Kutsal Bilgeliğin İzinde Kalbe Dönüş-Whitall N. Perry

Fıtrî Durum

Ne kadar haşyet ve hayret verici bir yer!
Bu, Tanrı’nın evinden başka bir yer
olamaz. Burası cennetin kapısı.
(Yaradılış; 28:17)

Saflık, doğal olarak bütünlük ve sadeliğe, yani belirli bir şeyin ya da maddenin doğasına uygun olan temel birliğe ve aslî mükemmelliğe işaret eder, tıpkı dumansız ateş, kar beyazlığı veya mücevher parlaklığı gibi. İnsan cennette “masum hâl”deyken, “deyim yerindeyse esas sonsuzluğun insanî boyuttaki yansıması olan”[3] dualistik bir bakış açısının doğuracağı zulmetten ve fıtrata yabancı kusurların baskı ve zorlamasından uzak olan o aslî doğasının bütünlüğünden haz duyuyordu. “Bireyin bu bütünlüğü gerçekleştirmesi, tüm geleneklerde ‘fıtrî durum’ diye adlandırılan mertebenin yeniden inşası olarak belirtilir. Bu mertebe gerçek insanın durumu olarak telakki edilir ve sıradan bir mertebenin sınırlamalarından, özellikle de zaman kaydından kaynaklanan sınırlılıklardan uzaktır. Bu ‘fıtrî durum’a erişmiş olan varlık yine de insanî bir bireydir, bireyüstü herhangi bir duruma fiilen sahip değildir; fakat bu varlık zaman kaydından kurtulmuş, eşyada görünen ardardalık onun için eşzamanlılığa dönüşmüştür. O, sıradan insanın bilmediği bir melekeye şuurlu bir biçimde sahip olur ki buna ‘sonsuzluk duygusu’ denilebilir. Bu çok önemlidir, çünkü zamana bağlı ardardalığın bakış açısından kurtulamayan ve tüm eşyayı eşzamanlı bir biçimde kafasında canlandıramayan bir kimse metafiziksel âlemle alâkalı en ufak bir kavrayışta bile kabiliyetli değildir… Burada belki «Niçin ‘fıtrî durum’ tabiri kullanılıyor?» diye bir soru sorulabilir. Bunun sebebi, Batı’daki de dâhil (çünkü Kitab-ı Mukaddes farklı bir şey söylemiyor), tüm geleneklerin fıtrî durumun insanlığın ilk ve normal durumu olduğunu, şimdiki durumumuzun ise bir düşüşün sonucunda, belirli bir zaman dilimi boyunca çağların akışıyla meydana gelen âdeta tedricî bir maddîleşmenin etkisiyle gerçekleştiğini söylemekte hemfikir olmalarıdır.” (Guenon: La Metaphysique Orientale)… Bu duruma erişen varlık “bu özelliğini daima korur, hiçbir dış tesirden etkilenmez. İstediği ölçüde dış dünyadan uzaklaşıp kendi içine yönelir ve gerçek ‘ölümsüzlük pınarı’nı kendi varlığının merkezinde yeniden bulmak yeterlidir onun için.” (Guenon: Aperçus sur L’initiation, s. 279)… Ayrıca şu da eklenebilir ki bu hâle ulaşma bir ödüllendirme olarak kesinlikle bir nevi cennet olan “kurtuluş”a tekabül eder. Ancak yine de bu “nihaî kurtuluş” değildir.[4] Ayrıca bu hâlin gerektirdiği bütünleşme gerçekleştirilmeden daha yüksek varlık hâllerine geçmek muhtemelen mümkün olmaz.[5] “Varlığın, öncelikle (geleneksel sembolizmde kalple temsil edilen) kendi bireyselliğini, bu bireyselliğin de ait olduğu varoluşun kozmik merkeziyle özdeşleştirmesi gerekir; böylece burayı temel kabul etmek suretiyle üst seviyelere yükselir. Mükemmel denge, temel sürekliliğin görünen âlemdeki sureti olan bu merkezde bulunur; ulaşılacak üst seviyelere direkt olarak götüren ‘ilâhî ışın’ da buradadır… İşte (İlâhî Komedya’daki şemada) Dante’nin, Gökyüzüne yükselebilmek için yeryüzünün gerçek anlamda merkezi olan böyle bir yerde bulunması gerekiyordu. Üstelik bu nokta hem zaman hem mekân yönünden merkez olmalıydı, yani temel olarak bu âlemdeki vâroluşu niteleyen iki şarta nispetle merkezde olması gerekiyordu.” (Guenon: L’Esoterisme de Dante, s. 62)…
İlk Madde (materia prima) ve İnsanî Mükemmellik

Hayata bağlanmadan yaşayan kişi, gezse de ülkenin her yanını, rastlamaz tek bir gergedana ya da kaplana; katılsa bir savaşa, saldırıya uğramaz herhangi bir silahla. Gergedan bulamaz onda boynuz saplayacak bir yer; kaplan bulamaz onda pençe atacak bir yer; silah bulamaz onda yaralayacak bir yer. Neden peki? Çünkü ölümü aşmıştır o.
(Tao Te Ching; 50)

Kurtla kuzu beraber yaşayacak, leopar oğlakla beraber yatacak; buzağı, genç aslan ve besili sığır bir arada duracak; onları küçük bir çocuk güdecek.
(Yeşaya; 11:6)

Kılıç O’nu kesemez, ateş O’nu yakamaz, su O’nu ıslatamaz… Her şeye nüfûz eden, ebedî, değişmeyen, hareketsiz ve kalıcıdır O.
(Bhagavad-Gita; II, 23-24)

Tamamen saf olan bir insan bu safiyeti vasıtasıyla tüm varlıkları… Uzayın altı bölgesinde kendisine hiçbir şeyin karşı koyamayacağı, hiçbir şeyin düşmanlık sergileyemeyeceği, ateş ve suyun hiçbir zarar veremeyeceği bir noktaya yöneltir.
(Lieh-tse)

Nanpo Tsek’uei bir gün Nü Yü’ye sordu: “İlerlemiş yaşına rağmen nasıl böyle çocuk gibi körpe ve dinç kalmayı başarıyorsun?”
Nü Yü de şöyle cevap verdi: “Tao’yla uyumlu bir hayat sürdüğümden daima genç ve zinde kalıyorum.”
“Peki” dedi Nanpo, “Ben de öğrenebilir miyim bunun yolunu?”
“Vasıflara sahip değilsin” dedi Nü Yü, “Puliang I diye biri vardı tanıdığım. Kendisi gerekli kabiliyete sahipti. Bu öğretiyi ona öğrettim. Üç gün sonra dış dünyayı unuttu. Yedi gün sonra etrafında olan nesnelere olan ilgi ve hevesini kaybetti. Ardından berrak bir kavrayış gücü ve geçici vâroluşun o kesintisiz zincirine ilişkin bir ilim elde etti. Bunun sonucu olarak geçmiş ile şimdiyi ve geleceği, yaşam ile ölümü birbirinin aynı olarak görmeye başladı. Ölümün gerçekte yaşamdan ayrılmak, doğumun da yaşama katılmak olmadığını ve Tao’nun, varlığı oluş ve bozuluş döngüsüyle kaim kıldığını anladı. Dolayısıyla Tao Daimî Sabit diye adlandırılır doğal olarak, çünkü bütün değişim ve dönüşümler O’ndan kaynaklanır.”
(Chuang-tse)

İyi, kendinden kaynaklanan hareketsiz bir harekete sahip ve her türlü oluş ve eylemden yoksun, hiçbir şey olmayan, endişelere kapılmayan ve tamamen arzulanan şeylerle dolu olan bir şey olmalıdır Asclepius. Herhangi bir ihtiyacı karşılayan her şeye iyi denir; fakat iyi, her şeyin kaynağı olan tek şeydir ve her zaman her şeyin ihtiyacını karşılar.[6]
(Hermes)

O’nun hakikati, senin kalkanın ve siperin olacak.
(Mezmurlar; 91:4)

Kalıcı ve geçici ilke ateşin yok edici gücüne bile meydan okuyan bölünmez bir birliğin içerisine dâhil olmalıdır.
(Dünyanın Görkemi)

Samadhi hâlindeki bir Yogi hiçbir silahla yaralanmaz; dünyada hiçbir şey ona hükmedemez; büyülü sözlerin ve sihirli formüllerin tesirinden uzaktır o.
(Swatmaram Swami)

Birlik’le uyum içerisinde olan kimse için her şey yolundadır; hiçbir şahsî menfaati olmayan kişiye ruhlar bile hürmet eder.
(Chuang-tse)

Sizin neşenizi kimse sizden alamaz.
(Yuhanna; 16:22)

Neşeli bir ruh her türlü fiziksel ve ruhsal acıdan uzak durur ve onları iyileştirir.
(Swami Ramdas)

Bir gül goncası çiçeklendiği zaman, davetsiz, teklifsiz bir hâlde her taraftan arılar gelir ona.
(Sri Ramakrishna)

Çünkü kimde varsa, ona daha fazlası verilecek, bolluğa kavuşturulacak; ama kimde yoksa, ondanB

elindeki de alınacak.
(Matta; 13:12)

Metal’lerin yenilmez Yıldız’ı her şeyin hakkından gelir, her şeyin doğasını kendisininkine benzetir.
(Paracelcus)

Benim ihtişamımın büyüklüğü seni gölgeleyecek; aslanlar senden korkacak; ayılar seni koruyacak; kurtlar senden kaçacak ve ben senin yoldaşın olacağım.
(Magdeburg’lu Mechthild)

Oğullarım! Bilin ki Sanat’ımızı geliştiren Taş, oluşmak için asla yeryüzüne temas etmez.
(Dünyanın Görkemi)

Şu kesin bir Kural’dır ki alınan her şey, Alan’ın tutum ve tabiatına göre alınır. Kendini eşyanın şekil ve suretleriyle örten İlâhî Anlayış, kendini bozmaksızın eşyayı İlâhî hâle getirir.
(Peter Sterry)

Eğer kendine tam olarak hükmedebilirsen, diğer her şeyi gayet kolaylıkla boyunduruk altına alabilirsin.
Kendimize galip gelmek gerçek bir zaferdir.
Çünkü arzu ve hevesleri akla, aklı da her açıdan bana sadık olacak şekilde, kendini kontrol altında tutan kişi kendisinin gerçek anlamda fatihi ve dünyanın efendisidir.
(Mesih’in Taklidi; III , 3, 2)

Cıva yoğun bir süblimleştirme sonucunda değişmezlik özelliği kazanır ve ateşe direnebilecek duruma gelir. Değişmezliği elde edene kadar süblimleştirme tekrarlanmalıdır.
(Abraham Lambspring)

Belirli bir kıymeti olan bu şey her evde bulunur. Fakat cahiller onu tanıyamazlar.
(Chang Po-tuan)

Cevher değersizdir, ama yine de en değerli şeydir.
(Michael Sendivogius)

Değersiz olan şeyi bu kadar değerli kabul eden başka birini daha görmedim.
(Shakespeare; Aşkın Çabası Boşuna, IV, 3, 276)

Şunu bil ki Taş’ımız şükran nedir bilmeyen nankör çoğunluk tarafından pek itibar görmez, ama

Bilgeler için çok değerlidir.
(Dünyanın Görkemi)

Düşük seviyeli bir bilge Tao’yu duysa,
Kahkahayla güler.
O gülümsemeseydi, Tao Tao olmazdı.
(Tao Te Ching; 41)

Fakat fiziksel âlemde (gerçekten) saf bir şeyin bulunabileceğini düşünme sakın. Eğer bu dünyada saf bir şey olsaydı, o şey hakikî manada saf olmazdı; çünkü kalıcı olmayan bir şeyde (hakikî) saflık olamaz.
(Hermes)

Materia Prima’ya indirgenmedikçe hiçbir metal birbirine dönüşemez. Kendi irademize bir son verelim ki ilâhî irade kalplerimize nüfûz edebilsin. Olumsuz ve yapay olan her şeyi bir kenara bırakıp çocuklar gibi olalım ki varlığımızda hikmetli söz yankılanabilsin.
(Henry Madathanas)

Susuz bir akılcılık, havasız bir şeffaflık, ateşsiz bir ışık ve bedensiz bir ruh…
(Ömer İbn-i Fâriz)

Dolayısıyla bilgeler onu Ankâ ve Semender diye adlandırırlar. Onun meydana gelmesi bir doğumdan ziyade bir diriliştir. Ve bu yüzden ölümsüz ve kalıcıdır.
(Michael Sendivogius)

Cıva’mızın sıradan bir cıva olmadığı aşikârdır; çünkü bizim Cıva’mız manevî, dişil, canlı ve hayat vericiyken, sıradan cıva erildir, yani maddî, izafî ve ölüdür.
(Philalethes)

Filozofun altını ne renk ne de cevher yönünden sıradan altına benzer.
(The Golden Tract)

Burada dönüşür uyuyan Baba
Tamamen berrak suya.
Ve ancak bu suyla
Başarılır iyi işler.
Görkemli ve güzel bir Baba var artık,
Ve yeni bir oğul meydana getiriyor kendisi.
Daima Baba ile bakidir oğul,
Baba da oğul ile.
Beraberce ürettiler bilinmeyen, kıymetli meyveyi
Muhtelif şeylerde böylece.
Yok olmazlar asla
Ve gülerler ölüme.
(Abraham Lambspring)

Tabiat: Bil ki benim bunun gibi tek bir oğlum var; yedi oğul arasında birincidir kendisi ve başlangıçta yalnızca tek iken şimdi her şeydir.
Dört unsur onun bünyesinde yer alır, ama o bir unsur değildir. O bir ruhtur, ama yine de bir bedene sahiptir. O bir erkektir, ama bir kadının rolünü canlandırır. Bir çocuktur, ama bir yetişkinin taşıyabileceği silahları taşır. Bir hayvandır, ama aynı zamanda bir kuş gibi kanatlıdır. Zehirlidir, ama yine de cüzzamı tedavi eder. Hayattır, ama her şeyi öldürür. Bir Kral’dır o, ama tahtında başkası oturur. Kendisi ateşten kaçar, ama ateş yine de ondan kaynaklanır. Sudur o, fakat eli ıslatmaz. Topraktır o, üstelik ekilir de; havadır o ve suyla yaşar.[7]
(Michael Sendivogius)

Saflık, Sadelik, Bütünlük

Bir insan sade olmadıkça, Basit ve Sade Olan’ı, Tanrı’yı tanıyamaz.
(Bengali Şarkısı)

Sadece mütevazi olanlar için…[8]
(Simya Sloganı)

Tanrı’nın egemenliğini bir çocuk saflığıyla kabul etmeyen kimse oraya giremez.
(Luka; 18:17)

Kişi tıpkı bir çocuk gibi saf olmadığı sürece, ilahî aydınlanmaya ulaşamaz. Edindiğin bütün dünyevî bilgileri unut ve bir çocuk kadar cahil ol, ancak o zaman elde edersin ilâhî hikmeti.

(Sri Ramakrishna)

Ey Partha, eğer bir insan tüm arzuları zihinden atar da sadece Zât’da huzur bulursa, o zaman ona sarsılmaz hikmet sahibi denir…
Bu şahıs, duyularını tıpkı uzuvlarını kabuğunun içine çeken kaplumbağa gibi, duyu nesnelerinden tamamen çektiği zaman idraki güçlenir.
(Bhagavad-Gita; II, 55-58)

Rabbimin Lûtfu zihnime yerleşti-yerleşeli,
Oyalayıcı şeylerle zihnim başka tarafa yönelmiyor.
(Milarepa)

Eşyanın arka plânındaki gerçek sebebi görmek, kavramak, tanımlamak, belirlemek mümkün olamaz. Ona ancak tam ve doğal sadeliğe sahip olan ruh derin bir tefekkürle erişebilir.
(Lieh-tse)

Şekilsiz, suretsiz, sevgisizdir mükemmel saflık,
Her türlü vasfın ötesindedir Tanrı’nın özü gibi.
(Angelus Silesius)

Hakikat kendi sadeliği vasıtasıyla bilinir.
(Robert Henrick)

Tanrı, lütuf, doğa, zaman ve sonsuzlukla ilgili sırlar insana ancak İncil’in öğrettiği tanrısal bir yaşamın bu sadeliği vasıtasıyla açılabilir, bunun başka yolu yoktur; çünkü nasıl ki fani bir yaşam ancak fanilerin bilgisine ve acılı bir yaşam acının bilgisine sahipse, aynı şekilde Tanrı’nın bilgisine de ancak tanrısal bir yaşam sahiptir.
(William Law)

Tanrı’nın huzuruna çıplak olarak çıkamam, ama cennetin krallığına elbisesiz girmeliyim; çünkü oranın yabancı hiçbir şeye tahammülü yoktur.
(Angelus Silesius)

Saf ve masum olanlar dirilişin görkemine daha bu dünyadayken sahip olurlar.
(Aziz Cyprian)

Hiç kimsenin açamayacağı bir kilittir masumiyet,
Dışarıdaki hiç kimse bilmez onun gerisinde ne olduğunu.
(Angelus Silesius)

Konfüçyus Lao-tse’den rica eder: “Bugün boş vaktiniz var. Ne olur bana mükemmel Tao’yu anlatın.”
“Perhiz ve disiplinle kalbini arındır” der Lao-tse, “Nefsini yıkayıp temizleyerek kar gibi beyazlat. Bildiklerini unut. Tao’yu anlamak ve hakkında fikir yürütmek zordur… Erişmek fikir yürütmemeyi ifade eder, fikir yürütmek de erişememeyi.
(Chuang-tse)

Ne mutlu yüreği temiz olanlara, çünkü onlar Tanrı’yı görecekler.
(Matta; 5:8)

Rabb’in tepesine kim tırmanabilir, kutsal yerinde kim durabilir?
Elleri temiz, yüreği saf olan, ruhunu boş şeylere kaptırmayan, yalan yere yemin etmeyen kişi.
(Mezmurlar; 24:3-4)

Kendisine bol erdem bahşedilmiş olan kimse bir bebeğe benzer âdeta…
Bütün gün ağlasa da kısılmaz sesi,
Yani iç-içedir mükemmel uyumla.
Bu uyumu bilmek sonsuzluğa yakınlaşmaktır;
Sonsuzluğu bilmek aydınlığa ulaşmaktır.
(Lao-tse; Tao Te Ching, 55)

Nefs (soul) mutlak manada iyi ve sade olan Baba’dan başka hiçbir şeyle tatmin olamaz. Tanrı kendi sade anlayışı dışında asla başka bir söz söylemez. Nefs sadeleşecekse eğer, o zaman çokluktan uzaklaşıp tek bir kavrayışa yönelmelidir.
(Eckhart)

Saf insan… Yabancı suretlerden uzak ve varoluştan önceki hâli kadar özgür bir kimsedir.
(Eckhart)

Temiz olanlar için her şey temizdir.

Bizler masum hâldeyken, çıplaklığımız bizim saflığımızdı; tıpkı peçesi açılmış güzel bir yüz ya da sandıktan çıkarılmış bir mücevher gibi.
(Peter Sterry)

Saflığımız kristalinki gibi olmalıdır.
(Swami Ramdas)

Sadelik önemsiz görünür ama dünyada hiçbir şey boyun eğdiremez ona.
Krallar ve prensler onu muhafaza edebilselerdi,
Kendiliğinden hürmet ederdi dünyadaki her şey.
Gökle yer birleşir, sevimli çiy tanecikleri gönderirlerdi dünyaya.
(Lao-tse; Tao Te Ching, 37)

Şunu kesinlikle bil ki Tabiat olağanüstü bir sadeliğe sahiptir ve çocuksu bir sadeliğin karakteristik işareti Tabiat’taki gerçek ve asil olan her şeyin üzerine kazınmıştır. Tabiat’ı taklit edeceksen şayet, o zaman bütün Sanat faaliyetlerinde kendine model olarak onun sadeliğini alman gerekir.
(Michael Sendivogius)

Çocukken masumduk. Fakat yine de bir cehalet tohumu taşıyorduk içimizde, biz büyüdükçe bu tohum da büyüdü; bizleri hükmü altına alıp masum tabiatımızı gölgeledi ve aldanışa sürükledi. Sonrasında arzu ve eylemin tuzaklarına düştük, gelip-geçici zevk ve acıların kısır döngüsü içerisinde hareket ediyoruz artık. İlâhî Olan’a yönelmemiz ve sefaletle esaretimizin sebebi olan bu cehalet tohumunu O’nun lütûf ve inayetiyle yakarak çocukluğumuzun o kayıp masumiyetine yeniden kavuşmamız lâzım. Ona bir kez kavuşursak, bir daha ayrılamaz bizden. Yanmış tohum filizlenmez. Ömrümüz boyunca muhafaza ederiz çocuksu saflığımızı.
(Swami Ramdas)

Nefs Tanrı’ya yönelip saflaşana kadar kendi potansiyel gücünde ya da doğasında asla huzur ve sükûnet bulamaz.
(Eckhart)

Gülümseyen tende barınmaz gerçek sevinç,
Hiç günah işlememektir en güzel teselli.
(Robert Herrick)

Kalbin ve ruhun meskeni tüm kirlerden arındırılıp saflaştırılmadığı sürece, Kutsal Ruh oraya inmez.
(Robert Fludd)

Sanatımızın zorluklarından şikâyet edebilecek olan kişi şunu bilsin ki bu sanat bizatihi tamamen basit ve sadedir, Tanrı’yı sevenlere ve O’nun vasıtasıyla bu bilgiyi hak edenlere bu sanat hiçbir engel arz edemez.
(The Golden Tract)

Hikmetin yegâne yoludur kutsal sadelik,
Onların sadece birer budala olduklarını gösterir bilge kişiye.
Çünkü duyuların bilgeliği içerisinde yaşarsa kalbin sadeliği,
Daha bir kutsallık kazanır insan ruhu.
(Magdeburg’lu Mechthild)

Ancak arınmış ve aydınlanmış bir Buddhi (saf idrak) hak kazanabilir sonsuzluğun krallığına girmek için gereken sadhaka’ya.
(Swami Ramdas)

Yetişkin insanların küçük çocuklardan öğreneceği şeyler olabilir hayatta, çünkü küçük çocukların kalpleri saftır ve dolayısıyla Yüce Ruh onlara büyüklerin görmediği nice şeyleri gösterebilir.
(Kara Geyik)

Düşünceden ve düşünmekten vazgeç, tıpkı bir çocuk gibi ol. Üstadının öğretisine bağlı kal, böylece İçsel Olan dışa yansıyacaktır.
(Saraha)

Zen, küçük bir çocuğa özgü yüreğe ve ruha sahip olmaktır.
(Takuan)

Görmede güneş gibi olayım; parlaklıkta ateş gibi; güçte rüzgâr gibi; güzel kokuda Soma gibi; zekâda Rab Brihaspati gibi; güzellikte Asvinler gibi; kuvvette İndra-Agni gibi.
(Sama-veda; Mantra Brahmana, II, 4,14)

Fıtrî Nefs

Benim aracılığım olmadan Baba’ya hiç kimse gelemez.
(Yuhanna; 14:6)

Gümüşün beyazlığı mükemmelliğin ilk aşamasıdır, altının sarılığı ise ikinci ya da en ileri aşamasıdır.
(Philalethes)

Meryem, biri Tanrısal insan, diğeri sırf insan olmak üzere iki oğula sahiptir. Bunlardan birincisinin bedensel yönden anası, ikincisininse manevî anasıdır.
(Origen ve Aziz Bonaventura)

İnsan öncelikle kendini ıslah etmeli ki, âdeta bir atlama taşı oluşturarak yükselip Tanrı’ya ulaşabilsin.
(Aziz Augustinus)

Kimdir bu kadın? Şafak gibi beliren, ay kadar güzel, güneş kadar parlak ve sancak açmış bir ordu kadar dehşetli.
(Ezgiler Ezgisi; 6:10)

Kral: Tanrı aşkına! Gözünü karartmış aşk senin, abanoz gibi.
Berowne: Abanoz ona mı benzer? Ey ilâhî ağaç!
Böylesi bir ağaca benzeyen bir eş mutluluk verir.
Kim yemin edebilir? Nerede Kutsal Kitap?
Yeminle söylüyorum ki onun gözleriyle görülmeyen güzellik
Güzellik olmaktan çok uzak kalmaya mahkûmdur.
Bu kadar kararmış bir yüz güzel olamaz.
(Shakespeare; Aşkın Çabası Boşuna, IV, 3,247)

Bir kadın Allah yolunda bir erkek gibi yürüyorsa, ona kadın denemez.
(Feridüddin Attâr)

Çünkü kendini erkekleştiren her kadın Tanrı’nın Egemenliği’ne girecektir.
(Thomas İncili; 114)

Benzer İçerikler

Öldürün O Gazeteciyi Tuncay Özkan

yakutlu

SEFİLLER -VICTOR HUGO

yakutlu

Şahane Bir kadının Gizli Günlüğü-Julia Quinn

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy