Hayallerimi Sende Unuttum

Yasak bir hayalden mi hükümlüyüm? Hayaller yasaklanabilir mi? Bir köle bile yaşamı algıladığı boyutta hayal kurarken özgür değil midir?

İnanamıyorum. Hiçbir düşünce gücünün onaylatamayacağı bu müthiş trajediyi hak etmediğimi bilecek kadar kendimdeyim.

Adına umut dediğimiz aldanışlardan birinin daha yaşamın kıyısına vurmasıdır bu. Sayısız husum fırtınasından sonra artık denizde tutunamayan bir gül yaprağının kumsaldaki görüntüsüdür. Akşam vaktidir. Martılar çoktan susmuştur.

Yalnızlık ve felaket.

Alkışlar… Perde.

BEKLENMEYEN

Efsane Kız’la, Güneşin Oğlu’nun doğduklar gün, yüzlerini hemen unuttukları birileri onları yan yana getirip birbirlerine göstermişler, sonra da “işte size sınav: Sizi birbirinize bir kez gösterdik; yıllar sonra ayrı iklimlerde saçlarınız ıslanarak büyüyüp hiç beklemediğiniz bir günde yine karşılaşacaksınız.Gözlerinizden başka hiçbir yanınız aynı kalmayacak. Eğer birbirinizi tanırsanız, siz kazanacaksınız. işte o zaman, sizin için yeryüzünün bütün dağlarında kır çiçekleri tomurcuk patlatarak sizi kutsayacak, size hiçbir kalem ayrılık yazamayacak, hiçbir ferman güneşi yasaklayamayacak. Değilse, yıkımdır,” demişler.“Büyük aşklar büyük yolculuklarla başlar

ve serüvenciler düşer bu yollara ancakOnlar ki dünyan›n son umudu soyları tükenen birer çılgındırlar”-BİRS sorsam söyler miydi, neden bu kadar geciktiğini? Yoksa bütün yitik sevgililer gibi yanıtsız ve zamansız mydı?Bir ömür sınırlı bir yaşam dilimine sığabilir miydi?Zamanın hoyratlığı karşısında bu kadar kısa bir sürede birbirimizi nasıl çözebilecektik? Doğru yönelişlerin birinci koşulu anlamak değil miydi? Yılların biriktirdiği hangi yıkımları barındırıyorduk?O, karşımda gülümserken taşıdığı kimliğin farkında mıydı? Tek bir sözü yetecekti her şeyi daha başlamadan bitirmeye ya da yaşamı yeni baştan yüklenmeye.Olmazdı.Bütün yitik sevgililer gibi yanıtsız ve zamansızdı. Telefonda yeryüzünün en güzel sesiyle sürekli konuşan insandan geriye susmalar›na teslim olmuş bir yabancımı kalacaktı? Böylece bütün bilmecelerin çözümünü bana bırakmış olmuyor muydu? Bundaki haksızlığın kadar algılayabiliyordu?  Kaçamak anımsamalardaki kısır anıların suskunluğuna bırakılan sevgilerden birinin daha benzeri yazılmamış bu öyküsünde kaç kişiydik?

Cihânârâ cihân içindedür arayı bilmezler

O mâhiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler

“Ne bir adresleri vard› onlar›n yeryüzünde ne de aşktan başka bir sığınakları ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında ölümle alay ederler sanki nerde beklenirlerse ordaydılar bir kez bile gecikmediler ömür boyu”

-İKİ-

Çalan telefonun bana önce hiç tadılmamış sevinçler yaşatıp sonra da yalnızlığın en acımasız türüyle baş başa bırakarak kendimle ve en çok yaşamla yüzleşmeme neden olacağını bilseydim yine de açar mıydım?
iyi ama ben yüreğimi her yeni ilişkide hiç sakınmadan yaşamın ortasına bırakmadım mı?
Aslında yaşam, en anlamlı yorumuyla belkilerle oluşan ve içindenice bilinmezi barındıran bir bütün değil miydi?
-Ankara’ya geliyorum,diyor Dilara.Görüşeceğiz değil mi?

Bu, hiç beklemediğim buluşma çağrısına ne kadar hazır olduğumu düşünecek durumda değilim. Belki bunun bir önemi ve anlam› da yok.

-Ne zaman geliyorsun? diye soruyorum.

-Önce başka bir kente uğrayacağım. Dostlarımı çok özledim. Daha sonra Ankara’ya geleceğim. Sanırım üç gün sonra… Seni mutlaka görmeliyim. Senin için de uygundur umarım. -Elbette.Neden olmasın? Ama gelmeden bir gün önce haber verirsen sevinirim. Kendimi ayarlamam gerek.

Görüşemezsek çok üzülürüm.

-Anlaştık. Sana haber uçururum.

-Ne zaman yola çıkıyorsun?

-Yarın. Seni ararım.

-iyi yolculuklar canım.

-Teşekkür ederim. Hoşça kal.

-Hoşça kal.

Daha üçgün var.Fotoğraftaki bir hayal gerçeğe dönüşüp bütün canlılığıyla karşıma geldiğinde kendini ne kadar sunacak bana?insanlar arasındaki iletişimde düşünce gücünün önemini yaşayarak öğrendim. Aldanmalarla geçen ömrümüzde yaşadığımız her kırıklık önyargıların oluşmasına neden olunca, yeni tanıştığımız insanlara haksızlk yaparak başlamıyor muyuz ilişkilere? Yanılgılarımızın ayrımına varınca, çoğu zaman gecikmiş zamanlarda pişmanlık itiraflarıyla, yıpranmış bir ilişkiyi ne kadar kurtarabileceğimizi kime sorarak öğrenebiliriz karşımızdaki insandan başka?Neden anlam veremediğim tuhaf duygular içerisindeyim? Bu buluşmayı sıradanlıktan ayıran etkenleri neden bilmiyorum? Aylar önce başlayan bu ilişkideki yaşama ilişkin bildiğim her şeyi unutmuşum gibi beni

Acemi heyecanlarla kuşatan gücü neyle açıklayabilirim? Dört ay önceki tanışmadan sonra zaman içerisinde beni kendisiyle donat›p gizlerle örülü hangi geleceğe taşıyor? Telefonda sesini duyduğum, her sözüyle gizeminin ipuçlarını veren bu insanın çok farklı olduğuna ilişkin bütün düşünce sistemimi değişime zorlayan gerçek ne olabilir? Belki daha önemlisi, bu kadar yorgun ve yıpranmışken, yaşamın hiçbir direnme şansı  tanımadan yükleyeceği ağırlık beni ne kadar sarsacak?Beni etkileyebildiğine göre, Dilara’nın yaşanmazlıkları yaşanır kılmak adına hiç bilmeden umut vaat etmesi,  uyanınca her sahnesinde bir parçamı unutacağım uzak bir düş olabilir mi?Üç yıl süren ve nice kırıklıkları anılaştırarak beni yabancı iklimlerde tek başıma bırakan bir aşktan sonra, henüz kendimi tümüyle onarmadan çok zor kurabildiğim ince dengelerin bozulmasının olası yıkımını  kaldırabilecek miyim? Pencereyi açıyorum.Soğuk. Bu eve taşındığımız günden beri hiç huzurum yok. Üst katta oturan ev sahibinin gürültüsü bütün gün kesilmiyor. Tahta gıcırtısının sesine o kadar duyarlı oldum ki yeryüzünün en çirkin sesi olarak algılıyorum artık. Sanırım daha çok barınamayacağım bu evde. Annem belki tepki duyacak buna. Yalnız yapamayacağımı söylüyor her fırsatta. Ama böyle de olmuyor. Kendini yaşayamayan insan için geriye kalan, uzak  ve bilinmeyen bir menzile ulaşmaya çalıştıkça kendine yabancılaşmasından başka bir şey olmuyor. Bana yaşatılanların ağırlığıyla kendime yük olmanın sarmalından kurtulamadıkça hiçbir şey iyiye gitmeyecek, artık inandım. Sıkıca giyinip çıkıyorum.“Neydi onlar› ordan oraya savurup duran şey Onları daima yalnız kılan neydi bu yaşam denilen gürültüde”

-ÜÇ-

Sanırım hasta oluyorum Bedenimdeki kırgınlık hiç  yanıltmaz beni. Biraz ateşim var ama en çok üşüyorum.O gelene kadar iyileşebilir miyim? Çok kötü bir rastlantı bu. Ya bana inanmazsa? C vitamini alıyorum.Ne kadar yararı olacak? Son günlerde kendime iyi bakamadığımı biliyorum. Bunu nasıl başarabilirdimki? Tanımlanamamış bir yaratık gibiyim. Yeryüzünün hiçbir metre karesinde beni doğruanlayacak tek bir canlının bulunmadığına iyice inandım artık. Bunca yaşanmııklar sürekli hüzün birikimleri oluşturduysa, arada bu hüzünlerin boğucu kuşatmasını azaltacak sevinçlerin de olması  gerekmez miydi?Yine de kendimi çok güçlü buluyorum. Bedenimdeki y›pranma, düşünce gücümdeki direnmenin bedeli olarak yans›yorsa, beni kimse anlamasa da    savunmam  için bir gerekçe sayılmaz mı? İnsanın anlaşılmak istenmesi toplumsallığından kaynaklan›yor en çok. Bir kez gelme şans›m olan bu dünyada beni aykırılaştıran etkenlerin herbirini ayrı ayrı biliyorum. Tuzaklarla örülü   bir labirentte ilerlerken tökezlediğim zamanlarda yan›mda kendimden başka kimse olmadı.Saklanmak nereye kadardı? insana özgü değerleri hızla yitirerek dördüncü türlerden oluşan bir ilkel kitleye dönüşen topluma direndikçe kendimi bulma olasılığım hep olacak. Bedeli çok ağ›rolsa da ödül olarak kendimi kazanacağım. Bunun zor olacağına hiç kuşkum yok. Yağmacı kültürün egemenliğindeki ilişkileri kusacağımı adım gibi biliyorum. Kendi payımı koruyarak yaşamı paylaştığım insanlarla var olabilirim ancak. Çoğalmaksa, başka değil.

Zihî safâ diyecek âlemin nesin gördük

Sitemden özge dahî hem-demin nesin gördük

Neşâtî

“Her dilden bir adları vardı onların ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar

Sarışındılar belki de esmer yani birçok yüzün bileşkesi…

Benzer İçerikler

Gecenin İkinci Rüyası

yakutlu

Figan

yakutlu

Siyah Süt -Elif Şafak

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy