İyi Hayat | Alex Rovira


“Hayat, bizim ondan yaptığımız şeydir”
Tibet özdeyişi

Çoğumuz hayatın anlamı üzerine kafa yormuşuzdur. Kimi zaman hayatın boş ve anlamsız ya da insanı tüketen bir şey olduğunu düşündüğümüz anlar yaşamış, kimi zaman da varlığımızın derinliklerinde hayatın tüm sıkıntılara değdiğini, çok güzel olduğunu duyumsadığımız mutluluk anları yaşamışızdır. Büyük acılar, kayıplar karşısında kimimiz kabuğumuza çekilmiş, kimimizse olumsuzluklardan ders çıkararak yaşamımıza yeni bir yön vermişizdir. Düştüğümüz zaman tekrar ayağa kalkıp yürüme cesaretini bulmamızı sağlayan güç ya da tekrar düşme korkusuyla çok daha temkinli yürümemize, hatta yürümekten kaçınmamıza yol açan korku bizlerin içinde, özümüzde. Evet, hayat bize birçok seçenek sunar ve bizler seçme özgürlüğüne sahibiz. Belki de elimizden alınamayacak tek özgürlük, tavrımızı seçme özgürlüğüdür.

Álex Rovira, hayata anlam katmanın, onu kendimiz ve başkaları için yaşanılır kılmanın insanın elinde olduğu gerçeğinden hareketle, bizleri İyi Hayat’ı inşa etmeye davet ediyor, cesaretlendiriyor.

Hayat güzel, göreceksin!

“Hayat, bizim ondan yaptığımız şeydir.”

TİBET ÖZDEYİŞİ

Hayatın boş ve anlamsız olduğunu düşündüğümüz anlar vardır. Bir kayıp, yas, kriz ya da ıstırapla baş etmek zorunda kaldığımız başka anlarda ise, hayatın sert, mantıksız, zorlu ve insanı tüketen bir şey olduğunu hissederiz. Ama varlığımızın derinliklerinde hayatın tüm sıkıntılara değdiğini ve çok güzel olduğunu duyumsadığımız sevinç, doyum, haz, mutluluk anları da yaşarız. Bu türden duygular ortaya çıktığında, salt hayatta olmamız, bilinçli olmamız gibi basit olguların dahi olağanüstü bir armağan olduğunu düşünebiliriz. O mutlu anlarda, bize her şey birbiriyle uyum içinde, her şey anlamlı gelir ve hayat öğrenmek, gelişmek, paylaşmak ve sevmek için iyi bir fırsat gibi görünür.

Peki ama, hayat nedir? Bu soruya, hiç değilse, dünya üstündeki insan sayısı kadar farklı yanıt verilebilir. Gerçekte, her birimizin, soru bize sorulduğu ya da kendi kendimize sorduğumuz anda yaşamakta olduklarımıza bağlı olarak farklı yanıtlar verebileceğimiz göz önüne alınırsa, yanıt sayısı sonsuzdur. Bu konuda şimdiye dek duyduğum belki de en akla yatkın yanıtlardan biri, bir Tibet özdeyişinden geliyor: “Hayat, bizim ondan yaptığımız şeydir.” Doğru; hayat biz ondan ne yaparsak odur ve o olacaktır. Ve özellikle de, bizim ona vermeyi seçeceğimiz anlamlardan oluşan bir anlamlar bütünü olacaktır.

Fakat mutlu, anlamlı bir hayat İnşa etmenin kolay bir iş olmadığı daha da doğrudur. Karamsarlığı, kinizmi ya da kabullenmeyi olumlayan saylar dün eksik değildi, yarın da eksik olmayacaktır, iyi de, tamamen durağanlıktan, kayıtsızlıktan ya da kinizmden hareketle yaşamayı seçseydik, ne elde ederdik? Büyük olasılıkla can sıkıntısı, hüzün, keder ya da ruhsal çöküntüden başka hiçbir şey.

Gerçek şu ki, yaşadıklarımız hoşumuza gitse de gitmese de, elimizde yine onlar vardır. Onlara belini olarak bakmak, renk ve anlam kazandırmak bize düşer. Ve her şeye karşın, Jose Agustin Goytisolo’nun, kızına yazdığı ve bu kitabın başında yer alan “Julia’ya Sesleniş” adlı güzel şiirinde dediği gibi, “insana özgü neşeyle yaşamalı, ağlayıp durmaktansa aşılmaz bir duvara karşı.” Üstelik, varoluşumuzun tüm açmazlarına rağmen sevebilir, umut edebiliriz; kendi onurumuz ve ötekinin onuru için mücadele edebiliriz; yazgımızı çevremizdekilere, sevdiklerimize yararlı olma, onları mutlu etme istemi üzerine inşa edebiliriz. Eğer yaşamı güzelleştirmeyi, kendimizi ona adamayı seçersek ve bu kararımıza her an uyarsak, hayat güzeldir ve güzel olacaktır. Belki de, varoluşumuzun önündeki en zorlu hedef budur.

BİR TAVIR OLARAK HAYAT

Yıllardan beri dostlarıma, tanıdıklarınla kendilerini şanslı mı, yoksa şanssız mı gördüklerini sorma alışkanlığındayım. Bu. açıklayıcı bir olguyu doğrulamama yol açmış olan çok ilginç bir egzersiz: Kendilerini şanssız görenlerin büyük çoğunluğu için, ortada onların duygularını anlayıp paylaşmamızı sağlayacak nesnel gerekçeler vardır; çünkü hayatları boyunca, algılarını, deneyimlerine ilişkin yorumlarım ve hayatlarının bu şekilde tanımlanmasını haklı çıkaran aksilikler yaşamışlardır. Ancak daha ilginci, şanslı olduklarını ifade edenlerin büyük çoğunluğu için geçerlidir. Onların da zaman zaman acılar, büyük kayıplar, yokluklar ve sarsıntılarla dolu, en az kendilerini şanssız duyanlar denli ağır koşullardan geçmiş oldukları gözlenmektedir. O halde, nasıl oluyor da bu kişiler yaşadıkları tüm zorluklara karşın kendilerini şanslı görebiliyorlar? Bilinçsizliklerinden ya da saflıklarından mı? Hayır, hiç de değil. Tam aksine, bu kişiler şanslı olduklarını düşünmektedirler, çünkü onlara göre o zorlu deneyimler her şeye karşın, öğrenmelerine, gelişmelerine, daha iyi insanlar olmalarına, hayata ilişkin bakış açılarını genişletmeye, taşlan yerli yerine oturtmalarına, bastırdıklarını özgür bırakmalarına ve iyi olan her şeyin bir armağan olduğunu ve eğer kişi yaşadıklarına bir anlam vermeyi dener ve…

Benzer İçerikler

martı Jonathan Livingston

gul

Çekim Yasası

yakutlu

İnsan İsterse / Azmin Zaferi Öyküleri 2. Kitap

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy