Adalet ve Cesaret Öyküleri – Öykülerle Değerler Eğitimi
Saide Nur Dikmen
Çocuk KitaplarıHikaye-ÖyküUĞURBÖCEĞİ YAYINLARI
Dünyanın en güzel öyküleri arasından, iyiliğe özendiren, kötülükten kaçındıran harika hikâyeler seçtik… Onları kolayca anlayabilmeniz ve keyifle okuyabilmeniz için yeniden yazdık…
Sizler için iyilik, merhamet, dostluk, kardeşlik gibi değerlere dair harika bir öykü dizisi hazırladık… Bu dizinin kitaplarını bir solukta okuyacaksınız, ama ömür boyu unutamayacaksınız…
***
İyiliğe Özendiren, Kötülükten Kaçındıran Kitaplar
ADALET ve CESARET ÖYKÜLERİ
İÇİNDEKİLER
Hurdacı …. 9
Biraz tuz …. 15
Kısa cevap …. 19
Bir çuval toprak …. 23
Beyaz ekmek …. 27
Karıncalar …. 33
Üç dâvâ, üç karar …. 37
Zırh kimin? …. 45
Nar …. 51
En doğru karar …. 57
Ağacın şahitliği …. 63
Horoz …. 69
Allah işini bilir …. 75
Gerçek suçlu …. 83
Ulu cami’nin şadırvanı …. 87
Tavuklar ve sahibi …. 91
Üç akçe fazla …. 95
Sis …. 99
Aslan, tilki ve kurt …. 105
Su …. 109
HURDACI
AHMET’IN BABASI hurdacıydı. El arabasıyla sokak sokak dolaşır, eskimiş ya da insanların artık evlerinde istemediği her şeyi toplardı. Eski çamaşır makineleri, bozuk televizyonlar, kek yakan fırınların hepsi ondan sorulurdu. Babası bu eskileri alır ve tamircilere satardı. Böylece hem eskiler değerlenir hem de para kazanırdı.
Ahmet, babasının işini sevmiyordu. Ne vardı yani, onun babası da öğretmen olsaydı ya da en azından ufak bir dükkânı falan olsaydı? Babasının işini sorduklarında utana sıkıla cevap verirdi. Bu yüzden en sevmediği sorulardan birisi “Baban ne iş yapıyor?” sorusuydu.
Ahmet’in okulda çok sevdiği ve her dersini heyecanla dinlediği bir matematik öğretmeni vardı. Mustafa Öğretmen!
Onu çok seven sadece o değildi. Bütün sınıf, bütün okul, bütün öğrenciler ve hatta diğer öğretmenler.. Herkes ama herkes Mustafa Öğretmeni çok sever ve saygı duyardı.
Yine bir gün matematik dersindeydiler. Konu nereden açılmıştı anlamamıştı Ahmet ama, o çok korktuğu soruyu sormuştu Mustafa Öğretmen:
“Ahmet, baban ne iş yapıyordu?”
Ahmet kızardı, renkten renge girdi. Ağzını açıyordu ama o kelime çıkmıyordu bir türlü. En sonunda gözlerini sıkı sıkı kapayarak ve tüm cesaretini toplayarak cevap verdi:
“Hurdacı!”
Cevap verdiği hâlde gözlerini açmamıştı. Belki sınıftakiler onu duymazlar ve cevap verme sırası başkasına geçince de unutulurdu çoktan. Ama öyle olmamıştı.
Mustafa Öğretmen, Ahmet’in bu sorudan sıkıldığını hemen anlamıştı. Zaten anlamaması mümkün değildi. Ahmet bir anda ter içinde kalmıştı. Kim olsa Ahmet’in bu hâlini anlardı.
İşte tam o anda Mustafa Öğretmen diğerlerinden farkını ortaya koydu. Hemen öğrencisinin yanına geldi. Elini omzuna koydu. Sonra gülümseyerek:
“Hay Allah!” dedi. “Ahmet niye bunu daha önce söylemedin? Şu bizim sınıftaki hurdaları verir de onlardan kurtulurduk!”
Bu sözler üzerine tüm sınıf kahkahaya boğuldu. Hatta öğretmenin “sınıftaki hurdalar” diyerek bahsettiği sınıfın yaramazları bile karınlarını tuta tuta gülüyorlardı.
Ahmet ise çok rahatlamıştı. Herkes babasının hurdacı olduğunu öğrenmişti ve kimse onunla dalga geçmemişti. Artık babasının işiyle kim dalga geçerse geçsin umursamayacaktı. Bu, Mustafa Öğretmen’in ona cesaret veren eğlenceli ve güzel cevabı sayesinde olmuştu.
BİRAZ TUZ
BUNDAN ÇOK UZUN zaman önce yaşayan ve adaletiyle meşhur Nuşirevan isminde bir kral vardı. Haksızlığa uğrayan insanlar ilk önce onun yanına giderdi. Çünkü Nuşirevan herkese eşit davranırdı. Suçlu olan kişi kardeşi bile olsa adaletli davranır ve suçsuzu korurdu.
Bir gün Nuşirevan, adamlarıyla birlikte sarayının dışına gezmeye çıktı. Uzun süre at üstünde dolaştıktan sonra yoruldu ve dinlenmek istedi. Hemen bir çadır kuruldu ve Nuşirevan’a özel sofra hazırlandı. Ama o da ne? Sofrada her şey vardı ama tuz yoktu. Nuşirevan’ın hizmetkârlarından biri, biraz tuz istemek için yakınlardaki köylerden birine gidecekti.
Nuşirevan, yola çıkmadan önce hizmetkârını yanına çağırdı. Tuzu mutlaka para ile satın almasını söyledi.
Hizmetkâr şaşırmıştı. Birazcık tuz için para verilir miydi? Üstelik Nuşirevan gibi birisi tuz isteyince kim para alırdı?
Nuşirevan, hizmetkârının aklından geçenleri sanki okumuş gibi konuştu:
“Sen beni dinle ve mutlaka parasını öde.”
Yanındaki adamlarından biri sordu:
“Aman Sultanım, bedava biraz tuz vermek kimi fakirleştirir? Çuval dolusu alsanız neyse de!”
Adaletli sultan Nuşirevan cevap verdi:
“Şimdi ben o köyden bedavaya tuz istersem, benden sonra gelen diğer krallar da “Buradan Nuşirevan bile bedava almış tuzu. Biz niye para veriyoruz” diyerek o köyden hep tuz isterler. Zamanla o köyden tuz istemek, alışkanlık hâline gelir. Köylüler de sırf bu yüzden fakirleşebilirler” dedi.
Nuşirevan bu muhteşem cevabıyla halkının hakkını nasıl koruduğunu çok güzel bir şekilde göstermişti.
Yayım tarihi
“Adalet ve Cesaret Öyküleri – Öykülerle Değerler Eğitimi” için 2 cevap
- zeynep dedi ki:
harika bir kitap
Yanıtla
- zeynep dedi ki:
harika ötesi bir kitap
Yanıtla