orta Asya’yı denetimi altına almak istemişti. İllerini ele geçirip boylarına hükmetmeyi dilemişti. Asla Çin hakimiyetine girmek istemeyen Uruz ve Börklü onlara ölesiye kızgındı.

Uruz; “Ah o Çinliler! Ah sarı benizli, çekik gözlü, toparlak suratlılar! Ah o kısa boylu, kötü huylular! diye söylendi. O kadar kızgındı ki akşama kadar sayıp dökebilirdi.

Evet dağınık Türk boyları olabilirlerdi. Ama yabana atılmazlardı. Üstelik güçlü bir dost, sağlam bir dayanak bulmuşlardı. Orta Asya’yı Çinlilere kaptırmak istemeyen Abbasi Devleti kendilerine yardıma gelmişti. Şimdi Çinliler günlerini görsünlerdi. Karluk ve Yağma Türkleri, Abbasilerle birleşmiş güçlerine güç katmıştı. Karşılarında Çinliler belli ki mağlubiyet alacaklardı.

Talas Irmağı Yakınında Savaş Başlıyor (751)

Talas Irmağı ah ne güzel bir ırmaktı. Bozkırın bağrına serin sularını salar, nazlı nazlı akardı. Bozkır insanının çatlak dudaklarına can olur, kan olur, damla damla dolardı. Ama bugün başkaca çok önemli bir işi vardı. Tarihe şahitlik edecek, notlar tutacaktı. O yüzden eteklerini topladı, su damlalarından oluşan gözlerini kocaman açtı, tarafları seçmeye çalıştı.

Türkler Abbasilerle birleşmiş, Çinlilere karşı mücadeleye niyetlenmişti. Bu duruma çok sevindi. Önceden beri Türkleri severdi, dürüst, namuslu, temiz pak, yiğit insanlardı. Uzaktan onları gören bozkırda iyice yanıklaşan yüzlerinden korkardı. Ama az tanıyan ne iyi yürekli, ne merhametli olduklarını hemencecik anlardı. Talas Irmağı, savaşı Türk ve Abbasi tarafı kazansın diye uzun uzun dualar etti. Çünkü Abbasiler Müslüman’dı. Talas Irmağı Müslümanları çok severdi. Savaştan sonra Türklerin Müslümanlarla yakınlaşmasını bütün kalbiyle istiyordu. Bu iyi yürekli insanların artık İslam’la tanışma zamanı gelmişti.

Temmuz ayının bunaltıcı sıcakları altında savaş beş gün devam etti. Canlar alındı, canlar verildi, toprak kızıl kana boyandı. Talas Irmağı savaşı Çinliler kazanacak diye çok endişeleniyor, göğsündeki suları kabarıp kabarıp çekiliyordu. Ama sonunda korktuğu gibi olmadı. Çinliler sayıca azdı, maharetli Türk ve Arap savaşçıları karşısında ağır bir mağlubiyet aldılar.

Talas Savaşı’nın Sonuçları

Türkler önceden Göktanrı inancına sahipti. Bu inanca göre bir tek tanrı olduğunu kabul ederlerdi. Üstelik tanrıları için kurban keserler, öldükten sonra dirilmeye inanırlardı. Hırsızlık yapmaz, ahlaksızlık etmezlerdi. Temizliği çok sever, çadırlarını tertemiz tutarlardı. Karakterlerinde olan bu güzellikler İslam dininin özellikleri ile uyuşuyordu.

Talas Savaşı sonunda Çinliler ağır bir yenilgi alınca Orta Asya Çinlileşmekten kurtuldu. Çin’in batıya doğru ilerlemesi engellendi. Abbasilerle Türkler arasında yakınlık kuruldu. Abbasilerden önceki İslam Devleti olan Emeviler, aşırı Arap milliyetçiliği politikası güderdi. Türklerin topraklarına seferler düzenlemişlerdi, iki taraf arasında kanlı savaşlar yapılmıştı. Bu yüzden Araplarla Türkler arasında gerginlik vardı. Ancak Emevi Devleti’nin yıkılması, yerine Abbasi Devleti’nin kurulmasıyla durum değişti. Abbasiler, Türklere değer veriyordu. Talas Savaşı’yla başlayan yakınlaşma devam ettirildi. Abbasiler, Türklerin ne kadar iyi savaşçı ve idareci olduğunu anlayınca onlar için özel askeri teşkilatlar kurmaya başladı.

Askeri anlamda başlayan yakınlaşma ticaret alanına da kaydı. Müslüman tüccarlarla irtibata geçen Türkler, İslam dinini yakından tanıma imkanı buldular. Bu dinin kendilerine çok uygun olduğunu düşünerek topluluklar halinde İslam’a girmeye başladılar.

Talas Savaşı’ndan sonra Araplar ve Türkler arasında kültür alışverişi de başladı. Türkler, Çinlilerden öğrendikleri kâğıdı Araplara öğretti. Böylece kağıt, ilk kez Çin’in dışında Semerkant’da üretilmeye başlandı.

Talas Savaşı yeni ve çok güzel bir dönemin başlangıcı oldu. Artık Türkler kitleler halinde İslam’a girecekler, yeni yeni Türk İslam Devletleri kuracaklardı.

Uruz ve Börklü’nün Müslüman Oluşu

Talas Savaşı’ndan sonra Türkler akın akın boylar halinde İslam’ı kabul etmeye başlamışlardı. İslamiyet’i ilk kabul eden boy da Karluk boyuydu. Karluk boyunun içinde yer alan Uruz ve Börklü de hemen gidip Müslüman oldular. Yeni dinin esaslarını öğrenmeye başladılar. Her şey iyiydi hoştu da şu Börklü’ye sübhanekeyi öğretmek ne kadar zordu. Zavallı Uruz tam 750 kez tekrarlamış ama Börklü hâlâ tam olarak öğrenememişti. Sonunda bildiği kadar okusun diyerek pes etti.

Uruz, Güneş’e baktı. Dağların arkasına kaymak üzereydi. İkindinin vakti kısa olurdu, aman sakın

Benzer İçerikler

Perdeli Pencereler

yakutlu

Süper Gazeteciler-4 Belalı Davetiye | Aytül Akal

yakutlu

Anadolu Masalları – 1

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy