Hayal Küre | Koray Avcı Çakman


Ayküre’nin sihri hayallerdedir. Ayküre hayallerle ışıldar. Tıpkı rüya gibi inanarak kurulan hayaller onun gizemidir. Peki, ya Ayküre kötücül kişiler tarafından karartılırsa?..

Tam altı bin yıldır Ay Kraliçesi Aysila’nın koruması altında olan Ayküre, Karanlıklar Efendisi Korkus’un tehdidi altında. Her zaman birbirinden güzel hayalleri yansıtan bu efsanevi düş küresi, bir süredir kimselerin görmeye tahammül edemeyeceği türde görüntülerin istilasında. Gökkuşağından kayan, coşkulu pınarlarda çağlayan, Ay ışığınd parlayan hayaller artık çok uzaklarda. Kürede görüntülenenler hayal değil de sanki vahşet! Savaş, açlık, yokluk, işkenceler, cinayetler… Tüm bunlar kötü bir rüya olmalı. Bir an evvel Ayküre bu kara güçten arındırılmalı!

Mavi Gezegen, yani Dünya dâhil tüm evren gri sıkıntı bulutlarının etkisi altındayken Ayküre’yi eski ışıltılı günlerine döndürmek çok zor görünüyor. Aysila, kadim dostu Hontus’la el ele verip büyük bir mücadeleye girişiyor. Tek çıkar yol hayallerine kalpten inanan ve güçlü bir biçimde düş kurabilen birini bulmakta. Her yeri saran bu kasvet ortamında kim hâlâ hayal kurabiliyordur ki?..

Çocuk ve gençlik yazınımızın bol ödüllü yazarlarından Koray Avcı Çakman yeni romanı Hayal Küre’de okurlarını imgesel bir dünyada geçen fantastik bir maceraya davet ediyor. Hayal kurmanın ve hayallerin peşinden koşmanın önemini vurgulayan yazar, herkesi hayallerine sahip çıkmaya çağırıyor.

Unutmayın, hayallerin gerçeğe dönüşebilmesi için, hayal kuranın düşlediği şeyin gerçekleşeceğine inanması gerekir. Yoksa siz hâlâ hayallerinize yürekten inanmıyor musunuz?

Gizli Bilgiler

Hontus, kütüphanenin ortasına geçip sakalını sıvazladı ve önünde tavana kadar uzanan onlarca rafa baktı. Gözlüğünü önce burnunun ucuna, sonra da geriye itti. Gözü, üst raflarda duran mavi kaplı kalın bir kitaba ilişmişti ve telepati gücü ona bu kitaba bakması gerektiğini söylüyordu. Kütüphanenin yanına yasladığı merdiveni çekti ve kitabı raftan aldı. Kitabın üzerinde büyük harflerle LİGİZ LERGİBİL yazıyordu. Hontus, bunun “Gizli Bilgiler” anlamına geldiğini ancak yarım saat sonra anladı. Üç gün, üç gece boyunca kütüphaneden çıkmadan çalıştı. Ayküre’nin resminin çizili olduğu bir sayfada yazılanlar dikkatini çekti. Acaba bu satırların onlara bir faydası dokunur muydu?

“Aysihkü rerinin lerdeaydirkü. Alhayhayal lerışılle dar.
Tıprü kıya giina binarak rukulan nunyaller hao zegidirmi. Reaykü rüraryalırlar tısaka küdiray.”

Ama yazılanlar bu haliyle hiçbir işe yaramıyordu. Çünkü atalarının konuştuğu Eski Dönus dilinde yazılmıştı. Hiç kimse bu zor dili tam olarak bildiğini söyleyemezdi. Çünkü bu dildeki kitaplarda sözcükler, heceleri ve harfleri karıştırılarak yazılmıştı. Bu yüzden de bu dilde yazılanları çözmek gerçekten zordu ve uzun zaman alırdı. Hontus, atalarının neden böyle bir dil kullanmak zorunda olduğunu soranlara, “Gizli kalması istenen önemli bilgileri yazıya geçirirken, heceleri böyle karıştırmak onların bir geleneğiydi,” diye cevap verirdi. Saatler sonra kafasında bir şimşek çaktı ve “Buldum! Buldum!” diye bağırdı, sevinçle döne döne… “Ayküre’nin sihri hayallerdedir. Ayküre hayallerle ışıldar. Tıpkı rüya gibi inanarak kurulan hayaller onun gizemidir. Ayküre karartılırsa rüyalar Ayküre’dir.” Bir kâğıda hızla yazdı bu ipucunu. Aslında bu gizli bilginin hâlâ ne işe yarayacağını bilmiyordu ama bunu bir an önce Ay Kraliçesi Aysila’ya iletmeliydi. Acaba Aysila da bir şeyler bulabilmiş miydi?

Ay Saminas

Her şey AYK’ta, Ayküre’ye bakıp hayallerini mırıldandıkları o geceden sonra başlamıştı. Öncesinde, Aysila güne en sevdiği şarkıyla uyanmıştı:

“Ay saminas ays ays minas…
Aysa mina ays minas mas…
Ays ays minas ays manas ays…”

Bu, Ay dilinde bir şarkıydı ve anlamı şuydu: “Ay yine bu sabah parıl parıl parlıyor. Uyan haydi, güzellikler senin için neler neler saklıyor.” O gün yapılacak çok iş vardı. Bu yıl altıncısı düzenlenecek olan Ay Balosu iyice yaklaşmıştı ve davetiyeler bir an önce hazırlanmalıydı. Sadece bin yılda bir yapılan bu özel balonun davetiyeleri biraz gecikmişti, çünkü bu kez davetiyelerin tasarımını Aysila kendisi yapmak istemiş ve günlerce uğraşmıştı; tam istediği gibi olsun diye. Ay Parlatıcıları bile şaşırmıştı onun bu haline…

Ayküre, AYK’ın en üst katında bulunurdu ve evrendeki tüm gelişmiş varlıkların kurduğu hayalleri kaydederdi. İşte AYK’ta çalışan Ay Parlatıcılarının görevi de bu hayalleri kaydetmek, düzenlemek ve kürenin bakımını yapmaktı. AYK’ta Arşiv Katı, Uzun Vadede Gerçekleşmesi Olası Hayaller Katı, Orta Vadede Gerçekleşmesi Olası Hayaller Katı, Gerçekleşmesi Yakın Hayaller Katı gibi katlar vardı.

Aysila Ay Kraliçesi’ydi ve tüm Ay Parlatıcıları ona bağlı çalışırdı. O Ayküre’nin koruyucusuydu ve küreyi güzel hayallerle parlatmak onun işi ve en önemli göreviydi. Ay Balosu bilinen uzaydaki en önemli ve büyük davetti. Ay Kraliçesi’nce her bin yılda, sadece bir kere verilen bu davette eski dostlar bir araya gelir; sohbet edilir, yenilir içilirdi. Hepsinden önemlisi, Ay Kraliçesi o gün Ayküre’yi davetlilerin huzuruna çıkarır ve tüm davetliler küreye bakarak hayaller kurardı. Herkes bu ânı dört gözle beklerdi; çünkü herkes bilirdi ki Ayküre’ye bakılarak kurulan hayallerin gerçekleşme olasılığı çok yüksekti. Bu yüzden de kimse bu baloyu kaçırmak istemezdi. O gün akşamüstüne doğru kristaller ve aytaşları toplanmıştı. Aysila ve Ay Parlatıcıları tüm geceyi davetiyeleri hazırlamakla geçirdiler. Sabaha karşı, kimi elinde aytaşı, kimi yapıştırıcı; hepsi de bir köşede yorgunluktan uyuyakalmıştı. “Ay saminas ays ays minas…”

Aynı şarkı AYK’ta da çalardı her sabah. Aysila uykulu gözlerini güçlükle açtı ve telaşla saatine baktı. “Olamaz! Uyuyakalmışız. Çabuk uyanın, hiç vaktimiz yok! Öğlene kadar bunları bitirmeli ve yollamalıyız.” Onun telaşlı sesine uyanan Ay Parlatıcıları hemen işe koyuldular ve harıl harıl çalışmanın sonunda, öğle üzeri işlerini bitirip davetiyeleri sahiplerine yolladılar. “Oh, bu iş de bitti böylece!” dedi Aysila mutlulukla…

Bu yıl balo çok daha kalabalık olacağa benziyordu. O yüzden 555. katta değil, çok daha büyük bir salona sahip olan 999. katta yapılacaktı. Birkaç saat sonra Aysila şatoya gidip üstünü değiştirmişti bile. Ay Parlatıcıları da gümüş renkli smokinlerini giyip papyonlarını takmışlardı. Yıldızlar Ay’ın çevresinde pırıl pırıl parlıyor; Ay, haresiyle, tam da dolunay gecesine yakışır güzellikte görünüyordu. Şimdi Güneş en çok AYK’ın girişini aydınlatıyordu. Davetliler bu özel gece için en özel kıyafetlerini giymişlerdi ve herkes çok neşeli görünüyordu.

Benzer İçerikler

KÖRLER GEZEGENİ-Stephen KUUSİSTO

yakutlu

Cin Tarikatı | Uğur Ziya Şimşek

yakutlu

Şamanlar Diyarı | Barış Müstecaplıoğlu

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy