Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu – Şermin Yaşar
Arka Kapak Bilgisi
Hayat ne biriktirir bizim için?
Kırık dökük aşklar, yaşanmamışlıklar, olmamışlıklar, bir çocukluk anısına teğellenmiş hüzünler, aşkın sonsuz bekleyişleri, ayrılıklar, kentler, köyler, yollar, rüzgârlar, gündoğumları, biraz keder, biraz da neşeyle çatılmış evler… Hayat bizim için saklamaya hazır olduklarımızı, bize yakışanları, ihtiyacımız olanları ve bizi büyütecekleri, bizi biz edecekleri biriktirir…
Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu gidenler için bir ağıt, kalanlar içinse bir şiir, biriktirilmiş insan öyküleri…
Şermin Yaşar, Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu’nda o çok özlediğimiz “insan”a bütün görkemiyle geri döndürüyor bizi. Hazırlayın yüzünüzü. Gülüşünüzün yanına biraz da keder koyun, okurken biraz ondan alacaksınız, biraz bundan. Kıtlama çay içer gibi…
Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu Özeti
Sosyal medya üzerinden çocukları ile oynadığı yaratıcı ve gelişimlerini destekleyici oyunları paylaşarak, ülkenin dört bir yanındaki annelerle arkadaşlık ağı kuran Şermin Yaşar, bu kitabı ile yetişkin okurlarını eski zamanlara doğru bir seyahate çıkarıyor. İçeriğinde birbirinden anlamlı, güzel, sıcak hikâyeler var ki kitabın yarısından çoğunda gülmemek elinde olmuyor. Sonunda kaybettiği eşine yazdığı cümlelerde ise gözyaşlarınız boğazınızda düğümleniyor. Kısacası çok ama çok güzeldi. Her kitaplıkta yerini almasını tavsiye ederim.
İlk hikâyesi kitaba da adını verdiği Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu’dur. Aynı işyerinde çalıştığı güzeller güzeli Reyhan Hanım’a aşıktır. İlk önce tanımadığı ama adını bildiği kurumun eski genel müdür yardımcılarından Mustafa Sami Bey vefat eder. Cenazeden sonra adamın siyah beyaz vesikalık fotoğrafını bir türlü atamaz. Ondan birkaç gün sonra ise Reyhan Hanım bir trafik kazasında ölür. Bu şokla hayata tutunacak bir neden arar durur. Bulamaz… Her iki vesikalığı da Huzur romanının içine yerleştirir. Sonrasında her cenazeye katılıp her vesikalığı saklamaya başlar. Ancak kitabın sayfa araları o kadar çok fotoğrafla dolar ki pul defterlerinin içinde saklamaya başlar. İki yüz kişilik bir ölen vesikalık koleksiyonu yapar. Bu koleksiyonu günün birinde bir gazeteci duyar. Gazeteci bir dergide paylaşmak için fotoğrafları çekmek ister. Hepsini verir adam, bir tek Reyhan Hanım’ı vermez. Vasiyeti’dir, kendi vesikalığının da Reyhan’ın karşı sayfasına koyulmasını ister. Böylece bu ciltler kapalı olduğu sürece onlar hep birbirine değeceklerdir…
Vecdi Çiçek Açtı hikâyesi, aslında tam bir güler misin ağlar mısın haline sokuyor insanı. Anlatıcı yeğen, Vecdi de enişte. O günlerde yeni ölmüş Vecdi Bey. Kendisini gören pek olmasa da ünü çok fazla! Vecdi dedim mi küfür kuyruğuna giren bir aileye sahip rahmetli. Hak etmiş mi eh etmemiş desek yalan olur. Vecdi Bey zamanında yıllar önce Refiye Teyzesi’ni allem edip kallem edip istemiş babasından. Öyle hayallerle anlatmış ki oldubittiye gelince adam ikiletmeden vermiş gitmiş kızı. Bu Vecdi Damat, ne bir düğün yapmış, ne ev almış çünkü Almanya’ya gidecekmiş çalışmaya. Lakin değil Almanya’ya Türkiye’de bile uzunca bir süre yan gelmiş yatmış. Bu hali kaynana, kayınpeder, baldızlar falan herkese batmış. Neyse ki gel zaman git zaman gitmiş gerçekten Almanya’ya Refiye’ye iki de çocuk yapmış. Vecdi’nin hayatı yalan, işi gücü boş laf sıkmak olduğu için bu aileyi her türlü eziyet edip süründürmüş. En son çocukları Türkiye’de bırakmış karısını yanına aldırmış. Orda da kadına etmediği eziyet kalmamış en son kadın canından vazgeçmiş atmış kendini sakıncalı bir makinenin altına. Ölmemiş! Ama tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuş. Bir gün haberi gelmiş Vecdi’nin öldü diye. Adam o kadar palavracı ki öldüğüne bile inanmak istememiş ailesi ama Almanya’dan gıcır gıcır bir tabut gelince inanmışlar. Vecdi hayatı boyunca hayırlı bir işe yaramamış ama tabutu Refiye’ye ilaç olmuş…
Remzi adlı hikâyesinde ise kahkaha atma garantisi verebilirim. Remzi bir kuş. Muhabbet kuşu. Hakan ile Burak üniversite öğrencisi. Nimet Hanım da ev sahipleri. Nimet Hanım’ın gerçek Remzi’si yani kocası ölünce kadın bir gün pencereye gelip eve giren kuşu, adamın yerine koyar. Gençler evi ucuza bulunca bir de Remzi’ye bakınca ekstra indirim aldıkları için taşınmak istemelerine rağmen kalıyorlar mecbur. Bir sabah Nimet Hanım kuşunu yine gençlere bırakıp gidiyor. Burak ve Hakan uykularından uyanıp, kendilerine gelip kafese baktıklarında kuşun öldüğünü görüyorlar. Ne yapacağız edeceğiz, kadını nasıl avutacağız. Bizi mahveder, dava eder, öğrencilik hayatımız biter korkusuyla çıkıyorlar yeni bir Remzi aramaya. Saatler sonunda buluyorlar da ama bulmaz olaydılar. Sonu koca bir kahkaha…
Hep gülmüyoruz tabi kitapta. Dengeyi öyle güzel kurmuş ki yazar, yeri gelip hüzünleniyorsun, sinirleniyorsun, acıyorsun… Kimlikte Nurşen, Fehime Halamı Kaybedip Tekrar Bulduğumuz Gün, Ömer, Son Attığın Kartopunun İçine Taş Sakladığını Bilmiyordum adlı hikâyelerde de hüzünlenip gidiyorsun.ü kitabı bulmak kolay değil fakat bu öykü kitabı alınıp okunmayı fazlasıyla hakediyor.